27 Şubat 2009 Cuma
Amauri'nin milli davası
Ters yüz
Beşiktaş - İBB
Hedefi tutturamamak
Bülent Korkmaz gelir gelmez gaz demeçler vermeye, arkası doldurulmayacak, düşünmeden söylenmiş sözler söylemeye başladı. Dakika bir gol bir...
"Galatasaray'ın hedefi Türkiye ligi ve kupa şampiyonluğu değildir, onlar Avrupa'da başarı için araçtır"
Yapma... Bu dediğine kargalar bile güler... Bunun böyle olmadığını sen de çok iyi biliyorsun...
Madem ki Galatasaray'ın hedefi lig ve kupada değil Avrupa'da başarı o halde Skibbe neden gönderildi acaba. Lucescu sonrası Avrupa'da en başarılı sezonunu geçiren Galatasaray, Skibbe'nin Galatasaray'ı değil mi? Takımın hedefi Avrupa'da başarıysa Skibbe gayet iyi gidiyordu ve gönderilmesi yanlıştı.Bu durumda ya Galatasaray yönetimi hedefini bilmiyor ya da Bülent Korkmaz...
Benim hedefim Avrupa'da başarı dese anlarım, ama kulübün hedefini bu şekilde saptırmasın. Bülent Hoca, Galatasaray'ın, ligdeki durumundan dolayı Skibbe ile yolları ayırdığının farkına varsa iyi olur...
26 Şubat 2009 Perşembe
UCL Çarşamba
25 Şubat 2009 Çarşamba
UCL Salı
Kupada ilk maç Eczacı'nın
24 Şubat 2009 Salı
Anket Sonuçları
Bahisçiler için zor maçlar bunlar...
Inter %33
Beraberlik %25
Manu %42
Arsenal %36
Beraberlik %27
Roma %36
Chelsea %27
Beraberlik %45
Juve %27
Süper Lig Güç Dengeleri
NBA için medyanın haftalık yada aylık yaptığı "Power Rankings" yani güç dengeleri adı altında takımların sıralanması ve her takım için birkaç cümle ile yorum yapılması neden futbolda da uygulanmaz acaba? Haftalık maç sayısı NBA'e oranla az olduğundan haftalık olmayabilir ama en azından aylık olarak yapılması gerekir bence. Gerçi NBA'de olan takımların güç olarak birbirlerine yakınlığı Futbolda olmadığı için güçlü takımların dışında diğer takımların yorumlanmaları pek ilgi görmez. Ancak NBA'de olmayan küme düşmeme mücadelesi Futbolda olduğu için güç olarak düşük olan takımların mücadelesi de heyecanlı ve incelenmeye değer diye düşünüyorum. Diğer takımların maçlarını izleme fırsatımız olmadığı için şimdilik en üstteki 5 takımla ilgili bir Güç Dengeleri yazısı yazalım.
Sivasspor: Geçen sezon süpriz bir performans ile şampiyonluk yarışına ortak olan Sivasspor bunun bir tesadüf olmadığını 21. haftaya 3 puan fark ile lider girerek gösterdi. Bu başarıda başta hoca Bülent Uygun ve başkan Mecnun Odyakmaz'ın uyumu önemli bir faktör. Bunun yanında Mehmet Yıldız-Balili-Tum-Kamanan forvet kombinasyonları sayesinde Sivasspor her çeşit savunma tarzına göre uygun forvet tiplerini elinde bulunduruyor. Bunların yanında Bilica şuan da Türkiye'deki en formda stoper görünümünde. Ayrıca Abdurrahman Dereli ve Musa Aydın'da takımının temel taşları arasındalar. Son haftalarda formsuzlar ancak bir şekilde kazanmayı biliyorlar. Hakem yardımı aldıkları doğru olsada hangi takım şampiyon olduğu dönemde hakemlerden yardım almadı ki? Bunu hakem hatalarını meşru göstermek için söylemiyorum ancak geçmişide kimse unutmamalı. Şubat sonu yani bu haftasonu ile başlayan çok kritik ve zorlu bir yola giriyorlar. 28 Şubatta Kadıköy'de Fenerbahçe ile karşılaştıktan sonra 4 Martta Kadıköy'e bu sefer Türkiye Kupası Yarı Finali için geri dönecekler. Daha sonra formdan düşmüş olsada Sivas'ta Ankaraspor ile oynayacaklar.Bir hafta sonra Ankaragücü deplasmanına gidip ondan sonraki hafta Sivas'ta Beşiktaş ile "26. hafta" öncesi kapışacaklar. Bu yolu minimum kaza ile atlatırlarsa çok önemli bir avantaj yakalarlar şampiyonluk için.
Trabzonspor : Son haftaların formsuz takımlarından Trabzonspor. Beşiktaş maçında oynanan oyun deplasmanda oldukları için ve rakibin şampiyonluk iddiası olan bir takım olduğu için tahammül edilebilir ancak evlerinde aldıkları Denizlispor mağlubiyeti Trabzonspor için tehlike çanlarının çaldığının göstergesidir. Fenerbahçe ve Galatasaray kaybetmese çok daha yaralayıcı olabilirdi bu mağlubiyet. Yalnız Trabzon taraftarının o kadar seneden sonra böyle bir hava yakalamış takımının aleyhinde tezahurat yapmaya hakkı yok diye düşünüyorum. Devre arası gelen Alanzinho fizik ve kondisyon olarak şuan çok yetersiz. Çok hızlı bir oyuncu olsa da dokunsalar hemen düşüveriyor.Kendisini toparlamazsa taraftardan çok tepki görür. Yattara ise formatı gelmiş bilgisayar gibi ne zaman ne yapacağı hiç belli değil. Trabzon'un da Mart ayı kritik duruyor.Artık kendini toparlayan ve ligin flaş takımlarından biri olan Antalyaspor karşısında deplasmanda çok zorlanıcaklar daha sonra son haftalarda kendini toparlayan ve daha iyi futbol oynayan Konyaspor'u ağırlıyacaklar. Bir sonraki hafta ise evlerinde Galatasaray ile çok kritik bir maça çıkacaklar. Mart sonunu ise deplasmanda Antep maçı ile getirecekler. Mart ayını kayıpsız kapatıp Sivas'ın puan kaybetmesini beklemekten başka yapacak başka şeyleri yok şuan.
Beşiktaş : Sonunda Mustafa Denizli tek forvet ve Yusuf ısrarından vazgeçti ve Nobre ile Bobo'yu yan yana oynattı. Bence doğru olanı yaptı. Delgado, Alex ve Lincoln kadar üst seviye bir performans sergileyemediği için hücumun yapısını onun üzerinden kurmak yanlış bir karardı. Üstelik bu düzeni Delgado sakat diye Yusuf ile devam ettirmek daha da yanlıştı. Sakatlıklar Denizli'yi çift forvete itsede artık doğru yolu gördü sanırım. Yeni transfer Ernst'de takıma önemli bir sertlik kattı. Mücadeleciliğinin yanında disiplinli bir futbolcu olmasıda Beşiktaş ortasahası için önemli bir kazançtır. Ancak makina düzeneği gibi oynayan Ernst'in oynadığı takımda serseri bir mermi gibi oynayan Serdar Özkan'ı görünce insan bu iki topçu yanyana nasıl oynuyor diye sormadan edemiyor. Almanya'dan gelen Ernst'in Serdar'ın oyununa çok şaşırdığını ve anlam veremediğini tahmin ediyorum. Serdar gün geçtikçe ikinci Burak Yılmaz vakasına dönüşüyor. Holosko ve Ekrem dönünce Beşiktaş önemli bir seviye atlıyacaktır diye düşünüyorum. Eğer Denizli elindeki rotasyonu doğru kullanır ise şampiyon olmaması için bir sebep yok. Beşiktaş için Mart ayı fikstürü çok zorlu değil açıkcası ancak sonuncunun ligde şampiyonluk iddasında bulunan bir takıma deplasmanda 5 gol atması hiç bir maçın kolay olmadığını göstermekte. Mart ayındaki son maçları olan Sivas maçı en kritik maçları olacak.
Fenerbahçe : Geçen haftaki farklı galibiyetten sonra herkes "acaba?" dedi ancak Fenerbahçe deplasmanda puan kaybetme geleneğini devam ettirerek ligin ikinci yarısında da hayal kırıklığını sürdürdü. Skibbe'nin gönderilmesi Aragones üzerinde bir baskı oluşturacaktır ancak "istikrar" delisi Fenerbahçe Yönetiminin kendisinden kolay kolay vazgeçeceğini düşünmüyorum. Fenerbahçe'nin olayı taktik düzen falan değil. Geçen seneki kadrodan giden iki isim var birinin yerini yeni gelen aratmazken diğerinin yokluğunu bir türlü kapatamadı Fenerbahçe. Bir takımda bir oyuncunun bu kadar etksi olduğuna inanmıyorum. Aragones'in yeni bir sistem oturtmaya çalışması başarısız olunca eski sisteme geri döndüler ancak dediğim gibi sorun sistem yada taktik değil sorun mentalite sorunu. Sakatlıktan dönen Deivid çok formdaydı ancak o da diğer arkadaşlarına uyarak hiç bir katkı verememeye başladı. Son haftalarda Emre'nin performansının artışı dışında pek olumlu bir şey yok Fenerbahçe için. Uzun süre kazanamadıkları Türkiye Kupasını bu sefer gerçekten kazanmaları lazım yoksa seneye Uefa Kupasına bile gidemeyecekler. Önlerindeki fikstürde bir hayli zor; Sivas ile ardarda iki maç yaptıktan sonra Kayseri deplasmanına gidecekler ve bu maçların getireceği duruma göre belkide bir sonraki maçları olan Kadıköy'deki Kocaeli maçı sonrası onlarda hocalarını kaybedicekler. Bir nevi Dejavu...
Galatasaray : Son günlerin en çok haraket yaşanan takımı. Cuma günü birçok Galatasaraylı bu turu geçeriz derken Kara Pazar'da yaşanan hezimet takımdaki herşeyi altüst etti. Skibbe hemen takımdan gönderildi. Skibbe her nekadar suçlu olsada yönetimde onun kadar hatta ondan daha fazla suçtu. Geçen sene Uğur sakatlandıktan sonra Sabri'ye kalan sağ bek pozisyonu bas bas bağırıyordu adam alın buraya diye. Ancak yabancı hakkı sorunu bile olmayan yönetim bu ihtiyacı görmezden geldi. Devre arasında bile hiçbir hamle yapılmadı. Uefa Kupasında Final oynama hedefindeki bir takım için bu kadar gerekli bir transfer nasıl gözardı ediliyor? Ayrıca Mehmet Topal'ın formsuzluğunun üstüne Linderoth'un da bir türlü iyileşmemesi neden yeni bir önlibero transferine sebep olamıyor anlamıyorum. Doğru hamleler yapılsa şuanda çok farklı bir takım hakkında konuşuyor olurduk. Bu arada Servet'in ve Emre Güngör'ün sakatlıkları çok canlarını yakacak gibi. Meira çok formsuz ve Zenit'e gitmesine izin verilmediği için oldukça mutsuz. Bu arada Bülent Korkmaz tercihinin ne kadar doğru olduğu tartışılır. Takıma gazı verecektir ancak bu gazı alıcak oyuncular Türkler olur genelde. Lincoln, Kewell ve Baros tipi futbolcular pek sallamazlar Bülent Hocayı. Üstelik Galatasaray gibi bir klüpte çalışmak için yeteri kadar pişmedi. Yalnız şu yaşında oynasın Bülent Meira'dan daha iyi defans yapar kesinlikle. Lider ile olan 8 puan farkı ve aradaki 3 takım Galatasaray için şampiyonluğun zor olduğunu açık açık gösteriyor. Bordeaux maçı çok zor geçecek ve ardından oynanacak Konya deplasmanı çok kritik. Daha sonra Bursa'yı evlerinde ağırlayacaklar.Ondan sonra ise Mart ayının en kritik maçı için Trabzon'a gidicekler. Bir sonraki maçta evlerinde çok tehlikeli bir Eskişehirspor ile ilk yarıdaki maçın rövanşını almaya çalışacaklar.
