26 Mayıs 2014 Pazartesi

Şili - Akılda kalanlar

 
Şili önce Rodrigo Tello'dur, sonra da Atahan'ın el emeği göz nuru yaptığı tişörtüdür benim için.

Bu turnuvada, Şili'den biraz da olsa beklentim var. Vidal ve Alexis ile güzel maç izletirler.

Ben Beşiktaşlı girişi yaptım biraz ama Salas ve Zamorano'nun yeri ayrıdır. Karizmaları ve yetenekleri ile çocukluğumun  Bunlar kadar büyük anlam ifade etmese de Valdivia da sevilir.

25 Mayıs 2014 Pazar

İspanya - Akılda kalanlar

 
İspanya, Şampiyonalarda en sevmediğim iki üç takımdan biridir. Tiki taka futbolundan tiksinen biri olarak İspanya'dan da haz etmem.

Eski Raul'lu, Hierro'lu, Valeron'lu kadro olsa sevebilirdim ama Barça dominant kadroyu kimse sevmemi beklemesin.

Çok şükür bitti de tiki taka devri tadımızı bulduk. Hoş, yine favoriler arasında olacakları kesin. Umarım kazanamazlar. Bu sefer kendi çıkarlarım için değil son turnuvaları hep aldığı için diyorum.

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Brezilya - Akılda kalanlar

 
 
Brezilya öyle kıyıda köşede kalmış bir ülke olmadığı için onun akılda kalanları pek ilgi çekici olmayabilir.

Aklımın erdiği 94 Dünya Kupası'ndan beri Brezilya benim için özel takımdır. 94 öncesi özel değil miydi? Öyle düşüneni döverler.

Yine de 2002 Dünya Kupası Brezilya ile en fazla yaklaştığımız turnuvadır. İki kez karşılaştık. Beklenmedik sonuçlar almadık. Bizimkilerin şutlar tıntın giderken Rivaldo'nun gerilmeden çektiği şut yayıncı kuruluşun güç gösterisine girerdi her türlü.

Brezilya Arjantin ekseninde de net Brezilyayı severim. Arjantin'in bendeki algısı daha teknik bir ülkedir ama Brezilya çok daha iyidir. Bugünkü kadrosunun ne kadar iyi olduğu tartışılır ama geçmişinde çoğu zaman iyiydi.

Pele'yi de samimiyetsiz bulmakla birlikte severim. Öyle ayılıp bayılmam ama rahatsız da olmuyorum.

Melo'nun da takıma alınmamasıyla Brezilya ilerleyebildiği kadar ilerlesin diyorum.

LINE ile sevdiklerinize ücretsiz internet hediye edin!

Dünyanın önde gelen mobil platformu LINE, 50MB ücretsiz internet olanağı sağlayarak kullanıcılarının iletişim olanaklarını artırmalarına ve birbirleriyle dayanışmalarına katkıda bulunuyor.  Mesajlaşma, yüksek kalitede sesli ve görüntülü arama, sesli mesaj, fotoğraf ve lokasyon göndermeyi bir arada ve ücretsiz sunan LINE, kullanıcılarına 50 MB’lık interneti ücretsiz sunmakla kalmıyor, aynı zamanda  internet paketi kazananlara isterlerse bunu başkalarına hediye etme olanağı da yaratıyor.
Yalnızca LINE kullanıcılarına sunulan kampanyaya katılmak için çok basit ve eğlenceli bir yol bulunmuş:
Öncelikle telefonunuza LINE’ı indirmeniz gerekiyor: http://line.me/tr/download
1) Etkinlik haftası olan 26 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında LINE arkadaşlarınıza en az 3 farklı günde mesaj, sticker ya da fotoğraf gönderin.
2) Mesaj gönderdiğiniz her gün için 1 puan kazanacaksınız.
3) 3 puanı topladığınızda, ücretsiz 50 MB internet sizin olacak!
Gerekli puana ulaştıktan sonra LINE Türkiye resmi hesabı tarafından iki hafta içerisinde bilgi mesajı alacaksınız. Mesajda belirtilen alana internet paketinin yüklenmesini istediğiniz telefon numarasını girmeniz yeterli. İnternet paketi giriş yaptığınız anda geçerli olacak ve 24 saat boyunca kullanılabilecek. Bilgi mesajının size ulaşabilmesi için LINE Türkiye resmi hesabını arkadaşınız olarak eklediğinize emin olun. Bunun için; LINE’ın ana menüsünde yer alan Diğer/Daha Fazlası > Resmi Hesaplar bölümünü kullanabilirsiniz.
50 MB’lık internet paketi, Turkcell abonesi numaralar tarafından kullanılabiliyor.  “Ama benim hattım Turkcell değil” diyorsanız üzülmeyin, bilgi mesajıyla birlikte gelen formu doldururken arkadaşlarınız ya da sevdiklerinizin numarasını girerek kazandığınız internet paketini onlara hediye edebilirsiniz.
Ücretsiz internet paketinize hemen sahip olmak için LINE yükleyin! http://line.me/tr/download
Bir boomads advertorial içeriğidir.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Mutlu Yıllar Başbakan

 
Bu aralar pek yazasım yok aslında.. Pek keyfim de yok..

