31 Temmuz 2008 Perşembe

"Üç büyük müç büyük yok!"


Efsane başkan Halil Ünal'ın geçen ay transfer dönemi başında yaptığı basın açıklamasına dün rastladım. Tek kelimeyle döktürmüş. Konuşma Anderson'u aldıktan sonra yapılmış. Hani yıldız alırsın, o gazla konuşursun ama Anderson'dan ne gaz aldın be başkan. Bu arada Anderson Ç.Rize'den alınmış sezon başı 3 bilemedin 5 gol atabilen bir adam.

"üÇ BÜYÜK MÜÇ BÜYÜK YOK". Kahvedesin değil mi? En büyük Es-Es'miş bunu böyle bilecekmişiz. Şu dediklerine kendisi inanıyor mu acaba? Eskişehir'i küçümsemiyorum; zamanında iyi işler yapmış güzide bir anadolu kulübümüz. Ama bu kadar. Bir cümle daha ekleyemem Eskişehirspor için.

Saffet Nadarevic. Bilmiyorum kaç kişi duydu adını. Eskişehir'e gelmeden önce ben duymamıştım. Bosna milli takımında oynamış. Başkan, dünya yıldızı demiş. Nasıl yani? Kime göre? Neye göre? Yaşı 18-19 olsa belki gelecekte yıldız olur derim ama yaş da kemale ermiş. Ordan da yırtamamış başkan. Değil dünya yıldızı Bosna için bile bir yıldız değildir Nadareviç.

Bu arada başkan golcüleri bulmuş, savunmayı sağlama alıyormuş, sonra orta sahaya ve kanatlara takviye yapacakmış, kaleci konusunu da ihmal etmiyormuş. Sen şuna kadroyu baştan aşağı yenileyeceğim desene.

Yazı Haziran'a ait. Başkan epey transfer yaptı. bırak üç büyükleri müç büyükleri, diğer anadolu takımlarının bile gözünün korktuğunu sanmıyorum. Eskişehirspor taraftarı da memnun mudur bu transferlerden onu da bilmiyorum. Eğer taraftar için rüya takım buysa, iyi geceler der geçerim..

Bir zamanlar 2# Debray Dario Silva


1998'de Espanyol'de tanıdım. Çok üst düzey falan değildi. Sıradan bir La Liga topçusu, orta düzey bir Uruguay'lı. Adını duyan çoktur ama oynadığı futboldan çok agresif tavırlarıyla. Avrupa futboluyla az çok ilgilenenler tanır, gerisi pek bilmez. Espanyol'un ardından Tarık Mengüç gibi saçını boyatıp çıktı Malaga'da karşımıza. 4 yıl oynadı ve sonra Sevilla Porstmuth derken sessiz sakin bitirdi kariyerini.

Ya sonra? Olan 2006'da oldu. Montevideo'da iki arkadaşıyla birlikte trafik kazası geçirdi. Diğer arkadaşları ucuz atlattı ama Dario Silva o kadar şanslı değildi. Yıllarca ekmeğini kazandığı sağ ayağını o kazada bıraktı. Şimdi protez bacakla yürüyebiliyor. Nereden nereye..

Ireland World cup 2002


Klipteki ikinci gol; Robbie Keane'in Almanya'ya attığı gol ve müthiş sevinci. bianconeri tutturdu koyalım diye bizde zar zor bulduk. Bu arada Dailymotion u kapatan zihniyete çakayım.

30 Temmuz 2008 Çarşamba

Taklacı Kırmızı oldu!


