Hafta boyunca Eurosport'ta snooker sezonunun önemli turnuvalarından Welsh Open ekranlardaydı. Hafta sonu izleme fırsatını buldum. Yarı finalden itibaren Joe Swail'in performanslarını izledik hep beraber. Turnuva başında Neil Robertson'ın eski performansına ulaştığını görmüştüm. Açıkçası uzun süredir böyle iyi oyun sergileyen bir Robertson izlememiştim. Özellikle John Higgins'i 5-4 yenerken sergilediği performans inanılmazdı. Uzun potlardaki başarısı zaten tartışılmaz olan solağın, snookerları çözerken de hata yapmaması maçı getirmişti. Higgins'in aciz bir durumda 2 topla snookera çabalaması şaşırttı beni.
Robertson dışında turnuva boyunca dikkate değer diğer isim de Joe Swail oldu. Stephen Maguire'ı 5-4 yenip, yarı finalde Robertson ile eşleşti. Bu maçta turnuvanın en güzel maçlarından biriydi kanımca. Joe Swail için de kariyerinin en önemli maçlarından biriydi. Maçın sonuna yaklaştıkça, heycanı arttı, strese girdi, oturduğu yerde terlemeye başladı ve kameralar bile maçı bırakıp onu izlemeye başladılar. Joe Swail'in bu heycanının nedeni boş değildi tabiki, 1992'de başlayan kariyeri boyunca tek finali bile yoktu Swail'in! Maçta en kolay pozisyonları bile kaçırırken girdiği tipler hem komikti hem de ilginçti. Neyse ki Robertson yarı finale gelinceye kadarki performansını unuttu bu maçta da, Swail finale kaldı. Finaldeki rakibi Ali Carter'dı. İkisine bakınca kardeş falan sanabilirsiniz. Masada hangisi vardı karıştırdım bazı anlarda. Swail yine stresli ve heyecanlı başladı maça. Kalktı vurdu, olmadı, üzüldü, başını ellerinin arasına aldı, oturdu, su içti de içti... Bir türlü atamadı heyecanını. İlk senans sonuna 5-3 önde girdi. İkinci seansta farklı bir Carter vardı. 5-3 geriden geldi ve 9-5 ile bitirdi maçı. Swail için sevindim maçın bittiğine açıkçası. Yoksa bu turnuva sonunda adam 10 yıl daha yaşlanabilirdi... Her şeyin ilki böyle güzel yaşanır zaten. Umarım sonraki turnuvalarda kupaya da uzanır. Çok sempatik ve iyi bir oyuncu Swail...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder