Her şey güzel derken, sene başında bir türlü birleşemeyen iki kulübü birleştirme derdine düştüler. Ankaraspor yavaştan Ankaragücü çatısı altına girmeye başlamıştı bile. Sonra bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde ellerine yüzlerine bulaştırdılar ve Ankaraspor küme düşürüldü. Melih Gökçek'in de istediği bir yerde buydu aslında. Aaa pardon Melih Gökçek ile ne alakası var olayın değil mi? O iki kulüple de en ufak bir bağı bulunmayan birisi. Mahkemeye neden çağırıldığını bile bilmiyor oysa ki...
Sonra dağılan Ankaraspor'un oyuncuları Ankaragücü'ne entegre edildi. Ankara'nın köklü kulübü 40 kişilik geniş bir kadroya sahip oldu böylece. Antrenmanlara iki otobüsle gider oldular.
Bu olayın üzücü yanı her hafta bir takımın bay geçmesi ve ligden soğuması. Ankaraspor maçını bay geçen takımın bir sonraki hafta rakibinin Beşiktaş olması avantaj ya da dezavantaj, o konuya hiç girmeyeceğim. Fenerbahçe milli takım haftası da denk geldiği için 21 gün maç yapmamış olacak, Trabzon da farklı değil...
Şimdi de hocayı yollamak isteyen yönetimin, tazminat da ödemeden hocayı yıldırma şekliyle karşı karşıyayız. Futbolculara haber verilmiş ve hocadan habersiz antrenman saati değiştirilmiş. Bunun açıklamasını çok merak ediyorum. Ne cüretle değiştirebilirsin. Yönetimi anlamak mümkün değil. İyice aile şirketi tadı verilmiş yılların Ankaragücü'ne...
Futbolcular da yönetimin bu oyununa alet olmaktadır. Bizi aradılar gelmeyin dediler çok basit kaçar. Yönetimin mi yoksa hocanın mı yanında olmaları gerektiğine çoğu doğru karar verememiş bence.
Yönetim göndermek istiyorsa Hikmet Hoca'yı oturur, anlaşır. Bu yollara başvurmak niye? 100. yılında böyle mi anılacaktı köklü (!) Ankaragücü..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder