31 Ocak 2010 Pazar

29 Ocak 2010 Cuma

Juventus nereye?


Bu haftayı işyerinde eğitimle geçirdik; yoğundu, yorucuydu, kimi zaman eğlenceliydi, kimi zaman sıkıcı bunaltıcıydı derken; Vel hasıl geçti gitti... Bu hafta içi yazamama nedenlerimin başında gelen sebep budur. Başka sebeplerim de var ama onlar biraz salatadan sebepler...

Öncelikle Deepman kod adlı Ercan kardeşimizi başarılı ve çok şükür az sıkıntılı geçen askerliği sonrası kendisini tekrar aramızda görmekten büyük mutluluk duyduğumuzu şahsına buradan iletiyorum. Aramıza hoşgeldiniz babyface Deepman... Turbo başta olmaz üzere, voleybol ve arada Eskişehirspor yazılarınızı tekrar okumak için hevesle bekliyoruz. Ünlü oyuncu yazınızı okudum, askerlik insanı Dünya'dan uzaklaştırıyor diyorlardı, tecrübe ile sabitledim. :) Der fitili ateşlerim...

Şimdi gelelim günün konusuna. 6 yıl önce Yıldız Teknik'i kazandığımda İsyanbul'a gelmeme sayılı günler kala babamın "İnsan'ın en iyisi de en kötüsü de İstanbul'dadır oğlum" sözü yoğunluğunu artırmıştı. Ben de bu sözün altına imzamı atarım. Hazır imza atmaya başlamışken bir başka söz daha yazar bir imza daha çakarım. "Teknik Direktörün en iyisi de en kötüsü de İtalya'dadır"...

Söz biraz iddialı. Elbette Kuveyt'te çok daha kötü teknik direktörler vardır ama benim kastım biraz overrated hocalar...

Bir tarafta Capello, Lippi, Ancelotti diğer tarafta Ranieri, Trapattoni ve elbette Zaccheroni... Hatta benim Trapattoni'nin geçmişine saygım sonsuzdur. Geçmişte başarılı bir hocadır ama benim dünyada olduğum ve futbolla az çok ilgilendiğim sürede sürekli göz önünde olan ama kendisinden bi cacık olmayan hocadır... Ranieri için biraz daha farklı hisler besliyorum. Kendisini sevmiyorum. Başarılı olduğunu falan da düşünmüyorum. Ne bugün iyi, ne de dün iyi olduğunu hatırlıyorum...Gelelim Zaccheroni'ye...Yok arkadaş bu adamı Juventus almış olamaz... Bu kadar da basiretsiz olunmaz. İtalya'da daha kolpa bir teknik direktör bilmiyorum. Fatih Terim'in önüne geldiğinde kıçına tekmeyi bastığı hoca olarak tanıdık onu. O gün bugündür de bir kez olsun Zaccheroni ile başarı, kazanmak, gurur kelimelerinin aynı cümlede anıldığına şahit olmadım.

Ferrara gönderilsin, eyvallah. Zararın neresinden dönersen kardır diyelim buna ama gelen gideni aratır diyerek bitirmek istemiyorum cümlemi. Hiddink dedikoduları dolaşırken Zacc neden?

Olan oldu bir kere. Bu kez gerçekten utanmak istiyorum. Juve toparlansın burdan Zaccheroni'den özür dileyeceğim...

Dünyaca ünlü derken...

Vatani görevimizi kazasız, belasız ve çoğuna göre rahat ama psikolojik olarak hayattan kopuk, beklentisiz atlattık. Yeni yeni kendimizi bulmaya çalışırken, geçen aylar sonra yazıları şöyle bir gözden geçirdim. bianconeri'nin tekrar topu ele aldığını görmek sevindirici. Turiaf'da her zamanki gibi, ben kuzeysem o güney:)

Neyse, arada bir Turbo'dan bahsettik, dediler vatan kimlere emanet. Artık diyecek bişeyiniz de olmadığına göre, this is my turn!

İLGi : bianconeri'nin 20 Ocak 2010 tarihli ve "Dünyaca ünlü derken?" konulu yazısı.

İlgi kısmını yazmadan edemedim, 5 ay bunla uğraşınca istemeden yazıyorsun. Gidenler anlar, gidecekleri de alıştıralım istedim.

Şimdi konudan uzaklaşmadan söylemek istediğim bir kaç şeyi dökeyim ortaya. Uzun zamandır Türk futboluna, ona yakışacak seviyede bir teknik adam, yönetici ve futbolcu gelmiyor. Bu sadece kişilerden kaynaklı değil, tamamen taraftar kültürü, medya ve Türkiye'deki futbol sporuna bakış açısından kaynaklanıyor. İnsanlar istemeden de olsa spor değil rant amacıyla farklı davranışlar ve hamleler peşinde koşuyorlar. Baktığımız zaman hangi kulüp başkanına bu adam Türk Futbolu'na yakşıyor diyebilirsiniz? Ya da bu adam Türk Futbolu'na katkı sağlıyor diyebilirsiniz? Beüyük bütçeli takımların yöneticilerini ilk etapta elerim, TSL'de bir tane bile bulamam. Bu noktada; asıl değinmek istediğim onaların gerçekten istedikleri için mi, yoksa biz istediğimiz için mi böyle oldukları?

Adam 3-5 transfer yapmış, taraftar mutlu gibi, alınan isimler süper bile değil kabul ama size göre dünyası küçük, bana göre ise sadece hedefleriyle büyük bir takım olan Eskişehirspor'un başkanı bile bu tür açıklamaları yapmak zorunda. Sadece Eskişehirspor'un değil, Galatasaray'ın da, Giresunspor'un da, Adana Demirspor'un da başkanı çıkıp böyle konuşma lüksüne sahiptir. Çünkü biz istiyoruz bunları, biz duymak istiyoruz, söylemesi için onu cesaretlendiriyoruz. Gerçeklerin farkında olsak bile bunları duyunca da mutlu olmak istiyoruz. Bundan sonra da gerçekleri bir kefeye koyup, duyduklarımızı eleştirmek vicdansızlıktır diye düşünüyorum.