Yazmak belki iyi gelir. Çok istemesem de kendimi yazmaya zorlayacağım.

Bugün Başbakan'ın doğum günü. Mutlu yıllar!

13 Mayıs 2014 Salı

Fransa aday kadrosu ve Nasri tercihi

 
Herhalde bugün Arsenal taraftarı kadar mutlusu yoktur. Nasri ve Clichy 2014 Dünya Kupası aday kadrosunda yok.

Goalkeepers: Hugo Lloris (Tottenham), Steve Mandanda (Marseille), Mikael Landreau (Bordeaux).
 
Defenders: Mathieu Debuchy (Newcastle), Bacary  Sagna (Arsenal), Laurent  Koscielny (Arsenal), Mamadou Sakho (Liverpool), Raphael Varane (Real Madrid), Eliaquim Mangala (Porto), Patrice Evra (Manchester United), Lucas Digne (PSG)
 
Midfielders: Yohan Cabaye (PSG), Clement Grenier (Lyon), Blaise Matuidi (PSG), Rio Mavuba (Lille), Paul Pogba (Juventus), Moussa Sissoko (Newcastle), Mathieu Valbuena (Marseille).
 
Strikers: Karim Benzema (Real Madrid), Olivier  Giroud (Arsenal), Antoine Griezmann (Real Sociedad), Franck Ribery (Bayern Munich), Loic Remy (QPR).
 
Standby: Remy Cabella (Montpellier), Maxime Gonalons (Lyon), Alexandre Lacazette (Lyon), Loic Perrin (Saint-Etienne), Stephane Ruffier (Saint-Etienne), Morgan Schneiderlin (Southampton), Benoit Tremoulinas (Dynamo Kiev).
 
Nasri olsa olur muydu? Olurdu açıkçası. En azından yedek kadroya ilave edilebilirdi ancak Deschamps herhangi bir şekilde onu düşünmemiş. Hoş ortasaha ve kanada yakın forvetlere bakınca olanlarında eksiği var diyemem. Nasri'den pek haz etmeyen biri olarak beni en ufak bir şekilde rahatsız etmedi.
 
Nasri karara şaşırmış. 2 kupa kazanan City'de oynayan birinin seçilmesi için yeterli değil demek ki demiş. Karara saygı duyuyorum diye eklemiş. Ancak kız arkadaşı Nasri kadar kibar olamamış. İngiliz model Deschamps'a Twitter'da ağır giydirmiş. Bildiğin ana bacı sövmüş işte.
 
Kadroya bakıyorum. Mis gibi. Kıl olduğum adam yok. Desteklerim Fransızları...

Portekiz aday kadrosu

 
Paulo Bento da hareketli günde kadroyu açıklayanlardan. Kadro aşağıdaki gibi:

Goalkeepers: Anthony Lopes (Lyon), Beto (Sevilla), Eduardo (Braga), Rui Patricio (Sporting)

Defenders: Andre Almeida (Benfica), Antunes (Malaga), Bruno Alves (Fenerbahce), Fabio Coentreo (Real Madrid), Joao Pereira (Valencia), Neto (Zenit), Pepe (Real Madrid), Ricardo Costa (Valencia), Rolando (Inter)

Midfielders: Andre Gomes (Benfica), Joao Mario (Vitoria), Joao Moutinho (Monaco), Miguel Veloso (Dinamo Kiev), Raul Meireles (Fenerbahce), Ruben Amorim (Benfica), William Carvalho (Sporting)

Forwards: Cristiano Ronaldo (Real Madrid), Eder (SC Braga), Helder Postiga (Lazio), Hugo Almeida (Besiktas), Ivan Cavaleiro (Benfica), Nani (Manchester United), Rafa (Braga), Ricardo Quaresma (FC Porto), Varela (FC Porto), Vieirinha (Wolfsburg)

Kadro şu an 30 kişi. Postiga gibi sakatlık problemi olan bile var. Kırpıldıktan sonra incelemek gerekir ama Portekiz olduğu için torpil geçip not düştüm.

Almeida'nın olup Edinho'nun olmaması bana şaşırtıcı gelmiyor ama şaşırana da bir şey demem. Ülkemize son yıllarda sık sık geldikleri için aşina olduğumuz oyuncular. Meireles, Bruno ve Almeida hali hazırda bu topraklarda.

