15 Haziran 2012 Cuma

Sümüklü Löw


Futbolun içindeki en pis adam Pepe mi, De Jong mu? İkisi de değil... Net Joachim Löw...

Bu turnuvada elinin bir iki gittiğini gördüm ama o el sonra ağıza gitmedi. Oysa geçen seneye kadar ufak çaplı bir beyin ameliyatı bile yapabiliyordu.

14 Haziran 2012 Perşembe

İsveç antrenmanı


 
İsveç turnuvayı kafada bitirmiş jackass çekimlerine başlamış...

12 Haziran 2012 Salı

Ronaldo & Nani savunmaya yardım etmez (!)


Bazı ezberler vardır. Sürekli herkesin dilindedir ama kimse de doğruluğunu irdelemez. Söyler geçer, itiraz eden de azdır zaten. Mesela Afonso Alves’i, Kezman’ı örnek verir, “Hollanda Ligi’nin golcüsü dışarıda iş yapmaz” der. Oysa Ronaldo, Nistelrooy, Huntelaar, Suarez vardır. Onlar, cümle içinde bile geçmez. Alves, Kezman varya…
Bir de oyuncular özelinde olanlar vardır. “Cristiano Ronaldo defansa yardım etmez”. Almanya maçı öncesi maçı değerlendiren birçok kişi, Ronaldo ve Nani’nin savunmaya yardım etmemesi üzerine kurdu teorisini. Sil, at teoriyi. Önerme yanlış bir defa.
Evet, Ronaldo daha 19 yaşındayken belki savunmaya çok yardım etmiyordu ama bugün etmiyor diyemeyiz. Aynı şey Nani için de geçerli. Biri Alex Ferguson’un sistemi altında bunu yapıyor artık. Diğeri Alex Ferguson ile başlamıştı, Mourinho ile devam ettiriyor. İkisi için de yardım etmiyor demek yanlış.
Almanya maçındaki oyuncu yerleşim bölgelerine bakalım. Cristiano Ronaldo’nun sahada genelde hangi bölgelerde topla oynadığı bu resimde görünüyor. Solda, takım daha savunmacı oynadığı için olması gerekenden de biraz geride ve sadece sola hapsolmamış, ortaya ve nadiren sağa da gitmiş şekilde. Bu arada Portekiz kalesi sağ tarafta olan ve Ronaldo sola hücum ediyor.
Bu da Nani. Daha hücumcu ama ağırlıklı kendi yarı sahasında. Ronaldo ile kanat değiştirdiği dönemlerden kalma sağ tarafta. Nadiren de orta sahanın ortasında ve forvet arkasında.
Bu da “savunmaya yardım eden” Podolski. Sorsan savunmaya yardım ediyor derler ama Nani’den çok da farklı değil saha dağılımı. Podolski’yi kötülemiyorum. Gerçekten yardım da eder ama Nani de çok farklı değil bu adamdan.

Bu da savunmacı forvetin kralı Müller. Ronaldo’dan pek farklı değil nedense. Oysa Ronaldo savunmaya yardım etmezdi ama…
Bu maçta beklenmedik bir şey yoktu. Evet, bugün Angola ile maç yapsalar Ronaldo bu grafikle kalmaz sahada. Çok daha ileride olur. Çünkü o maçta orada olması gerekiyordur. Bu maçta burada olması gerekiyor ve o da olması gereken mevkide. Ama işte o Ronaldo, öbürü de Nani. İkisi de defansa yardım etmez. Olan Coentrao ile Pereira’ya olur. Bir de Portekiz’in takım savunması yapmaması üzerine tezler yazılır.

10 Haziran 2012 Pazar

Portekiz 0-1 Almanya / Taktik Tahtası


Almanya'nın 1-0 galibiyetiyle sonuçlanan B Grubu maçına bir de taktik tahtası üzerinden bakalım.
 
Şut istatistikleriyle başlayalım. Almanya'nın toplam 12 şutu var ve bunların 4'ü kaleyi bulmuş. Portekiz'in ise 7'si kaleyi bulan toplam 11 şutu var. Bu şutların dağılımına bakacak olursak, Almanya'nın ceza sahası dışından çekilen 4 şutundan 2'si Podolski 2'si Khedira'dan. Khedira'nın yaydan vurduğu iki şutun ikisi de kaleyi bulmamış. Podolski'ninde dışarıdan vurduğu tek şut kaleyi bulmuş. Portekiz'in cezasahası dışından çekilen şutlarından, soldan çekilenler Ronaldo'nun, diğerlerinin de biri Nani, biri Moutinho'nun. CR7'nin 3 şutundan ikisi kaleyi tutarken, Nani ve Moutinho'nun şutları kaleyi bulmamış.
Gomez'in golü öncesi Almanların paslaşması. Maçın genelinde olduğu gibi ortasahada başlayan paslaşmalar ve oyunun sağ kanada yıkılması. Buradan gelen orta Gomez'in kafasıyla gole dönüşüyor. Jerome Boateng'in hücuma destek vermemesine rağmen Almanların sağdan geldiği pozisyonlarda Müller'e sıkı yardıma gelen Mesut, Schweinsteiger ve Khedira var.
Almanya sahaya 4-2-3-1 ile çıkmıştı.Oyuncuların topla buluştukları ortalama bölgeye bakıldığında bu düzene sadık kaldıklarını görüyoruz. Lahm, Boateng'e nazaran biraz daha ileride. Bastian ve Khedira sağ sol paylaşımından ziyade birbirlerinin eksiklerini tamamlayıcı oynamış görünüyorlar. Müller ve Podolski kanat forvet bölgesinde, Mesut ortada ve neredeyse Gomez ile aynı hizada.

