25 Eylül 2009 Cuma

Beşiktaş'ın durumu


Beşiktaş'ın ligdeki konumunun fazla abartıldığını düşünüyorum. Aslında dikkatli incelediğimiz zaman durumun o kadar da kötü olmadığının farkına varmamız zor olmaz...

Fenerbahçe, Galatasaray'ın yanı sıra Beşiktaş'ın da 6'da 6 yaptığını farketmek gerekir. 6 maçta 6 puan bir nevi 6'da 6 sayılır...

Atılan gollere baktığımızda 6 hafta sonunda hat-trick yapıldığı gerçeği göz ardı edilmemeli...

Geçen sene son haftaya kadar şampiyonluk mücadelesi verdiği Sivasspor'un hala 5 puan önünde...

Asıl benim korkum şu ki: Bu hafta küme düşürülen Ankaraspor karşısında alınan 3-0 lık hükmen galibiyet takımı rehavete sokabilir...

24 Eylül 2009 Perşembe

Yeni kurallar can sıkar


Arsenal'in gençleşme politikası sıkmış olacak ki FIFA, UEFA ve FA üçlü kıskaca almış Londra ekibini...

Gelecek yıldan itibaren 25 kişilik kadroda minimum 8 tane yurtiçinde yetişmiş (home grown) oyuncu bulundurma zorunluluğu gelecek Premier Lige. Bunun yanı sıra FIFA ve UEFA da 18 yaş altı oyuncuların ülkelerarası transferinin engellenmesine yönelik yeni kurallar çıkarma yolunda. Wenger'e göre bu durum gençleşme politikasında ciddi değişiklikler getirecek...

Fransız haksız sayılmaz... Yurtiçinde yetişmiş oyuncuya ihtiyaç duyarken, 18 yaş altı oyuncu da alamazken altyapı nasıl gelişecek? Wenger durumdan oldukça rahatsız...

"Personally, I don't know. So it's vital that this under-18 transfer rule is not implemented because English clubs would have a domestic limitation and a foreign limitation, making it harder to produce home-grown players. In England we accumulate disadvantages. We cannot buy [an academy player] outside our 90-minute radius. So already we cannot take a player from Manchester or Southampton. We cannot take a player from Asia, North or South America, Africa. What can we do? We can only pray that somebody next to London Colney is as gifted as Maradona and says, 'Please can I play for you'."

Yeni kurallar sadece Arsenal'in değil Manu'nun da bileğini güçsüzleştireceğe benziyor. Sağlam altyapısıyla öne çıkan takımlar için büyük bir handikap olacaktır. Chelsea'ye verilen transfer yasağının ardından, diğer İngiliz takımlarına verilen bu üstü kapalı ceza EPL'nin gücünü zayıflatabilir...

Ronaldo, Messi, Kaka gibi yıldızların La Liga'yı tercih ettiği bir dönemde EPL'nin daha az ithalat yaptığı bir düşünülürse, genç oyuncuların da önünün kesilmesi Ada futbolunu sarsabilir...Arsene Wenger tehlikenin farkında olanlardan...

"The first signs, with Cristiano Ronaldo and Kaka going to Spain, are not very good for us. You have to accept that the best have to play with the best."

17 Eylül 2009 Perşembe

Mourinho boş durmaz

"Bizim Şampiyonlar Ligi grubumuz çok zor, (AC Milan'ın grubunda olduğu gibi) FC Zurich yok"
Taş Milan'a ama FC Zurich'in ne suçu vardı be hocam?

Transferi becerebilmek

Transfer yapmayı bilmek kulüp ekonomisi için en önemli parametrelerden biridir, belki de birincisidir. Dünyada bunu hakkıyla yapan kulüpler de var, beceremeyip eline yüzüne bulaştıranlar da... Eline yüzüne bulaştıranları uzakta aramamalı, Beşiktaş en yakınımdaki örnektir buna. Borsaya bildirilmesine rağmen Beşiktaş'ın transferleri pis koku saçıyor mu etrafa? Evet... O yüzden bu konuda elde belge olmadan çok konuşmamak lazım...

Gelelim transferi becerenlere. Daha önceki yazılarımda Porto ve Lyon'dan bahsetmiştim. Doğru transfer stratejileri onları bugünlere getirdi. Elbette transferde biraz da şanslı olmak lazım. Zamanında Poulsen ile Linderoth arasında gidip gelen Galatasaray'ın tercihi kötü çıktı, ama şanssızlık işte...

Porto ve Lyon bu konuda oldukça şanslıydılar ve hala da öyleler. Pek elde kalmış oyuncuları olmadı. Tek tük oldu onları da zararına satıştan piyasaya sürdüler, taliplisi de çıktı tabi...

Bu ekiplerin yanına Sevilla'yı da koymak yanlış olmaz. Bu işin üstatlarından biri de Sevilla'dır. Aldığı oyuncuyu pazarlamasını da sonra yerini doldurmayı da çok iyi beceriyor.

Altyapıdan çıkaran ya da genç yaşta alıp satan bir çok takım var Avrupa'da.

Ben Juventus'u alıp da satmayanlar kategorisine koyuyorum. Doğru transfer yapıp, pazarın ucuzunu kapıp yıllarca bünyesinde tutanlardan. Küme düşmeden önceki kadro hep akıllı transferlerin ürünü. Elbette işin içinde Moggi'nin de yıllarca parmağı hatta eli, kolu, bacağı vardı ama yine de doğru oyuncuyu seçmiş olmak zekice hamledir. Bu yazıyı yazmama vesile olan olay zaten Juve ile ilgili...

Malum Trezeguet yaşlandı. Sakatlık sonrası da eski Trezeguet değil. Elde sağlam forvetler var. Amauri ve Iaquita bu ligi götürür ama Juve forvet arayışında. İlk hedef Rooney, değil tabi ki...Sisteme uygun adamı Fransa'da bulmuşlar yine. Chamakh. Stil olarak Trezeguet'i andırıyor zaten. Yine doğru yolda gibi görünüyor Bianconeri. Tuttosport'un haberine göre Faslı oyuncunun menejeri Pierre Frelot İtalya'daymış. Devre arası Chamakh'ın Juve'ye transferi kuvvetli ihtimal görünüyor. İtalyanlara göre Alessio Secco ile resmi olmayan anlaşma çoktan yapılmış...

Secco defans da al!...

Peter Kenyon City'e mi?


Peter Kenyon Chelsea'deki görevini ekim sonunda bırakacağını açıklamış. Kendisi 2004'ten beri Chelsea'de sportif dirkektörlük yapıyordu ve Chelsea'de yaşadığı tecrübenin hayatındaki en iyi tecrübelerden biri olduğunu söylemiş. Ayrıca yeni bir işe kapısının açık olduğunu da söyleyerek açıkcası City'e göz kırpmış. Bakalım Kenyon'ı Kenyon yapan şehre geri dönecek mi ?

16 Eylül 2009 Çarşamba

Rekora Ortak


Türklerle arası pek iyi değildir. Terim'i kovdurduğu iddia edilir, kardeşinin Turkcell reklam tabelasındaki Turk kısmını tepiklemesi de abisi için dezavantajdır. Kimsecikler sevmesede bu adamı, ben seviyorum. Gol atan adamı her türlü severim. Ailton'u da severdim, Jardel'i de. Nistelrooy'u , Raul'u sevmemek elde değil zaten...

Savunma yapmıyormuş, çalım atmayı bilmiyormuş umrumda olmaz. Futbolun meyvesini olgunlaştıran adamı her türlü alırım takımıma. Cruyff da biliyor İtalyan'ın maharelerini ki Inzaghi için "bence Inzaghi futbol oynamayı bilmiyor ama duracağı yeri iyi biliyor" demiş.

Filippo dün attığı gollerle rekora ortak oldu. Avrupa kupalarının en golcüsü artık Gerd Muller ile birlikte Filippo Inzaghi. Yaşı artık 36 ama rekoru kırmadan da bırakacağa benzemiyor. Juve'deki günlerinden beri severin Super Pippo'yu. Gollerinden ve gol sonrası sevinçlerinden zevk aldığım ender oyunculardandır...

My secret to success is that I play for fun. I still enjoy playing and scoring. .... I am proud of having scored 70 goals in the Champions League now. .... I am also pleased with the fact I am AC Milan's top scorer in European competitions since I have already scored more than Andrei Shevchenko, George Weah and Marco Van Basten".

Pep Guardiola

"Mourinho çok iyi bir hoca ve çok da iyi bir insan. Ona karşı oynamak bir şereftir. Ben Barcelona'da futbolcuyken o da Bobby Robson'un yardımcısıydı. Kendisini o dönemden beri tanıyorum."

Ama böyle dersen laf dalaşı olmaz ki...

Beşiktaş - Manchester United

Son iki senenin finalisti ve birinin Şampiyonu sıfatıyla geldi İstanbul'a Kırmızı Şeytanlar. Zaten basın toplantılarında Beşiktal'tan çok geçen yıl kaybedilmiş final ve bu sezonki beklentiler soruldu. Beşiktaş'ı küçümsüyor edası oluştu -ki İngiliz medyası grubun 4. sü gözüyle bakıyordu- bizde de. Bu işimize gelen durumdu elbette. Zamanında Barcelona'nın düştüğü hataya düşme ümidi yeşerdi içimizde...

Galibiyete inanıyordum, rakip küçümsediği için değil İnönü'nün büyüsü sebebiyle. Bu statta Barcelona da, Liverpool da devrilmişti; Manu da gayet devrilebilirdi...

Denizli kadro ile geçen maça göre biraz daha az oynadı. Oynamamış olsa Beşiktaş galibiyete daha yakın olabilirdi. Dörtlü defansa bir itirazım yok. Ernst'in yanında gözler Fink'i aradı. En azından benim gözlerim aradı. Farkındayım son lig maçında da yoktu ama bu adam Beşiktaş'a Şampiyonlar Ligi hedefleri için alınmamış mıydı? Yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum...

Serdar Özkan konusunda bir müddet yazmamaya karar verdim. Çok pozisyona giriyor ancak çok kaçırıyor. Yeteneğini sorguluyorum, belli ki kendi de sorguluyor. Bu maçta fena değildi. İlk kez oyundan çıkmasın dedim ama bu sefer de yorgunluğa yenildi. Umarım beni mahçup edecek performans sergiler. Zira Beşiktaş'ın ihtiyacı var...
Nobre, bu takımda Ernst ile birlikte kadroya yazacağım iki oyuncudan birisi. Çok koşuyor, çok efor sarfediyor, top indiriyor, pres yapıyor, fazlasıyla mücadele ediyor. Nobreli ve çift forvetli bir sistem gol sıkıntısını çözer...

Maça, Beşiktaş beklenenden daha iyi başladı ve öyle de götürdü. Manchester oyunu rölantide götürdü ve Fergie'nin de istediği buydu zaten. İşi daha sıkı tuttukları bir dönemde gol de geldi zaten. Bu Manu elbet atacaktı demek değil tabiki. Golü Beşiktaş da bulabilirdi bu dönemde ama hücum organizasyonlarının yetersizliği ve Yusuf'un özellikle kritik anlardaki top kayıpları skoru Manu lehine cevirdi. Yusuf'u oyuna aldığı için Denizli'yi eleştirmiyorum. Yusuf'un bu performansı göstereceğini o da tahmin edemezdi. Yusuf 35'inden sonra kendini gösterme çabasına girince isteneni veremedi...

Taraftar dün de muhteşemdi. Golden sonra performans düştü ama bu son derece doğal. Gol için umutlandığınız bir dakikada kalenizde gol görmeniz moralleri bozuyor haliyle. Ona rağmen takıma destek devam etti...

Taraftar ne kadar muhteşemse, yönetim de o derece kabiliyetsizdi. Man Utd, dünyanın sayılı takımlarından birisi, bırakın öyle bir takım da olmasın. Dünyada her takımın büyük maçlar için hazırladığı ve satışa sunduğu maç atkıları yoktu. Statta onlarcası vardı oysa... Bilet fiyatlarını abartmaktan daha mantıklı para kazanma yolları var halbuki...
Bu arada, Giggs, Scholes, Neville, Rio, Rooney gibi futbolcuları dünya gözüyle görmekte nasip oldu...
Son söz İstanbul'daki son saatlerini İnönü'de benimle geçiren sevgiliye gelsin..."Gönül isterdi ki galibiyetle uğurlayalım seni; ama olmadı, sert kayaya denk geldik... Gel, galibiyetle karşılayalım"

13 Eylül 2009 Pazar

Teknik Direktörler & Maaşları


La Gazzetta dello Sport, dünyanın en çok kazanan 10 teknik direktörünü açıkladı. Listenin başında Scolari var. Özbekler futbollarını geliştirme adına büyük oynuyorlar. Bunyodkor, Villanueva ve Rivaldolu kadrosuna hoca olarak getirdiği Scolari'ye oldukça yüksek bir maaş veriyor. Yıllık 16.6 milyon € ile zirvede. Listenin geri kalanı şu şekilde...
1- Scolari (Bunyodkor, 16.6 millions per year)
2- Mourinho (Inter Milan, 11 m.)
3- Capello (England NT, 8.8 m.)
4- A.Ferguson (Manchester United, 7 m.)
5- R.Mancini (former Inter Milan, 6 m.)
6- Ancelotti (Chelsea, 6 m.)
7- M.Pellegrini (Real Madrid, 5.5. m.)
8- Van Gaal (Bayern Munich, 5.2 m.)
9- Hiddink (Russia NT, 5 m.)
10- Wenger (Arsenal, 4.8 m.)

2. sırada Portekizli var. Jose Felix'i İnter'e getirmek için kesenin ağzını açmış Moratti...Üstelik onun için gönderdiği Mancini'ye de yıllık 6 milyon ödeyerek... İnter'in kasasından sırf teknik direktör için yıllık 17 milyon € çıkıyor...İyi para...

Listede İtalyanlar 3 hocayla zirvede 2. sırada Hollanda var... Guardiola da çömez statüsünde olmasa listede Barça'nın da hocası olurdu elbet...

Dünyada durum bu. Peki ya ülkemizde.

1 Christoph Daum Fenerbahçe 3.7
2 Frank Rijkaard Galatasaray 3
3 Mustafa Denizli Beşiktaş 2.5
4 Fatih Terim Türkiye 1.4

Ligi garantilemek isteyen sarı lacivertilerin Alman Daum tercihi pek de ucuza malolmamış. Listenin 10.sırasında yer alan Wenger'den 1.1 milyon € daha az ücrete çalışıyor Daum. Rijkaard'ın ismine ve sistemine 3 vermiş Galatasaray. Diğerlerini düşününce en akıllı ve mantıklı tercihi Galatasaray yapmış. Çifte kupalı Mustafa Hocaya sene başında bu para teklif edildiyse fazla nazlanmış. Referansı Rijkaard'a çekersek bu para çok. Fatih Hocam da emeklilik hayatında 1.4 kazanıyor. Kebap iş...

Galatasaray Beşiktaş

Alınan mağlubiyetten sonra insanın yazası gelmiyor açıkçası...

Maçın ardından hemen yazmadım. Biraz bekledim. Sinirlerimin yatışmasını, içimdeki fanatizmin birazda olsun uzaklaşmasını bekledim.

Mustafa Denizli... Sabah program öncesi Fevzi ve Mustafa Taha ile konuştuk maçı. Şurda bu oynar, şurda şu oynar, Beşiktaş şöyle oynar derken son cümle şu oldu: Peki Denizli'nin bombası ne olur? Biz taraftar olarak neden bunu düşünüyoruz ki? Denizli neden her maç öncesi kimsenin tahmin etmediği bir şey yapıyor ki? Bunu yapma sebebi rakibin beklemediği bir hamle yapıp onu şaşırtmak değildir umarım...

MUSTAFA DENİZLİ

Bu sefer o bombayı bir tane ile kısıtlamadı Mustafa Hoca. Takım düşündüğümün tam tersiydi...