Mesela Trabzonspor Teofilo Gutierrez'i getirdi dünya starı dedi. İlk kez duyan çoktur ama mutlu oldu taraftar. Bunu yaşamak zorunda Türk insanı, yoksa neler olacağını kestirmek güç değil.

İşte dünyaca ünlü derken asıl söylemek istedikleri bunlar bu adamların...

21 Ocak 2010 Perşembe

No more Tonight Show With Conan O'Brien


Evet sonunda oldu...İki yüzlü nbc yönetimi Conan'ı yolladı...

3 haftadır final döneminde olduğumdan konu ile ilgili birşey yazamadım ve işin sonu bugün resmileşince benimde finallerimin bitmesi ile yaşanan olayı adım adım yazayım dedim;

1. Öncelikle 4 yıl önce Conan O'Brien artık beklemek istemediğini, eğer Tonight Show'u sunma fırsatı verilmeyecekse gitmek istediğini söyledi bunun sonucunda nbc Leno ile konuştu ve Leno 4 yıl sonra emekli olacağının sözünü verdi.

2. 4 yıl geçti ve Leno sözünde durarak Haziran ayındaTonight Show'dan ayrıldı ve yerine Conan geçti. Leno kontartının bitmesine 7-8 ay kala show u bıraktı ve kendisinin ifadesine göre kontratının geri kalanının iptal edilmesini istemiş ancak nbc iptal etmeyelim ve sana yeni yayın döneminde saat 10:00 da bir talk show programı ayarlayalım demiş. Leno saat 10'da yayınlanacak bir talk show programının tutmayacağı düşüncesini iletmiş ancak nbc ilk başta csi gibi dizilere karşı zorlanırsın ancak yazın toparlarsın ve sana 2 yıl garanti veriyoruz demiş. Leno tamam demiş ve yeni yayın döneminde nbc'nin 10'dan sonraki programı şöyle şekillendi: 10-11 leno 11-11:30 local news 11:30-12:30 conan.

3. Leno'nun programı tutmadı ve beklenenden de kötü reyting aldı. Bu arada Conan'ın pek parlak olmayan yaz reytingleride yeni sezonda daha da düştü. Leno'nun programının tutmamasının sebebi çok basit; izleyiciler saat 10'da talk show istemiyor. Conan'ın porgramının tutulmaması ise; program 11:30 izleyicisi portföyü için biraz sert kaçıyor ama bu zaman ile düzeltilebilecek bir durum.Ayrıca David Letterman'ın rakibi olmak hiç kolay değil ve Conan'ın programından önceki programların reyting alamaması Conan'ı da etkiliyor. Leno'nun geçmişteki başarısında Seinfeld ve Friends gibi dizilerin katkısı gibi Conan'a katkı verecek bir program yoktu ne yazık ki.

4. İki programda kötü durumda olunca nbc birşeyler yapmak zorunda kaldı. Leno'nun geçmişteki 11:30 başarısı onlar için sarılacak bir cam simidiydi ve Leno'ya bunu teklif ettiler ancak şartları programın 1 saatten yarım saate indirilmesiydi. Leno bunu kabul etti. Ancak Conan programının 12:05'e konmasını kabul edemiyeceğini ve 12:05 de başlayan programın adının Tonight Show olamayacağını söyledi. nbc burada bir seçim yapmak zorunda kaldı ve Conan ile yollarını ayırdı ve Leno'yu 1 Mart ta başlaması için Tonight Show'un yine başına geçirdi.

Şimdi bu olaylar dizisinde nbc en suçlu taraf. Leno ilk geldiğinde 2 sene boyunca Letterman'a karşı reytinglerde ezildi ancak sonradan toparladı. Bu şans Conan'a verilmedi maalesef. Ayrıca Leno'ya avantaj sağlayan Seinfeld ve Friends gibi reyting toplayacak diziler Conan'ın önüne koyulamadı. Muhtemelen David Letterman'da birkaç sene sonra emekli olacaktı ve Conan rakipsiz kalacaktı.

Leno'nun suçu ise Conan'ın kabul etmeyeceğini bile bile nbc'nin 11:30 teklifini kabul etmesiydi. Conan sadece kendisini değil kendisinden sonra gelen Jimmy Fallon'ı da düşünerek 12:05 teklifini kabul etmedi ama aynı klası Leno'da göremiyoruz.. zaten ne zaman gördük ki?

Conan ile nbc'nin ayrılık şartlarına gelirsek;
1.Conan toplam 33 milyon dolar tazminat alacak. Tüm ekibide toplam 12 milyon dolar tazminat alacak.
2.Conan en erken 2010 eylül ayında yeni bir tv programı yapabilecek
3.Conan'ın çıkardığı Triumph the Insult Comic Dog ile Masturbating Bear'in telif hakları nbc'de kalacak.( yani ayıp bu kadarıda)
4. Conan nbc hakkında kötü konuşamayacak ( burasının doğruluğu pek net değil)

Şimdi bu olayların sonucunda cnbc-e ne yapacak? Jay Leno'nun yeni showunu yayınlamaya devam ederler ancak Conan eylüle kadar yok ve geri dönünce onun yayın haklarını alırlar mı bilemem. Belki Jimmy Fallon'ı geri çağırırlar...

20 Ocak 2010 Çarşamba

Dünyaca ünlü derken?


Bazı insanlar bu tarz demeçlere gülüp geçebiliyor ama ben sinirleniyorum. Eskişehirspor'un Sevgili Başkanı Halil Ünal'ı benzer açıklamalarıyla daha önce blogumuza konuk etmiştik; Yine bomba açıklamalar yapmış ki sormayın...