Mesut'un pas trafiği. Mesut, bir forvet arkasından ziyade serbest oyuncu gibi oynamış görünüyor. Almanya'nın oyun kurmasında büyük katkısı var. Oyun onun üzerinden kuruluyor. Tipik 10 numara mevkiinde oynuyor ve bunu layıkılyla yerine getiriyor.

Diğer taraftan Portekizde bekler daha ileride. Coentrao yine alıştığımız gibi hücuma destek veriyor. Elbette burada Almanya'nın ataklarının sağdan gelişmesinde Coentrao'nun ileride olması da etkili. Almanyanın birbirini tamamlayan orta ikilisine karşın, Portekizde daha savunmacı Meireles ve Veloso bölge paylaşmış. Moutinho ise ileride. Ronaldo çizgiden ziyade daha içeride, Nani de öyle. Forvetteki Postiga ise hemen bu ikilinin ortasında.

Portekiz'in en önemli gücü kanatlar. Hem bekler hem de öndekiler hücuma müthiş destek veriyor. Özellikle soldan iyi geliyorlar. Coentrao ve Ronaldo topun ileri taşınmasında önemli rol oynuyorlar. Coentrao'nun oynadığı bölge sıradan bir bek ile karşılaştırıldığında fazla hücumcu. Hatta hücumcu bek olduğunu bildiğimiz Lahm ile kıyaslayalım. Lahm'a göre bile daha hücumcu. Hücuma desteği muazzam. Savunma kısmen soru işareti. Almanya karşısında gözle görülür bir hata yapmadı.
 
 
İki takım da kafasındaki oyunu oynamış görünüyor. Saha paylaşımları bunu ispatlar nitelikte. Portekiz orta üçlüsü, rakip Almanya olduğundan 2+1 şeklinde dizilmiş. Daha zayıf bir rakip karşısında daha ileride oynarlardı ve Meireles Moutinho'ya daha yakın olurdu.  





Almanya 1-0 Portekiz / Mutsuz ama umutlu

 
Portekizliler maçtan önce, "kazanmak için sahadayız" demişti ama Bento, turnuva öncesi kalemi defteri aldığında Almanya maçının yanına en fazla 1 puan yazmıştır. Bu bakımdan maçın kaybedilmesi, turnuvanın gidişatı açısından çok büyük bir kayıp değil ama beraberlik çok anlamlı olabilirdi.
Aslında iki farklı açıdan bakılabilecek bir maç. Bardağın dolu tarafı, Almanya turnuvanın en büyük iki favorisinden biri ve grup maçlarında onlara kaybetmek moralleri bozmamalı. Bardağın boş tarafı ise farklı bir bakış açısı. Portekiz, sistem ve oyuncu yapısı gereği kontra atağa oldukça yatkın. Hızlı, dribling özelliği olan ve pas yüzdesi yüksek futbolcuları var. Bu bakımdan Almanya, bu sistem için dişe göre bir rakip olabilirdi. Almanlar baskılı oynayacaktı ve Portekiz kontralarla gol bulabilirdi. Olmadı... Portekiz bu gözle bakıldığında puan alabileceği bir maçı kaçırdı.
Portekiz ideal 11'i ile sahadaydı. Patricio, Pereira, Alves, Pepe, Coentrao, Veloso, Meireles, Moutinho, Ronaldo, Nani ve Postiga. Klasik 4-3-3'e yakın dizilişle maça başladı. Almanya özelinde Veloso yerine Custodio ile başlayabilirdi ama bunu tercih etmedi Bento. Nani ise bir süredir sakattı ama son antrenmanlarda vardı ve bugün sahadaydı. Diğer tarafta Almanya Neuer, Boateng, Badstuber, Hummels, Lahm, Khedira, Bastian, Müller, Mesut, Podolski ve Gomez 11'i ile çıktı. 4-2-3-1'e yakın bir diziliş ile sahadaydı.
Portekiz maça hiç fena başlamadı. Golü arayan, pozisyon bulan taraf değildi. Zaten ne taraftarın, ne hocanın böyle bir beklentisi vardı. Dengeli oyun ve savunma güvenliğini ihmal etmemek ilk hedefti. Tek tük pozisyonlar hariç bunu da başardılar.

