27 Haziran 2014 Cuma

Viyana 1


 
Arada sanırım Marakeş'i yazmadım ama hazır tazeyken Viyana'yı öne alayım. Bırakınca kalıyor, güzelim detaylar kuş olup uçuyor.

Pazartesiden perşembeye kadar konferans vardı. Pazar sabah 8 uçağıyla gittim. kabaca iki buçuk saatlik yolculuğun ardından 9.30 gibi orada oldum. Bu cümlenin ardından okuyucunun aradaki 1 saatlik saat farkını anlamasını umuyorum. Anlamayan için de açıklamış oldum.

Uçakta mis gibi "muppet" izledim. İzlemeyen izlesin, hem biraz çocukluğa götürüyor, hem de müzikleri çok başarılı. Neyse Viyana'ya varayım artık.

Uçaktan indim, her zamanki gibi bagaj falan vermemiştim. En son Nice'e giderken Kotil ve çetesi bagajımı İstanbul'da unuttuğu için büyük mağduriyet yaşamıştım. O gün bugündür bagajım elimde giderim.

Tourist Info'ya sordum, gideceğim otobüse bindim. Bindiğimde bir kadına daha sordum. O da şans eseri aynı yere gidiyormuş. Kadınla indik, yürürken de biraz konuştuk. Avrupa'da genelde İngilizce biliyor musun sorusuna biraz derler, sonra senden benden iyi konuşurlar. Kullanmayı akıl edemediğim ama onlar kullanınca "harbiden çok doğru kelime kullandı" dediğim kelimeleri cümlelerin içine serpiştirirler. Kadınla metroya gittik. Yolda tanıştık ettik, Türk olmam pek ilgisini çekmemiştir diye tahmin ediyorum, zira etrafındaki beş kişiden biri Türk neredeyse.

Sonra bana inmem gereken yeri gösterdi. İndim, kolayca oteli buldum. Resepsiyondaki kız, giriş çıkış günlerimi duyunca önündeki ekrana baktı ve yüzünü ekşitti. O yüz ifadesini görünce kıllan! İşler yolunda gitmiyor demektir. Ya sana tırt oda verir ya da çarşamba günü seni şu odaya alalım falan der. Genelde kötü bir şey olur yani. Çok nadiren iyi bir şey de olabilir. Tek kişilik oda yoktur, hatanın kendinde olduğunu da bilir ve sana mis gibi oda verir. Daha pahalıdır ama yediği haltı bildiğinden tek kişilik oda parası alır. Benimkinde nasıl bir problem oldu bilmiyorum. Belki de o an karıştırdı ama hata yapılmamıştı. Gayet normal bir odada kaldım. Ne daha tırt, ne de süper. En güzel yanı birinci katta olmasıydı. İnternete ne kadar yakın, o kadar iyi.

Bu arada o kızı merak edenler için hemen söyleyeyim. Booking.com'a girdiğinizde Johann Strauss Hotel'e bakın. Orada müşteri gibi fotoğraf çektiren kız var ya, resepsiyondaki kız işte o.

Odaya yerleştim. Az biraz dinlendim. At gibi 2 saat falan yattım işte. Sonra açtım Google map ile elimdeki haritayı. Eşleştirdim, bir plan yaptım, çıktım. Belvedere'ye gittim önce. Tek gezmeyi pek sevmem normalde. Sıkılıyorum tek gezmekten çoğu zaman. Sarayın bahçesini gezdim önce. Fotoğraf çektim bol bol. İş yerindeki bir arkadaştan öğrendiğim teknikleri uygulama fırsatı buldum. Arkayı buğulandırmalar, ışıkta yansımalar. Şov üstüne şov yaptım. Dışarıdan bakan biri "adam anlıyor bu işten" demiştir kesin. Millet dan dun çekerken, ben ince eledim sık dokudum, açı kastım, bazen kasıyormuş gibi yaptım çektim. Arada bir iki Japon da çektim. Kendi kameramla değil tabi. Beni çeker misin deyip, o güleç yüzünü takınan Japonları. Hayatım boyunca çektiğim fotoğraflardan (başkası için) %80'i Uzakdoğulu kardeşlerime aittir muhtemelen.


Sonra sıra geldi sarayın içine. Klasik müze çelişkimi yaşadım. Müzeler için genelleme yapacak olursak. Girmediğinde "ta buraya kadar geldim gireyim" diyorsun, girdiğinde overrated olduğu hissine kapılıyorsun. Hepsi için demiyorum ama çoğu böyle maalesef. Hele hele modern sanat müzesiyse kaç. Arkana bile bakma. Dünyanın en uyduruk şeyi modern döneme ait resim. Bu kadar overrated olur ancak. Neyse buna geleceğim.