Q7 de 2 yıl aradan sonra tekrar forma şansı yakalamış görünüyor.

Ronaldo'nun kupa hayali zor. Kadro 2 yıl önceye göre zayıf. Yine de o sonuna kadar savaşır.

Belçika'nın aday kadrosu

 
Belçika'nın 2014 Dünya Kupası 23+1 (kalecilerden biri düşecek) kişilik kadrosu açıklandı.

Merak edilenle başlayayım. Januzaj kadroda. 19 yaşındaki yetenek için Arnavutluk, Kosova, İngiltere ve Türkiye adaylar arasındaydı ama Manchester'lı oyuncu tercihini Belçika'dan yana kullandı. Kariyeri açısından doğrusu kesinlikle buydu. Vicdanen de tercih rahatsız edici değil.

Goalkeepers:Thibaut Courtois (Chelsea), Simon Mignolet (Liverpool), Koen Casteels (Hoffenheim), Silvio Proto (Anderlecht)

Defenders: Toby Alderweireld (Atletico Madrid), Anthony Vanden Borre (Anderlecht), Laurent Ciman (Standard Liege), Jan Vertonghen (Tottenham), Vincent Kompany (Manchester City), Daniel Van Buyten (Bayern Munich), Thomas Vermaelen (Arsenal), Nicolas Lombaerts (Zenit St Petersburg)

Midfielders: Axel Witsel (Zenit St Petersburg), Steven Defour, Marouane Fellaini (Manchester United), Nacer Chadli (Tottenham), Moussa Dembele (Tottenham), Kevin De Bruyne (Wolfsburg), Adnan Januzaj (Manchester United), Eden Hazard (Chelsea)

Forwards: Dries Mertens (Napoli), Kevin Mirallas (Everton), Romelu Lukaku (Chelsea), Divock Origi (Lille)

Kadro inanılmaz keyifli. Belçika'yı desteklememek için ciddi sebepler olmalı. Dünya'nın en yetenekli gençlerinden birkaçı kadroda. En büyük sürpriz Lille'in forveti Origi. O da Benteke'nin yokluğunda geldi buraya.

Hazard, Courtois ve Januzaj en gözde üçlü görünüyor. Diğerlerini elbette küçümsemiyorum ama bunlar yetenek olarak da bir çıt üstte. İlk maçları 12'sinde ABD ile. Hemen vakit gelsin...

12 Mayıs 2014 Pazartesi

İngiltere'nin 23 kişilik kadrosu


Önce kadroyu verelim.

Goalkeepers
Joe Hart (Man City), Ben Foster (West Brom), Fraser Forster (Celtic)
Defenders
Glen Johnson (Liverpool), Phil Jagielka (Everton), Gary Cahill (Chelsea), Chris Smalling (Man Utd), Phil Jones (Man Utd), Leighton Baines (Everton), Luke Shaw (Southampton)
Midfielders
Steven Gerrard (Liverpool), Frank Lampard (Chelsea), Jordan Henderson (Liverpool), James Milner (Man City), Jack Wilshere (Arsenal), Ross Barkley (Everton), Adam Lallana (Southampton), Raheem Sterling (Liverpool), Alex Oxlade-Chamberlain (Arsenal).
Forwards
Wayne Rooney (Man Utd), Daniel Sturridge (Liverpool), Danny Welbeck (Man Utd), Rickie Lambert (Southampton).

İngilizler bu kadro ile Brezilya'da olacaklar.

Lampard, Gerrard, Hart, Rooney, Milner ve Jonhson kadroda Dünya Kupası deneyimi olan oyuncular. Deneyim demişken, Lampard'ın turnuva sırasında 36. yaş gününü kutlayacağını belirteyim.

Roy, Lampard gibi tecrübelilerin yanı sıra Sterling, Barkley ve Shaw gibi gençlere de şans vermiş. Üçü de bu sezonu muazzam geçirmişti. Barkley, ligin ortalarına doğru biraz düşse de Shaw ve Sterling inanılmaz performanslarıyla genç yaşta ilgi çektiler.

Kadroda EPL dışı tek adam Celtic'in kalecisi. O da çok uzaklardan gelmiyor. Kassa yürüyerek de gelir.

Bunun kadroda ne işi var dediğim adam Smalling. Wilshere, Milner, Welbeck ve Ox da bende soru işareti bırakanlar. Gerisine kefilim. Bu yılki performansları oldukça doyurucuydu.

Smalling'i sağ beke de alternatif olsun diye almış muhtemelen. Benzer düşünce Phil Jones için de olabilir. Hoş ikisi de vasat altı sağ bek. Walker'ın kadroda olmaması şaşırtıcı. Sezonu iyi geçirdiği söylenemez ama sağ beke yedek de olabilir.