O zamanlar öyle opsiyonlar yoktu ama CM 3 FM 2008 olsaydı Robbie wonderkid olurdu. 18 yaşında acceleration 19, dribbling 19, pace 20 passing 14, shooting 19... Daha ne olsun, tam pıtı pıtı forvet.
Wolves'ta geçen 2 yıl, ardından Coventry City ve sonrasında 2000 yılında İtalya. Hakan Şükür oynayacak diye beklerdik Tv önlerinde, o zamanlar umrumuzda değildi Robbie, tek hatırladığım Hakan ile aynı kaderi paylaşmasıydı. Yedek kulübesinden çıkamadı genç İrlandalı. Çok dayanamadı; 2001'de tekrar İngiltere'ye döndü; adres Leeds'ti. Daha sonra da Tottenham.
İnönüdeki maçta yemeyelim, yersek de Keane atsın dedim, yedik Keane atamadı.
2002 Dünya kupasında 90'da Almanya filelerini havalandırdığında onunla birlikte sevinmiştim. Ünlü taklasını atıp tüfeğini çıkarmıştı Robbie, Almanları kudurtmuştu.
Toplamda 58 milyon pound ödenmiş uğruna. Bunun 20 si Liverpool'dan. Liverpool için doğru transfer olduğu tartışılır, az daha para koyup Villa'yı almak daha doğru bir seçim olabilirdi. Robbie bu paraya değer mi değmez mi bilemem ama gelecek sezon Liverpool maçları daha bi başka olacak benim için..
Bu arada arka planda da Petit Viera iyi çıkmış. Fransa 98'den hatıra...

29 Temmuz 2008 Salı

Premier Lig Transferleri #2


İngitere'nin 4 büyükleri ile ilgili transfer haberlerini Premier Lig'de Transfer#1 ile vermiştim. Yazıyı yayınladığım 10 Temmuzdan bugüne çok sular aktı. Durulmak bilmedi İngiltere.

4 büyüklerden Manu henüz oyuncu almadı. Son şampiyonda Ronaldo'nun durumu belirsizliğini koruyor. Real bir süredir Ronaldo transferinde sessiz. Real'in bu durumu fırtına öncesi sessizliği gibi. Elbette Calderon yeni kozlarla tekrar çalacaktır Fergie'nin kapısını. Liverpool'da transfer taarruzu sürüyor, Benitez gözü Barry'e dikmiş durumda. Barry işine, Villa çomak sokunca hızını alamayan Rafa N'Gog, Cavalieri ve son olarak da Robbie Keane'i bitirdi. Arsenal'de ise kan kaybı sürüyor; bir önceki postta Hleb'i tutmak zor olacak demiştim, Hleb İspanya'ya uçtu, orta sahada ise Flamini'den sonra Gilberto'da kayıp. Orta sahaya takviye yapmazsa gelecek sezon işi zor Wenger'in. Chelsea'de ise gelen yok bu aralar.

Liverpool önüne gelene imza attırırken Everton'da sessiz bir bekleyiş hakim. Ligin güçlü ekiplerinden Tottenham iyi başladığı sezonda rölantide gidiyor. Modric, Dos Santos transferleriyle başladığı sezona Gomes ile devam ediyor. Pascal Chimbonda, Tainio, Robinson'dan sonra Robbie Keane de gelecek yıl Juande Ramos'un kadrosunda olmayacaklar. Ramos Keane'den gelecek parayla Eto'o'yu alsa hiç fena olmaz. Berbatov Eto'o çok canlar yakar..

Eski kaptan Roy Keane ise Premier Lig için iyi bir ekip hazırlama derdinde. Tottenham'dan gelen Chimbonda ve Tainio'nun ardından Bolton'dan El Hadji Diouf'u da kadrosuna kattı. Şimdiki hedef sola Taiwo. Kaptan bu sene iyi işler yaparsa, Fergie'nin koltuğuna aday olur..

28 Temmuz 2008 Pazartesi

25 Temmuz 2008 Cuma

Halil tahtaya gel!

Başkan Ünal’ın ideal kadrosu tamamlanıyor

Gelecek sezon Rıza Çalımbay'a pek iş düşmeyecek gibi. Maşallah başkan sistemi de kadroyu da kurmuş. Takım gelecek yıl 4-4-2 oynayacak; oyuncular da alternatifleriyle belli. Son 4 transfer mavi ile yazılmış, sanırım siyah kalem bitince maviye geçti; belli ki başkan gün gün takip edip, kadroyu yeniliyor..