3 müze vardı. İkisine bilet aldım. Hem girmemiş olmam, hem keşke girmeseydim demem, hem de zamanı çarçur etmem. Gezdim güzeldi. Bir önceki konuya geleyim. Özellikle resim konusuna geleyim. Gotik döneme, Rönesans dönemine, Barok döneme eyvallah. Ama 20. yy'dan sonrası bana abartı geliyor. Bunu sanat eleştiriyormuş gibi söylemiyorum. Haddime değil ama çizimler vasat. Biraz bana "lan daha gerçekçi çizim yapamayız, zaten daha gerçekçi olsa fotoğraf çektirir insanlar, bari değişik bir şeyler yapalım" demişler gibi geliyor. Bunu da insanlığa "sanata saygı" diye diye itelemişler. Ben bile şurada eleştirirken iki büklüm oldum. Ezildim büzüldüm. Arabeski eleştirecek olsam bam bam vururdum oysa ama resim ile ilgili eleştiri yaparken kelimeleri özenle seçiyorum, utanıyorum, sıkılıyorum. Derdimi anlattığımı umuyorum. Chagall efendi sözüm sana. Munch, Marc size de. Picasso'yu sizden ayırıyorum. Onunkiler enteresan geliyor bana. Güzel çizdiğinden değil de, farklı diye bir şekilde yedirmiş. Performansını ödüllendirebilirim. Özetim, resim dersinden kalırdınız hepiniz oğlum.

Neyse gezdim gördüm resimleri. Gustav Klimt'e hakkını verdim üstelik. Bastım parayı resmine. Çerçeveletir asarım evime. Güzel resim. İyi çizmiş çakal.

Resimle ilişkimi yukarıda yazdıklarımla değerlendirmeyin. Onlar modern sanata olan sinirimin dışa yansıması. 20. yy öncesine ses etmem.

Belvedere'den çıktım. Tramvaya atladım. Avrupalıların, özellikle gençlerin fazla rahatlığı beni rahatsız ediyor. Rahatlık, enteresan boyutta aslında. Kırmızıda bekleyen, bomboş yolda yeşil yanmadan yola adımını atmayan genç, tramvayda karşı koltuğa ayağını uzatıyor. Bu müthiş çelişkiyi ben çözemedim valla. Disiplinli misin, rahat mısın? İnsan oturacak oraya evladım. İlkokul öğretmeni örneğimle gelirim: "Tuvaletten çıktığın ayaklarınla oraya basarsan olur mu?"

Tramvayda ben insan gibi oturdum. Koltuğa basmadan, edebimle oturdum. Zaten ineceğim durağı kaçırmamanın telaşıyla oturuyordum. O gerginlikte ayağımı karşı koltuğa uzatamazdım. Durağa geldik, indim. Şöyle mal gibi bir tur atayım dedim. Elimdeki haritadan da yolları takip ediyordum. Oyunda sen gittikçe açılan bölgeler olur ya. İşte öyle oluyor benim geziler. O bölge açılıyor bende. Gezerken acıktım da. Bir iki kafe falan gördüm ama girmedim. Daha iyisini bulurum umudu vardı. Sonra, Türkiye'deki arkadaşlardan birinin önerdiği bir kafeye rastladım. Onu cebe koydum. Bir iki tur daha attım. Sonra baktım aynı yerlerde dolaşıyorum. Hayır soygun moygun olsa, güvenlik kameraları görüntüleriyle, polis ilk benden şüphelenecek. Aynı sokaktan 5 kere geçen bir tip.

Haus der Musik müzesini gördüm. Zaten planımda da vardı. Hemen girdim. Şans işte beleşmiş o gün. Beleşliğinden midir, yoksa gerçekten mi sevdim bilmiyorum ama gittiğim en iyi 2-3 müzeden biridir. Yazıyı burada bitireyim. İkincisine saklayayım gerisini. Çok uzun olunca, ben bunu sonra okurum diye favorilere ekleyip okumuyorsunuz.

14 Haziran 2014 Cumartesi

Hollanda İspanya'yı harcadı

 
Dünkü İspanya Hollanda maçı şu ana kadarki en iyi maçtı kuşkusuz. Son şampiyon, Portakallardan büyük bir darbe aldı. Bu skora bakarak, İspanya bitti demek için erken hala.


Maç o kadar iyiydi ki anlatılmaz. Özellikle ikinci yarıda Hollanda, İspanya'yı bozguna uğrattı. 5 gol İspanya'nın şansıydı. Özellikle fark açıldıktan sonra sağlam kaçırdı Hollanda.

 
İki de gol olmayan şut var ki. Keşke onlar girseydi de bu kadar fark olmasaydı. Biri RVP'nin vurduğu direkten dönen top, diğeri Robben'in seken topa yapıştırdığı vole.


Hollanda için geleceğe dair bir şey demeyeceğim. Robben'i Manchester alsın. RVP, Robben ve Van Gaal buluşsun.

11 Haziran 2014 Çarşamba

Dünya Kupası yayın ve maç programı

Şurada dursun...
 