Orta sahada Wilshere, Milner ve Chamberlain benim varlığını sorguladıklarım. Yeteneklerini sorgulamıyorum ama ikisi devamlılığı az olan oyunucu, Milner ise takımın ikinci yarı oyuncusu. Yanlış tercihten ziyade riskli tercih gözüyle bakıyorum.

Sezonu vasat geçiren Welbeck ise kadroda yer buldu. Tabi bunda Rodriguez ve Walcott'un da etkili. Sakatlanan Townsend ise milli takım için şanssızlık.

İngilizler kupa falan alamazlar. Gitsin, eğlenip dönsünler. En az 1 kere de aleyhinde ciddi hakem hatası olur. Üzülmesinler.

Güney Kore'nin 23 Kişilik Kadrosu

 
 
Öncelikle sizi sağdaki anketimize alalım. Sonra konuya girelim...

Brezilya'dan sonra 23 kişilik kadroyu açıklayan bir başka ülke Güney Kore oldu. Kore'de sadece 5 oyuncu bir önceki Dünya Kupası'nda da milli formayı terletiyordu. Bunlar: Jung Sung-ryeong, Kim Bo-kyoung, Park Chu-young, Ki Seung-yeung and Lee Chung-yong.

Kadronun gerisi ilk kez Dünya Kupası deneyimi yaşayacak.

Goalkeepers:
Jung Sung-ryeong (Suwon Bluewings)
Kim Seung-gyu (Ulsan Horang-i)
Lee Bom-young (Busan I’Park)

Defenders:
Kim Jin-soo (Albirex Niigata)
Yun Suk-young (Queens Park Rangers)
Kim Young-kwon (Guangzhou Evergrande)
Hwang Seok-ho (Sanfrecce Hiroshima)
Hong Jeong-ho (Augsburg)
Kwak Tae-hwi (Al Hilal)
Lee Yong (Ulsan Horang-i)
Kim Chang-soo (Kashiwa Reysol)

Midfielders:
Ki Seung-yeung (Sunderland)
Ha Dae-sung (Beijing Guoan)
Han Kook-young (Kashiwa Reysol)
Park Jung-woo (Guangzhou R&F)
Son Heung-min (Bayer Leverkusen)
Kim Bo-kyoung (Cardiff City)
Lee Chung-yong (Bolton Wanderers)
Ji Dong-won (Augusburg)

Forwards:
Koo Ja-cheol (Mainz)
Lee Keun-ho (Sangju Sangmu)
Park Chu-young (Watford)
Kim Shin-wook (Ulsan Horang-i)

Uzakdoğu pazarını iyi kullanan Bundesliga ekipleri oyuncularıyla dikkat çekiyor. İngiliz takımlar da oyuncularıyla isimlerini duyurmuş. Pek izlediğim söylenemez ama ismini sık duyduğum Heung-min'i merak ediyorum.

Kamerun - Akılda kalanlar

 
Dünya Kupası A grubunda Brezilya'yı sona bırakarak devam edelim demiştik. Hırvatlar ve Meksikalılardan sonra şimdi sıra Kamerun'da.

Çoğunluğu bilmem ama benim için Dünya Kupası'nı güzel kılan biraz da Afrika takımlarıdır. Belki pek alışık olmadığımız futbol anlayışından, belki de samimi ve sıcak gelmelerinden. Bir Kuzeyli soğukluğu yoktur mesela Kamerun'da.

Kamerun adına hatırladığım ilk şey kolsuz formaları. Eto'o da o formaya en çok yakışan adamdır.

Eto'o ve Songo'o'dur bir de. İsmini yazarken ek geldiğinde iki kesme işareti art arda gelince insanın bir kıllanmasıdır mesela. Ulan yanlış mı yazdım diye sordurur.

Charles Itandje'dir. Ligdeki tüm Fransızca isimli oyuncuları Türk aksanıyla söylerken ona Şarl İtanj denmesidir.

Bıyık'tır. Bugünkü Kana Bıyık değil. Omam Bıyık'tır. Adamın soyadı bıyık. İşinize gelirse.

Ve Kamerun diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi aynı soyadı taşıyan, aynı aileden bir çok ünlü futbolcu memleketidir.

Bir de tabi ki Umut Sarıkaya'nın Dünya Kupası, Kamerun ve Djemba Djemba konulu karikatürüdür. Gece gece bulamadım. Bulan yorum kısmında paylaşsa ne güzel olur.


 

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Anne

Sevgisini çok gösterebilen biri değilim. Aşırı duyguları genellikle yalnız yaşarım. Hatırlarım, iş yerinde çok sevdiğim biri ayrılırken ben poker face'imi takınmışken dünyanın en alakasız insanları göz yaşı döküyordu. Samimi gelmiyordu bana o güz yaşları ama insanın içini de bilemem doğrusu. Belki de duygu eşiği düşüktü. Sonrasında ben eve geldiğimde yaşamıştım o duygu selini...