Ben, Beşiktaş'ın kontra atak oynayacağını tahmin ve temenni ediyordum. 4'lü savunmanın önünde Ernst-Fink hücum hattında Holosko-Ekrem-Nihat-Nobre gibi bir onbir ile çıkacağını umuyordum. Ama Denizli'nin 11'i bambaşkaydı. Kalede beklenmedik bir şekilde Rüştü, çok şükür savunmayı bozmamış, orta ikiliyi üçlü yapıp Fink'i kesmiş. Yusuf - Tabata ilk 11. Hakaret etmemek için kendimi zor tuttuğum Serdar ve tek forvet Nihat...

Ernst-Fink ikilisini bozmak hata 1... Nihat'ın tek forvet olması hata 2... Serdar Özkan'ın oynaması hata 3 ve hata 4...

TAKTİK

Bence bu maçın taktiği şu olmalıydı... Rakibin en güçlü iki tanı olan Keita ve Arda'nın kanadı kapatılmalı. Gerekirse o bölgelere daha savunmacı ve hücuma katkısı daha az olan bekler konulmalı (ki bunu yaptı diyebiliriz, Üzülmez ile Köybaşı çok farketmeyecekti) Hücum organizasyonu da hızlı hücuma dayalı olmalı -ki Servet, Emre oldukça ağır adamlar- . Zaten her türlü ortasaha hakimiyeti Beşiktaş'ta olacaktı -ki Ernst-Fink bozulmamış olsa-. Beşiktaş böyle oynasaydı maçı kazanabilirdi...

Hatalara tek tek bakalım...

Ernst-Fink ikilisi bence oldukça iyi. Hem uyumu hem de sertliği ile Beşiktaş'ın ortasahasını güclü kılıyor. Böylesine kritik bir maçta bu sistemi bozmak çok garip. Mustafa Denizli ne düşünüyor bilemiyorum. Takımla çok oynuyor'a kızmam ama sistemle bu kadar oynanmaz... Fink yerine Uğur'u tercih etse bi nebze ama sistemi değiştirmek niye?

GOL SIKINTISI

Beşiktaş hep son hamleyi yapamıyor deniyor. Ben buna katılmıyorum. Beşiktaş hücum varyasyonunda son hamleyi yapıyor ama son hamle olması gereken yerde değil. En uçtaki oyuncu Nihat, Tabata'nın oynaması gereken yerde top alıyor ve daha ileriye taşıması mümkün olmuyor. Beşiktaş sahayı 20 metre az kullanıyor. Son 20 metrede hiç kimse olmuyor. Kanatlardan gelen ataklarda ceza sahasında tek kişi olmuyor. Beşiktaş gol atamıyor çünkü forvetsiz oynuyor...Bu kadar basit...

NİHAT

Nihat haksız eleştiri alıyor. Nihat hep çift forvet oynadığında başarılı olmuştur. Sociedad'da Kovaçeviç ile birlikteyken bu kadar başarılıydı. Bugün Nobre ya da Bobo ile birlikte de başarılı olabilir. Hatta Batuhan ile birlikte bile başarılı olabilir. Ama tek oynarsa yalnızları oynar...Nihat'a Baroş muamelesi yapılmamalı...
SERDAR ÖZKAN

Serdar Özkan bugün maçın kritik adamıydı. İlk yarıda 1 tane 2. yarıda 3 tane karşı karşıya kaçırdı. Mustafa Denizli'nin Serdar ısrarını anlayamıyorum. Serdar'ın üzerine bir sistem yapmayı ve Serdar'dan yıldız yapmayı düşündüğünü söyledi. Serdar'ın futbol yıldızı olması benim opera sanatçısı olmamdan daha zor. Serdar yetenekli ama şanssız değil, yetenekli ama kendine bakmıyor da değil. Serdar, İbrahim Akın da değil, Okan Koç da değil, Burak Yılmaz da değil...Ben bu gönderilen 3 oyuncuyu da Serdar'a tercih ederim. Serdar bugün Beşiktaş'tan gitse 2 yıl sonra 2. ligde oynar. Kalite olarak zamanının Yasin Sülün'ünden farkı yok. Malzeme iyi olsa uğraş verilir ama değil. Serdar Özkan, Beşiktaş formasını haketmiyor. Altyapıdan çıktı diye bu kadar üstüne düşülmesi anlamsız. Serdar benim gözümde top kaybetme makinasıdır. Benzer şeyleri zamanında Baki için, Gökhan Zan için de söyledim. Bir oyuncu ya top kazanmalı ya da top kaybetmemeli. Eminim ki Beşiktaş'ta top kaybetme yüzdesi en yüksek oyuncu Serdar'dır. Ben Serdar Özkan'ı halı saha maçına almam...
..............................................................
Beşiktaş bugün çok kötü oynamadı. Hatta uzun bir süre sonra ilk kez topla oynama yüzdesi Beşiktaş'ın daha fazlaydı. Topla çok oynadı ama gol atamadı. Bir yerden sonra da atamayana atarlar klişesi doğruluğunu ispatladı. Topla çok oynamasında erken golün de katkısı büyük. Galatasaray golü bulmasaydı geriye yaslanmazdı. Büyük ihtimalle de atak oynayan taraf olurdu.

Bugün 3-0 skoru maçı izlemeyen biri için yanıltıcı olabilir. Galatasaray'ın kaleye giden her şutu gol oldu. Rüştü beni yanıltmadı. Türk kalecisi yan toplarda zayıftır sözünü unutturacak bir kaleci yok mudur? Bir de Hakan'a kızıyorduk topu altıpasın içine tokatlıyor diye, Rüştü abisi aratmadı maşallah...

Keita, Galatasaray'ın hücum hattının en önemli adamıydı bugün. Arda pek ortalarda yoktu. Baros 90 dakika yattı ama 2 de gol attı. Bu adam da böyle bir adam işte. Hiçbir şey yapmaz ama 2 gol atar. Severim böyle golcüyü. Savunmada Hakan Balta, Sabri ve Servet iyiydi. Galatasaray adına sahanın en kötü ismi Kewell'dı. Ben Kewell'ı bu maçta beğenmedim, hoş normalde de çok tuttuğum biri değildir.

Beşiktaş için Serdar ve Rüştü en kötü isimlerdi. 10 üzerinden değerlendirme yapsam 1 puan vermek için sebep ararım. Ferrari-Sivok iyiydi. Köybaşı iyiydi diyemeyeceğim zira 2 gol yedik onun kanadından. Kaş oynadı mı? Ernst-Yusuf iyiydi. Tabata'yı çok izleme fırsatımız olmadı ama kötü değildi. Ekrem, Nihat vasattı. Oyuna sonradan girenlerden Fink fena değildi. Bobo ve Holosko için de hatırlarından dolayı kötü günündeydi diyelim...

Tello'yu Nobre'yi aradı gözlerim...

İstifa kelimesini duymak dahi istemem. Denizli kötü kadro çıkarabilir. Serdar'ı da oynatabilir ama istifa asla çözüm değildir. Lig bitmiştir diyemem ama FM tabiriyle artık önümüzde aşılması gereken bir dağ var...Hatta iki dağ...

Önümüzdeki maçlara bakmalıyız... Man Utd bugün 3-1 kazandı. Rooney korkutuyor beni...

11 Eylül 2009 Cuma

20. Yüzyılın En Başarılı 10 Takımı

20. yüzyılın en başarılı takımı Real Madrid. Sonuç çok da şaşırtıcı değil. IFFHS'nin 1901 ile 2000 yılları arasında yaptığı değerlendirmede 20. yüzyılın en başarılı 10 takımı açıklandı.
1. Real Madrid (Spa) 563,50 points
2. Juventus (Ita) 466
3. Barcelona (Spa) 458
4. AC Milan (Ita) 399,75
5. Bayern Munich (Ger) 399
6. Inter (Ita) 362
7. Ajax (Hol) 332,75
8. Liverpool (Eng) 300,25;
9. Sporting Lisbon (Por) 299
10. Anderlecht (Bel) 231

Bugüne baktığımızda Real ve Barça eski formundan çok uzak görünmüyor. Geçen yıl tökezleyen Real bu yıl yıldızlarla doldurduğu kadrosuyla büyük başarı bekliyor. Barça son yıllardaki başarısını geçen yıl UCL kupası ile taçlandırdı zaten...

İtalyan futbolunun günümüzde düşüşte olduğunu söylemek zor değil. Juve'nin küme düşürülmesi bunda büyük etken. Küme düştükten sonra toparlaması uzun süren Juve bu sene geçen yıllara göre daha derli toplu ancak hala 1.sınıf takım seviyesinde değil...AC Milan futbolcu ihraç ettikçe iyiye gidemez. İtalyanların başarıya en yakın takımı İnter görünümünde. Ligde şampiyonluğun en büyük favorisi, Mourinho ile Avrupa'da da başarı bekliyor.

Bayern Munich, bir ileri bir geri gidiyor. Almanlar artık eskisi kadar korku vermiyorlar. Robben'in gelişi takımı güçlendirdi ancak hala UCL için favori değiller.

Liverpool da eski günlerini arıyor. Avrupa'da başarılı olmasına rağmen EPL tarihinde tek şampiyonluğunun dahi olmaması Kırmızılar'ın ayıbı...

Listedeki diğer takımlardan Ajax, Anderlecht ve Sporting Lisbon 2000 sonrası yapılacak listede ilk 10'da yer alamaz...

Listede göremediğimiz ancak son yıllarda büyük yükseliş yapan takımların başında üç İngiliz devi gelir. Man Utd, Chelsea, Arsenal son yıllarda oldukça başarılı. Manu Fergie ile, Arsenal Wenger ile, Chelsea Rus milyoneri ile başarıyı yakaladı. Yakın zamanda bu dörtlüye Man City'nin de katılması sürpriz olmaz...

İngilizlerin yanı sıra Lyon ve Porto da akıllı transfer politikalarıyla ön plana çıktılar. Porto Özellikle Mourinho döneminde yakaladığı başarılardan sonra, kendi yağında kavrulmayı çok iyi bildi. Sattığı yıldızın yerini bir başkasıyla doldurmayı ve Brezilya&Portekiz kökenli oyuncuları Avrupa'ya pazarlamayı becerinde üst düzey takım olma yolunda büyük adım attı. Lyon da geçen yıl kaybetse de Ligue 1'i domine edip UCL'de başarılı olunca, sattığı oyuncunun yerini doğru tercihlerle doldurunca adından sıkça söz ettirdi. Şu anda Avrupa'da bir çok üst düzey takımda Lyon ve Porto orijinli oyuncu var...

İspanya'dan Sevilla da büyük gelişme gösteren takımlardan. Son dönemlerde aldıkları iki UEFA kupası onları şimdiden UCL'de 1. torbaya taşıdı... Sevilla'nın stratejisi de Porto ve Lyon'dan farklı değil...
Bu üç takımın da özelliği birbirine çok benzer... Bunlardan ilham almak dururken, yanlış yolda yürümek niye?

10 Eylül 2009 Perşembe

Milli Takım

Türkiye'nin Dünya Kupasına katılamaması benim açımdan sürpriz olmadı. İspanya'nın katılacağı kesindi, Bosna'nın da iyi bir jenerasyon yakalaması ekmeğimize taş koydu...

Turnuvalar dışında milli maç izlemekten hoşlanmayan biriyim, milli takım olgusunu da çok benimsemiş biri değilim. Bana futbolu milli davaya dökmek çok mantıklı gelmiyor açıkçası, üstelik milli takımların transfer yapabildiği bir ortamda...

Eğer milli takımsa, transfer niye?

Lige verilen aralardan dolayı eleme maçlarından nefret etsem de şampiyonaları izlemek güzel oluyor. Yazın ortasında yine futbolla içiçe olmak hoş bir duygu. Milli takımların tek cezbedici yanı kulüp bazında bambaşka takımlarda oynayan futbolcuların aynı takımda oynuyor olması... Messi ile Agüero'yu, Lampard ile Ballack'ı, Torres ile Villa'yı birlikte izlemek gibisi yok...

Milli takımımızın Dünya Kupasına büyük ihtimalle katılamayacak olması üzücü ama beni çok da etkilemedi. Üzücü çünkü; Arda, Gökhan Gönül, Sercan gibi piyasa yapabilecek oyuncularımız vitrine çıkamayacak. Üzücü çünkü; renk katabileceğimiz bir turnuvada Türkiye olmayacak...

Sevindirici çünkü; egosundan yanına yaklaşılmayan Fatih Terim'e umarım bir ders olmuştur. Sevindirici çünkü; kimseyi küçümsememeyi öğrenemiyoruz. Sevindirici çünkü; büyün yaz milli oyuncularımızı abartacak, milli takımın oyununu abartacak bir medya ile karşılaşmayacağım...

Bosna bu turnuvayı sonuna kadar haketti, en azından bizden daha fazla haketti. Milli takım olarak zaten iyi olduğumuzu düşünmüyorum. En basit bir sistemimizin ve oyun planımızın olduğunu da düşünmüyorum. Bu gidişle olacağını da düşünmüyorum...

Amacımız vitrin yapmaksa, milli takımlar bazında kenimizi bir şekilde kabul ettirmekse yanlış yoldayız. Biz, bizbize takılıyoruz havalarındayız...

Fatih Terim, sistemi olmayan, yürü be koçum diye sırtını sıvazlayıp, oyuncusunu sahaya süren bir hocadır. En azından Galatasaray'a ikinci gelişinden itibaren öyledir. Bu bizi geliştirmez. Bu kalıcı başarı sağlamaz. Bize gerçekten tecrübeli, bir sistemi olan ve hatta ekol olabilecek bir hoca lazım...

Yunanistan'ın Rehhagel'i gibi, Rusya'nın Hiddink'i gibi...

9 Eylül 2009 Çarşamba

Arda kaç para eder?


İşkembe-i kûbradan sallama konusunda kimse elimize su dökemez. Bu yazıları gördükçe çıldırasım geliyor. İşin sinir bozucu yanı buna inanan insanların varlığı...

Arda'nın performansı takdire şayan ancak bunu abartmamak gerekir. Arda için söylenen rakamlar akıl almaz boyutlara ulaşmaya başladı. Utanmasalar 40-50 diyecekler diyeceğim; onu diyorlar zaten. Geçen yıla kadar 10-15 arasında bir paraya Arda'yı Avrupa'ya pazarlayan medyamız transfer sezonunun ardından piyasayı 40'dan açmış. Üstelik gönderdikleri takım da Barcelona... Bunlar medyanın değil Rijkaard'ı Galatasaray'a getiren Adnan Polat'ın suçu...

Düşünelim...Arda kaç eder? Kime gider?

Arda için İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya ve Fransa'yı düşünelim. Gelecek yıl Galatasaray göndermeye razı olsa ve o da gitmek istese...



İngiltere için çalışma izni probleminin olacağını sanmıyorum. Örneğin İspanya ve İtalya'da bu konuda sıkıntı yaşayacaktır. Bu durumda yolu açık görünüyor. Piyasasını düşünürken, Tuncay'ı da göz önünde bulunduralım. Tuncay ve Arda milli takımın en büyük iki kozu ve Tuncay Stoke City'de oynuyor. Üstelik çok makul bir paraya bonservisini aldılar. Elbette Arda ile Tuncay farklı özelliklerde iki futbolcu ama kumaş kalitesi birbirinden çok da farklı değil. Arda bir gömlek daha üstün diyebilirim, fazlası değil... Arda'nın EPL'ye 20-25 civarında bir paraya gitmesi hayal olur. EPL için ederi 15'ten fazla değildir...

Örneğin kimseciklere kendini beğendiremeyen Nani. 15 civarında bir paraya geldi Manu'ya, çok gençti, yetenekliydi (sonradan ne oldu bu çocuğa anlamadım) ve Sporting etiketliydi... Söz konusu Avrupa olunca etiket anlam kazanıyor...


La Liga'da Barca ya da Real'e gidemediğin sürece iyi para vermezler. Barça-Real 50-60 saçıyor, o zaman Sevilla da 40 verir mantığı tamamiyle yanlıştır. La Liga'da ekonomik olarak 2 takım ile diğerleri arasında ciddi farklar var. La Liga'da kimse Arda için 20 vermez...Oluru maksimum 15'tir...Söylentileri çıkan Barça Arda'yı alır mı bilemem. Gelecek yıl Henry'nin büyük ihtimalle takımdan ayrılacak oluşu ihtimali kuvvetlendiriyor ama Robinho o bölge için daha sıcak duruyor mesela... Bu arada Rijkaard Barça'nın hisse sahibi falan değil ki Barça için oyuncu hazırlasın...