12 Haziran Perşembe:
23:00 Brezilya-Hırvatistan TRT 1
13 Haziran Cuma:
19.00: Meksika-Kamerun TRT 1
22:00 İspanya-Hollanda TRT 1
01:00 Şili-Avustralya (Cumayı cumartesiye bağlayan gece) TRT 1
14 Haziran Cumartesi
19:00 Kolombiya-Yunanistan TRT 1
22:00 Uruguay-Kosta Rika TRT 1
01:00 İngiltere-İtalya (Cumartesiyi pazara bağlayan gece) TRT 1
04:00 Fildişi Sahili-Japonya (Cumartesiyi pazara bağlayan gece)  TRT 1
15 Haziran Pazar
19:00 İsviçre-Ekvador TRT 1
22:00 Fransa Honduras TRT 1
01:00 Arjantin Bosna Hersek (Pazarı pazartesiye bağlayan gece) TRT 1
16 Haziran Pazartesi
19:00 Almanya-Portekiz TRT 1
22:00 İran-Nijerya TRT 1
01:00 Gana-ABD (Pazartesiyi salıya bağlayan gece) TRT 1
17 Haziran Salı
19:00 Belçika-Cezayir TRT 1
22:00 Brezilya-Meksika TRT 1
01:00 Rusya-Güney Kore  (Salıyı çarşambaya bağlayan gece) TRT 1
18 Haziran Çarşamba
19:00 Avustralya-Hollanda TRT 1
22:00 İspanya-Şili TRT 1
01:00 Kamerun-Hırvatistan (Çarşambayı perşembeye bağlayan gece) TRT 1
19 Haziran Perşembe
19:00. Kolombiya-Fildişi Sahili TRT 1
22:00 Uruguay-İngiltere TRT 1
01:00 Japonya-Yunanistan (Perşembeyi cumaya bağlayan gece) TRT 1
20 Haziran Cuma
19:00 İtalya-Kosta Rika TRT 1
22:00 İsviçre-Fransa TRT 1
01:00 Honduras-Ekvador (Cumayı cumartesiye bağlayan gece) TRT 1
21 Haziran Cumartesi
19:00 Arjantin-İran TRT 1
22:00 Almanya-Gana TRT 1
01:00 Nijerya-Bosna Hersek (Cumartesiyi pazara bağlayan gece) TRT 1
22 Haziran Pazar
19:00 Belçika-Rusya TRT 1
22:00 Güney Kore-Cezayir TRT 1
01:00 ABD-Portekiz (Pazarı pazartesiye bağlayan gece) TRT 1
23 Haziran Pazartesi
19:00 Hollanda-Şili TRT SPOR,TRT HD
19:00 Avusturalya-İspanya TRT 1
23:00 Kamerun-Brezilya TRT 1
23:00 Hırvatistan-Meksika TRT SPOR, TRT HD
24 Haziran Salı
19:00 İtalya-Uruguay TRT 1
19:00 Kosta Rika-İngiltere TRT SPOR, TRT HD
23:00 Japonya-Kolombiya TRT 1
23:00 Yunanistan-Fildişi Sahili TRT SPOR, TRT HD
25 Haziran Çarşamba
19:00 Nijerya-Arjantin TRT 1
19:00 Bosna Hersek-İran TRT SPOR, TRT HD
23:00 Ekvator-Fransa TRT 1
23:00 Honduras-İsviçre TRT SPOR, TRT HD
26 Haziran Perşembe
19:00 ABD Almanya TRT 1
19:00 Portekiz Gana TRT SPOR, TRT HD
23:00 Cezayir-Rusya TRT 1
23:00 Güney Kore-Belçika TRT SPOR, TRT HD
İKİNCİ TUR MAÇLARI
28. Haziran Cumartesi
19:00 A1-B2 TRT SPOR, TRT HD
23:00 C1-D2 TRT 1
29 Haziran Pazar
19:00 B1-A2 TRT SPOR, TRT HD
23:00 D1-C2 TRT 1
30 Haziran Pazartesi
19:00 E1-F2 TRT SPOR, TRT HD
23:00 G1-H2 TRT 1
1 Temmuz Salı
19:00 F1-E2 TRT SPOR, TRT HD
23:00 H1-G2 TRT 1
ÇEYREK FİNAL
4 Temmuz Cuma
19:00 Çeyrek Final Maçı TRT SPOR, TRT HD
23:00 Çeyrek Final Maçı TRT 1
5 Temmuz Cumartesi
19:00 Çeyrek Final Maçı TRT SPOR, TRT HD
23:00 Çeyrek Final Maçı TRT 1
YARI FİNAL
8 Temmuz Salı
23.00 Yarı Final maçı TRT 1
9 Temmuz Çarşamba
23:00 Yarı Final Maçı TRT 1
3.'LÜK MAÇI
12 Temmuz Cumartesi
23:00 Üçüncülük Maçı TRT 1
FİNAL
13 Temmuz Pazar
22:00 Final Maçı TRT 1

Belçika, Rusya, Cezayir, Güney Kore / Akılda kalanlar


Son grubu son güne bıraktık. Belçika, Cezayir, Rusya ve Güney Kore. Kolay gruplardan biri. Çekişme olur o ayrı ama grupta birinci sınıf bir takım yok.