Muhtemelen çocukluktan kalma bir şeydir. Mutsuzluk gibi mutluluğu da dışa vurmam. İnsanların fazla duygusal bulmadığı konularda daha rahatım ama duygu yüklü konularda daha durgun yaşıyorum. Kendi içimde yaşıyorum.

Bu psikolojim sadece arkadaşlarıma karşı da değil. Aileme karşı da böyleyim esasında. Anneme karşı da... Sevgimi çok belli edemem. Etmeye çok ihtiyaç da duymuyorum sanırım. Herhalde seviyorum ailemi, bunu ispatlamam mı gerekiyor? Annemi de öyle. Seviyorum onu ama pek söyleyemem. İçimden gelmediğinden değil. Neden olduğunu bilmiyorum...

Bundan 11 yıl önce İstanbul'a geliyordum. Gaziantep'ten otobüse bindim. O ana kadar her şey yolundaydı ama aşağıda annemin ağladığını gördüğümde kendimi tutamadım. Yine kısık kısık ağladım ama çok ağladım. O sahne aklımdan çıkmaz mesela. İyi resim çiziyor olsam ilk onu çizerim. Yüzünü buruşturan ve evladından ayrıldığı için ağlayan anne. Dünyanın en samimi duygusu insanın evladına karşı hissettiğidir sanırım.

Aslında evvelinde de annem sinyali vermişti. Eşyalarımı valize koyarken de tutamamıştı kendini. O an uzak bir yere gidecek olmanın etkisini çok fazla hissetmediğimden, benzer duygular yaşamadım. Ancak otobüste artık uzaklaşıyordum. O yüzden otobüsleri sevmem. Bana ayrılığı hatırlatırlar. Küçükken de aynı hisleri yaşamışlardı hep. Babaannem ve dedemden ayırıyorlardı beni, amcamdan ayırıyorlardı...

Kimi zaman oturur bunları düşünürüm. Bunları ve anneme ilgili başka şeyleri. Düşünürken vicdan azabı çekerim bazen de. Kendimi sorgularım. Duygularımdan şüphe ettiğimden değil. Çocukluğumu yargılarım mesela. İlkokula giderken çarşamba günleri beslenmede meyve suyu vardı. Annem bana evde meyve suyu hazırlamak isterdi. Ben istemezdim. Gidip o bakkaldan kutu meyve suyu almak isterdim. Bir çarşamba sabahı yine aynı şeyi yaşıyorduk. Annem, evde sıkayım sana dedi. Ben istemedim. Kutu olsun istiyorum, kutuya koy o zaman dedim. O incecik delikten kutuya koymaya çalışıyordu kadıncağız. Sırf benim aptalca inadım yüzünden. Memnun kalmadım. Kutuya da büyük ölçüde koymuştu aslında. Ben bunu istemem dedim. Annem mutfakta yokken onu üst komşumuzun çocuğuna verdim. Annemin hazırladığı ve emek emek kutuya koyduğu meyve suyunu içti. Daha fazlasını da istedi üstelik. Annem geldi. Meyve suyunu üst komşumuzun çocuğuna verdiğimi söyledim. Bana kızdı. Bir insanın bir şeye emek verdikten sonra, emeğinin boşa gittiğini görmesi ağır yaralar beni. Elime parayı tutuşturdu ve bakkala yolladı meyve suyu almaya.

Evet çocuktum, daha 1. ya da 2. sınıfa gidiyordum. Aklım da, vicdanım da o kadardı. Duyarlı olmamı, olgun davranış göstermemi beklemek tuhaf olurdu ama ben bugün hala çok üzülürüm bu olaya. Şu an yazarken bile bir tuhaf oldum.

Annem bu olayı hatırlamıyordur bile. Unutmuştur, belki unutacak kadar bile aklına kazımamıştır. Ama benim içimde yaralayıcı olarak kalmış. Belki de beni ben yapan şeylerin içinde bunlar da var. Yaşanması gerekiyormuş ve yaşanmış.

Annenizi, babanızı çok sevin. Sevgiyi en fazla hak edenler onlar.

9 Mayıs 2014 Cuma

Meksika - Akılda kalanlar

 
Hırvatistan için akılda kalan notları kısaca yazmıştım. Grubun bir başka takımı Meksika için de kısa notlar düşelim.

Meksika deyince benim aklıma Hugo Sanchez gelir.Hugo Sanchez deyince aklıma Meksika gelmez ama... Real Madrid gelir.

Topu ayaklarının arasına sıkıştırıp 2-3 oyuncunun arasından ceylan gibi zıplayan Blanco da plasem.