Belli ki devre öncesi yine Robbie Williams'tan "We are The Champions" dinlemiş ve yeterince gaza gelmiş. Tam o gazın pik noktasındayken de NTVSpor uzatmış mikrofonu. Esmiş, gürlemiş, tozu dumana katmış adeta.

Devre arasında sağlam transfer yaptılar. Buna diyecek sözüm yok. Sezer ve Okwunwanne kaliteli oyuncu. Sezer'i az çok biliyoruz, eskiden beri patlama yapması beklenen, beklenen patlamayı yapamasa da özellikle 2. ligdeyken orta düzeyin üstüne çıkmayı başarmış yetenekli bir oyuncu. Okwunwanne ise Dutchman referanslı bir oyuncu. Kendisine güvenip sağlam oyuncu statüsüne alıyoruz...

Diğer transferler Fahri, Erkan ve Caner. Fahri ve Erkan'ı yakından tanıyorum. Siyah-Beyaz forma altında oynadıkları her dakikayı izledim. Fahri, beklenenin altında kaldı ama bu hali bile fena sayılmaz. Erkan için nötr kalayım. Neyse arada Es-Es değerlendirmesini de yapmış bulunduk...


Şimdi gelelim konuya. Başkan, Dünyaca ünlü oyuncularla anlaştık demiş. Söylemi direkt alayım...

''Sezer, Bank Asya 1. Lig'de yılın futbolcusu seçildi. Yetenekleriyle tüm dünyada adından söz ettiren bir oyuncu. Genç yaşında Manisaspor'un kaptanlığını yapıyordu. Eskişehirspor gibi büyük bir camiaya yakışacağını ve başarılı olacağını düşünüyorum. Okwunwanne ise 24 yaşında dünyaca ünlü bir futbolcu. Teknik yönü çok kuvvetli ve takıma çabuk uyum sağlayacak bir oyuncu. Sezon öncesinde kendisi ile görüşmüştük. Transferi bu zamana nasip oldu'' dedi.

"Are you Joookeeee? demek istiyorum. Kim Dünyaca ünlü? N'oluyor?

Sezer hangi dünyada adından söz ettirdi? Başkan hangi dünyada yaşıyorsun? Okwunwanne'yi geçen sene tanıyor muydun? Ya da direkt size sorayım kaçınız bu adamın adını daha önce duydunuz? Nereli olduğunu kaçınız biliyorsunuz? Hatta bırakın nereli olduğunu adını kaçınız yazabilirsiniz? Adam iyi ya da kötü, bunun tartışmasını yapmıyorum yarın gol atınca bak adama ne dedin, kaç gol attı diye gelmeyin...Dünyaca ünlü falan değil...
Bana bu iki futbolcu da Dünyaca ünlüdür diyene ben de "Osman Baydemir" diyorum, başka da bir şey demiyorum...

19 Ocak 2010 Salı

Serie A Ödülleri


Geçen hafta İtalya'da yılın ödülleri adaylarını açıklamıştık. Bu hafta için de seçim sonuçları belli olduğunda haber vereceğimiz sözünü vermiştik.

Ödül sahipleri açıklandı. Önce listeyi verelim:

Best Overall Player : Zlatan Ibrahimovic
Best Italian Player : Daniele De Rossi
Best Foreign Player : Zlatan Ibrahimovic
Best Young Player : Pato
Best Goalkeeper : Julio Cesar
Best Defender : Giorgio Chiellini
Best Coach : Jose Mourinho
Best Team : Inter Milan
Most Popular Player / Fan Award : Diego Milito
Best Goal : Fabio Quagliarella (scored in Napoli vs Udinese)
Best Referee : Roberto Rosetti

Geçen sene Cassano ve özellikle Del Piero çok sağlam çıkış yakalamıştı ancak bu çıkış De Rossi'nin önüne geçmeye yetmemiş görünüyor. İtalya'nın en iyi yerli oyuncusu Roma'nın demirbaşı De Rossi. Ibra hakettiği iki ödülü de almış. En iyi yabancı ödülü Milito'ya da verilebilirdi ancak Ibra'nın performansının daha iyi olması onu 2. sıraya atmış. Arjantinli'ye gecenin mansiyon ödülünü vermişler. Taraftar ödülü Diego Milito'nun...

En iyi kaleci ödülünü şampiyona vermelerine şaşırmamak lazım. Benim gözümde 1 numara Buffon'dur ama geçen senenin performansına bakıldığında Cesar'ın alması şaşılacak bir durum değil. Ertem Şener olsaydı Cesar'ın hakkı Cesar'a esprisini yapmadan geçmezdi. Bu vesileyle onu analım. Defans ödülünde Maldini'ye vefa gösterirler beklentim boşa çıktı. Talihsiz olmuş bence. Mourinho ve Inter default hale geldi zaten. En iyi gol Quagliarella'dan eski takımına. İzlemedim...

İtalyanların yılın futbol ödüllerini sezon ortasında vermesi bana tuhaf geliyor. Sezon bazlı olması daha gerçekçi olur diye düşünüyorum. Temmuz ayında verilmesi daha doğru olurdu...

18 Ocak 2010 Pazartesi

Ortaklık


Fazla mı abartıyoruz bilmiyorum ama Dünya'nın en prestijli takımlarından birinin sponsorunun bir Türk firması olması ziyadesiyle mutlu etti beni. Bu başarı her babayiğidin harcı değil. Öncelikle THY'yi bu işbirliğinden dolayı tebrik ediyorum.

İşin mali boyutuna hiç girmeyeceğim. Zaten bu konuyu size açıklayacak ne finans ne de reklamcılık bilgim var. İşin bu kısmını bir kenara bırakırsak; FC Barcelona'nın internet sitesine girerken Turkish Airlines ismini görmek büyük haz veriyor bana.