Belçika, grubun favorisi konumunda. Oyuncu kalitesine baktığımızda grubun üzerinde bir kalitede olduğu kesin ama bir arada ne kadar etkili olurlar emin değilim. Kadroda adını bakmadan yazamadığım Courtois, Mignolet, Alderweireld, Vermaelen, Vertonghen, Kompany, van Buyten, Witsel, De Bruyne, Fellaini, Defour, Dembele,Chadli, Lukakı, Hazard, Mirallas ve Januzaj. Hepsini yazdım sayılır. Yazmak hoşuma gitti, yazdıkça yazasım geldi. Öyle de güzel bir kadro işte.

Bu müthiş oyunculardan ziyade benim Belçika'ya sempati duymamı sağlayan oyuncular bambaşka. Wilmots, Luis Oliveira, De Wilde, Luc Nilis, Scifo, Verheyen gibi isimler. Özellikle Scifo ve Nilis müthiş oyunculardı. Yıldızları Hazard kadar parlak olmadı ama benim nesilde sağlam iz bıraktı.

Beşiktaş'lı Şifo Mehmet'in lakabının bu oyuncudan geldiğini söyleyerek, herkesin bildiği bir bilgi ile Rusya'ya geçiyorum.

Rusya'da dikkatimi çeken (bugün bakarken bir arkadaşın dikkatini çekti, okuyorsa selam olsun) oyuncuların tamamının Rusya'da oynuyor olması. Vasatlar muhtemelen ülke dışına çıkamıyor, iyileri de ülkenin zengin patronları takımda tutuyor. Önümüzde Akinfeev gibi bir örnek var. İyi kaleci ama yurtdışı transferi yapmıyor. Neyse şimdi Rus futbol değerlendirmesini bırakıp, bugününe bakalım ve biraz da hatırlanan zamanlarına gidelim.

Bugün Akinfeev, Schennikov, Berezıtski, Denisov, Dzagoev, Zhirkov ve Kerzhakov gibi kaliteli oyuncuları var. Grupta şanssız değiller.

Onopko,  Karpin, Semak, Mostovoi gibi oyuncular da benim aklıma kazınanlar. Özellikle Nihat'ın takım arkadaşı Karpin özeldi. Beşiktaş'ın çocuğu Khlestov'u da anıp Cezayir'e geçeyim.

 
Açıkçası Cezayir yerine Fas'ı tercih ederdim. Buradan da Hadji güzellemeleri yapadım. Kısmet değilmiş. Kuzey Afrika tarafını temsilen kupaya Cezayir geldi. Mağribi oldukları için sempati duyarım. Gruptan çıksınlar, mutlu olsunlar.

Bbougherra, Ghoulan, Mesbah, Yebda, Ffeghouli, Brahimi, Bentaleb benim az çok bildiğim oyuncular. Portekiz Ligi'nde oyunayan iki forvetleri de iyiyse iş yapabilirler. Özellikle Feghouli temiz topçu. Benim gözüm ise Bentaleb'te olacak. Spurs'un genç oyuncusu parlayabilecek yıldızlar arasında.

 
Son olarak Güney Kore deyip bitirelim. Kore'yi 2002'den iyi hatırlarız. Yıllar sonra birbirini bulmuş iki kardeş gibiydik. Çok sevdik, fazla sevdik. Şimdi düşündüğümde gereksiz fazla sevmişiz birbirimizi. Bugün seveni kaldı mı bilmiyorum.

Takımda İngiltere'den tanıdığım Kim Bo-Kyung, Llee Chung-Yong ve Ppark Chu-Young var. Onun dışında adını çok duyduğum Son Heung-Min var. Kore genelde kadro kalitesinin üerinde oynar. O yüzden sadece oyuncu ile değerlendirmek anlamsız olur.

Kore elbette Park Ji-Sung'dur benim için. Biraz da Ahn. Manchester'ın Koreli oyuncusunu çok severdim. Çok koşardı maşallah. Onun dışında Du Ri Cha vardı bir zamanlar. Bir de Kim Nam Il.

Kore'yi hemen bitirip maçı beklemeye koyuluyorum ben. Hadi iyi seyirler.


 

10 Haziran 2014 Salı

Almanya, Portekiz, Gana, ABD / Akılda kalanlar


 Tırt performansımla iki gün kala geride iki grup bıraktım. G Grubu ile devam edeyim. Almanya, Portekiz, Gana, ABD.

Almanya'nın seveni çoktur. Gurbetçiler bir şekilde sempati duyuyor zaten. Onun dışında bizden önceki kuşaklar için de özeldir Almanya.

Ben Klinsmann, Bierhoff, Möller, Sammer, Kohler gibi yıldızlara denk gelebildim. Öncesinde de bir o kadar daha yıldızı vardı.

 Almanya net takımdır. Hatta taş gibi takımdır. Bence bu turnuvanın da en oturaklı takımıdır. Baştan aşağı belli kalibrede adamla dolu. Bir de inanılmaz disiplinliler. Mesut bir çıt diğerlerinden farklı geliyor bana. Daha az disiplinli ve daha teknik. Onun dışında aynı makineden çıkmış gibi takım.

Reus'un yokluğu üzer ama alternatifini bulurlar.

Tutmuyorum ama kazanırlarsa asla üzülmem.

 
Portekiz'i çok severim. Bunda Ronaldo'nun etkisi çok büyük. Bir de Almanya'nın aksine daha gamsız oyunculardan kurulu. Kafa rahat, yetenek tavan oyuncuları var. Hoş, biraz o azaldı.

Biraz da orta sahaları. Bir önceki turnuvada  daha netti gerçi. Yetenekli, top yapan ve savunması da fena olmayan orta sahaları da hoşuma gidiyordu.

Avrupa'nın en çirkin stoper ikilisi burada. Pepe, Alves. Carvalho, Moutinho, Meireles, Veloso gibi iyi orta sahalar. Vieirinha, Nani, Varela gibi kanatlar ve Ronaldo ve Almeida.

Portekiz dendiğinde akla gelen de Baia, Figo, Rui Costa, Jorge Couto, Paulo Sousa, Jorge Cadete falandır. Bunu da bilelim.

 
2010 Dünya Kupası öncesi NTVSpor'a Gana yazısı yazmıştım. Ardından iyice sempati duydum çakallara. Çok tatlı takımdı. Top teknikleri zayıftı ama kaybedilen top 2 dakika içinde kazanılıyordu.

Şimdiki görüntüleri de çok farklı değil aslında. Essien, Asamoah, Badu, Acquah kazanacak Boateng, Ayew, Gyan gol arayacak.

Kaleci konusunda tipik Afrika takımının yaşadıklarını yaşıyorlar. Yokluk içinde yokluk.

10 numara konusunda ise bir nebze olsun şanslılar: Boateng iş görür.

Grupları ise sert.

Bizim Jones'un takımı diyeceğim ama Jones bizim mi bilemedim.

Yankee'ler gruptan çıkma konusunda şanslı sayılmaz. Portekiz Almanya sert takımlar. ABD dendiğinde benim için futboldan anlamayanlar arasında anlayan bir iki tip geliyor. Haliyle vasat kalıyor takım.

Howard, Guzan, Cameron, Altidore gibi EPL oyuncularını zaten tanıyoruz. Bunun yanı sıra Dempsey,  Chandler, Bradley gibi tanıdık simalar da olacak.

Son sorum: Landon Donovan nerede? Onsuz olmazdı.

8 Haziran 2014 Pazar

Arjantin, Bosna, İran, Nijerya / Akılda kalanlar

 
F grubu takımlarıyla devam edelim. En karakterli gruplardan biri F grubu. Arjantin, Bosna, İran ve Nijerya.

Arjantin kupanın olmazsa olmazı zaten. Bosna için güzel bir deneyim olacak. Sempatim de var kardeşlerime. İran, Ömer Üründül'ün tabiriyle enteresan bir takım. İran da kupaya yakışan takımlardan. Nijerya da kupanın renklerinden. Mesela benim için Dünya Kupası İsveç - Nijerya ve ABD İran maçıdır.

Arjantin'de Messi olmasa, alsınlar kupayı derim. Anca Messi kazanmasın. İstemem. Maradona özel kalsın.

Onun dışında Arjantin İngiltere maçı bir yerlerde denk gelse güzel olur. Hikayeli maçtır.

Arjantin Brezilya maçı da iyi olur ama ben istemem. Aslında ikisinin de kupayı kazanmasını istemiyorum.

Messi, Agüero, DiMaria, Higuain hücum hattı çok can yakar. Savunma görece zayıf ama idare edebilir. Almanya gibi sıkı takımlar karşısında bence patlar.

 
Bosna'yı tutmamın tek sebebi Boşnak olmaları değil. Takım da çok tatlı. Dzeko, İbiseviç, Salihoviç gibi sevdiğim adamlar var. Bir de bizim ülkede oynayanlar tabi.

Baljiç, Boliç gibi eskiler de gönlümün oraya kaymasına sebep oluyor. İnşallah başarılı olurlar.

Grupları çok sert değil. Çıkabilirler. Çıktıklarına da elenmeyecek bir rakip olmayacak karşılarında. Yolları açık olsun.

 
İran, Ali Daei'dir. Onların Hakan Şükür'ü bir nevi. Mahdavikia, Pashazadeh, Ali Karimi, Nekounam da diğer bilindik adamlar.

Kadrolarında Dejagah ve adını yazamadığım Ghoochannejhad (umarım doğrudur) gibi kısmen ünlü oyuncular var. Ünlü olmasa da tanıdık diyelim. Gerisini Mustafa Denizli hocama soralım.


Nijerya net bir Dünya Kupası takımıdır. Amokachi, Uche, Okocha, Finidi, Kanu, Yekini, Oliseh, Rufai'dir. Sonrasında da büyük topçular yetiştirdi ama o kadrolar bir başkaydı. 90'lar Nijeryası özlenecek takımdı.