Forvetleri tamamlayalım. Borgetti ve Manchester'ın bezelyesi Hernandez.

Meksika kupaların olmazsa olmazıdır. Salcido, Torrado, Aspe gibi isimler olacak turnuvada. Aspe'nin uzaktan volesi hatırlanacak mesela.

Tutar mıyım? Pek sanmam ama yeşil formalarıyla orada görmek isterim. Golcü izleri en kötü ihtimalle.

8 Mayıs 2014 Perşembe

Brezilya'nın 2014 kadrosu

 
Dünya Kupası kadroları açıklanmaya başlandıysa, kupaya hazırlıklarına başlamak gerekir. Scolari dün Brezilya'nın 23 kişilik kadrosunu açıkladı. Sürpriz elbette var. Eleştiri muhakkak yapılıyor. Zaten kimi seçse dışarıdakiler için olumsuz, seçilmesi kritikler arasında seçilenler için olumlu eleştiri yapılacaktır. Yarın Hollanda için de, Meksika için de, Bosna için de benzer şeyleri yazabiliriz.

Brazil squad
Goalkeepers:
 Julio Cesar (Toronto FC/CAN), Jefferson (Botafogo), Victor (Atletico Mineiro)

Defenders: Dante (Bayern Munich/GER), David Luiz (Chelsea/ENG), Henrique (Napoli/ITA), Thiago Silva (PSG), Daniel Alves (Barcelona/ESP), Maicon (Roma/ITA), Marcelo (Real Madrid/ESP), Maxwell (Paris St Germain/FRA)

Midfielders: Fernandinho (Manchester City/ENG), Hernanes (Inter Milan/ITA), Luiz Gustavo (Wolfsburg/GER), Oscar (Chelsea/ENG), Paulinho (Tottenham/ENG), Ramires (Chelsea/ENG), Willian (Chelsea/ENG)

Forwards: Bernard (Shakhtar Donetsk/UKR), Fred (Fluminense), Hulk (Zenit Saint-Petersburg/RUS), Jo (Atletico Mineiro), Neymar (Barcelona/ESP)

Kale çok sağlam sayılmaz. Kötü demiyorum ama bir Belçika değil mesela. Savunma hattı iyi diyebiliriz. Bekler muazzam zaten. Stoperler de üst düzey. Yedekleri de var üstelik. Orta saha savunma açısından sorun çıkarmaz. Göbekten bahsediyorsak, hücum açısından da iyi. En uçtaki adam hariç atak oyuncuları da kaliteli.

Tabi bu yorumlar tamamen oyuncu kalitesi odaklı. Sahaya 11 kişi değil bir takım çıkacak. Oyuncuları alışveriş merkezine gönderseniz, imza vermekten adım atamazlar ama saha farklı. Brezilya'nın en büyük avantajı ise hala ev sahibi oluşu.

Biraz da alınmayanlardan bahsedelim. Beşiktaş'a transferinde Brezilya Ligi tercihi Milli takım odaklıydı ya da medyanın bize yansıttığı buydu. Olmadı. Milan'ın Brezilyalıları da olmadı. Kaka da Robinho da kadroda yok.

Sol bek tercihi ise şaşırtıcıydı. Filipe beklenen adamdı ama Maxwell kadroda yer buldu.

Melo'yu son paragrafa bıraktık. Bu yılki muazzam performansına rağmen alınmayacağı belliydi. Türkiye'yi şaşırttı mı bilmiyorum ama beni tersi şaşırtırdı.

 

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Dünya Kupası Hatıraları - Hırvatistan

 
2014 Dünya Kupası'na az kaldı. Sağ tarafa sayacı attık. Gün saymaya başladık bir bakıma. Kupaya yavaştan da ısınalım. A grubundan başlayarak her takım için bana anımsattıklarını, hatırlattıklarını yazacağım. Yorum kısmına siz de size anımsattıklarını, hatırlattıklarını karalarsanız hepimiz için güzel bir hatıra olur. Yorumlarınızı beklerim.

A grubu ile başlayalım. Brezilya ile başlamak daha münasip olabilir elbette ama acemilik yazısıyla Brezilya'yı yalan etmeyelim. Deneme sürümünü Hırvatistan'dan yana kullanmak istiyorum.

Hırvatistan'ın bende hikayesi çok. Vlaoviç'i düşürmeyen Alpaylı turnuvada yani Euro 96'da tanıştım onlarla. Konya'ya amcamların yanına gittiğimde tanımadığım çocuklarla yaptığım maçta Prosinecki olmuştum.

 
Fransa 98'de de sürpriz aday olarak göstermiştim onları. Henüz 13 yaşındaydım, neyin analizini yaptıysam artık. Mrmiç'in hatırına tutmuşumdur muhtemelen. Onun hatırına sürpriz aday ilan etmişimdir.