23 Şubat 2009 Pazartesi
Welsh Open'ın ardından
Robertson dışında turnuva boyunca dikkate değer diğer isim de Joe Swail oldu. Stephen Maguire'ı 5-4 yenip, yarı finalde Robertson ile eşleşti. Bu maçta turnuvanın en güzel maçlarından biriydi kanımca. Joe Swail için de kariyerinin en önemli maçlarından biriydi. Maçın sonuna yaklaştıkça, heycanı arttı, strese girdi, oturduğu yerde terlemeye başladı ve kameralar bile maçı bırakıp onu izlemeye başladılar. Joe Swail'in bu heycanının nedeni boş değildi tabiki, 1992'de başlayan kariyeri boyunca tek finali bile yoktu Swail'in! Maçta en kolay pozisyonları bile kaçırırken girdiği tipler hem komikti hem de ilginçti. Neyse ki Robertson yarı finale gelinceye kadarki performansını unuttu bu maçta da, Swail finale kaldı. Finaldeki rakibi Ali Carter'dı. İkisine bakınca kardeş falan sanabilirsiniz. Masada hangisi vardı karıştırdım bazı anlarda. Swail yine stresli ve heyecanlı başladı maça. Kalktı vurdu, olmadı, üzüldü, başını ellerinin arasına aldı, oturdu, su içti de içti... Bir türlü atamadı heyecanını. İlk senans sonuna 5-3 önde girdi. İkinci seansta farklı bir Carter vardı. 5-3 geriden geldi ve 9-5 ile bitirdi maçı. Swail için sevindim maçın bittiğine açıkçası. Yoksa bu turnuva sonunda adam 10 yıl daha yaşlanabilirdi... Her şeyin ilki böyle güzel yaşanır zaten. Umarım sonraki turnuvalarda kupaya da uzanır. Çok sempatik ve iyi bir oyuncu Swail...
GÜLE GÜLE DERKEN
22 Şubat 2009 Pazar
Anket: UCL'de İngiltere - İtalya
Yiğit ölür şan kalır
TSL 21. Hafta - Lig ocaktan sonra başlar
21 Şubat 2009 Cumartesi
İstanbul derbisi (3-0)
Bu arada Avrupa kupasında Eczacı'nın rakibi Polonya'lı Muszyniaka olurken, Türk Telekom da 3-0'ın rövanşında Rijeka'yı yine 3-0 yendi ve Dinamo Moskova ile işleşti. Türk Telekom'un rakibi ciddi. İki takımımıza başarılar diliyorum, eğer kazanırlarsa Perugia'da ki 4lü finale kalacaklar. En azından birini orada görmek istiyoruz...
Adana'da kupa günü
Günün 2. kupa koşusu Kafkaslı'nın 1,20 ganyanıyla 1.liği kazandığı Vali Kupası Koşusu'ydu. Kafkaslı 3 boy geç başlamasına ve yaşının getirdiği yorgunluğa rağmen tabela serisine hala devam ediyor. Özellikle Bayçora'nın sprint atağına verdiği cevap bana yetti de arttı. Ayabakan yokken Kafkaslı'yı Turbo'yu izleyerek mutlu oluyorum ben de işte böyle...
Daha önce Gelibolu isimli arap atından bahsetmiştim. 5/5 yaparak kalitesini kanıtlamıştı. Grubundaki ciddi rakibi Hayatım'ı da 2 kere geçmişti daha önce. Bu hafta içinde Adana'da 1400m kum pistte koşulan yarışta bu sefer Hayatım Gelibolu'yu nakavt etti. Özellikle Gelibolu'nun bu yarışta istenilen sprintini orataya koyamaması ve hatta bu çabaya erken girmesi, Hayatım'ın da bu hatayı affetmemesi sonucu 2. oldu Gelibolu. Gelibolu'nun yarışlara hazırlanması için uzun süre ve iyi bir bakım gerekiyor sanırım. Başka problemler de olabilir bilemiyorum tabi...