Bugün kadrosunda Enyeama, Yobo, Mikel, Onazi, Ahmed Musa, Odemwingie, Ameobi ve Emenike gibi kaliteli oyuncuları var. Hatta bir Afrika takımı olarak düşündüğümüzde iyi bir kalecisi var. Başarılı olabilirler. Takım kalitesi fena sayılmaz.

Grupta iyi maçlar olacaktır.

7 Haziran 2014 Cumartesi

İsviçre, Ekvador, Honduras, Fransa / Akılda kalanlar



Takımlar hakkında tek tek akılda kalanları yazıyordum ama son 4 grupta, grup halinde gideceğim. Zira turnuvaya çok az kaldı ve turnuva başlayana kadar bitireyim istiyorum.

E Grubu ile devam ediyorum. İsviçre ile de başlayayım.

Türkiye'de pek iyi anılmaz İsviçre. Sebebi de olaylı Türkiye İsviçre maçıdır. Benim duygularım o maçtan bağımsız olmakla birlikte, ülkedeki çoğunlukla benzer. Pek haz etmem İsviçre milli takımından. Hitzfeld öncesi hocaları Kuhn'u hiç sevmem mesela. Tipine kılım her şeyden önce. Böyle sinsi geliyor bana. Muazzam önyargılıyım bu konuda ve lütfen beni kararından vazgeçirmeye çalışmayın.

Bir de ismini şu an hatırlamadığım sinsi bir oyuncuları daha vardı. Bekti sanırım. Ona da kılım.

Sevilir adamları da var. Frei, Kubilay, Gökhan, Yakın kardeşler gibi tanıdık oyuncuları var. Bu topraklarda sevilir.

Benim adamım Chapuisat'tır ama. Dortmund günlerini unutamam. Çok temiz golcüydü.

Yazının objektif tarafına gelirsek. İyi bir milli takım oldukları kesin. Sağlam devşiriyorlar tabi. Bugün Benaglio, Lichtsteiner, Senderos, Djourou, Barnetta, İnler, Behrami, Fernandes, Shaqiri, Seferovic, Drmic ve Mmehmedi gibi kaliteli adamları var. Grupları da zayıf.


İkinci takım Ekvador olsun. Valencia deyip geçebilirim aslında. Ibarra ve Caicedo da yancıları. Eskilerinden hatırladığım Hurtado var misal.  Onun dışında yakın zamanda yaşama gözlerini yuman Benitez. Son olarak bildiğim Kaviedes var. Gerisi çok anlam ifade etmiyor.

Ekvador için turnuva dramatik ve duygusal geçecek. Goller ölen arkadaşlarına gidecek. Bu motivasyon ile iş yapabilirler.

 
Honduras'a da kısaca değinip Fransa'ya geçeceğim. Aklıma ilk gelen İnter'den hatırladığımız Suazo ve Wilson Palacios. Eskilerden de Velasquez'i hatırlıyorum biraz. Takımı da çok tanımadığımdan biraz eziyor olabilirim ama tatil niyetiyle gelmişlerdir umarım. Yoksa ağır gelebilir.

Figueroa, Jjuan Carlos Ggarcia, Palacios ve Espinoza tanıdık isimler. Wigan oralara iyi scout atmış belli ki. Alayını topluyor.

En büyük şansları vasat grupta olmaları.


Fransa turnuvada tutma potansiyeline sahip olduğum takımlardan. Kadrosunda öyle aman aman sevdiğim adam çok fazla değil ama Fransa'yı seviyorum. Zidane, Trezeguet, Blanc gibilerini hatırlatıyor bana. Biraz da onların hatırına sanırım.

Keşke şimdi 98 kadrosu gibi bir kadrosu olsaydı da giyseydim Fransa formamı öyle seyretseydim maçlarını. Barthez, Deschamps, Zidane, Thuram, Petit, Leboeuf, Karembeu, Desailly, Viera, Blanc, Pires, Henry, Boghossian, Trezeguet ve Dugarry gibi sevdiğim adamlar olsaydı keşke.

Bugünkü kadro kalite olarak fena sayılmaz. Ribery'nin de kadrodan çıkarılmasıyla beraber süperstar kalmadı belki ama bir alt kategoriden bir çok oyuncu var. Lloris muazzam kaleci. Evra, Debuchy, Sakho, Varane, Mangala, Sagna ve Kos'un olduğu savunmaya kötü denmez. Hatta ben iyi derim. Kos, Sakho ve Evra çok iyi sezon geçirdiler.

Cabaye, Valbuena, Mmatuidi, Sissoko, Griezmann ve Pogba'lı ortasaha da fena değil. Savunma olarak çok iyi ama hücum olarak ara ara verimsiz kalabilir.Golcüleri de Benzema ve Giroud. Benzema biraz acımasız eleştiriliyor ama iyi golcü. Ben bile kabul ediyorum artık.
 

İtalya - Akılda kalanlar

 
İtalyanlar benim için hep özel olmuştur. Henüz tutacağım takıma karar veremediğimden tutar mıyım bilmiyorum ama gönlümün bir köşesinde kesinlikle olacaklar.