Son hikayem ise daha yakın bir zamana ait. 2 yıl önce Hırvatistan'a gitmiştim, 2 arkadaşımla beraber. Birer forma çakarız. Boban, Suker ve Prosinecki olur diye de niyet etmiştik. Forma satan dayıya bunların isimleri olan forma istediğimizi söyledik. Dayı: "Ohhh... Suker iz ded men. it iz modric, modric iz going tu mençıstır." dedi çat pat İngilizcesiyle... O gün boynumuz büküldü ve bunları bizim yücelttiğimizi, Hırvatların bile sildiğini anladık.

Bizim oğlan Biliç'in ellerinden öper, çocukluk kahramanlarımdan Boban'a selam eder,

 Hırvat defterini kapatırım.

Turnuvada da tutulur takımdır benim için.

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Samuel Holmen

Sezon öncesi sana gel demedik mi?
Her türlü yerdin Sezer'i, Necip'i
İlk 11'de yerin garantiydi
İkimizi de yaktın Holmenler'in Samuel'i

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Newcastle'ın yeni forması

Newcastle United, İngiltere'de sevdiğim takımlardandır. Gerçi EPL'de 1-2 takım hariç hepsini severim ama Newcastle ortalamanın üzerindedir. Siyah beyazlı takımın formalarını da severim. Klasik çizgili formaları onlarla özdeşleşmiştir. O renkler ve model futbol takipçisine Newcastle'ı hatırlatır. Les Ferdinand'ı, Alan Shearer'ı...

Önümüzdeki sezon gri formaları da olacak. Siyah beyazın yerini tutmaz ama fena da sayılmaz. Daha çok kaleci forması gibi olmuş.

2 Mayıs 2014 Cuma

EPL'de sözleşmesi bitenler

 
Bu yazın popüleri elbette Dünya Kupası olacak ama transfer heyecanı da şimdiden taraftarları sardı. Ülkemizde de Avrupa'da da transferler konuşulmaya başlandı bile. Özellikle bu yıl istediğini alamayan takımlar için her gün yeni isimler yazılıyor. Onların muhabirleri sezonu erken açtı bir bakıma.



İngiltere'de de Avrupa'nın diğer ülkelerinde olduğu gibi transfer haberleri çoğalmaya başlandı. Özellikle Chelsea  ve Manchester United için bir çok oyuncunun adı geçiyor. İngiltere pazarı için listeye bakalım. Belki ülkemiz için de kelepir oyuncular çıkabilir.


Fabianski, Friedel ve Gomes bu yaz adı anılabilecek kaleciler. Özellikle Friedel başta olmak üzere, yaşları geldi artık. Kalecinin yaşlısı makbuldür dersek Gomes transfer yapabilir. Brezilya'ya transfer yapması olası. Hoş ona da transfer denmez, köye dönüş denir.

Savunma opsiyonları kaleye göre çok daha fazla. Beşiktaş ile adı geçen Lescott, Galatasaray ile adı geçen Heitinga ve PSG'nin transfer listesindeki Evra. Üçünün de takımından ayrılması bekleniyor. ManU Evra'nın yerine Shaw'ı istiyor ve Fransız oyuncuyu önümüzdeki yıl kadroda düşünmüyorlar. Öte yandan Terry, Ferdinand, Sagna ve Ashley Cole gibi sembol isimlerin de sözleşmesi sona eriyor. Kulüplerinde yedek kontenjanında kalabilirler. Amerika ya da Avrupa'yı da deneyebilirler. Mesela Rio'nun ABD'ye gitmesi çok normal geliyor bana. Hayatın algoritması onu oraya götürmeli. Sagna'nın adının Fenerbahçe ile geçmesi ise oldukça tuhaf geliyor bana. Listede çok da popüler olmayan isimler de var: Ridgewell, Wilson, Bardsley.


Orta sahanın tanınmışlığı defansın gerisinde. Larsson, Colback ve Albrighton gibi ligin kalburüstü oyuncuları var. Üstelik yaşları da çok ilerlemiş değil. Açıkçası Sebastian Larsson'u bu topraklarda izlemek isterim. Bbrunt, Gardner ve Pilkington da diğer plaseler. Özellikle Brunt beğendiğim oyunculardan ve EPL'de kalma ihtimali yüksek. Tecrübeliler kontenjanında ise Lampard, Joe Cole ve Bellamy var. Lampard ve Bellamy'nin de ABD'ye gitmesi gerekiyor. Lampard kesin gitmeli ama Bellamy, Doğa Kaya'ya bağlayıp bir şekilde Premier Lig'de kalabilir. Son cümleler de Sidwell için gelsin. Ömer Üründül'ün tabiriyle, Çok enteresan bir oyuncu.