Almanya'da Munih dışında büyük para harcayan yok zaten. Robben'i aldıkları parayı düşününce Arda için onlar da 15'ten fazla vermez diyorum... Diego'yu 24'e veren bir takım Arda için kaç verir?

Fransa'dan da ekmek çıkmaz... Bu yıl paralar saçan Marsilya bile, ilerde iki katına satarım hesabı yapan Lyon bile o paraları veremez. Kaça satacak ki o parayı versin... Diğer takımlara gelince 15'e Gourcuff'u kapatan Bordeaux mu verir yoksa Bobo'ya 7 vermeyen St. Ettien mi?

İtalya transferde suskun olduğu için sona attım. Ben Juve'yi tanıyorsam 15'ten fazlasını vermez Arda için? Üstelik halihazırda elinde Giovinco varken. Milan kimseye para kaptırmaz. Inter alacağını aldı bu yıl, üstelik de çok ucuza. Eto'o , Milito, Sneijder...Yılın en akıllı transferlerindendi, yeri gelmişken söyleyelim...

Sonuç olarak benim gözümde Arda'nin değeri Avrupa piyasası için 15'tir. Ruslar daha fazla verebilir elbette ama yine de bu para 40 olmayacaktır. Arapları sorarsanız, onlar isme para verir, yaşı pek umurlarında değildir. Üstelik verdikleri para da çok değildir. Arda'ya verecekleri yıllık ücret Arda'yı tatmin edebilir ama bonservis için büyük para ödemezler. Benzerini geçen yıl yaşadık. Rafael Sobis 10 milyon €'ya gitti...

Arda'yı küçümsemiyorum kesinlikle. Zaten çok iyiydi bu yıl üstüne de oldukça fazla koydu ama abartmayalım.. Taraftara değil sözlerim, medyaya....

Taraftar Cassano'yu istiyor

AS Bari'ye karşı hislerim CM sevgisinden öte. Beşiktaş formasının, Celtic forması kadar popüler olmadığı bir dünyada, Padova formasından bile daha az tanınır olduğu topraklarda bir taraftar tarafından tanınması mutluluk vericiydi. Hayatımda en çok o taraftarla konuşmak istemiştim ancak ne o İngilizce biliyordu ne de ben İtalyanca... Ortak dilimiz futboldu, o da 5 dakikadan fazla sürdürmedi muhabbeti..

Bari'de Bari tutulurmuş...Ondan öğrendik...

Bunun üzerine de yazacak şeylerim var ama şimdi konuyu daha fazla dağıtmadan Bari özeline gelelim...

Geçen yıl Serie B şampiyonu olan Bari, bu yıl Serie A'da. Vitali Kutuzov, Paro, Almiron dışında pek de adı sanı duyulmuş oyuncuları yok. Dertleri küme düşmemek. Ancak yeni başkanlarıyla birlikte bir başka kimliğe bürünmek istiyorlar. Taraftarın yeni başkan Timothy Barton'dan tek bir isteği var: Antonio Cassano...

İtalyanların overrated oyuncusunu ilk Bari-İnter-Juventus arasındaki 45'er dakikalık maçlardan oluşan turnuvada izlemiştim. 2000 yılıydı sanırım, hayal meyal hatırlıyorum.. Cassano farklıydı, büyük oyuncu olacak deniliyordu... Bence Real'e gitmemiş olsaydı olurdu da...

Şimdi de kötü demek cesaret ister ama izlediğimiz Cassano'dan çok daha iyisine tanıklık edebilirdik. Biz iyi kötü diye değerlendiririz ama bu Bari taraftarının umrunda değil. Onlar kendi çocuklarını istiyorlar, tıpkı benim Nihat'ı istediğim gibi. Başkan paralı, alsın. Yakışır Bari'ye...

5 Eylül 2009 Cumartesi

Transfer Sezonunun Ardından


Avrupa'da transfer sezonu kapandı. Sezon geçen sezonlara göre çok daha canlıydı. Ekonomik kriz kimin umrunda, Real saçtıkça parayı diğerleri de gaza gelip döküldüler bozukluklara kadar...

1- C.Ronaldo (Real Madrid) - 94 million Euros.
2- Ibrahimovic (Barcelona) - 68 m.
3- Kaka (Real Madrid) - 65 m.
4- X.Alonso (Real Madrid) - 35.4 m.
5- Benzema (Real Madrid) - 35 m.
6- M.Gomez (Bayern Munich) - 30 m.
7- Tevez (Manchester City) - 29 m.
8- Adebayor (Manchester City) - 29 m.
9- Lescott (Manchester City) - 27.5 m.
10- D.Milito (Inter Milan) - 25 m.
11- F.Melo (Juventus) - 25 m.
12- Chygrynskiy (Barcelona) - 25 m.
13- Diego (Juventus) - 24 m.
14- Robben (Bayern Munich) - 24 m.
15- L.Lopez (Olympique Lyon) - 24 m.
16- Santa Cruz (Manchester City) - 21.2 m.
17- Zhirkov (Chelsea) - 21 m.
18- G.Johnson (Liverpool) - 20.5 m.
19- Eto'o (Inter Milan) - 20 m.
20- Aquilani (Liverpool) - 20 m.

En pahalı 20 oyuncu listesi bu şekilde. Real yanlış bir transfer stratejisi uyguladı diye düşünüyorum. Ronaldo'ya 94 vermeden önce ufaklıkları toplayacaktı. CR9'un piyasası 94'ten açılmasa ne Kaka 65 ederdi, ne de Xabi için 35.4 ederdi. Önce Xabi'yi istese ve alsa 25'e kapatırdı, sonra sırayla Benzema, Kaka ve Ronaldo'yu alırdı ve çok daha ucuza kapatırdı. Böylece onun gazından etkilenen Barça da İbo için daha makul bir ücret öderdi...



Yılın en kazık transferini Barça yedi diye düşünüyorum. Eto'o nun üstüne 48 verip İbrahimoviç'i aldılar. Eto'o 20 ederse İbo da taş çatlasa 30 eder, 68 asla...

Her ne kadar forvet hattına gereksiz bir Santa Cruz eklese de Man City genel olarak akıllıca transferler yaptı. Tevez-Adebayor forvette çok iyi bir ikili olabilir, üstelik Robinho desteğiyle. City özellikle defansı sağlama aldı. Lescott, Toure çok akıllıca transferlerdi.

Juve'ye transfer yapmadı diye çok kızdım ama ilk 20'de iki oyuncusu var. İkisi de gerekli adamdı. Melo ortasahayı savunma yönünde güçlendirdi, Diego hücum hattı için aranan kandı. Lige de iyi başladılar. Ciro Ferrara, Guardiola aşısını tutturanlardan...

Ancelotti gelince Chelsea biraz sessiz kaldı. Zhirkov en pahalı transferleri. Gerek kadrosunun yeterli olması gerekse de Ancelotti'nni çok transfer yapmayı sevmemesi Londra'ya sessizlik getirdi... Berlusconi'ye çok kızıyordum oyuncu almıyor diye ama sanki Ancelotti'nin de parmağı var bu işte...


Bir başka İngiliz Liverpool ise bu yıl Xabi'nin boşluğunu Barry ile değil Aquilani ile doldurmayı deneyecek. Liverpool demişken burdan Zanzi'ye selam ederim. Geçen sene ölü dediği Krygiakos Liverpool forması giyiyor bu sene. Zanzi'nin de Liverpool'u tutuyor olması kötü tesadüf oldu...

Almanya'da Bayern fırtınası esti, Mario Gomez o kadar eder mi dedirtti ama sonra Robben'i çok iyi kapattı...Robben demişken Sneijder'i kapan İnter'i de unutmayalım. Eto'o-Milito-Sneijder sağlam transfer yaptı Mourinho...

Son durak Fransa. Lyon Benzema'nın boşluğunu Lisandro'yu alarak kapatma derdinde. Kapatabilir mi? Neden olmasın...Lucho'yu alan Marsilya'ya da bir alkış istiyorum...

Cannavaro vs. Mourinho


Serie A'yı gündemde tutan tek insan Mourinho. O da olmasa büyük derbiler dışında ligin adını bile duymayacağız nerdeyse; Hoş derbileri de izleyemiyoruz ya neyse...

Cannavaro Balotelli ve Santon'a sallayınca Mourinho horozlanmış Kaptan'a... Cannavaro da sağlam laf yapanlardandır hani, zamanında Ibra'ya da söylenmişti. Kaptan Santon ve Balotelli yedek kaldığı sürece milli takımı unutsun demiş, Mourinho'ya yeter ki laf atın, cevap gecikmeyecektir.

Cannavaro hala bir oyuncu olmasına rağmen hoca ya da kulüp yetkilisi gibi konuşuyor ama unuttuğu bir şey var demiş. Gözünün önündeki Legrottaglie ve Giovinco'yu görsün sonra Santon'a sallasın diye de bitirmiş.

Mourinho'yu severim ama unuttuğu bir şey var ki Juve'nin adamları yedek de kalsa 18'e de giremese İtalya Milli Takımına girer... Cannavaro da bunun bilincinde olsa gerek...Lippi baba sağolsun..

3 Eylül 2009 Perşembe

Chelsea'ye Fifa'dan Transfer Engeli


Chelsea 2007 yılında aldığı genç oyuncu Gael Kakuta yüzünden Fifa'dan gelecekteki 2 transfer sezonunda yani 2011 kışına kadar transfer yapamama cezası almış. Fifa Şikayette bulunan Lens klübünü haklı görmüş ve Chelsea'ye transfer yasağı yanında 680,000 pound ceza kesmiş. Ayrıca Lens'e 113,000 pound ödemesine karar vermiş. Kakuta'ya da 4 aylık ceza verilmiş. Suçlu muhetemelen o zamanın genç oyuncu bulucusu olan şimdiki Chelsea sportif direktörü Frank Arnesen.

Bundan sonra Chelsea muhtemelen CAS'a başvurur ve bir şekilde ceza kalkar yada 1 transfer sezonuna iner diye düşünüyorum.


2 Eylül 2009 Çarşamba

Hırvatlar Birmingham'dan nefret ediyor


Bundan 1.5 yıl önce Arsenalli Eduardo'ın ayak bileği Birminghamlı Martin Taylor tarafından eline verilmişti. O zaman Arsene Wenger Taylor için "Bir daha futbol oynamaması gerekir" demişti. Eduardo kendine yeni yeni gelebildi. Geçen hafta sonu ise yine başka bir Birminghamlı Lee Bowyer Hırvat topçu Modric'in bacağını eline verdi. Yakındaki İngiltere ile oynanacak milli maç için büyük bir kayıp. Hırvatlar eminim çok sinirlenmişlerdir.