Emeği geçen herkese teşekkürler...

17 Ocak 2010 Pazar

"Beni Türk hekimlerine emanet ediniz"


Bu sözler kulağına küpe olsun ey Milan Baros. Öyle tedavinin ortasında bizim hekimlerimize güvenmeyip, Dr. Wolfhart'a gitmekle iyileşeceğini mi sanıyorsun...

Yabancı doktorlar, yıllarca Avrupa'da Amerika'da bu işin ilmini okuyan, dirsek çürüten Prof. Dr. Hakan Ünsal ile doktorların piri Prof. Dr. İlker Yasin'den daha mı iyi bilecekler? Halt etmişsin, halt etmişler...

Yıllarca tedavisini Türkiye'de sürdüren futbolcu kardeşlerimiz değil de, sen mi akıllısın? Fedakar değilsin Milan Baros... Takımının geleceğini kendi sağlığından önce düşünmeyen adam değildir. Sen en fazla futbolu bırakmak zorunda kalırsın, ama diğer tarafta ya takımın senin eksikliğin yüzünden 2 maç kaybederse... Bunun geri dönüşü var mı?

15 Ocak 2010 Cuma

Rahip


Hakan Şükür futbolu bırakmadan önce, "Sezon sonu futbolu bırakacağım ve kendimi dine adayacağım, vaiz olacağım; Bunun üzerine bir takım çalışmalara başladım" dese yer yerinden oynar. Eminim söylenmedik söz bırakmazlar. Ramazan'da oruç tutmasından, Fetullahçılığına kadar herşeyi sorgulanır...

Hep yaptığımız ve yapmaktan da bazı şeyler değişmediği sürece sıkılmayacağımız yurtdışı yurtiçi karlşılaştırmasını burda yapayım. Ze Roberto. Bizim bildiğimiz Leverkusenli, Munihli, Hamburglu Ze Roberto'nun sol kanattan kaptırmaktan başka özellikleri de varmış. Bir kaç gün önce yaptığı açıklamada futbolu bıraktıktan sonra papaz olacağını ve 5 yıldır da bunun üzerine çalışmalar yaptığını söylemiş. Almanya'da ya da Brezilya'da bu durum nasıl karşılandı bilmiyorum. Çok ciddi olumlu ya da olumsuz tepki alırsa yine haberini duyarız elbette...

Bakalım... Şimdi de Lucio'dan bekliyoruz benzer bir haberi...

14 Ocak 2010 Perşembe

Dünya'da Son 10 Yılın En İyi Kadrosu


Türkiye'de son 10 yılın en iyi kadrosu anketi sonuçlandı. Oyların %48'ini alan Galatasaray'ın 2000 kadrosu anketi birinci tamamladı.2. benim beklentimin aksine Beşiktaş'ın 100. yıl kadrosu oldu. Bizim 100.yıl kadromuz da çok iyiydi ama Milli Takım'ın 2002 Dünya Kupası kadrosu bana daha iyi geldi açıkçası. Hatta ben oyumu o kadroya vermiştim...

Fenerbahçe'nin 2007-2008 kadrosu 3. Milli Takım 2002 kadrosu 4. , Sivasspor'un 2008-2009 kadrosu5. ve Trabzonspor'un 2003-2004 kadrosu 6. oldu...

Şimdi bu anketi Dünya geneline yayalım...

Seçim yapmakta oldukça zorlandım. 10 tane aday takım belirledim. Bunlardan 6'sı kulüp takımı 4'ü milli takım.


Önce kulüp takımlarından başlayalım. Takımları kısa kısa hatırlatayım...

2000-2001 Bayern Munih: Kahn, Kuffour, Andersson, Lizarazu, Sagnol, Hargreaves, Effenberg, Scholl ve Elber...

2001-2002 Real Madrid: Hierro, Makelele, Helguera, Roberto Carlos, Figo, Zidane, Raul, Morientes

2004-2005 Liverpool: Gerrard, Kewell, Luis Garcia, Xabi Alonso, Carragher

2006-2007 AC Milan: Dida, Maldini, Gattuso, Seedorf, Nesta, Pirlo, Kaka, Cafu, Inzaghi, Gilandino

2007-2008 ManU Van der Sar, Ronaldo, Tevez, Rooney, Carrick, Hargreaves, Vidic, Ferdinand, Evra, Giggs, Scholes

2008-2009 Barcelona Puyol, Pique, Xavi, Iniesta, Messi, Henry, Eto'o

Milli Takımlar
2000 Fransa: Barthez, Lizarazu, Vieira, Blanc, Djorkaeff, Deschamps, Desailly, Zidane, Henry, Thuram, Trezeguet

2002 Brezilya: Cafu, Lucio, Roberto Carlos, Ronaldo, Rivaldo, Ronaldinho, Denilson

2006 İtalya: Buffon, Cannavaro, Gattuso, Totti, Toni, Pirlo, Del Piero, Nesta

2008 İspanya: Casillas, Puyol, Iniesta, Xavi, Torres, Fabregas, Sergio Ramos, Senna, Silva, Villa
Kısaca yorumumu yazayım. Benim oyum 2000 Fransa'ya gider... Kadro nefis, her yeri çok sağlam. Diğerleri de çok iyi ama Fransa başka geldi bana...Neden bilmiyorum.. Özlem de etkili olabilir... İyi ki Fransa'yı tutmuşum o günlerde...
Bunların dışında da iyi takımlar vardı ama 10 tane bile çok açıkçası. Ancak kesebildim. Barça'nın diğer jenerasyonu da rahat girerdi ama 2 Barça çok olur diye almadım. Milan da aynı şekilde...
Geniş çağlı değerlendirmeyi anket bitince yaparız..

12 Ocak 2010 Salı

Serie A 2008-2009 ödül adayları


AIC (İtalya Futbol Federasyonu), İtalya'da 2008-2009 sezonunun ödülleri için adayları açıkladı.