Rossi'den inciler
20 Şubat 2009 Cuma
Rekora 89 dakika
Kaç korner bir gol?
Sistem yok
Politikacı
Lyon’un gözde golcüsü Karim Benzema’dan sağlam politikacı olurmuş. Şu seçim dönemi İBB başkanlığına adaylığını koysa götürür. Le Progres’e konuşmuş Fransız yıldız.
"I am fine in Lyon and I want to win the Champions League with my club. However, one day I would like to compete in another league. I like Real Madrid, Barcelona, AC Milan and Inter Milan. I would also like to win the World Cup in 2010".
Önce taraftarın gönlünü kazanma yoluna gitmiş, kulübümle Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak isterim gibi kendisinin de inanmayacağı şeyler söylemiş. Olsun Lyon taraftarını mutlu eder bu sözler. Bizim evladımız helal olsun der bağırlarına basarlar. Sonra da son derece zekice, Kemal Unakıtan ceketini giyerek Real Madrid-Barcelona- İnter ya da Milan da oynamak isterim demiş. Yapma Benzema, bu dediğine kargalar bile güler. Bir insane ya Reallidir, ya Barçalı, ya Milanlıdır ya da İnterli. En azından Arshavin Barça defteri kapandıktan sonra Realliyim demişti…
FIBA Europe Player of the Year
1 - Pau Gasol
2 - Rudy Fernandez
3 - Dirk Nowitzki
4 - Ramunas Siskauskas
5 - Tony Parker
6 - Hidayet Turkoglu
7 - Andrei Kirilenko
8 - Luol Deng
9 - Andris Biedrins
10 - Dimitris Diamantidis
11 - Nikola Pekovic
12 - Zoran Planinic
Bu arada Jose Calderon neden listede yok anlamadım. Ben kendisini Gasol'un arkasına koyardım.
19 Şubat 2009 Perşembe
Deadline Trades
Chicago Bulls
In: Salmons, Brad Miller
Out: Nocioni, Drew Gooden, Michael Ruffin
Sacramento Kings
In: Nocioni, Drew Gooden,Ike Diogu
Out: Salmons,Brad Miller
Portland Trail Blazers
In: Michael Ruffin
Out: Ike Diogu
Trade #2
Sacramento Kings
In: Rashad McCants, Calvin Booth
Out: Shelden Williams, Bobby Brown
Minnesota Timberwolves
In: Shelden Williams, Bobby Brown
Out: Rashad McCants, Calvin Booth
Trade #3
Chicago Bulls
In: Jerome James, Tim Thomas, Anthony Roberson
Out: Larry Hughes
New York Knicks
In: Larry Hughes
Out: Jerome James, Tim Thomas, Anthony Roberson
Trade #4
Oklahoma City Thunders
In: Malik Rose
Out: Chris Wilcox
New York Knicks
In: Chris Wilcox
Out: Malik Rose
Daha 20 dakika var sürenin dolmasına ve hala bazı dedikodular dolanıyor etrafta. Takaslara gelince bugünün kazananları Bulls ve Knicks oldu bence. Bulls Brad Miller ile içeriden skor üretebilecek bir uzuna sahip olurken Salmons ile Nocioni'nin bir üst modelini almış oldu. Üstelik 2010'a capları rahat bir şekilde girebilecek ve böylece 2010 yıldızlarına sulanabilecekler. Knicks ise takımını güçlendirirken aynı zamanda büyük planını da (2010) bozmamış oluyor. Bu arada kendilerinden hareket beklenen Cavs ve Portland sessiz kaldılar. Portland küçük bir takas yaptı ama ellerindeki biten kontratlarla daha büyük bir takas yapabilirler. Cavs ise Shaq için uğraşıyor sanırım ancak önerdikleri paket (Wallace, Pavlovic) karşısında en fazla 1 kilo kıyma alırlar. Üstelik Shaq Cleveland gibi soğuk memleketleri sevmez. Szczerbiak'ın kontratı ile bir takas yapmaları gerek yoksa "bu takımdan bir cacık olmaz" diyebilecek olan Lebron 2010'da kaçabilir.
