28 Temmuz 2010 Çarşamba

Guti geldi ama...


Guti transferi hakkında söylenecek çok söz yok açıkçası. Havaalanında karşılanışından imza törenine kadar her şey çok mükemmeldi. Ancak tüm bu süslü görüntünün arkasında maalesef Beşiktaş'a yakışmayan, sadece Beşiktaş'a değil hiçbir kulübe yakışmayacak olaylar var...

Birincisi biraz kişisel. Guti'yi taraftar "Sarı Fırtına" diye selamladı. Metin Tekin değil miydi bizim Sarı Fırtına'mız. Quaresma transferinde imza törenine Rıdvan'ın da çağırılıp 7 numaralı formayı Rıdvan'ın elinden Quaresma'ya verilmesi ne kadar doğruysa, Guti'nin Sarı Fırtına diye çağırılması da o kadar yanlış...


Bir diğer konu daha vahim. Quaresma, Gut, geldi. Hoşgelmişler. Ben de sevindim bu transferlere, ben de her ikisini de severim ve her ikisini de beğenerek izlerim. Lakin tüm bu güzellikler olurken en başarılı branşlarımızdan biri olan Hentbol takımının maaşlarının ödenmemiş olması büyük ayıp. Maaşlar, yani hakettikleri paralar. Onlar da bizim sporcularımız değil mi? Orda ödenmemiş borcun varken burda büyük paralar saçmanın alemi yok. Adamlara hakettikleri paraları ver. Beşiktaş'ı büyük yapan Guti, Quaresma değil, burdaki detaydır. Ya o branşları kapat, ya da sahip çık. Sahip çık dediysem şimdi gidip oralara da yıldız al anlamayalım. Biz de amatör branşlara sahip çıkmaktan yıldız transferi anlaşılıyor maalesef...

27 Temmuz 2010 Salı

Viktoria Plzen'i Çekler'e sordum


UEFA Avrupa Ligi ön elemesinde karşılaşacağımız Viktoria Plzen'i Çek arkadaşlarıma sordum... Onlar da sağolsunlar, kırmadılar beni.. (Röroptajın olmazsa olmazıdır bu laf, demeden geçemedim)

Plzen geçen sene Çek ligini 5. sırada bitirmesine rağmen kupa galibi sıfatıyla UEFA Avrupa Ligi'nde oynama fırsatı elde etti. 1911'de kurulan kulübün Avrupa sahnesindeki en büyük deneyimi 71 yılında Kupa Galipleri Kupası'nda Bayern Munih ile eşleşmesi. 92 yılında birinci lige yükseliyor ve 99'a kadar kalıyor,99'da düşüyor, sonra tekrar yükseliyor, sonra tekrar düşüyor derken 2005'te birinci lige çıkıyor ve o gün bugün birinci ligde ve şimdi de Avrupa Kupası sahnesinde...

Maçlarını 7136 kişi kapasiteli Struncovy Sady stadında oynuyorlar ama UEFA kriterlerine uymadığı için Avrupa Kupası maçlarını Prag'da oynayacaklar. Bu, taraftar için büyük bir yıkım. Bir başka yıkım da kurada Beşiktaş'ın çıkması. Daha kolay bir rakip beklerken Beşiktaş'ın çıkması biraz hayal kırıklığı olmuş. Lakin turdan ümidi de kesmemişler. Yine de Beşiktaş bizi çok küçümsemesin diyor bizim Fanda...

Takımın kaptanı ve en iyi oyuncusu bizim çok yakından olmasa da tanıdığımız, bu ülke topraklarına gelmiş, çorbamızı içmiş Horvath. Rıdvan Dilmen gibi kaptanı Horvath olan takımdan ne beklersiniz deyip, kaptana göre takım hakkında ahkam kesmeye gerek yok...

Sistemleri 4-4-2 ve en güçlü bölgeleri ortasaha. Hücum oynamayı seven bir takım ama Beşiktaş'a karşı böyle oynayacaklarını düşünmüyorlar...

Muhabbetin sonunda biraz da bizim ligden konuştuk. Beşiktaş'tan bir çırpıda bir çok oyuncu saydı. Rüstü, Nihat, Ernst, Quaresma, Holosko, Sivok ve Zapo... Belli ki wikipedi'den biraz da bakmış.. Galtasaray'ı Baros'un takımı, Fenerbahçe'yi de Guiza'nın takımı diye biliyor. Türk futbolu hakkında bildiği bir başka şey de Denizlispor. 2005 yılında Denizlispor forması giyen Radek yakın arkadaşı...

Ben de vatani görevimi yerine getirip biraz bizim buralardan bahsettim. İnönü'den, Çarşı'dan konuştuk biraz. Transferleri de söylemeden geçmedim tabi... Nasıl abarttıysam artık Beşiktaş tahmin ettiğimizden de büyükmüş cevabı aldım...