Ortasaha hakimiyeti önemliydi. Ancak önemi Ronaldo ve Nani'nin takım savunmasına yardım etmemesi değildi. İkisi de Veloso kadar savunma yapmıyor ama bir kanat forvetin yardım etmesi gerektiği kadar yardım ediyor. Ezberlemişiz gidiyoruz. Evet eskiden ikisinin de takım savunması katkısı azdı ama biri Mourinho ile diğeri Sir Alex ile bunu aştı. Ama akıllara kazındı bir kere. "Ronaldo, Nani... Onlar savunmaya yardım etmez..." Konunun gidişatını bozmamak adına bu konunun detayına girmeyeceğim ama sırf bunun için bir yazı gelecek.

Almanlar ortasahaya daha hakimdi. Daha dengeli, paslaşarak çıkıyordu. Portekiz, genelde hızlı çıkmayı tercih ettiğinden bu bölgede top çevirmeye vakit bulamıyordu. Almanya genelde topu 3. bölgeye girerken Mesut'la buluşturup, onun kanatlara pas dağıtmasını bekliyordu. Sağda Lahm ve Müller, solda Podolski hücuma destek veriyordu. Gomez ise ilerdeydi ve top kanatlara yoğun bir şekilde aktarılana kadar pek etkili değildi. Portekiz'de ise oyun kanatlardan gelişiyordu. Ağırlıklı olarak da soldan. Hem Coentrao, hem de Ronaldo topla buluşup kanattan ilerliyordu, sağda Nani vardı ama uzun süre onun bölgesinden hücum edilmedi. Nani, topla buluştuğunda etkili oluyordu ancak oyun içinde fazla görünmedi bugün.
Portekiz, Pepe'nin liderliğinde iyi savunma yapıyordu. Bunu ikinci yarıya da taşıdılar. Bu takımın en önemli özelliklerinden biri de oturmuş ilk 11'idir. Bu takımda saha paylaşımında büyük avantaj sağlıyor. Savunmada sorun yok belki ama hücumda sıkıntı vardı. Üstelik bu sefer tek sıkıntı merkez forvet de değildi. Ronaldo'nun kaçırdığı gol bir kenara, beklenen performanstan uzak olması hücum hattını olması gerekenden daha zayıf kıldı. Ronaldo ile neredeyse adam adama oynayan Boateng'in performansı da kötü değildi. Hücuma katkı veremedi belki ama savunmada iyiydi.

Bitime 20 dakika kala, Almanya'nın topu sağ kanada çekebildiği bir anda iyi orta ve Gomez'in iyi kafası geldi. Ömer Üründül'ün "enteresan" kelimesini biri için kullanacaksam bu Gomez olurdu. Attığı gol de usta işiydi. Hava hakimiyeti iyi Portekiz savunmasının arasından iyi vurdu ve golü buldu. Bu pozisyonun gol olması Pepe ve Alves için eksi puan getirdi.
 
Golden sonra Portekiz hücum etmeye başladı. Varela'nın girişiyle oyunu bu sefer sağ kanada yıktı Selecçao. Nani ortaya geçti ama sağa yakın oynuyordu. Varela sağda, Ronaldo soldaydı. Taktik biraz 4-2-3-1'e dönmüştü. Portekiz bu bölümde iyi hücum etti. Golü bulabileceği pozisyonları da buldu ama gol çıkmadı. Pepe'nin ilk yarı sonundaki müthiş şutundan sonra, Nani'nin kesmesi de direkten döndü. Varela'nın kaçırdığı net pozisyon ve sonrasında Coantrao'nun kaçırdığı Portekiz'e gelebilecek 1 puanı engelledi.
Özellikle son 15 dakika müthiş hücum etti ama golü çıkaramadı. İlk maçtan 3 puan çıkaran Almanlar oldu. Portekizliler mutsuz ama umutlu. Ortaya konan futbol tatmin ediciydi.

9 Haziran 2012 Cumartesi

İnekler yalan söylemez


2010'un ahtapotuna herkes inanıyordu. Bu sefer çeşit çeşit hayvanla testler başladı. Portekiz için 3 puan cepte diyebiliriz. Bahis severlere duyurulur...

7 Haziran 2012 Perşembe

EURO 2012 Anketleri


EURO 2012 için yaptığımız anketimiz sonuçlandı. Ben görmedim diyenler için geçmiş olsun. İki soru yöneltmiştim. Birincisi "EURO 2012'de kimi tutuyorsunuz?", diğeri "EURO 2012'yi kim kazanır?"


İlk anketin sonucuyla başlayalım. Blog takipçilerinin dörtte biri Almanya'yı destekliyor. Bu sadece bu turnuva özelinde midir, yoksa "Biz hep Almancıydık" diyenler midir bilmiyorum. Muhtemelen ikisi de vardır. Almanya'dan sonra en fazla taraftarı arkasına alan Hollanda. Oy orası %14. Yine oy oranı %14 olan ama Hollanda'dan 1 eksik oy alan takım ise Portekiz. Portekiz'in bu kadar çok sevildiğini bilmiyordum açıkçası. Bu sonuca sevindim. Renk vermek gerekirse, benim de gönlüm Seleccao'dan yana. Bu arada en çok oy alan 3 takımın aynı grupta olması da enteresan olmuş.