Eczacı turladı
18 Şubat 2009 Çarşamba
Nesta
Neye göre, kime göre?
Sicilyalı
Dönüyor
16 Şubat 2009 Pazartesi
15 Şubat 2009 Pazar
Turbo'dan inciler (16/16)
Turbo böylece 16/16 yaparak rekorlarına bir yenisini daha ekledi. Cezalı Karataş Turbo ile koşmadığı bu yarış için üzülmeli ki üzülmüştür bile. Turbo ile koşmayı hayal eden daha kaç jokey vardır ki...
All Star Haftasonu 1/2
Benim için ve birçok basketbolsever için All Star haftasonu All Star maçı ve diğer yarışmalar diye ikiye ayrılır. Cuma gecesi son yıllarda özlediğimiz çekişmeli bir Rookie challange maçı ile haftasonuna güzel bir giriş yaptık. Maç sonuna kadar keyif verdi. Mücadele ve kazanma hırsı üst düzeydeydi. Geçmiş yıllardaki smaç yapma yarışması gibi geçen maçlar yerine çok daha keyifli bir maç izledik. Ancak Cumartesi gecesi tam bir felaketti. Yetenek yarışması hiç keyif vermedi bu sefer. Üçlükte Kapono'nun şaşırtan kötü performansı dışında kayda değer bir olay olmadı ve "bitsede smaç yarışması başlasa" dedirtti. Smaç yarışması başlamaz olaymış. İzlediğim en kötü smaç yarışması diyebilirim ve tabi ki en kötü jüride bu jüriydi kesinlikle. TBL Allstar'ın jürisini getirseler daha iyi olurdu. Rudy Fernandez'e yapılan haksızlığı hiçbir şekilde anlayamıyorum. Sorun Rudy'nin hareketinden ziyade etnik kökendinden geldiğini düşünüyorum. Avrupalı bir oyuncuyu şampiyon yapmak istemediler. Rudy o jüriye muz atsa yeridir açıkcası o kadar sinirlendim. Yaptığı iki smaçta inanılmaz güzellikteydi. Zaten o iki smacın dışında D12'in finalde ilk yaptığı smaç dışında beni etkileyen herhangi bir smaç olmadı.
Bu arada Lebron'da 2010'da Smaç yarışmasına katılacağını söyledi. Eh artık Kobe veya Vince Carter katılmadığı sürece şampiyon belli. Rakipleri nasıl smaçlar yaparsa yapsınlar her sene tekrarlanan jüri rezlaleti yeniden yaşanır ve Lebron'dan daha iyi smaç yapan başkaları olsada o ödül Lebron'a gider bir şekilde. Bu yüzden Rudy seneye katılmasın sakın. Neyse ki Lebron yarışmanın hakkını verirde en azından gerçektende güzel smaç yapan bir oyuncu yarışmayı kazanır.
14 Şubat 2009 Cumartesi
At yarışı dünyasından...
Bahsetmem gereken önemli bir gelişme de sanırım yarın İzmir'de koşulacak olan Nejat Evliyazade koşusu. 1400m kum pistte koşulacak olan yarışa 4 yaşlı arap atşarı katılıyor. Tabi ki de koşan atların arasında Turbo'nun olması da, koşuyu daha bir önemli kılıyor. Turbo bu yarışta Karataş'sız koşacak. Jokeyi Yalçın Akağaç bu koşuda. Karataş neden yok diye sorabilirsiniz. Kendisi 11-17 Şubat arası cezalı. Nedeni ise son 300m'de rakibine çarpması ve hatalı kulvar değiştirmesi. Bazen oluyor böyle şeyler. Ceza almamış jokey yoktur bu tür nedenlerden. Neyse, Karataş'sız Turbo bakalım nasıl bir yarış koşacak. 16. koşusu ile kariyerinin 3. farklı jokeyi Akağaç. 16/16 yapabilecek mi diye sormuyorum bile aslında. Ayağı düz bassın, bu gurupta onu zorlayacak bir at yok. Rakip olarak Darbe ve Sonalp gözüküyor. Ama ancak 2.lik için çekişirler gibi geliyor bana. Yarın göreceğiz. Yarışla ilgili bilgilendirmeyi buradan yapacağım.