Marcela ve Fanda'ya teşekkür ediyorum...

Marcela and Fanda, Thank you very much...

Ömer Seyfettinler, Dede Korkutlar


Dün Guti'yi getiren telefon görüşmesi başlığı altında anlatılan safsatadan sonra bugün yeni bir bomba daha patladı...

Önce dünkü o meşhur hikayeden bahsedelim. Bunu yazarken gerçekten ne hissettiler, ne düşüdüler bilmiyorum. İnsanların inanacağını düşündüklerini sanmıyorum. En azından öyle ümit ediyorum. Yok biri iyi polisi oynamış, biri kötü adamı oynamış, Schuster iyi ki de kandırmışlar beni demiş... Bunları geçtim, yok ben 2 milyondan fazla vermem sana ama hadi 2.4 olsun demiş, 100.000'de başkan cebinden vermiş, Guti de fedakarlık yapmış sonra Tamam o zaman. Anlaştık demiş... Falan filan... Hayal gücü güçlü bir arkadaşın kaleminden çıkan muazzam eser... Son kısımlar zaten tam bir kurbanlık pazarlığı, tek eksiği el sıkışıp, anlaşma yolu aramaları... Sanırım onu da Guti bilmediğinden detaya inmemişler... Bu arada konuşmanın tamamını okuduğumda İyi polis ve kötü adamın yanında Guti'ye biçebildiğim tek rol aptal sarışın...

Şimdi de bugün bir çok sitede gördüğüm "Şimdi de sırada siyahi bomba var" haberi.. Allah aşkına nedir bu? Yazacak şey bulamadığınız için mi yazıyorsunuz bunları? Yok Beşiktaş, Pascal-Ferdinand ruhunu arıyormuş da o yüzden şimdi de bir siyahi oyuncu arıyormuş. Böyle bir şey varsa, ben o düşüncedeki kişinin aklından şüphe ederim. Bu mudur transfer politikası? Bir de haberde siyahi yıldızlar listesi verilmiş. Aralarında bir de Harewood var ki kim hatırlayıp da, listeye eklediyse gözlerinden öpüyorum...

Bu olay bana Kemal Sunal'ın filmini hatırlattı. Şu yüzünü boyayıp basket takımına girip başarılı olduğu, sonra coach öptüğü zaman boyasının belli olduğu ve takımdan atıldığı film. Sanırım birileri o filmin etkisi altında kalmış...

Hayal gücü güçlü arkadaşlara ülkenin başka sektörlerde ihtiyacı var. Özellikle Ar-Ge çalışmalarına böyle arkadaşların öncülük etmesi ülkemizin geleceği açısından mühimdir. Ya da en iyisi, bildikleri sektörden de kopmayıp, yazsınlar. Yeni Ömer Seyfettinler, Dede Korkutlar çıkaralım...

25 Temmuz 2010 Pazar

FM 2010 Tüyoları vol 2


Biraz geç kaldık ama oyun rafa kaldırılmadan yazalım son tüyolarımızıda :)


Sistem olarak 4-4-2 bu oyunun kralı sanırım. Savunma ağırlıklı hücüm ağırlıklı farketmiyor. Hücum oynamak isterseniz kanatları çıkarırsınız ileri. Bekler için en iyisi auto modu. Önlibero hertürlü ball winning olsun onun yanınada tackle ı çift hanenin altında olmayan bir oyun kurucu iyi gider. Forvette bir tane complete bir tane tranquilista koyun olsun bitsin.


Oyuncu önerilerine dönersek;

Kaleci konunsunda başka isim bulamadım maalesef. Ancak paranız varsa Gomez i alın mutlaka.


Defansta Krystov patlamaya başladı nedense. Olur olmaz penaltı yaptırıyor, pozisyon kaybediyor ve kırmızı kart görüyor. Savunmaya Yobo şart ama yanına mutlaka hava toplarına hakim ve agresif birini alın Lugano gibi. Makul fiyata Vorsah veya parası olanlar için Bassong iyi tercihler.


Beklerde sağ bek için Zuiverloon iyi bir tercih. sol bek için Spurs'den Assou-Ekotto'yu öneririm.


Ortasahada oyun kurucu için paranız varsa D'Agostino'yu alın. Çok iyi biri oyun kurucu üstleik Tackle ı 14! Eğer paranız azsa Drincic yada Conca'yı alın. Önliberoda açıkcası parlak bir isim bulamadım aynı isimlere devam... Kanatlarda sola Buonanotte veya Albin'i alın. Oyunun en kurak bölgesi sağ kanat içinse ben gördüğüm en iyi oyuncu Pepe.


Forvette Milevski'ye alternatif bulamadım ne yazık ki ama yanına Baptista veya Wellington gibi bir tranquilista çok iyi gidiyor. Ayrıca ilk sezon alınamayan Acquafresca da baya atıyor.


Bir de meşhur korner taktiğimi veriyim :) Geride sadece bir adam bıraktığıma bakmayın sakın hiç kontra yemedim tabi oyunun bugı olabilir :)


Bekler; Flick,Back

Stoperler; Keeper

Kanatlar;Flick, Near

İçler; Near,Lurk( iç olmasına gerek yok, uzaktan şutu iyi olan herhangi biri olabilir)

Forvetler; Near,Far


Lurk yani dışlarda kalıcak oyuncunun uzaktan şut özelliği olsun ve shoots with power özellği varsa daha iyi olur. Tabi Lurk yaptığınız topçu aynı zamanda korneri kullanırsa taktik işlemez o yüzden buna dikkat edin. içeriye çok adam yığdığımız için rakip de içeri gömülüyo ve böylece korneri kullanan oyuncu dışarıyı tercih ediyor. Bazı korkak arkadaşlarımız bu kadar içeri yığmadığı için taktik onlarda tutmuyo doğal olarak :) Yalnız içerde o kadar kalabalık varken şutun bu kadar kaleyi bulması çok enteresan. Kaleci dışında başkasına çarpsada genelde gol oluyor.

Basit davranışlar


Beşiktaş bir oyuncu ile ilgilendiği zaman borsaya bildiriyor. "Kulübümüz ... ile görüşmelere başlamıştır" gibisinden...

Real Madrid ve Barcelona'da ise durum biraz farklı. İlgilendikleri oyuncuları takımdaki diğer oyuncular vasıtasıyla açıklıyor. Bir kaç gün önce İspanya'nın şampiyonluk kutlamasında Puyol ile Pique'nin Fabregas'a forma giydirmek istemesiyle başladı. Sonrasında Xavi ve Messi, Fabregas'ı takımda görmek istediklerini açıkladılar.

Benzer bir durum da Marid'de yaşanıyor. Önce Casillas, Ashley Cole'un Real Madrid'e geleceğine inandığını söyledi. Şimdi de Higuain, Cole'u takıma davet etti...

Anlıyorum beraber oynamak istiyorsunuz ama size ne? Adam gelir ya da gelmez. Henüz kesinleşmemiş bir transfer ile ilgili -ki her ikisinin de şu anki hocası oyuncusunu bırakmak istemiyor- neden konuşursunuz?

Boşboğazlığın daniskası...

Elmas


Bazı oyuncular erken yaşta popüler olmanın ağırlığını kaldıramıyor. Bu oyuncunun mental olarak zayıflığı ile alakalıdır aslında. Batuhan buna en yakın örnek. Batuhan'ın muadili Balotelli de uluslararası örnek. Balotelli son zamanlarda yetişen en yetenekli oyunculardan biridir. Mourinho onunla uğraşıyordu ama görünen o ki Benitez uğraşmak istemiyor. Eski hocası Mancini onu İngiltere'ye istiyor. Onu bırakmamayı düşünen Moratti de artık vazgeçmiş görünüyor. Gana asıllı İtalyan oyuncuyu muhtemelen gelecek sezon Man City forması altında göreceğiz...

Bu City için büyük bir transferdir. Balo yakın zamanda Dünya'nın sayılı oyuncuları arasına girebilecek bir potansiyele sahip. Yeteneği ve fiziği çok az oyuncuda var. Çok kuvvetli, fiziği çok güçlü, iyi şut çekiyor vebileğine hakim... Futbolda başka hangi özelliğe ihtiyaç duyuluyor bilmiyorum...

Mancini bu transferde büyük risk alıyor. Muhtemelen iyi bir bonservis ödeyecekler. Tutarsa çok daha değerli bir oyuncu olacak, tutmazsa para güme gidecek... Araplarda para bol. Risk almaya değer. Balo -Tevez bizim için heyecan verici, rakip savunma için korku verici olur...

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Juve'ye her daim bir Cannavaro


Fabio ve Paolo Cannavaro kardeşler... Futbol camiasının en başarılı kardeşlerinden. Napoli'nin çocuklarını memleketlerinin takımı bir araya getirmek istemiş ama becerememişti. Napoli, büyük kardeşi 95 yılında kaybettikten sonra bir daha o topraklara döndüremedi. 98 yılında İtalyan futboluna sundukları küçük kardeş Paolo'yu ise 1 yıl sonra ellerinde kaçırdılar ve sonrasında 2006'da tekrar takıma kattılar.

İlginçtir iki kardeşin beraber top koşturduğu yer memleketleri Napoli değil Parma. 99'dan 2001'e kadar birlikte Parma formasını terlettiler. Sonrasında Fabio, Inter, Juventus, Real Madrid forması giyip, Milli takımın değişmez ismi ve kaptanı olurken; Paolo Parma'daki bir kaç sezonun ardında Napoli'ye döndü. Üstelik milli takım konusunda da hiçbir zaman abisi kadar şanslı olamadı...

Devran döndü artık. Fabio Cannavaro ilerlemiş yaşının da etkisiyle bu sezon Juve'den ayrıldı ve Qatar'a gitti. Kardeşi Paolo ise Juve'nin transfer listesinde. Napoli kulübüyle anlaşmanın yollarını arıyor siyah-beyazlılar. Zira Paolo cephesinde işlem tamam gibi. Bonservis olarak 4 milyon € konuşuluyor. Paolo'yu Napoli'den koparacak şeyin para olduğunu düşünüyorum. Maaşına zam istiyor İtalyan. Napoli tarafı ise bu konuda oldukça sert: "Eğer çok para istiyorsa, abisinin yanına Qatar'a gitsin!"

23 Temmuz 2010 Cuma

Komşu yıldız avında


Ekonomik kriz varmış, ülke batmışmış kimin umrunda. Olympiakos yıldız transferine devam ediyor. Komşu kadrosundaki Mellberg, Diogo, Dudu, Maresca, Derbyshire, Raul Bravo gibi isim yapmış oyunculara bu yıl Rommedahl, Mirallas, Ibagaza ve son olarak da 6 milyon € karşılığında Liverpool'dan Riera'yı katmıştı.

Yıldıza doymayan Yunan ekibi Baptista ile de büyük ölçüde anlaştı. 6.5 milyon € karşılığında Roma ile el sıkıştılar. Brezilyalı ile de anlaşmaları durumunda Baptista da önümüzdeki sezon Olmpiakos forması giyecek.

Dur durak bilmeyen komşu Baptista sonrası Gattuso için Milan'la masaya oturacak. Qatar takımlarının da istediği oyuncuyu Milan bu yıl verecek gibi görünüyor. Gattuso ile anlaştıkları iddia ediliyor. Rakamlar bile konuşulmaya başlanmış. Yıllık 1.7 milyon €...

İyi transfer yapıyorlar. Ne diyelim, hayrını görsünler...

Raul? Batistuta? Anket Sonucu


Anketimiz dün sonuçlandı, değerlendirme işi ise bugüne kaldı...

Öncelikle şunu söylemek isterim ki ben Raul'a oy verdim. Lakin Batigol diyenlere de lafım yok... Anketin hikayesi Ömer Üründül tabiriyle biraz enteresan...

Batistuta hastası bir arkadaşımın Raul mu, Batistuta mı sorusuna Raul cevabı vermiştim. Yine sorsa yine Raul cevabı veririm. Burda Raul'a olan sevgim de ön plana çıkmış olabilir. Objektif davrandığımı iddia etmiyorum. Arkadaşımın da objektif düşündüğünü sanmıyorum, o da en az benim Raul'u sevdiğim kadar Arjantinliyi seviyor...

Bizim programdaki arkadaşlardan öyle soru mu olur elbette Batistuta cevabı alınca fikrimi gözden geçirdim ama uzaklaşamadım Gonzalo Blanco'dan...

Ankette Raul 4 oy daha fazla aldı. Kral kazandı... Ama benim gözümde Batistuta da kazandı...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Münih'te para geçmiyor


Efsane Almanların efsane takımı Bayern Münih. Yıllardır süren sessizliklerini bu yıl van Gaal ile bozdular ve Şampiyonlar Ligi finali gördüler. Sonrasında bir çok oyuncusunu verdiği Alman Milli takımı Dünya Kupası'nda 3. oldu. Hal böyle olunca oyuncularına bir çok dev kulüp talip oldu.

İşte bu noktada Bayern'in büyüklüğü belirdi. Bu takımın oyuncusu gitmiyor kardeşim... Bir takımdan oyuncuyu koparmanın en iyi yolu paradır ama yok işte, işlemiyor Adamlara. Yönetim geçen sene Ribery için yapılan 86 milyon €'luk teklifi reddettiğini söyledi. Doğrudur, yalandır bilmiyorum ama zihniyet ortada. Vermek istemiyorsa alamazsın...
Müller, Schweinsteiger, Lahm, Gomez. Hepsi büyük takımların listebaşında ama hangisi gidiyor? Hiçbiri...

Müller en az 10 yıl daha Bayern Münih forması giymek istiyorum dedi. Lahm da gitmeye gönüllü olmadığını söyledi, Gomez daha ağzını açmadan kulüp yönetimi Gomez ve Müller satılık değildir dedi. Aralarından sadece Schweinsteiger kapıyı açık bıraktı ama onun da gidişini Rumenigge veto etti...

Genç yaşlarda hayallerini süsleyen renklere bağlanan futbolcular kolay kolay kopmuyor haliyle. Bu dörtlü Arsenal'de olsa en az ikisini okuturdu. Milan dördünü birden verirdi...

Tello giderken


Malum yabancı kısıtı sebebiyle Beşiktaş'tan en az 3 oyuncunun daha takımdan ayrılması gerekiyor. Bu 3 oyuncudan birinin Tello oluşu belliydi ve ilk giden de o oldu..

Gerek yerine oynatılabilecek oyuncunun oluşu, gerek sözleşmesinin önümüzdeki yıl bitecek olması ve en önemlisi de Schuster'in oyun planında olmaması Şililinin takımdan ayrılmasına yetti..

Benim için de gitmesi gerekenler listesindeydi. Mantıklı olan da gidişiydi zaten ama...

İşte tüm bu mantıklı sebeplerin sonunda koskocaman bir ama koyuyorum ve üzülüyorum...

Tello benim için Pancu gibiydi... Oyun stili, tarzı, yeteneği bakımından değil. Neyi benziyordu onu da tam olarak bilmiyorum açıkçası ama öyleydi benim için. Belki gidişi, belki duruşu, belki adını yazamadığım başka bir şeyi... Pancu giderken hissettiklerimi hissediyorum şu an...

Tello'yu yine izleyeceğim için mutlu ama bir başka forma altında göreceğim için de bir o kadar mutsuzum...

Ve biliyorum ki yarın Holosko da gidecek ve benzer hisleri bir daha yaşayacağım...

Neyse ben sussayım, Tello konuşsun...



M.United 0-1 BeÅ?iktaÅ? - Tello'nun Golü izle - 25.11.09
Yükleyen sguneci. - Basketbol, beyzbol, güreÅ? ve diÄ?er spor videoları.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

They are not for sale!

Şu anda Dünya üzerinde kadrosu en sağlam 3-4 takımdan ikisi Real ve Barça. Barça altyapısından yetiştirdiği oyunculara büyük paralar ödeyerek eklediği yıldızlarla, Real ise tamamen büyük paralarla aldığı yıldızlarla bu konuma geldi.

Real Barça her geçen sene yeni oyuncuları kadrosuna katma uğraşı verirken. İngiltere ve İtalya'daki rakipleri ellerindekileri bu ikiliye kaptırıyor. Geçen sene Ronaldo, Kaka, Ibrahimoviç gibi yıldızları bünyelerine katan ikilinin bu yıl işi biraz daha zor. Çünkü almak istedikleri futbolculara vize çıkmıyor...

İngiliz takımları toplu sözleşme imzalamış gibi yıldızlarını satmayacaklarını yineliyor. Real'in istediği Cole için Chelsea'nin İtalyan Hocası Ancelotti oyuncum satılık değil. Transferi hakkında bu yıl konuşmadım ama o önümüzeki yıl bizim için kilit oyunculardan biri olacaktır dedi. Diğer taraftan yine Real'in gündeminde olduğu iddia edilen Kaptan Gerrard için Kırmızıların çiçeği burnunda teknik direktörü Hodgson şunu açıkça söyleyebilirim ki oyuncum satılık değil. Yıldızlarımızı satmayı düşünmüyoruz ve yeniden yapılanmaya başlayacağız dedi. Açıklama Gerrard üzerindendi ancak kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali Torres'i isteyen Chelsea de payını almış görünüyor...

Son olarak Arsenal ve Fabregas. Barça altyapısından çıakrdığı yıldıza tekrar sahip olmak istiyor, Londra ekibi ise kaptanını kadrosunda tutmak istiyor. Wenger, Fabregas'ı kesinlikle satmayacaklarını dün yineledi...
Fabregas bu yıl da İngilitere'de görünüyor. Real Gerrard'dan vazgeçmiş durumda, Cole için ise aynı şeylere söylemek zor. Cole'un önümüzdeki sezon Real forması giyeceğini düşünüyorum...

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Forlan & Juve & Liverpool


Çok değil daha bir kaç yıl önce kalede Buffon, önünde Cannavaro-Thuram; onların önünde Emerson-Vieira, hucümda Ibra-Mutu-Del Piero gibi oyuncuları bünyesinde barındıran Juve bugün sıkıntılı günler geçiriyor. İkinci ligden takımı tekrar Serie A'ya çıkaran Deschamps ile yola devam edilmemesi büyük hataydı. Ranieri sevmediğim İtalyan hocalardan biridir, Ferrara için erkendi, Zacc adam değil ve şimdi Del Neri ile çıkış arayan bir Juve...