4. sırada İspanya var. İspanyollar'ın oy oranı %12. Bu oylamayı geçen turnuvada yapsaydık muhtemelen çok daha fazla alırlardı. 2 turnuvayı kazanmış olmaları futbolseveri biraz soğutmuş olabilir.Diğer önde gelenler ise İtalya, İrlanda, İngiltere ve Rusya.

İtalya sevdalılarının azalmış olmasına üzüldüm açıkçası. İngiltere'yi ben de severim ama İngilizlerin pek taraftarı yoktur bu diyarlarda. En azından milli takım bazında pek sevimli gelmez. İrlanda için "candır" diyen bir sürü insan bulabilirim. Sonuç şaşırtmadı. Fransa'nın arka sıralarda kalması da tuhaf geldi. Eski Fransa severlere şimdiden söyleyeyim. Fransa bu turnuvayla birlikte tekrar canlanabilir.

Geçelim ikinci ankete. Favorileri aldık bu ankette. Almanya oyların yarısını almış. Zaten turnuvanın en büyük iki favorisinden biriydi ama ikinci İspanya'ya bu kadar fark atacağını düşünmemiştim. İki katından fazla oy almış. İspanya'nın savunma sıkıntısı onu biraz geriye düşürmüş görünüyor. Almanlar ise daha derli toplu. 3. sırada Hollanda, 4. sırada Portekiz var. Açıkçası ben Portekiz'e pek şans vermiyorum ama o ufacık sürpriz ihtimali bile içimde canlı duruyor. 5. sırada Fransa ve 6. sırada İtalya var.

Herkes oy alırken Çekler tek oy bile alamamış. Zaten ilk ankette de tek oy almıştı. Arkadaşlar aramızda bir Çek taraftarı var. Kim çıksın ortaya.

5 Haziran 2012 Salı

EURO 2012'nin Değerleri

Şampiyonaya birkaç gün kalmışken, turnuvaya bir de ekonomik açıdan bakalım. Turnuvada boy gösterecek değerli futbolculara ve mücadele edecek takımlara beraber göz atalım…
Futbolcu listesiyle başlayalım. İlk sırada kimin olduğunu tahmin etmek çok zor olmasa gerek.  Dünya futbol tarihinde, en yüksek bonservis bedelinin sahibi Cristiano Ronaldo turnuvanın en değerli oyuncusu görünüyor. Yaklaşık değeri 90m €. Real Madrid’in Portekizli oyuncusu ilk 25 futbolcu listesindeki iki Portekizli’den biri. Diğeri ise Man Utd’ın kanat oyuncusu Nani. O da listede 36m € ile 13. sırada.
Listenin ikinci sırasında Nani’nin takım arkadaşı Wayne Rooney var. Turnuvada İngiltere milli takımı için ter dökecek yıldızın değeri 65m €. Rooney ile aynı değerde bir isim daha var. İspanyol Iniesta. 4. ve 5. sırada da diğer İspanyollar Fabregas (55m €) ve David Silva (46m €) bulunuyor.
Listede en fazla İspanyol oyuncu bulunuyor.  25 kişilik listenin 11’i İspanyol. İspanyolları 4 oyuncu ile Almanlar izliyor. 3. sırayı ise ikişer oyuncu ile Fransa ve Portekiz paylaşıyor.
Değerleri 90m € ile 32m € arasında değişen 25 futbolculuk listede en fazla Real Madrid’den oyuncu var. İspanyol takımı forması giyen 6 oyuncu var. Real Madrid’in ardından 5’er oyuncu ile Barcelona ve Bayern Münih geliyor.
Milli takım bazında bakacak olursak; turnuvanın en değerli takımı açık ara İspanya. İspanya’nın toplam değeri 658m €. İspanya’yı 459m € ile Almanya izliyor. Zaten bu iki ekip turnuvanın en büyük iki favorisi olarak gösteriliyor. 3. Sırada 392.25m € ile İngiltere ve hemen arkasında 340m € ile Fransa geliyor.
Listede ilk 5’teki son takım ise 337.7m € değerindeki Portekiz. Portekiz’in ardından İtalya ve Hollanda geliyor. Almanya, Hollanda ve Portekiz’in bulunduğu ölüm grubu değer olarak ilk sırada yer alıyor.
Değer olarak en mütevazı ülke ise İrlanda. İrlanda Cumhuriyeti’nin değeri 71m €. Yani maddi anlamda İrlanda bir Ronaldo bile etmiyor. Değeri bir Ronaldo etmeyen tek ülke İrlanda değil üstelik. Yunanistan, Danimarka ve Polonya da maddi anlamda Ronaldo’dan daha düşük maliyetli. Özellikle grupta oynanacak Portekiz Danimarka maçında bu duruma dikkat çekilecektir.
Elbette bu değerler kâğıt üzerinde. Bu turnuvada İspanya’yı daha düşük maliyetli bir takım eleyebilir, yenebilir. Diğer taraftan herhangi bir oyuncu Ronaldo’dan daha verimli bir turnuva geçirebilir.