The nominees for the Best Italian Player award are :
Antonio Cassano
Alessandro Del Piero
Daniele De Rossi
The nominees for the Best Foreign Player award are :
Zlatan Ibrahimovic
Diego Milito
Kaka
The nominees for the Best Young Player award are :
Mario Balotelli
Pato
Davide Santon
The nominees for the Best Goalkeeper award are :
Gianluigi Buffon
Julio Cesar
Federico Marchetti
The nominees for the Best defender award are :
Giorgio Chiellini
Maicon
Paolo Maldini
The nominees for the Best Referee award are :
Emidio Morganti
Nicola Rizzoli
Roberto Rosetti
The nominees for the Best Serie A coach are :
Massimiliano Allegri
Gian Piero Gasperini
Jose Mourinho

Liste bu şekilde...Cassano ve DelPiero çıkış yakaladıkları için aday gösterilmiş olsa gerek. En iyi yabancı ödülünü Ibra ya da Milito alır; Balotelli az disiplinli olsa diğerlerinin adı bile geçmez ama gel gör ki disiplinden hiç nasibini almamış bir genç. Yıllar öncesi olsaydı Buffon demek kolaydı ama Cesar iyi çıkış yakaladı; şansı şampiyon olması. Futbola veda eden Maldini'ye vefa göstereceklerdir. En iyi hakem Collina'dır. Mourinho ödülü alıp alamaması durumları için de sözlerini hazırlamıştır...

Ödüller 18'inde törenle verilecek... Açıklanınca burdan paylaşırız...

Son 10 yılda TSL'nin en iyisi kim?


Son 10 yılın değerlendirmesini birlikte yapmaya devam edelim...

Avrupa'da son 10 yla damga vuran isim anketi sonuçlanmışken, bunu bir de Türkiye için seçelim istedim. Cevabı bana kalırsa Avrupa'dakine göre daha net ama yine de en azından ikinciyi görmek açısından faydalı olabilir. Ya da belki de ben birinciyi peşinen seçmişimdir...

İlk adayımız Alex de Souza... Hakkında çok hatırlatma yapmaya gerek yok. Şu ligin tozunu attırdı 6 yılda... Aynı dönemde daha isimlileri gelmedi mi? Geldi elbette ancak hiç kimse Alex kadar verimli olamadı...

Hakan Şükür. 2000'lerin başında Galatasaray'dan ayrılmış Inter'e transfer olmuştu. O yıl hangi takıma gitmemesi gerektiğini sorsalar Inter derdim. Ronaldo'nun, Vieri'nin, Recoba'nın arasına gidince forma şansı bulmak kolay olmaz tabi. Olmadı da...Sonrasında Parma-Blackburn ve 2003'te tekrar Galatasaray. 90'lı yıllardaki kadar başarılı değildi ancak yine de Hakan Şükür Hakan Şükür'dür...


Sergen Yalçın. Bir yıl Luce'nin Galatasaray'ındaydı ve her zamanki gibi oynadığında iyi oynuyordu. Sonrasında 100. yıl vesilesiyle yuvaya döndü. Beşiktaş'ı şampiyon yapan kadronun en kritik oyuncusudur bana göre. 4 yıl kaldıktan sonra zamanında olduğu gibi paralı, futbola yatırım yapan amcaların reklamı oldu. Etimesgut Şekerspor ve ardından seçim vaadi ile Eskişehirspor...

Tuncay Şanlı. 2002'de geldiği Fenerbahçe'de 5 yıl top koşturdu ve her yıl üzerine koydu. Cesur Yürek 2007 de M'Boro'ya giderken çoktan Fenerbahçe'nin efsaneleri arasına girmişti...

Fatih Tekke. 2000'lere Gaziantep'te girdi, 2 yıl sonra yuvaya döndü ve Trabzonspor'un hala aradığı adam oldu. Her ne kadar 2006'da Zenit'e gitmiş olsa da TSL'de oynadığı 6 sağlam yıl için ankete alınır...

Adaylarımız bunlar olsun...Anketimiz sağ taraftadır hatırlatmasını da yapmış bulunayım...

11 Ocak 2010 Pazartesi

Son 10 yılın en iyisi anket sonucu

Son 10 yılı baz alan anketlerimizin ilki bugün sonuçlandı... Ankette son 10 yılın en iyisini sormuştuk. Ben son dönemlerdeki popülaritenin de etkisiyle Messi&Ronaldo kavgasına döner diye düşünürken Zizou aradan sıyrıldı ve son 10 yıla damga vuran isim oldu. Hakediyor mu? Sonuna kadar...

İkinci sırayı Messi alırken, taraftar Ronaldinho'yu da unutmadı. Ronaldinho'yu düşününce aklıma ilk olarak Real maçı geliyor ki ne siz sorun ne ben söyleyeyim... Ha Chelsea eşleşmelerini de unutmak elde değil tabi...

Ben oyumu Raul'a verdiğimi itiraf ederek, en çok şaşırdığım noktayı söyleyeyim...Kaka'nın aldığı oy oranı... Görünen o ki Milan'lı günleri çabuk unutulmuş Brezilyalının... 18'den leblebi gibi gol atan bu Kaka değil miydi?

Son 10 yılın en antipatik ismi?


Diğer anketler bitmek üzereyken, 3. ankette biraz alışılmışın dışına çıkalım istedim. Son 10 yılda ülkemizde en çok nefret uyandıran isimleri seçelim. Adayları elimden geldiğince futbolun içindeki farklı dallardan seçmeye çalıştım. Eminim ki atladığım, bu da unutulur mu denilecek adaylar da çıkacaktır ama aklıma gelenleri paylaşayım ve anketimizi oylayalım...