Futbol ile tanışırken Juventus vardı gönlümde. 97 kadrosunu bir çırpıda yedekleriyle beraber sayarım. Bugünkünde 18 dışına çıkamam belki ama o günkünü ezberden duraksamadan söylerim.

İtalya'yı hep sevmişimdir. 2006 Dünya Kupası'nı kaldırdığı kupada mavilere bürünmüştüm mesela. Buffon, Cannavaro, Del Piero, Gattuso, Totti, Toni, Inzaghi, Camoranesi, Pirlo, Materazzi, Zambrotta hep sevdiğim oyunculardır. Hatta şimdi yazınca içimden İtalya'yı turnuva takımım olarak tutmak geldi.

Pagluica, Peruzzi, Buffon, Panucci, Maldini, Nesta, Bergomi, Apolloni, Costacurta, Di Biagio, Toricelli, Albertini, Baggio, Vieri, Chiesa, Di Matteo, kıyısından da olsa Baresi, Conte, Signori, Zola, Delvecchio, Montella benim için özel oyuncuların sadece bir kaçı. Daha bunlara onlarcasını ekleyebilirim. Hepsi bu formayı giymiş, güzel adamlar.

Bugün Buffon, Chiellini, Bonucci, Marchisio, DeRossi, Pirlo, Verratti, Immobile, Insigne ve Cassano ile benzer duygular paylaşabilirim.

Yakışıklı adamların takımı eskisi kadar yakışıklı olmasa da yine karizmaları yerindedir.

Balotelli'yi sevmem. Kız arkadaşlarınızla İtalya maçını tercih etmeyin.

6 Haziran 2014 Cuma

Dünya Kupası Topu

 
Javad Nekounam Arjantin maçı öncesi bu topu Messi'ye verecekmiş. Kupadaki 32 takımın sembolleri. Biz olsak Melih Gökçek'in gazına gelip Van kedisi dayardık kendimize.

Uruguay - Akılda kalanlar

 
Uruguay turnuvanın en önemli 4-5 takımından biridir. Olmazsa olmazdır.

Forlan ile uçan 2010 Dünya Kupası'ndaki Uruguay hala akıllarda. Gerçi ben çeyrek finalde Suarez'in pisliğiyle eledikleri Gana'yı tuttuğum için Forlan ve arkadaşlarından çok zevk almamıştım.

Muslera'nın varlığı da benim için bir tutmama nedeni tabi. Kolay olmuyor rakibin kalecisini tutmak.

Lugano da aynı kategoriden beni uzaklaştırıyor takımdan.

Godin, Suarez, Forlan ve Cavani ise sempati kazandırıyor. Suarez konusunda fikirlerim biraz değişti bu yıl. Az biraz adam olunca sevdirdi kendini kereta.

Francescoli, Abreu ve Carini ise eski yıldızlarından.

Kazandığı Dünya Kupalarını ise babam bile hatırlamaz.

Kosta Rika - Akılda kalanlar

 
Kosta Rika, 2002 Dünya Kupası rakiplerimizden. Kupalarda en kıl olduğum takım modeline sahiplerdi o zaman. Wanchope, Ronald Gomez, Winston Parks, Carlos Castro... Ne kadar kıl isimli oyuncu varsa hepsini bir araya toplamışlar. Üstelik biri Kosta Rika dediğinde aklım ilk Porto Riko'ya gidiyor. Sonra Küba'ya uğruyor ve sonra Kosta Rika'da buluyorum kendimi.

Pek sevmediğim için hemen elenmelerinde sakınca yok. Zaten grupları da taş gibi. Çıkmaları neredeyse imkansız. Ahmet Çakar gibi bikiniyi zorlamam ama sağlam iddiaya da girerim, Kosta Rika'ya güvenen varsa.

Levante'nin kalecisi Navas, Celso Borges, Byan Oviedo ve elbette Bryan Ruiz tanıdık isimler. Hoş, Ovieda kadroda yok. Geçen sene doya doya izlediğimiz Ruiz'i tekrar izleme fırsatımız olacak. İzlersem onun hatrına izlerim. Yoksa Tejeda'nın, Gamboa'nın yüzüne hasret değilim.

Japonya - Akılda kalanlar

 
Japonya Uzakdoğu takımları arasında Türkiye'de en çok seveni olandır muhtemelen. Kore'ye sempati duyan bir iki arkadaşımın dışında Japonya süpürür.

Kadro olarak da mis gibiler. Uchida, Sakai, Nagatomo, Yoshida, Hasebe, Honda, Kiyotake, Kagawa, Okazaki gibi ismini duyurmuş oyuncuları var.

Japonya dendiğinde benim aklıma Erman Yaşar geliyor. Sonra da Nakata.

Buralarda hamamotu diye anılan Junichi Inamoto da takımın eskilerinden.

Frikik canavarı Nakamura hala hafızalarda.

Bir de sanırım burada oynayan Alex diye Brezilyalı bir topçu hatırlıyorum.