Hücum hattında ise bizim basını meşgul eden Eto'o var. 33'lük yıldız futbolda sonbaharını yaşıyor artık. Gerçi belli de olmaz 37'sinde Çin Ligi özetlerinde adını duyabiliriz. Diğer forvet ise Arsenal'in isteneni veremeyen oyuncusu Bendtner. Gunners'lar Beşiktaş'a yakıştırıyor olabilir. Ben istemem, not düşeyim şuraya. Son yıldız da Chamakh. 30 yaşındaki Faslı oyuncunun sözleşmesi sonra eriyor.

1 Mayıs 2014 Perşembe

Casablanca 2

 
Casablanca'nın ilk bölümünü daha önce yazmıştık. İkinci bölümle bitirelim. Bir sonraki yazı da Marakesh için olacak.

Ülke bize nazaran yoksul. Bu yoksulluk her köşesinde, her sokağında, her insanında kendini gösteriyor. Pazar yeri ise onu daha da gözüne sokuyor. O yoksul sokakların sonunda okyanusa çıkıyor yollar. Uçsuz bucaksız okyanusun yanında, göğe doğru yükselen bir uçsuz bucaksız yapı. Hassan II camii. Şehrin her yerinden görünen, şu binanın arkasında dedirten ama ulaşmanız için uzunca bir süre yürümeniz gereken cami.

Müslüman olmanın avantajını yaşadık. İkindi vaktiydi. Camiye girmek istedik, görevliye sorduk. Turistik giriş şu an yok dediler. "Elhamdülillah Müslümanız" dedik. İkna etmekte biraz zorlansak da, girdik. Ülke genelinde çok kez Fransız, İspanyol, Portekizli sanıldık. Yeri geldi Arap mısınız diye soran bile oldu ama Türk olduğumuzu tahmin edene pek rastlamadık. Yine Fransız sanıldığımız bir vakitti işte.

Cami hayatımda gördüğüm en devasa yapılardan biri. Buradan mimar gibi ahkam kesmeyeyim ama estetik olarak da göze hoş gelen bir yapısı var. Duvarlar ince işlemeli. Endülüs mimarisi esintisi var. Renk seçimlerinde de, işlemelerde de bunun ayırdına varmak zor değil. Büyüklüğü ise anlatılmaz. Camiye girdiğimizde ikinci rekat kılınıyordu, saflara ulaştığımızda namazın sonuna yetiştik. Üstelik kat ettiğimiz mesafe yatay mesafeydi.

Cami okyanusun kıyısında, hatta okyanus doldurularak yapılmış. Caminin bahçesinde oturup okyanusu seyretmek ise muazzam. Müthiş dalgalar kıyıya çarpıyordu. Sesi ayrı güzel, görüntüsü ayrı. Üzerinde sörf yapan Faslılar ise apayrı bir renk katıyorlardı.

Okyanus boyu yürüdük. Yer yer görece sakin, hatta kuytu yerlerden de geçtik. Yabancı bakışlara da maruz kaldık. Neyse ki pek bir problem yaşamadık. Yolun sonu fenerdi. Restaurant'ların önünde BMW'leri görünce girmedik tabi. Girsek girerdik ama el memleketinde, beklenmedik bir tablo ile karşılaşmayı pek tercih etmedik.


Akşam da olmak üzereydi. İyi de acıkmıştık. Otele doğru yürüyelim, akşam yemeği için çıkarız dedik. Yürü yürü yol bitmedi. Yeni yerler keşfetme arzusu taksiye de bindirmedi. Yol boyu en çok gördüğümüz şey ise "Hürrem" di. Kuaföründen, çorapçısına Hürrem de Hürrem diye ölmüşler.

Şehrin en keyifli yanlarından biri de 4 dirhemlik yarım litrelik sıkma portakal suyu. O mango senin bu ananas benim, o portakal senin bu bilmediğim bitki benim içtik. Satıcı dükkanda çektiğimiz fotoları istedi ama mail adresini kaybettim valla. Bu satırları okuyorsa "J'ai perdu l'adresse email monsieur."

Akşam yemeğimiz balıktı. Okyanus kıyısını gidip de balık yememek olmazdı. Buradayken balık gurmelerinden tavsiyeleri önerileri aldım. Hedefim farklı tatlara erişmekti. Aklınızda bulunsun diye adını yazayım. St. Pierre balığın adı. Sanırım bizde dülger balığı diye geçiyor. Garsona sordum. Akdeniz balığı olsun, tipi balığa benzesin dedim. Gittik baktık, kafama yattı. Mis gibi de balıktı valla.

Ertesi sabah Marakesh için yola çıkacaktık...