İlk isim biraz eskilerden olsun. 2002 yılına, Dünya Kupası günlerine dönelim. Kim Young–Joo, o günlerde tüm ülke olarak nefretimizi kazanmıştı. Gerçi ismi kimimize hiç bir şey çağrıştırmamış olabilir, zira biz onu Koreli hakem diye tanıdık. Brezilya-Türkiye maçını yöneten ve kritik kararlarıyla mağlubiyetimizin baş sorumlusu olan Koreli hakem...

2. isim son 10 yılın popüler hocası Jose Mourinho olsun. Ben, şahsen kendisini çok sevmekle birlikte, kibirin üstünde çok şık durduğunu düşünüyorum. Ancak biliyorum ki bir çok insan Portekizliden nefret ediyor. Ukala açıklamaları, polemikleri, hareketleri ve tavırları ile Mourinho...

Hazır Portekiz'e girmişken Ronaldo'yu da ekleyelim anketimize. Messi-Ronaldo eşleşmesinde, temiz yüzlü, mülayim Messi'nin karşısında haylaz çocuk Ronaldo var. Bu Portekizli de benim sevdiğim insanlardan biridir ama vatandaşı gibi bir çok insan tarafından nefret edildiğine eminim. Ronaldo'dan neden bu kadar çok nefret edildiğini çok anlamış da değilim ama tipine gıcık oluyorum diyen arkadaşım bile olunca altını çok kurcalamak istemiyorum...

Portekiz'den Türkiye'ye dönelim artık. Erman Toroğlu spor yazarı ve yorumcusu kontenjanından anketimize dahil olsun. Bu kısımdan çok aday adayı var ama sivri dilli ve saçma benzetmeleriyle rahatsız edici olması hasebiyle ben Erman Hocamızı anketimize aldım...



Bu toprakların yetiştirdiği diğer aday da Bülent Uygun olsun. Asker Bülent futbolculuğunun aksine teknik direktörlük kariyerinde Sivas hariç tüm ülkede sevilmeyen bir kişilik olarak ün yaptı. Elbette sevenleri de var ama sevmeyenleri oldukça fazla...

Anketin diğer adayı da Kayserispor yönetimi olsun. Yıllar önce Mehmet Topuz, Gökhan Ünal transferlerinde çıkardıkları zorluklar ve futbolcuların isteklerini hiçe saymaları (elbette bir oyuncuyu satmak istemeyebilirsin ama futbolcuların isteklerini de göz önünde bulundurmak zorundayız), sonrasında Topuz transferinde Beşiktaş-Fenerbahçe arasındaki sürtüşmenin sebeplerinden biri olması ve son olarak da Ali Turan'ın gerçekleşmeyen transferi ve arkasından yapılan açıklamalar...


Ankete son olarak bir Türk ya da bu ligde oynamış yabancı futbolcu koymak istedim. Bunu seçmek oldukça zor oldu. Zira takım bazlı olması seçimi güçleştirdi. Tümer Metin, Lugano, Zago, Bülent Korkmaz öne çıktı ancak bu ligin Miroğlusu Emre Belözoğlu seçimi kazandı...

Adaylara ekleyebileceğim bir kaç isim daha var ama liste çok uzasın istemedim...Yoksa üç büyüklerin başkanı da ayrı ayrı bu anketi kazanabilecek potansiyele sahip...

Adaylarımız bunlar olsun, anket sağ taraftadır, ilgililere duyurulur...

8 Ocak 2010 Cuma

Türkiye'de son 10 yılın en iyi kadrosu


Şimdi gelelim 2. anketimize... Birinci anketimizi bir kaç gün önce oylamaya sunmuştuk. O oylanırken biz 2. anketi açalım. (Yemek tarifi gibi oldu. Soğanlar yağda kızarırken biz patlıcanları doğrayalım).

Bu sefer Türkiye'ye dönmeye karar verdim. Son 10 yılın en iyi kadrosu...

Bunu değerlendirirken hem başarı yaşamış olmasına hem de kadronun kalitesine bakmaya çalıştım. Bir de kadroları biraz kendi içinde değerlendirerek hazırladım. Örneğin Sivasspor 2008-09 un kadrosu şıklar arasında varken, aynı dönem daha iyi kadroya sahip Beşiktaş'ın o dönem kadrosu yok...

Neyse daha fazla merakta bırakmadan adaylardan bahsedeyim...

2000 UEFA Kupasını alan, o dönemin Galatasaray'ı ile başladım. Kadroyu daha dün gibi hatırlıyoruz hepimiz. Ben yine de bir iki örnek vereyim. Taffarel, Popescu, Bülent, Emre, Okan, Hagi, Hakan Şükür bir çırpıda söylenenler. Kadro bunlarla bitmiyor tabi; Fatih Akyel, Ümit Davala, Hasan Şaş ve Arif Erdem derken uzar gider...

2. Aday, 2002 Dünya Kupası 3. sü Milli takımımız. Rüştü, Bülent, Alpay, Emre, Tugay, Yıldıray, Hakan Şükür,Hasan Şaş, İlhan Mansız öne çıkanlar diyelim... Kadroyu uzun uzadıya yazmaya gerek yok diye düşünüyorum...

3. kadro 100. yılında şampiyon olan Beşiktaş'ın. Cordoba, Ronaldo, Zago, Giunti, Tümer, Sergen, Pancu, Nouma, İlhan Mansız ilk akla gelenler. Ha diğerleri benim aklıma sonra mı geliyor, tabi ki hayır; Malzemecisine kadar gözüm kapalı, İstiklal Marşı konsantrasyonuyla bir nefeste sayarım...

4. kadro Trabzon'dan olsun istedim. Son 10 yılda şampiyonluğa en çok yaklaşan kadro; 2004-2005 sezonu kadrosu.Petkoviç, Szymkowiak, Gökdeniz, Yattara, Fatih Tekke, Lee Young takımın en dişli oyuncularıydı...

5. kadro UCL Çeyrek finali oynadığı sezonun Fenerbahçe'si. Volkan, Gökhan Gönül, Lugano, Roberto Carlos, Aurelio, Appiah(sezon ortasında gitmişti), Alex, Deivid, Semih hatırlatmasıyla son kadroya geçelim...

6. ve son kadro son iki sezonun hatrına Sivasspor. Petkoviç, Bilica, Sylla, Musa Aydın, Mohammed Kurtuluş, Mehmet Yıldız, Pini Balili takımın demirbaşlarıydı... Sivasspor'un tarihindeki en büyük başarıya imza attılar...

Kadrolar bunlar... Bizim mahalle takımını görseydin sen, ne kadroydu be demeyim... Sağ tarafa geçip seçiminizi yapabilirsiniz efendim...

7 Ocak 2010 Perşembe

Futbola kar engeli


Biz İstanbul'da yazdan kalma günleri yaşarken İngilizler doğru mevsimi doğru zamanda yaşıyor. 6'sı İngiltere'de olmak üzere Ada'da haftasonu oynanacak 13 maç şimdiden ertelendi. Nedeni elverişsiz hava şartları...

Maçların arasında Premier Lig maçı yok ama önümüzdeki günlerde onlar için de yeni düzenlemeler getirilmesi muhtemel. İddaacılar'a yardımcı olması bakımından ertelenen maçların linkini verelim...

Elverişsiz hava şartları deyince aklıma geçen sene kar yağacak diye sunumları erteleyen yüksek lisans hocam geldi... Üstelik son dersti, sunumdan not alacaktık ve o gün kar yağmamıştı...

Beckford wants to move bigger club


Jermaine Beckford ismini bir kaç yıl önceki oyundan biliyorum. FM'de League Two temsilcisi Leeds'i almıştım ve nerdeyse adam akıllı tek oyuncum Beckford'du. Sonra sanki onu ben keşfetmişim gibi sevinmiş ve sonraki oyunlarda da kalibresi düşük takımlarıma monte etmiştim. Bir nevi manevi babası olmuştum...

Beckford'u sadece oyunda değil gerçekte de takip ediyordum. Leeds Utd.'ın maçını izleyemiyordum elbette ama internetten manevi evladımın neler yaptığına ara ara bakıyordum. Haftasonu ManU - Leeds maçının en tatlı yalarından birisi de Beckford'u izlemek oldu. İngiltere şubem Manchester'dır, maç boyu Kırmızı Şeytanları tuttum ama son 10 dakika gönlüm Leeds'e kaydı... Son dakikalarda heyecanla galibiyeti bekleyen o taraftarı görünce yemişim kupasını Leeds kazansın dedim...

Leeds kazandı kazanmasına ama Beckford'un gözönüne çıkması çok hoşuma gitmedi. Sezon sonu sözleşmesi bitecekti, ManU maçı olmasa büyük ihtimalle yeni sezona da Elland Road'da girecekti ama işte bir maç nelere kadir... Beckford o formayı çıkaracak gibi; Yeni takımı da büyük ihtimalle Newcastle olacak. Hadi bi halt yedin gidiyorsun, ne işin var NU'da. Başka takım mı yok...

"Wants to move bigger club" .... Sevmiyorum bu cümleyi hocam...

4 Ocak 2010 Pazartesi

Son 10 yılın en iyi futbolcusu kim?


Geçtiğimiz 10 yılın değerlendirmesine başlayalım ufaktan. Türkiye'den ziyade Dünya geneli değerlendirme yapmaktan yanayım. Elbette Türkiye değerlendirmesi yapmayacağımız manasına gelmez bu...

Geçtiğimiz 10 yılda Dünya futboluna damgasına vuran oyunculardan başlayalım. Konuyla ilgili olarak bir de anketimiz olacak, oy kullanmak isteyenleri sağ taraftan alalım...


Messi ve Cristiano Ronaldo'yu koyma sebebini açıklamama gerek yok diye düşünüyorum. Ronaldinho da aynı kontenjandan anket listesine kolaylıkla girer. Son 10 yılda takımını 2 kez UCL finaline çıkaran ve birinde kupayı müzesine götürmesinde büyük pay sahibi Kaka da 4. isim olsun. 5. isim de takımına iki kez final oynatan ve efsane geri dönüş ile kupayı Ada'ya götüren, son 10 yıla bir de UEFA kupası sıkıştıran Gerrard olsun. Son 10 yılda kupayı 2 kez müzesine götüren Real Madrid için Raul ve Zidane'ı listeye alalım. Porto'yu temsilen de Deco'yu alalım ki Mourinho bize kızmasın. Son olarak da Arsenalli günlerinin hatırına Henry girsin.

Listemiz epey kalabalık oldu şimdiden. Saymak istesek bir çırpıda 10 oyuncu daha sayarız ama malum listeyi de bir yerde kesmek zorundayız. 2 kupanın temsilcisi olarak Kanoute ya da Fabiano; Marsilya ve Chelsea'deki güzel yılları temsilen Drobga, takım arkadaşları Lampard ve Terry, Juve, Real ve Milli takım performansıyla Cannavaro; Juve ve Milli takım performansıyla Thuram, dönemin üç efsane kalecisi Kahn, Buffon ve Casillas; Almanların beyni Effenberg, Barçanın süper ikilisi Xavi, Iniesta ve Bianconeri Del Piero aklıma ilk gelenler. Listeyi uzattıkça uzatabiliriz...

Oyuncu seçimlerinde hücum oyuncularını tercih ettiğimin farkındayım ama göz önünde olan da genelde onlar değil mi?

Neyse lafı çok uzatmadan, kısa da bir hatırlatmayla yazımı bitiriyorum. Seçimlerinizi yaparken tek yıllık performanslardan ziyade 10 yıllık süreci düşünün. Zira tek yıllık performanslar için ayrı bir anket yapma niyetindeyim...