Bir zamanlar #1, Javier De Pedro


Tam 12 yıl hizmet etti Sociedad’a. Nihat ile birlikte tanıdık onu. Nihatlı, Kovacevicli, Xabi Alonsolu, Karpinli efsane kadronun değişmez parçasıydı. TRT 1’den izlerdik Nihat maçlarını. Bütün takımı ezbere bilirdik. Nihat, Kovacevic, Xabi Alonso, Aitor Lopez Rekarte, Aranzabal, Oscar De Paulo, Javier De Pedro, Valery Karpin, Westerveld. Tam bir takımdı. Javier de bu takımda geri planda da kalmamıştı üstelik. Soldan yaptığı bindirmelerle milli takıma kadar yükselmişti. O kadronun en iyilerindendi. Yıl sonunda takımda kalıp kalmayacağı, Sociedad’ın onu takımda tutup tutamayacağı tartışıldı durdu.
Şampiyonluğu 2 puanla kaçıran o efsane kadro dağıla dağıla sonunda Sociedad’a da Segunda yolu göründü. Karpin, Nihat, Kovacevic, Xabi, Westerveld, Lopez Rekarte hepsi hak ettikleri ilgiyi gördü ama o göremedi. 2004’te bir önceki yıl reddettiği İngiltere yolunu tuttu. Rota Blackburn’du. Tugaylı Blackburn’u izlerdik. WBA karşısında Tugay ile yer değiştirmişti. İlk maçıydı İngiltere’de. Fazla değil bir maç daha yapacaktı. Kısa sürdü İngiltere macerası, dönemin ortalığı karıştıran takımı (Kaddafi’nin takımda hisse sahibi olduğu için oğlunu zorla oynattığı, federasyona bayan futbolcu oynatmak için başvuru yapan, Ahn’ı İtalya’ya gol attı diye kovan sonra Atletico Madrid istedi diye kovmaktan vazgeçen) Perugia sahip çıktı.
Burada da kalıcı olamadı ve İsveç yolları göründü De Pedro’ya. İsveç de yaramadı De Pedro’ya. Kişisel problemlerini ileri sürerek komşuya gitti. Ergotelis, 2006’da aldı efsaneyi. Yunanistan’da da kısa sürdü.
Olmayınca olmuyordu. De Pedro’da bunu görmüş olsa gerek yavaştan ülkesine döndü. Önce Borges’e sonra da kaçıncı ligde olduğu bilinmez Vera’ya transfer oldu. Oradan ayrılışı ve futbola veda edişi içler acısı. 2007’de takımın hocası tarafından kovulduktan sonra futbola veda etti efsane..
Şu anda ne yapıyor bilmiyorum ama acaba Sociedad antrenör olarak almaz mı?

Everybody goes to Europe


Bu yaz NBA'den Avrupa'ya doğru bir göç başladı. Önce Delfino'nun 3 yıllığına Khimki ile 8.5 milyon Euro karşılığında anlaşmıştı. Sonra Dinamo Moskova Nachbar ile 3 yıllığına 14.1 milyon dolar karşılığı anlaştı ve en son Childress'ın komşuya geldiğinin haberini aldık.

Açıkcası verilen paralar çok fazla. Özellikle Nachbar gibi bir adama o kadar para dökmek akıl kârı değil. Nachbar ne bir takımı sırtlayacak bir hücum gücüne sahip ne de geldiği takıma savunma anlamında sınıf atlattıracak bir oyuncu.

Aynı şeyleri Delfino içinde söyleyebilirim ancak Josh Childress'ın gelmesi gerçekten devrim gibi birşey zira Childress gelişmekte olan bir oyuncu ve üstelik bu ilk fa oluşu yani NBA'de kendine iyi bir kontrat karşılığı yer bulması çok olası. Böyle bir oyuncunun gitmesi fotodaki David Stern'ü biraz ürkütse gerek.

Birde bu oyuncuların bulunduğu takımlardaki diğer oyuncuların bu yüksek ücretler karşılığında tepkileri ne olacak merak ediyorum. Avrupa'da oyuncu fiyatları bir anda katlanabilir mi acaba?