4 Haziran 2012 Pazartesi

Dirk Kuyt Kimdir?


Aykut Kocaman'ın en büyük eksiği maç içinde oyuna müdahalesidir. Diğer taraftan en güçlü yanı da kafasındaki şablona uygun oyuncu bulabilmesidir. Aykut hoca geldiğinden beri 4-3-3 oynatmak istiyor ama eldeki Alex bunu hep erteliyor. Hoca'ya bu konuda çok da kızamıyorum, zira elinizde Alex varsa etinden sütünden faydalanmalısınız.

Bu bir klişe haline geldi ama "Alex seneye daha da az oynayacaktır". Kabul ediyorum fiziğiyle oynamayan bir adam ve fiziksel düşüşü onu çok etkilemeyecektir ancak yoğun maç temposunda, maç içindeki ağır tempoda ne kadar ayakta kalabileceği meçhul. Bunu da göz önüne alarak ve daha da önemlisi artık istenilen şablonda oynamak için yeni transfere ihtiyaç vardı.

Dirk Kuyt, bu bölge için biçilmiş kaftan. 4-3-3 sisteminin sağı için ideal oyuncu. 4-3-3'te muhtemel kanatlardan biri Stoch olacaktır. Merkez forvette Sow ve sağ tarafta da Kuyt oynayacaktır. Orta üçlüyü, bir savunmacı, bir box-to-box denilen iki cezasahası arasında oynayan, hem hücuma hem savunmaya destek veren adam ya da top kazanan adam, bir de daha hücumcu oyuncudan kurmak idealdir. Aykut Kocaman bu bölge için de transfer yapacaktır.

Gelelim Kuyt'a. Kuyt neden Fenerbahçe için ideal? Kuyt, 6 yıldır Liverpool forması giyiyor. Üstelik bu süre zarfında da ciddi sakatlık geçirmemesinin de avantajıyla her sene 30+ maça çıktı. Bu muazzam bir istatistik. Liverpool bu süre boyunca 3 hoca değiştirdi ve Hollandalı hepsinin sisteminde de yer buldu. Onu bu takımda vazgeçilmez kılan isim Rafa Benitez'dir. Rafa, Kuyt için "Mr.Durecell" tabirini kullanırdı. Sahada sonuna kadar savaşan ve maçı hiçbir zaman bırakmayan bir adam. Kuyt'ın en büyük artısı bu aslında. Müthiş bir takım oyuncusu ve çok çalışkan. Burada iki kritik nokta var. Birincisi o bölgede sürekli baskı yapacak ve bu baskı rakibin hem oyun kurmasını, hem de ileri çıkmasını zorlaştıracaktır. Diğer önemli nokta ise "Skora isyan eden oyuncu" olması. Bu psikolojik olarak çok önemli bir etkendir. Örneğin Beşiktaş'ta Ernst böyle bir oyuncudur. Maçın koptuğunun düşünüldüğü anda o savaşır, bu taraftarı da ateşler diğer oyuncuları da. Kuyt da bunu çok yapan bir oyuncudur. Bu bağlamda seyirciyle kaynaşması halinde Tuncay etkisi oluşturacaktır.


İşin teknik boyutuna gelirsek. Kuyt süper golcü değil. Eğer Aykut Hoca bambaşka bir sisteme adapte etmeye kalkmazsa bu topraklarda da golcü kimliğiyle ön planda olmayacaktır. Kanattan top taşıyan, içeri giren ve merkez forveti besleyen bir oyuncu. Çizgiye inip orta açtığı pek nadirdir, genelde içeri girmeyi tercih eder ya da daha geriden keser.

En büyük dezavantajı da, muhakkak yaşının ilerlemiş olması. Bu fiziksel olarak onu biraz olumsuz etkileyecektir. Bu bakımdan Alex'in tam tersi bir oyuncu. Tekniğinden çok fiziğini ve çalışkanlığını ön plana çıkarıyor.

Bir başka kritik nokta da takım savunması. Türkiye'ye gelen oyuncuların çoğu ikinci sezonunda performansını düşürür. Bunda bizim ülkemizdeki oyuna adapte olmaları da etkilidir. Biz durarak oynuyoruz. Özellikle İngilitere'de oyun çok hızlıdır ve tüm takım hareketlidir. Kuyt'tan tek başına ilerde basmasını beklemek anlamsız olur. Onunla birlikte takım da savunma yapmalı, aksi takdirde hem tek başına savunması bir anlam kazanmayacak, hem de motivasyonu düşecektir.

Maliyeti makul. En azından Fenerbahçe şartlarında makul. 1 milyon bonservis sembolik. Yıllık alacağı 2.5 milyon €, 32 yaşında ilk imzasını atan biri için fena rakam değil. Avrupa'nın büyük liglerinde Kuyt'a bu parayı Arap patronlar dışında kimse vermez. Fenerbahçe'nin takım için dengesini de çok bozmayacak bir oyuncu.