Son olarak Akdeniz Jokeyler Şampiyonası'ndan bahsedeyim. Farklı ülkelerde gerçekleştirilen şampiyonada yine farklı ülkelerden atlar ve jokeyler koşuyor. Her koşu için puanlar veriliyor ve sonunda en çok puanı alan jokeyin ülkesi ve kendisi kazanmış oluyor. Bu yıl Sermet Altındağ temsil ediyor bizi turnuvada. Ayrıntıyı linkte bulabilirsiniz.
ALİ KARABUCAK
Türkiye Jokey Kulübü’nün eski başkanlarından H. Basri Karabucak’ın babası merhum Ali Karabucak, Çukurova Bölgesi’nin atçı ve yetiştiricilerinden biri olarak yarışçılığımızın gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Kendisini anısına düzenlenen bu koşu vesilesi ile bir kez daha saygı ve rahmetle andık.
Marion for JO
Allstar haftasonuna girerken NBA'de takas piyasası yeniden hareketlendi. Amare, Shaq ve Carter başta olmak üzere birçok takas dedikodusu çıktı ve trade deadline'a yakalşırken bir büyük takas patladı. Takasın içeriği şöyle Marion+Banks = J O'Neal +Moon+2010-2015 arası birinci tur draft pick (korumalı) Açıkcası iki takım içinde takasın kısa vadede bir getirisi yok. Yani bu takas hiç bir şekilde iki takımıda şampiyonluk hedefinde olan bir takım haline getirmeyecek şimdilik. Toronto 201o'da Cap'ında oluşacak boşluğu 2009 yılına çekti Miami ise 2009 yılında oluşacak boşluğu 2010 yılına erteledi. Toronto'da Bargnani daha çok süre alabilecekken Miami'de ise Beasley kendini geliştirmek için daha çok süre alabilecek. Miami'nin Moon'u alması ve Banks'ı yollaması takası onlar için daha iyi hale getirdi. Toronto bu yaz FA piyasasında çok hareketli olacaktır ve benchlerindeki zayıflıklarından dolayı tek oyuncudan ziyade 2 tane oyuncu almaya çalışacaklar. Bu arada Marcus Banks'ında Marion'a iki takastır eşlik etmesi enteresan olmuş.
11 Şubat 2009 Çarşamba
Eczacıbaşı turu yarıladı...
10 Şubat 2009 Salı
Sabır
Scolari out who is in?
Abramovic daha fazla dayanamadı ve Scolari'nin görevine son verdi. Oysa maviler Scolari ile sezona çok iyi başlamıştı. Ancak daha sonra duraklama devrine girdiler ve son olarak Aston Villa'ya geçilerek şampiyonluk umutlarını iyice yitirdiler. Aslında sezon sonuna kadar dayanılabilirdi kendisine ancak geçen sezon içindeki hoca değişikliği bu takımı Şampiyonlar Liginde finale taşıdı ve Premier Ligde iddiasını son haftaya kadar sürdürdü. Bakalım bu seferde tutacak mı? Adaylara gelirsek en iddialı adaylar Mancini ve Rijkaard. İkiside boşta olduğu için gelmelerinde sorun yok. Eğer olabilse Hiddink'de önemli bir aday olurdu ancak menajeri Hiddink'in uygun olmadığını belirtmiş. Bu arada geçen sene Avram Grant'ın yanında olan Henk Ten Cante'nin çalıştırdığı Pana'nın ezeli rakibinin 12 puan gerisinde olması ve geçen sezondan bu takımı tanımasından dolayı daha önceden Barça'da beraber çalıştıkları Rijkaard ile yeniden bir araya gelebilir. Hatta sezon ortasında gelen hocanın hemen katkı sağlaması isteniyorsa bu seçenek oldukça mantıklı gözüküyor.