Devrim değişimin bir sebebi de Childress'ın diğer serbest ama daha çok sınırlı serbest oyunculara bir kapı açmasıdır. Mesela bugün okuduğum bir haberde Delonte West'in Dinamo Moskova'dan 2 yıllık 10 milyon dolar değerinde bir teklif aldığını okudum. Ayrıca Sasha"The Machine"Vujacic'in de Avrupa'dan teklifler aldığı ile ilgili bir haber okudum.Belkide bu haberleri oyuncuların menejerleri çıkarttırıyor bilemiyorum.

Yalnız bu oyuncular Avrupa'ya gittikten sonra NBA'e döndüklerinde hala eski takımlarına bağlı olarak sınırılı serbest olarak mı kalacaklar yoksa bu haklar düşecek mi? Bu konuda bir fikrim yok ancak David Stern bu olaya bir el atar artık heralde zira NBA'de bir Avrupa depremi yaşanıyor gibi.

24 Temmuz 2008 Perşembe

Kararsız!


Arkadaş ver kararını artık! Gidiyor musun? Gitmiyor musun? Ligler bitti transfer sezonu Ronaldo Real'e dedikoduları ile başladı. Yok annesi Real'e gitsin demiş, yok çocukluğundan beri Real'e gitmek istermiş, yok köleymiş, yok şuymuş yok buymuş..

Utanmadılar, ciddi ciddi annesine sordular, belli ki Man Utd cephesi annesini tavlamış "Oğlum Manu'da mutlu" dedi kadıncağız. Kadıncağız öyle dedi de oğlu rahat durdu mu sanki. Önce karar vermedim Avrupa Şampiyonası'ndan sonra dedi. Şampiyona bitti kalıyorum dedi, ertesi gün gidiyorum dedi, sonra kararsızım dedi.

Sepp Blatter olaya el attı köle dedi. Ronaldo gaza geldi "Hepimiz Köleyiz" dedi. Cannavaro kaptanlığın verdiği cesaretle"Köle möle değiliz arkadaş, sözleşmene sadık kal" dedi. Tevez gitmesini istiyor olsa gerek "gitmek istiyorsa gitsin"dedi. Sir "giderse yanlış yapar" dedi. Beckham, her ikisinde de oynamış olması ve Ronaldo'nun bir önceki versiyonu olması sebebiyle"Gitmesi kariyeri açısından en büyük hata olur" dedi. O dedi, bu dedi, şu dedi. Bir adam ortalığı nasıl karıştırır? İşte böyle..
Sözler bitmek bilmedi. Calderon iki günde bir çıkıp suyu bulandırdı, bugün olmazsa yarın alırım, ama bir gün alırım dedi.
Taraftar sabırsızlandı. Başkan alırım alırım diye ağlayacağına git transfer yap dedi. Barca 11'i değiştirdi Real'de elde var "0".
Ronaldo yüzünden ne Real'in yüzü güldü, ne de Ferguson rahat uyuyabildi. Herkes transfer sezonu boyunca küçük beyin kararını beklediler. Ama beyimiz pek bi nazlı çıktı, paşamız karar verse de adamlar işine baksa artık..

Paolo Maldini

Kim derdi ki; bu çelimsiz çocuk 23 yıl Milan'a hizmet edecek, onlarca kupa kazandıracak, giydiği formayı çıkarmayacak ve bir daha o forma giyilmeyecek...

Nenad Jestroviç


Meira, Guiza, Kewell derken Anadolu takımlarının transferleri arka planda kaldı. Bombaları transfer döneminin başında Kayserispor patlatmıştı. Wigan'dan aldığı Olembe ve Aghahowa ile adını duyurdu, sonra sessizce köşesine çekildi.

Transferde en iyi yolu izleyen takımlardan birisi de Kocaelispor. Körfez, Serdar'ı kaptıktan sonra rotayı Kızılyıldız'a çevirdi, ardından da Allah ne verdiyse hepsini Kızılyıldız'a verdi. Sol beki, stoperi Sırplarla kapattıktan sonra bombayı patlattı. Nenad Jestroviç, Adı bir zamanlar Galatasaray ve Beşiktaş'la da anıldı, Fotomaç formasını bile giydirmişti..