En önemli problem ise spikerlerin. Bu adamın adı nasıl okunacak ve ismi nasıl yazılacak? Kuyt'ın ismini okuma ve yazma şenlikleri yakında başlar.

3 Haziran 2012 Pazar

Portekiz Türkiye Taktik Tahtası

Ronaldo 10 km koşmuş, Almeida 7, Nani 15, Alves 40... İstatistik dediğimiz şey bu değildir. Bu bilgiler değerli bilgi olabilir ama bir sonuca bağlanırsa. Bu haliyle sek datadır ve bir anlam ifade etmez.
 Portekiz Türkiye maçına istatistiklerle ve değerli olduğunu düşündüğüm datalarla bakalım. Mavi işaretler Türkiye'nin şutlarını, kırmızılar Portekiz'in şutlarını gösteriyor. Sadece içi dolu olanlar gol.

Portekiz'in kaleyi tutan 10 şutu var, bu 10 şut için 27 şut denemişler. Türkiye'nin ise 5 şutu var ve şut yüzdesi çok sağlam: %80. Portekiz'in şut sayısından ziyade şut çektiği bölgeleri inceleyelim. Takım ağırlıklı soldan gelmiş. Bunda Cristiano'nun etkisi büyük. Bir önceki hazırlık maçında şutların çok büyük kısmı ceza sahası dışındandı ama bu maçta içeriden de çok denemişler. Bu Türkiye açısından çalışılması gereken bir nokta. Cezasahası içinden bu kadar şu çektirilmemeli.

Portekizli oyuncuların ortalama pozisyonları verilmiş. Bu, topla buluştuğu andaki ortalama pozisyonları. 2 numara Bruno Alves, 3 numara Pepe. Bu beklenen oyun. Portekiz, Türkiye karşısında baskın bir oyun oynamıştı ve bu tablo da bunu gösteriyor. Pepe ve Alves dışında neredeyse tüm takım rakip yarısahada oynamış.

6 numara Custodio. Oyuna sonradan girdi ve ortasahanın tek savunmacısı olarak görev yaptı. 4 numara Veloso da çok şaşırtmadı ama 11 numaralı Nelson aslında forvet. Nelson, oyunun son bölümlerinde Hugo Almeida ile değişmişti ama forvette değil de ortasahada görev aldı.

Beklerin hücuma katkısını net olarak gösteren tablo budur. 19 numara Lopes ve 5 numara Coentrao. Rakip yarısahadalar. Adeta birer açık oyuncusu gibiler. Zaten bu oyuncuların oyun tarzı da böyle. Özellikle Coentrao hücumcu bek olmasıyla popüler. Bunu da bu maçta göstermiş.

8 Moutinho ve 16 Meireles. Beklendiği gibi Moutinho daha hücumcu ve forvet üçlüsüne destek veren oyuncu. Bento'nun kafasındaki oyunda, onun kreatif özelliği büyük önem taşıyor. Amacı onun hücum özelliğinden biraz daha fazla faydalanmak.

7 Ronaldo ve 17 Nani. İdeal iki kanat oyuncusu. Hiza olarak da birbirine çok yakınlar. Geldik en tuhaf noktaya. Almeida 9 numara, Nani ve Ronaldo'dan daha geride. Sırf bu görüntüsüyle dahi ideal striker olmadığını söyleyebilirim. Oynadığı bölge forvet arkası bölgesi.

Peki bu 23 numara kim? Helder Postiga. son 5 dakika sahada olduğunu söylemekte fayda var. O cezasahası içindeki diğer kişi de bizim Q7. O da maça girdikten sonra, kanat oyuncusundan ziyade forvet oyuncusu gibi sahadaydı.

Portekiz, en azından bu maçta sahaya iyi yayılmış görünüyor. Belki skora değil ama maça hakim olan Portekiz'di. Dağılım da iyiydi. Göze batan sadece Almeida. Onun dışında en karışık olması beklenen orta 3'lü dağılımı bile çok yerindeydi. Bekler ve kanat forvetler de çok iyi yer almışlardı. Burada ikinci önemli nokta bu oyuncuların ne yaptığı. Özellikle şut dağılımı, en azından son topta başarılı olamadıklarını gösteriyor. Volkan'ın hakkını da teslim edelim.

Lakers'ın sorunları


Lakers için hedef her zaman şampiyonluktur ve buna göre kadrolar kurulur ve takım sahibi lüks vergisi ödeme külfetinin altına girer. Lakers için 2008 başında gerçekleşen Gasol takası sonucu gelen 3 final ve 2 şampiyonluk gayet büyük bir başarı. Ancak ertesi 2 sezon takımın playofflarda 2. turun ötesine geçememesi önemli hayal kırıklığı.