Bizim 1-0 geçtiğimiz, 2002 yılının Japonyası adına pek bir şey hatırlamıyorum açıkçası.

Son olarak şunu söyleyeyim: Grupları ortada, çıkabilirler.
 

5 Haziran 2014 Perşembe

Fildişi - Akılda kalanlar

 
Drogba buralara gelmeden önce onu çok daha fazla severdim. Burada da bir terbiyesizliğini gördüğümden değil ama rakibin oyuncusu olması sempatiyi haliyle azaltıyor.

Bugün Fildişi diye bir ülkenin varlığını tüm dünya biliyorsa bunda Drogba'nın, Yaya'nın, Kolo'nun emeği büyüktür. Bu oyuncular kalite olarak rahatlıkla Fransa milli takımı forması giyebilirlerdi ama yapmadılar. Ülkelerine sahip çıktılar.

Fildişi'nin geçmişi aşağı yukarı bu. Drogba, Yaya, Kolo, Zokora, Eboue, Romaric.

Bugün bunlara Bony, Doumbia, Gervinho,  Tiote, Lacina Traore, Aurier gibileri de eklendi.

Bunlardan bazıları kadroda olmasa da kadro fena sayılmaz. Savunma tırt ama hücum iş yapar.

Yunanistan - Akılda kalanlar

 
Biz yokuz ama komşular turnuvada. Yunanistan özellikle Rehhagel sonrası bir standart oluşturdu ve turnuvaları ihmal etmez oldu.

Yunanistan'ı hatırlatan 2004'tür. Katı savunmasıdır.

Nikopolidis, Seitaridis, Kapsis, Dellas, Fyssas, Basinas, Zagorakis, Katsouranis, Giannakapoulos, Karagounis ve Charisteas.

Bugün Sokratis Papastathopoulos, Mitroglou, Torosidis gibi isimleri var. Bir de bu toprakların golcüsü Gekas.

Kolombiya - Akılda kalanlar

 
Kolombiya için kötü bir açılış yapacağım. Escobar benim için Kolombiya adına ilk hatırlanan şey. Bu sebeple çok da sevemiyorum onları. Forvetlerini takımlarında severim, çok net yetenekli hücumcu çıkarıyorlar.

Valderrama da saçlarıyla gönülleri fethetmeyi başarmıştır.

Kimisi için Mondragon, kimisi için de Cordoba'dır destekleme nedeni.

Turnuvada Falcao'nun olmaması da ayrı üzüntüdür.

Evet bugün Ivan Cordoba, Alvarez, Higuita, Aspirilla yok ama Teofilo, Jackson Martinez, Quintero, Cuadrado, Guarin, Rodriguez, Zapata, Ospina var.

Ggrupları da birbirinden kalite olarak çok farklı olmayan 4 takımdan oluşuyor. Güzel maçlar olur.

Avustralya- Akılda kalanlar

 
Avustralya da turnuvanın olmazsa olmaz takımlarındandır. O sarılı yeşilli formayı görmeden geçmez turnuva.

Premier Lig patentli oyuncuları beraber izlemek de ayrı güzel.

Kewell ile Cahill benim gözümde takımın en unutulmaz ikilisi. Cahill hala aktif. Yine köşe direğiyle boks yapsın. Schwarzer'ı da bu ikilinin arkasına iliştiririm.

Pek hatırlayanı çıkmasa da Craig Johnston vakti zamanında takımın efsanesiydi. Yine Leeds günlerinden hatırlayacağımız Viduka başkan.

Kangurular fena top oynamıyorlar ama bu sefer onlardan pek umutlu değilim. Hatta hiç.

 

Hollanda - Akılda kalanlar

 
Hollanda turnuvalarda belli bir seyirci kitlesini her türlü çekebilen bir ekiptir. Portakallar renkleriyle ayrıca sempatiktir. Annem Hollanda maçına denk gelse muhtemelen onları tutar. Hoş, dizide oyuncunun kazağına bakan, futboldan ırak birinden beklenen performans da budur.

Futboldan uzakların olduğu kadar futbolun içindekileri de kendine bağlıyor. Total futbolları, göze hoş gelen, tempolu oyunları turnuvalara ayrı renk katar.

Bugünkü kadrosu eskiyi özletiyor. van der Sar, Nistelrooy, Davids, Seedorf, Makaay,  Hooijdonk, Overmars, Stam, Cocu, Bergkamp, Kluivert, Hhasselbaink ve daha niceleri bugün yok. Hepsine forma ayrı yakışıyordu. Hepsi beraber daha da güzeldi.

Bugün teselliyi Sneijder, Kuyt ile bulacak Türk seyircisi. Huntelaar, Robben, Robin van Persie ayrıca izlenmesi gerekenlerden. Indi, de Vrij, Clasie, Wijnaldum, Depay gibi isimler de parlamaya çalışacak.

Ben van Gaal sebebiyle ayrı bir gözle de izleyeceğim. Hemen elenip takımın başına dönmesi mi yoksa motivasyon kazanmak için gidebildiği kadar gidebilmesi mi iyi olur bilemedim.