17 Ekim 2010 Pazar

Skora göre yorum


Beşiktaş dün kaybetti. Maçın tamamını izleyemediğim için maç yazısını yazmadım. Maçın kaybedilmesinden çok, maç sonrası skora göre yapılan yorumlar canımı sıkıyor. Beşiktaş son dakikada bir gol daha atsa ve maçı berabere tamamlasa başka, son dakikada 2 gol daha atıp maçı kazansa başka yorumlar yapılacaktı. Oynanan futbol değil skor değerlendiriliyor maalesef. Üstelik bunu, yorumlarına en çok değer verdiğimiz insanlar dahi yapıyor...

Schuster'in eleştirilmesinden başlayalım. Savunmayı önde kuruyor diye eleştiriliyor... Şurdan başlayalım. Geçen yıl size göze hoş gelen futbol oynayacak, ilk dakikadan son dakikaya kadar gol arayacak, 90 dakika gol atmayı arzulayacak bir takım taahhüt etsem hanginiz yok derdiniz? Dünya'dan örnek verirken ağızdan düşmeyen Barcelona'yı överken, savunmayı ilerde tutuyor diye Schuster'i eleştirmek niye? Schuster eleştirilmesin demiyorum. Hataları elbette gün yüzüne çıkarılsın ama çelişkilerle değil. Hem hücum futbolu oynasın, hem de savunmayı geride kursun. Eldeki yağ ile, şeker ile bu helva çıkmaz hocam... Sorun var ortada ama çözümü bu değil. Savunmaya farklı tipte oyuncu almak...


Gelelim Alman Hoca'nın eleştirildiği ikinci noktaya. Rotasyon. Yahu elinde Guti, Quaresma varsa her maça bunları ilk 11'de çıkarırsın görüşünü savunan yüzlerce insan var. Bu bir öneri ve tercihtir. Alman Hoca yoğun maç trafiğinde oyuncuların bazılarını dinlendirmek, yedek kalan yuncuları da zinde tutumak için rotasyon yapıyor. O da biliyor Quaresma'nın, Guti'nin, Ernst'in değişmez olduğunu. O da biliyor Tabata'nın, Guti'nin boşluğunu dolduramayacağını... Yoğun maç trafiği oyuncuların kaslarını zorlar ve kasa bağlı sakatlıklara karşı daha savunmasız olurlar. Bu maç trafiğini durduramayacağınıza göre, oyuncuları ara ara dinlendirmek gerekir...

Guti ve Quaresma bu takımın en önemli iki silahı. Farklı özelliklere sahip, üst düzey iki yıldız. Her ikisi de takımın kalitesini bir gömlek yukar taşıyan oyuncular ama bunlar olmadan maç kazanılmaz fikri komik. Geçen sene bunlar yoktu ve Beşiktaş çok maç kazandı. Bu yıl da kazanabilir. Bunlar olmayınca savunma şöyle oluyor, ortasaha böyle oluyor gibi günü kurtaran açıklamalara gerek yok. Sonuca göre yorum yapmaya gerek yok. Bugüne kadar oynadığı maçların tüm istatistiklerini tutuyorum. Bu haftadan itibaren de blogda yayınlayacağım. Buna üretecek antitezim de var. Belediye maçında biri 90 dakika oynadı, diğeri sonradan oyuna girdi Beşiktaş kaybetti. Antalya maçında Guti yoktu ama Beşiktaş kazandı. Ankaragücü maçında Quaresma yoktu Beşiktaş 4 attı. Fenerbahçe maçında her ikisi de vardı maç berabere bitti...


Bunun bir başka alengirli çeşidi Guti-Quresma ve Ernst bu takımın en önemli üç oyuncusudur, takımın belkemiğidir ve bu üçünden biri ya da ikisi olmazsa takım kaybeder ya da kazanmakta zorlanır sözü. Öncelikle bu önerme takımın en önemli üç oyuncusu olmasını doğru kılmaz. O halde ben de Rüştü, Hakan ya da Cenk'ten biri olmazsa bu takım kaybeder gibi sağlam bir önermeyle gelip bu üçünü takımın en kritiküç oyuncusu olarak gösterebilirim. Bu üç oyuncu takım için vazgeçilmezdir ama bunlar olmazsa kazanılmaz ya da bu üçü birlikte oynarsa kesin kazanırız diyemem. Skora büyük ölçüde etki eder ancak keskin çizgi çizmek oğru olmaz...

Son olarak bu işin doğrusunun Mustafa Denizli ile Schuster'in ortası olduğu iddiası. Oran da verelim de tam olsun. İç sahada %70 Schuster, %30 Denizli; Dışarda %40 Schuster, %60 Denizli, Avrupa Kupasında %50 Schuster, %20 Denizli, %20 Terim, %10 da Tigana... Saçmalık! Savunmayı Denizli gibi oynatırsan hucümü Schuster gibi yapamazsın. Yine aynı noktaya geliyoruz. Eldeki malzeme ile bu çıkmaz. Bir taraftan feragat etmek zorundasın ya da yeni malzeme almak zorunda kalıyorsun. Stoperler gömülürse bu denli baskılı oynayamazsın, hücumu zenginleştiremezsin... Bazı şeylerin ortalaması sonucu ortalamaz. Bir elin sıcak suyun içinde, diğer elin soğuk suyun içinde olursa toplamda ılık su hissetmezsin...