Bu seneki başarısızlığın nedenlerini sıralarsak bence Lakers yapısı içindeki en büyük problem Bynum-Gasol ikilisinin aynı anda verim gösterememesi. İki oyuncunun da çok güvenilir bir orta mesafe şutunun olmaması hücum olarak, iki oyuncunun ayaklarının yeteri kadar hızlı olmaması da savunmada önemli handikaplar doğuruyor. Basketbol artık daha hızlı bir oyun olduğundan artık ikiz kuleler beklenen verimi gösteremiyor. Ayrıca Lakers kısalarının dış şut konusunda sıkıntıları bu konuda hiç yardımcı olmuyor. Zaten kazanılan 2 şampiyonlukta 4. çeyrekleri hep Gasol-Odom ikilisinin bitirmesi önemli bir gösterge.

Lakers yönetim bu sorunu önceden görüp Chris Paul takasını yapmak istedi ancak David Stern yüzünden başarısızlığa uğradılar. Bu durum da Lakers'ın bu seneki yaşadığı başarısızlığın en büyük 2. nedeni olarak sayabiliriz. Bütün planların alt üst olmasının yanında Lamar'ın takasını isteyip 8.7 milyonluk trade exception ve 1. tur draft hakkı karşılığı takas edilmesi ile önemli bir parça kaybedildi.

NBA de yaşanan lockout sonucu hazırlık kampının çok kısa sürmesi sonucu Lakers gibi yeni bir koç ile yeni bir sisteme geçen takımın sorun yaşamaması beklenilemezdi. Özellikle hücum konusunda yaşanılan problemlerin önemli bir kaynağı da kısa süren hazırlık kampı diyebiliriz. Bunun yanında Mike Brown'ın hücum konusunda çok yeterli bir koç olmaması ve özellikle Goudelock ve Ebanks gibi oyuncuların rotasyon içine bir girip bir çıkmaları sonucu takım bir türlü sağlam bir yapıya oturtulamadı.

Lockout sonunda anlaşılan toplu sözleşmede Lakers gibi para harcamaktan çekinmeyen takımlar için getirilen lüks vergisi sınırlamaları da önemli bir sorun oldu Lakers için. Odom karşısında alınan trade exception'ın her hangi bir takasta kullanılmadı ve muhtemelen kullanılmayacak.

Takım içindeki teknik problemlere geri dönersek, Kobe'nin artık yaşının ilerlemesinden dolayı artık hem skorer hem oyun kurucu gibi oynayabilecek bir lüksü yok. Zaten yaşına göre oynadığı dakika çok iken bu dakikalarda kullanım oranının da yüksekliği Kobe için bile kaldırılabilecek bir durum değil. Deadline da takas ile gelen Sessions normal sezonda beklentilerin üzerine çıkarken playofflarda gösterdiği silik performans ile tam bir hayal kırıklığıydı. Takımın yeteri kadar atletik ve hızlı olmaması da önemli sorunlardan bir elbette.

Aslında yazıyı yazarken Lakers'ın bundan sonra ne yapması gerektiğini ve çıkan dedikodular üzerinden devam edecektim ama sorunlar o kadar çok ki kalan kısmı daha sonraya bıraktım :)

Portekiz 1-3 Türkiye / Eusebio'ya ayakkabı bulun


Bir hazırlık maçından fazlasıydı aslında. Portekiz, turnuva öncesi son sınavını verirken, Türkiye bir bakıma Dünya Kupası elemelerindeki Hollanda maçının provasını yapıyordu. Sahaya çıkan 22 futbolcunun özeti buydu.
 
Portekiz'de kalede Patricio vardı -ki beklenen kaleci de o-, savunmada ise Miguel Lopes, Bruno Alves, Pepe ve Coentrao sahadaydı. Miguel Lopes, normalde de Bento'nun kafasındaki sağ bek değil, bu bölge için adayı Joao Pereira. Eğer maç öncesi Lopes olabilir mi diye düşündüyse, bu kadarından şu anda vazgeçmiştir. Orta sahada beklendiği gibi Veloso, Moutinho ve Meireles ile sahadaydı. Forvet hattı ise Ronaldo, Nani ve Almeida'ydı. Almeida'ya kadar saydıklarım, ideal kadronun adamları ancak Bento, çok büyük ihtimalle Almanya maçında Postiga ile sahaya çıkacaktır.

Türkiye ise Volkan, Hamit, Bekir, Ömer ve Hasan Ali savunma hattıyla çıktı. Ortada Topal, Emre, açıklarda Sercan, Arda ve forvette Umut, Burak ile oyuna başladı. Abdullah Avcı'nın kafasında henüz ideal bir kadro yok. Volkan, Ömer, Topal, Emre, Arda, Sercan, Umut ve Burak şu ana dek ilk 11'de olması en güçlü adaylar. Diğerleri henüz netleşmiş gibi görünmüyor.

Maça iyi başlayan taraf Portekiz'di. Daha henüz 1. dakikada Ronaldo soldan iyi getirdi ama Almeida iyi vuramadı. Aslında Almeida, sinyalleri vermişti. Bento'nun zamanı geri alma şansı olsa yapacağı ilk değişiklik muhtemelen Almeida olacaktı. Hatta geri aldıkça Almeida'dan yavaş yavaş kurtulacaktır. İlk 20 dakika Portekiz oynadı, Türkiye iyi savunma yapıyordu. Rakip Portekiz olunca stoperlerden çok beklere iş düşüyordu. Hamit, Ronaldo'nun karşısındaydı, bir iki pozisyon dışında ezildiğini söyleyenen. Hasan Ali ise Nani karşısında çok iyi değildi.

Portekiz bastırıyor ama golü bulamıyordu. Kısa aralıklarla bunaltsa da çok ciddi, uzun süreli bir baskı kuramadı. Bunda orta sahada top kazanan oyuncu eksikliği de etkili. Bugün Portekiz orta üçlüsü, daha çok topla oynamayı seven ve bunu daha iyi yapan oyuncular. Bu bağlamda belki Custodio'nun 11 başlaması daha iyi olabilirdi.

 
Portekiz'in baskıları azalmaya başlayınca Türkiye seyrek de olsa iyi hücuma çıkmaya başladı. 35'te Sercan soldan çok iyi getirdi ve Umut temiz bitirdi. Burada Miguel Lopes hanesine bir eksi alırken, Burak'ın Bruno Alves'i yanılttığını da göz önüne almak gerekir. Sırf şu pozisyon bile Portekiz'in takım savunmasında eksikleri olduğunu gösteriyor.

İkinci yarıda yenilen gol de Portekiz savunması için sağlam bir eksidir. Burak ve Umut'un topa ileride basması savunmaya hata yaptırdı ve sonrasında biraz ekstra da olsa gol geldi. 2-0'dan sonra Türkiye neredeyse yarı sahayı geçmedi. Portekiz tekrar baskı kurmaya başladı. Nani'nin 57'de gelen golü skoru 2-1 yaptı. Nu golden 5 dakika sonra skor 2-2 olabilirdi ama Volkan, Ronaldo'nun penaltısına geçit vermedi.

2-1 sonrası, son yarım saatte Portekiz yine maçı yarısahaya yıktı ama aradığı golü bulamadı. Son sözü söyleyen ise yine Türkler'di. Her ne kadar golü Pepe kendi kalesine atmış gibi görünse de, golde en büyük emek Ricardo Costa'nın. Golün gizli öznesi ise yine Umut Bulut. Bugün Türkiye Umut Bulut'un 2.5 golüyle kazandı.

Portekizliler'in sahip olduğu çok şey var ama sahip olamadıkları tek şeye sahiptik bugün: Golcü. Umut Bulut ekstra oyunuyla Bento'yu kıskandırmış olmalı. Portekiz'in topu 3. bölgeye taşıyana kadar problemi yok. Hatta 3. bölgede de çok iyi top çeviriyor ama gol vuruşu yok. Almeida ile bu gemi yürümez. Bento, Postiga'ya sarılacaktır ya da genç Nelson'a umut bağlayacaktır. Son ihtimal ise CR7'nin merkeze çekilmesi, etkinliğinin düşmesine rağmen.

Portekiz'in aması gereken ilk ders gol sorunu. Bu dersi, bu yılın dersi de değil üstelik. Zaten alttan aldığı bir dersti. Savunmada da iyi sinyaller vermedi. Beklerin hücum yönü muazzam ancak savunma konusunda o kadar iyi değiller. Bugün yeteneklerini geliştirmeleri beklenmez ama en azından savunmayı ikinci plana atmadan oynamalılar.

 
Türkiye ise iyi yolda. Galibiyet mühim değil. Ronaldo'nun penaltısı girmiş olsa skor bambaşka olabilirdi ve bu da Türkiye'yi kötü yapmazdı. Portekiz gibi müthiş yeteneklere sahip futbolcular karşısında, hiç de fena sayılmayacak bir oyun sergilendi. Özellikle Volkan bugün çok başarılıydı. Takımın eksikleri var ve bunlardan ders almak gerekir.

 Türkiye'nin Hollanda maçına daha çok var ama Portekiz önümüzdeki hafta Almanya karşısına çıkacak. Çalışkan, iyi mücadele eden ve artık estetik bir kadroya sahip Almanlar. Rakibin tek umut vaad eden yanı topla oynamak isteyen ve kontrayı ikinci plana atan bir takım olması.
 

2 Haziran 2012 Cumartesi

#Euro2012Blogger / Portekiz


EURO 2012'de gönlüm Portekiz'den yana. Bunu daha önce de yazmıştım. Şampiyon olacaklarını pek düşünmüyorum, en azından favori olarak görmüyorum.

Turnuva boyunca, Tribün Dergi'nin #Euro2012Blogger organizasyonunda Portekiz yazacağım.

Link:http://euro2012.tribundergi.com/takim/portekiz

Okursanız, beğendiğiniz yazıları paylaşırsanız, yorumlarınızı, görüşlerinizi iletirseniz çok sevinirim. 

Euro 2012 Fantazi Futbol Oyunu


Euro 2012 artık iyice yaklaştı. Artık fantazi oyunumuz için lig kurmanın zamanı gelmişti. Herkesi bekliyoruz..


Şuradan kayıt oluyoruz: http://en.euro2012fantasy.uefa.com/


Şifremiz: 223854-51336