Del Neri için de çok umutvar konuşamayacağım maalesef. Kötü hoca değil ama daha iyisi rahatlıkla getirilebilirdi. Gelelim bu yılki transferlere. Bonucci, Marco Motta, Pepe iyi transfer. Eksik olan bölgelere yapılmış doğru hamleler. Del Neri bugün için bir forvet ve bir de sol beke ihtiyaç duyuyor. Forvet için en güçlü aday Forlan. Beni de heyecanlandıran ve bu yazıyı yazmama vesile olan haber bu aslında...
31 yaşında ama Juve onun için 20 milyon €'yu gözden çıkardı bile. Onu isteyen tek takım değil üstelik. İngilitere'nin kırmızıları da ilgileniyor Uruguaylı ile. Yıllar önce Heysel faciasında başrol oynayanlar bugün Uruguaylı için kapıdalar. Liverpool Torres'i Chelsea'ye bırakırsa gelecek para ile sağlam bir hucüm oyuncusu alacaktır. Forlan biraz da böyle bir transfer olur onlar için. Kırmızılar için bir derece şartlı transfer görünüyor ama Juve için öyle değil. Bariz ihtiyaç var ve bunun için uygun bir aday. Forlan'a karşılık Tiago ve Grosso'yu da takasta önereceği söyleniyor. Makul ve mantıklı görünüyor. Tiago zaten istenmiyor ve Grosso'dan da vazgeçilmiş durumda. Atletico Madrid ise Iaquinta ile ilgileniyor. Forlan'a karşılık 10 milyon + Iaquinta'dan bahsediliyor. Ver gitsin...

Grosso'yu kadroda düşünmeyen Juve sol bek için öncelikle Drenthe'yi düşünüyor. Hollandalıdan gelecek habere göre Bale, Kolarov ve Taiwo da listede. Ancak özellikle Bale ve Kolarov'u almasını beklemiyorum. Bugün için Juve o kadar para vermez...

Batistuta mı Raul mu?

Bu anket gönlümden koptu. Anketin hikayesini sonrasında anlatayım ki oy verecekler etkilenmesin. Fikrinizi çok merak ediyorum. Sevmediğim soru tarzı olmamasına rağmen sormak zorundayım.
Batistuta mı daha iyi Raul mu? Kişilik olarak değil tabi... Hangisini daha çok seversiniz de değil; Hangisini daha iyi buluyorsunuz... Futboluyla değerlendirelim elbette...

İyiden kastın nedir demeyin detaya inince işler karışıyor :)

Anket için sağdan alalım...

13 Temmuz 2010 Salı

Camoranesi'ye vefa gösterin!


Transferleri ve görüşmeleri görünmeyen yüzünü de hesaba katarak değerlendirmek gerekir. Krasiç'te olduğu gibi... Krasiç'i Fenerbahçe açısından değerlendirecek değilim. Sırp futbolcunun gitmek istediği Juventus tarafıyla ilgileniyorum.

Pepe transferi sonrasında Krasiç için uzun süre girişimde bulunmuştu Juve ancak şu ana dek bir sonuç alamadı. Her nekadar transfer her an gerçekleşebilir durumda olsa da... Peki hem Pepe'yi hem Krasiç'i ne yapacak Torino ekibi? Üstelik kadroda Camoranesi de varken...

Evet varken derken bir daha düşünmem gerektiğini bugün anladım. Arjantin asıllı İtalyan futbolcu satılıyor. Talibi de var, anlaşmada da sona yaklaşılmış durumda...

8 yıldır siyah-beyaz formayı terleten. İkinci lige düşmesine, Liverpool ve Lyon gibi takımların transfer etmek istemesine rağmen Torino'dan ayrılmayan Mauro German Camoranesi'nin gönderilmesi üzüyor beni. Artık oynayamayacak olması ve Juventus'un yerine daha iyi birini almak için onu göndermek istiyor olması kağıt üzerinde, teorik olarak kabul edilebilir ama benim sevdiğim Juventus oyuncusuna vefalı davranmalı... Oyuncusu da ona...

Söylentiye göre talibi komşudan Olympiakos. Bonservisi 2 milyon €. Yıllık alacağı para 1.5 milyon €... Dileğim Olympiakos'un Rommedhal transferi ile bağlantılı olarak Camoranesi'den vazgeçmesi yönünde...

Bir de sevindirici haber. Trezeguet büyük ihtimalle takımda kalacak. Napoli'nin transfer etmek istemesine rağmen Juve Fransız yıldızı takımda tutmak istiyor...

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Papa Bouba Diop


Papa Bouba Diop... Blogumuza ismini veren yüce şahsiyet... Fransa'yı deviren güzel insan... Fulham'ın, Pompey'in ortasahadaki savaşçı ismi. Senegal aslanı...

Neyse abartmayalım.. Bu kadar övgüyü annesi bile yapmazdı...Bizim Papa artık bize daha yakın. Önümüzdeki sezondan itibaren AEK forması giyecek. Atina ekibi 250.000 € bonservis bedeli karşılığında renklerine bağladı.. Gönül isterdi ki bir Türk takımı alsın ama olmadı. Fena mı olurdu Kayseri'nin ortasahasında olsa ya da Bursaspor forması giyse, o da olmadı Eskişehir'de Pepe ile yanyana oynasa...

Yapılabilir bir transferdi ama kaçtı. Yunanistan'daki tezgahı PAO'dan AEK'e taşıyacağız mecburen...

Seni seviyoruz Papa...