3 yorum:

albayrak dedi ki...

Öncelikle şunu belirteyim; sonuna kadar Schuster'in oynatmak istediği oyun felsefesinin arkasında olanlardanım. Kişisel görüşüm Bjk'ın bu sene Bursa, Trabzon ve Fb'nin arkasında kalacağı.Ancak Rıza Çalımbay, Ertuğrul Sağlam ve Mustafa Denizli gibi antrenörlerin felsefesiyle şampiyon olunacağına bu tarz felsefeyle ilk senelerde başarısız olunmasını tercih ederim.Eğer BJK gerçekten Avrupanın sayılı takımlarından birisi olmak istiyorsa Schuster'in sonuna kadar arkasında durmalıdır.
Dün BJK macından sonra Barcelona macının olması bir sanstı aslında hepimiz için. Oyuncu kalitelerinde acık farklar olsa da aynı oyunu oynamaya calışan iki takım BJK ve Barcelona. Peki nedir Barca'nın kusursuzca uygulayıp BJK'nin beceremediği. 4 ana prensip var bu taktik anlayışta.
1- Savunmayı öne çıkarıp oyunu 40 metre ortalamada oynamak.
2- Topa mümkün olduğunca sahip olup özellikle kendi kalenize yakın 70 metrede top kaybı yapmamak.
3- Top rakipteyken önde baskı kurmak.
4- Beklerin de ileri cıkmasıyla tempolu oynamak.
Bu seneki BJK maclarını incelediğimizde 1. ve 4. maddelerde takımımızın büyük gelişmeler kaydettiğini görebiliriz. Hilbertin sağbeke geçmesiyle (herkesin dediğinin aksine ben defansını da beğeniyorum ki Ekreme göre artısı o) BJK defansı ileride kurup hele İ. Üzülmez de varsa tempo da yapabilen bir takım haline dönüşüyor. 2. ve 3. maddelerde işte oyuncu kalitesi veya yapısı diyelim ön plana çıkıyor. Q7, Guti ve Bobo'nun aynı anda sahada olduğu maçlarda BJK topa fazlasıyla sahip olup sistemi işletirken bu oyuncuların olmadığı maçlarda sistem çöküyor. Bunun sebebi kadroda yeralıp bu oyuncuların alternatifi olarak görülen, bazen de bu oyuncularla aynı anda sahada olan 5 oyuncu. Tabata, Holosko,Fink, Nobre ve Nihat. Bu oyuncular oyun karakterleri itibariyle ayağa pastan ziyade tempolu ve öne doğru oynayan, dengesiz dediğimiz, 10 pas verip bunların yarısından çoğu rakibe olan, garanti ve basit oynamayı bilmeyen, teknik olarak da cok kabiliyetli olmayan oyuncular.Tam da Schusterin oynatmak istediği sistemi düşmanı. Bu oyunculardan ne kadar çoğu ilk 11'de olursa Bjk sisteminden uzaklaşıyor. Peki Guti ve Q7 yoksa elde ne gibi bir alternatif kalıyor başka. İşte gençler de burada devreye giriyor. Bana göre Onur ve Ali Küçik kaçınılmaz hale giriyor. Ne kadar fiziksel olarak zayıf olsalar da,
sistemi ağrızaya uğratmamaları dahi bir sebep tercih edilmeleri için. Hatta Yusuf Şimşek ve Fatih Tekke dahi hemen düşünülmeli bu 5 oyuncudan önce.
Sonuç olarak Bjk yöneticisi ve taraftarıyla eğer Schusterin arkasında durursa, Schuster de bu 5oyuncunun yanında bir başka yazıda konuşacağımız Zapo, Ferrari ve Erhan Güven'i gönderip sadece 3 adet ama kaliteli ve sisteme uygun oyuncuyu transfer edip Ali, Onur gibi gençleri monte ederse bence BJK tarihinin en başarılı dönemlerini gelecek seneden itibaren geçirecek buna eminim. Biraz sabır hepimize...

Turiaf dedi ki...

yalnız savunmayı öne çıkararak oynayan kaç takım var avrupada? Sadece Barca ve Arsenal bunu yapıyor ve Arsenal sırf bu kurguya uygun savunma oyuncuları almaya çalışıyor ama genelde bu oyuncuların kalıp olarak ve sertlik olarak yetersiz kalmaları yüzünden sıkıntı çekiyor. Barca ise şanslı bir şekilde Pique ve Puyol gibi bu kurguya çok uygun bir tandeme sahip. Üstelik bu yapıda sadece hızlı olmak yetmiyor. Toraman gibi stoperliği vasat olan oyuncuların hızlı olması pek bir işe yaramıyor.

Schuster'in oynatmak istediği oyuna saygım var ama bazı konularda realist olmak lazım. Sonuçta harcanan paralar karşılığında takımın bir sonuç vermesi gerekir. Savunmanız bu kadar kötü olduğu sürece oynanan oyunun pek bir anlamı kalmıyor.

The Eagle Abroad dedi ki...

Iste tum sorunda burada... 3 yiyip 5 atmaya calismak mi? Hic yemeden 1 tane atmaya calismak mi? Tercih hepimizin...