Kimseyi etkilememek adına oyumu gizli tutacağım. Anket değerlendirmesinde açıklarım...

Büyük futbolcu


Arda Turan, Türk futbolunun son dönemlerde yetiştirdiği en yetenekli futbolculardan bir tanesidir. Buna kimsenin itirazı olmaz. Daha dün, arkadaşlarla Osasuna-Real maçını izlerken, Arda Barça'ya ne yakışır yorumu yaptık... O işleyen Barça sisteminin bir parçası da Türk olsa, ne iyi olmaz mı dedik...

Dün bunları konuşurken bugün Arda'nın taraftarla atışma haberini okuyorum. Büyük futbolcu olmak ile iyi futbolcu olmanın farkını Arda'da çok rahat görebiliyoruz. Arda gerçekten çok yetenekli, kısmen kendini geliştirmeyi de bilen bir futbolcu ama bu kafayla giderse asla büyük futbolcu olamayacaktır.

Antrenmanı izleyen taraftarın telefonu Fenerbahçe melodisiyle çalınca, "Burası Galatasaray Kulübü... Niye telefonunuzu kapatmıyorsunuz? Fenerbahçe marşı niye çalıyor?" diye tribüne doğru kükreyen külhanbeyi, yiğidin harman olduğu yerde yetişen Anadolu'nun yağız ve bıçkın delikanlısı Arda Turan'ın Fenerbahçeli taraftar beni izlemeye gelmiş diye mutlu olmak yerine yaptığı şeylere bakın...

Önünde örnek de yok değil hani. Çok değil daha 1-2 ay önce aynı sahada birlikte top koşturduğu Roberto Carlos bu topraklardan ayrılırken "En büyük Cim Bom" diyen taraftara "No Problem" demedi mi?

Büyük futbolcu olmak detaylarda gizli hocam...

Yahşi Waşi


Sezon başlamadan önce Wizards için beklentilerim yüksekti. Playofflara 5. sıradan girebileceklerini düşünüyordum. Arenas-Butler-Jamison yıldız üçlüsünün yanında Mike Miller-Andray Blatche-Brendan Haywood-Fabricio Oberto-DeShawn Stevenson gibi görev adamları ve Randy Foye-Javaris Crittenton-Nick Young gibi yüksek potansiyelli oyuncularla son derece derin ve kaliteli bir kadroya sahipler. Ancak bu kadro kalitesini hiçbir şekilde sahaya yansıtamadılar ne yazık ki. İşler çok karıştı ve takım takas dedikodularının bir numaralı adresi haline geldi. Kendileride takas yapmayı düşündüklerini açıkladılar sonunda.


İşler kötü gidebilir ancak son haberlere göre iki oyuncunun (Arenas ve Javaris) birbirlerine silah çekmesi iddiası akıl alır gibi değil. Şimdi bu haberi ilk yapan kişi New York Post'tan Peter Vecsey. Kendisi güvenilir bir kaynak değil. Zamanında çok balon haberlerini gördük ancak böyle bir iddiayı kafasından uydurmuşsa o zaman adilik konusunda acayip bir seviyeye çıkmıştır.

Ancak daha sonraki günlerde olayın detaylandırılması ve birçok kaynaktan yayılması olayın gerçek olduğu şüphelerini arttırıyor. Marc Stein'ın konu hakkındaki ayrıntılı bilgi vermeside olayın gerçekliği hakkında önemli bir boyut. Stein'ın anlattığına göre; Arenas Javaris'in soyunma odasındaki dolabının yanındaki sandalyeye 3 tane silah koyuyor ve birini seçmesini istiyor. Javaris'de zaten benim kendi silahım var diyor.

İki tarafta olayı yalanlıyorlar ancak konu hakkında bir soruşturma açılacak ve Washington gibi silah konusunda son derece katı olan bir bölgede oyuncuların hapse girme ihtimalleri hiçte düşük değil. Ayrıca kontratının içeriğini tam bilmemekle birlikte Wizards Arenas'ın kontratını iptal etme hakkını elde edebilir.

3 Ocak 2010 Pazar

Milli Hoca arayışı


Haberi perşembe günü gördüm ve ilk tepkim "yok artık!" oldu. Türkiye'nin Milli tTkım hocası arayışındaki adresi: Giovanni Trapattoni. İtalyan Hoca, dramatik günleri fırsat bilip Irlanda ile sözleşmesini uzatmıştı oysa ki. Buna rağmen, yurtdışında bu tarz haberler çıkınca insanın kafası karışıyor, içine bir kurt düşüyor tabi...

İtalyan Hoca'ya kötü demek cesaret ister. CV'sini çıkarırsa okumak 3 gün sürer. Kariyerinin her basamağında başarı vardır. Juve'de, Milan'da, Munüh'te, Benfica'da, Salzburg'da, orda burda... İlk Milli Takım denemesi olan Irlanda'da da oldukça başarılıydı. Ancak Türk Milli Takımı'nın başına istemem. Kimyasının bizimle uyuşacağını sanmıyorum. Her ne kadar Irlanda Dünya Kupası'na bizden çok daha fazla yaklaşmış olsa da biz kadro yapısıyla Irlanda'dan bir gömlek üstteyiz. Biz ligin Bursaspor'u olsak, Irlanda IBB olur. Trapattoni, oyun sistemini bizim takıma monte edemez. Biz savunma yapıp kontra vuracak takım değiliz. Üstelik S.Ireland olayına benzer olayları bizde çok daha fazla yaşar...

Neyse gelmemesi için o kadar yazdım. Korkulacak bir şey yok zaten gelmiyor. Bugün, Asistanı Marco Tardelli, Trapattoni Irlanda'da devam edecek dedi. Bence de çok doğru bir karar vermiş...