8 Temmuz 2010 Perşembe

TSL'nin yeni gözdeleri


Bu sene TSL'nin daha heyecanlı geçecek gibi görünüyor. Bu mücadele anlamında bir heyecan olmayabilir ama daha izlenesi oyuncularla dolu bir lig izleyeceğimize kuşku yok...

Dükkanı Beşiktaşla açalım. Quaresma'ya sıra gelecek, önce teknik direktör Schuster'den başlayalım. Beşiktaş'a bir nevi Galatasaray teknik ditektörü geldi. Skordan çok, güzel futbolu ön plana çıkaran bir teknik direktördür Schuster, bu bağlamda Beşiktaş eski Beşiktaş olmaktan çıkabilir... Beşiktaş'ı farklı kılabilecek bir başka isim ise elbette Q7. Verimli olur mu, deplasmana giderken nazlanır mı bunu kestirmek zor ama oynadığında göze hitap edeceği muhakkak...

Fenerbahçe henüz bomba transferini yapmadı. Santa Cruz ismi geçenler arasında. Paraguaylı ülkemize gelirse onun hakkında da yazarım. Kadıköy'ün en fazla merakla beklediği isim Stoch. Twente günlerindeki gibi oynarsa, izlemesi zevkli olacaktır...


Galatasaray aradığı ortasahayı buldu. Cana iyi transfer. Heyecan verici bir isim. Marsilya günlerinin ardından Sunderland ve sonrasında İstanbul'da... Sert bir arkadaş...

Ankaragücü Vittek'in bonservisini alarak Dünya Kupası öncesi çok doğru bir transfer yaptı. Dünya Kupası'nın golcülerinden birinin ülkemizde oynayacak olması güzel. Başkent ekibinin bir başka heyecan uyandıran transferi ise Zewlakow. Yıllarca adını duyduğumuz ama kendisini izleyemediğimiz oyuncu kategorisinden...

Bir güzel adam da Buca'da. Bülent Hoca Jerko Leko'yu aldı Monaco'dan. Hırvat milli takımının formasını onlarca kez giymiş, 4 yıldır Monaco'da 80 küsur maç yapmış adama referans aranmaz... Buca'nın son transferi Dady'i de merak etmiyor değilim...


Bursaspor çok yetenekli bir ismi getirdi ülkemize. Federico Insua ismine Galatasaray taraftarları aşinadır. Yıllardır alınamayan ve her sezon adı geçen Gallardo, Kallon, Insua üçlüsünün birinin yolu Bursa'ya düştü. Akıllı ve teknik kapasitesi çok yüksek bir oyuncu. Lig başlasa da izlesek tadında...

Eskişehirspor'da performansını merak ettiğim isim Batuhan... İyi mi oynasa, kötü mü oynasa bilemedim... Galatasaray'da da Serdar Özkan'ı merak ediyorum. Bakalım Keita'nın boşluğunu doldurabilecek mi(!)

Ve Gaziantepspor... İlk olarak kendisiyle FM'de gönül bağı kurduğum, manevi evladım Alper Akçam. Göztepe'ye 50k'ya aldığım, dünyanın folünü atan ama değeri 1M olmayan adam... Her takım için tavsiye ederim. Nöbetçi golcü, sıkıntı çıkarmaz... Ve Ismael Sosa... İzlemek gerek... Korkum seneye Beşiktaş'ın 10M'a alması... Almaz diyemiyorum...

Cavcav'dan dev adım. Billy Mehmet...Yeni Muzzy Izzet ülkemizde...

Florin Cernat ligin yeni ekibi Barça Karabük'ün iyi transferi. Bir de getirirken yanında Seriç'i almasalarmış, tam olurmuş...

Kayserispor ve Shota Arvaladze... Yıllarca herkesin ismini orjinal yazıp bu adama neden Şota dedik anlamıyorum... Mesela kimse Şuster demiyor, yazmıyor ama Şota'yı basıyor...

Konyaspor'un aldığı Serkan Şahin için yıldız adayı deniyordu.. Görelim...

Manisaspor ve Dica... Bizim Sansar'ın adamı Anadolu topraklarında. Youtube'dan izlemenizi tavsiye ederim. Zeki, yetenekli, zarif, kadife ayaklı... Lig tatlı geçecek...

Yeni transferlere kapımız açık. Gelsinler, izleyelim... Dica, Insua, Sosa, Cernat, Quaresma, Cana... En çok merak ettiklerim...

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Efsaneler


Maradona sevgimiz başkadır. Dünya Kupası'nda takımı tutmasam da, Almanya attıkça keyiflensem de severim El Diego'yu... Diego candır en nihayetinde...

Candır ama hoca değildir. Efsane olduğu Arjantin'de hocalığı denedi. Motivasyon ve iyi kadro ile bir yere kadar geldi. Cambiasso, Lucho, Zanetti maçları TV'den izlemek zorunda kalmasa daha iyi olabilirdi. Hatta kuvvetli muhtemel olurdu...

Bizim Diego şimdi de efsane olduğu bir başka bölgeye gitmek üzere. Napoli... Napoli yöneticileri hoca olarak beğenmiş olsa gerek ki 10 numaralarını benche getirmeyi değerlendiriyor. Maradona gider mi? Gider... Bu sefer kızmak yok... Yanındayım...

Geçelim bir başka efsaneye. Gonzalo Blanco Raul... Real Madrid tarihinin en golcü ismi. Takımdan ayrılması kesin gibi. Schuster'den dolayı adı Beşiktaş'la da anılıyor ama Bild'e göre Almanya'dan ciddi teklifler var. Schalke 5 milyon € veriyor yıllık... İyi para ama kimin umrunda...

Gitmesin Alamanyalara Kral... Ayrılacaksa, gelsin buralara... İnönü'yü coştursun, yüzüğünü buralarda öpsün... Adına şarkılar besteleyelim, marşlar söyleyelim onun için... Terletsin siyah-beyaz formamızı...

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Söylentiler bitmek bilmez...


Geçen haftanın yoğunluğu Dünya Kupası postu girmemi engelledi. Bu hafta daha rahatım ve elimden geldiğince telafi etmeye çalışacağım. Dünya Kupası'nda yarı finale ulaşılırken Avrupa'da kulüpler transferi hızlandırdı. O kadar çok söylenti var ki bir kısmına değinmeden geçmek olmaz...

İlk haberimiz gönüllerimizi verdiğimiz Juve'den olsun. Tiago, haz etmediğim oyunculardan biridir. Geçtiğimiz sezonu Atletico Madrid'de kiralık geçirdi. Juve gelecek yıl için onu kadrosunda düşünmüyor. O bölgede köklü değişiklik yapmayı planlıyor. Tiago'nun talibi biraz enteresan olmuş. Yaya'yı Man City'e adeta okutan Barça o bölgeye yedek arıyor. Yaklaşık 6 milyon € kadar bir bonservisi var. El Mundo Deportivo'ya göre Portekizli Katalan ekibine yakın...

Portekizli demişken, Moutinho'nun Sporting'den Porto'ya geçişini de not düşelim. Üründül tabiriyle enteresan bir transfer olmuş. 11 milyon € + Andre Coelho. Satışın %25'i de hala Sporting'de...

Biraz daha tanıdık isimlerden devam edelim. Fenerbahçe maçı gazisi Leo Franco Zaragoza yolunda. İki kulüp büyük ölçüde anlaşmış. Alacağı 100 € bile sağlam bonservis bedelidir Galatasaray için...


Geçtiğimiz yılı Galatasaray forması altında geçiren bir başka oyuncu Jo ise Sociedad ile görüşüyor.

Yıllardır transferin suskun ekibi kalan AC Milan bu sene biraz kıpırdanacak gibi. İlk söylenti Melo. Neden Melo'yu isterler onu da anlaşım değilim. Her türlü bidon seçilen bir adam ve transfer etmek isteyen bir zihniyet. Galliani Melo'ya karşı Huntelaar'ı önermeyi planlıyor. Asparagas olma ihtimali yüksek. Ben Sky Sports'un yalancısıyım...

Milano'da eli kulağında olan bir başka oyuncu da Ronaldinho. Goal.com bugün Dinho'nun Olympiakos tarafından istendiğini yazdı. Yıllık ücret çok sert. 10 milyon €. Biri şaka yapıyor olmalı...

AC Milan ise bu boşluğu Honda ile doldurmayı hedefliyor. En azından Japonlar öyle yazmış.

4 Temmuz 2010 Pazar

Maradonalık Dünya Kupası


The 36-centimeter-high (14-inch-high) statue was inside a box headed for Madrid, Spain. The statue was painted gold with green stripes on the base.

Piedrahita said Saturday that laboratory tests confirmed the cup was made of 11 kilos (24 pounds) of
cocaine mixed with acetone or gasoline to make it moldable.


3 Temmuz 2010 Cumartesi

Shorunmuuuuuuu

Aziz Suarez


Faul atışından sonra (bu arada bence faul atışı yanlış bir karardı) top içeri doğru gelirken golü yedik dedim ama pozisyonun devamında Suarez izin vermedi.. Acaba kafasıyla çıkarabilirmiydi diye düşündüm ancak o an refleks olarak elleri gitti Suarez'in. Gyan "bam" diye sokacak dedim ama direkte patladı top.

Penaltıları Uruguay'ın alıcağına adım gibi emindim ve Mensah'ın duruşundan kaçırcağını da tahmin ettim. Uruguay son penaltıyı atınca Lugano'nun o sakatlığına rağmen sevinmek için koşmaya çalışması çok güzel bir görüntü oldu...

Gana'ya ise üzüldüm açıkcası...bunu itiraf etmek zor ama Gana haketmişti...

Pacman

Ucundan azıcık...

American History X esque