Belçika'da geçirdiği muhteşem yılların ardından, kısa bir Katar macerası, sonra da Sırbistan'a döndü. Buraya kadar herşey normal. Tipik bir kariyer hikayesi...Başarılı kariyerin ardından Katar'a gidilir paralar cebe doldurulur, sonra memlekete dönülür, sessizce futbol bırakılır falan filan.Ancak Kocaelispor bu işe çomak sokunca 32 lik yıldız Türkiye yolunu tuttu. İyi de oldu..

Bu kısır ligde gelecek yıl kaç gol atar bilinmez ama ses getireceği kesin. Körfez tribünlerini inletecek gibi..

Revolution

21 Temmuz 2008 Pazartesi

60. Emmy Adayları


Adaylar

Adaylardan benim favorilerim:

Outstanding Comedy Series: Entourage

Outstanding Drama Series : Lost

Outstanding Lead Actor In A Comedy Series : Charlie Sheen as Charlie Harper from Two And A Half Men

Outstanding Lead Actor In A Drama Series :
Jon Hamm as Don Draper from Mad Men

Outstanding Lead Actress In A Comedy Series :
Julia Louis-Dreyfus as Christine Campbell from The New Adventures Of Old Christine

Outstanding Supporting Actor In A Comedy Series : Jeremy Piven as Ari Gold from Entourage

Outstanding Supporting Actor In A Drama Series :
Michael Emerson as Ben from Lost

Outstanding Supporting Actress In A Comedy Series : Holland Taylor as Evelyn Harper from Two And A Half Men

Childress Komşuya mı?


In a potentially stunning move that reflects the growing challenge Europe’s basketball leagues pose to the NBA, Atlanta Hawks free-agent forward Josh Childress is strongly considering a three-year, $20 million offer from Greek powerhouse Olympiakos, several league sources said Sunday night.

Yahoo Sports

Vergiler Olympiakos tarafından ödenmesi ile birlikte 3 yıl için 20 milyon Dolar önerilmiş Childress'a 3 yıllık MLE (Mid Level Exception) ile arasında pek fark yok tabi ama o parayı NBA de hemen karşılar Hawks. Sanırım hersene NBA e dönme opsiyonuda olacakmış. Bakalım ne olacak bu çocuğun hali.

Guilty Conscience


Eminem - Guilty Conscience
yükleyen Eminem


En sevdiğim rap klibi.

Dre&Eminem özlettiniz kendinizi ulan..

20 Temmuz 2008 Pazar

Ka-Pa-Ro




Bir zamanlar Beşiktaş'ın MAF'ı (Metin Ali Feyyaz) vardı. Sonra Feyyaz Fenerbahçe'ye gidince Fenerbahçe'nin MAF'ı (Mecnun Aykut Feyyaz) kuruldu. Geçen sezon ortasında Pato ergenlik çağına girip Serie A'da oynamaya hak kazanınca ve golcü Ronaldo iyileşince Milan'ın Ka-Pa-Ro'su kurulmuştu. Ancak Ronaldo erken bırakınca arkadaşlarını ve Ka-Pa-Ro'nun tadı damağımızda kaldı. Berlusconi sonunda paraya kıyıp Ronaldinho'yu alınca Ka-Pa-Ro tekrar doğdu. Kaka-Pato-Ronaldinho...


Milan'ın bu kelepir transferi, bu yıl Serie A'ya renk katacak gibi.. Belli ki Şampiyonlar Ligi vizesinin alınamaması Milan'a ders olmuş. Ortasahada Gattuso, Pirlo, Ambrosini'nin yanına Flamini'yi; hücum hattında Kaka, Pato, Seedorf'un yanına Ronaldinho, Boriello ikilisini almış. Milan kaleyi de sağlama alıp, bir de stoper bulursa Ancelotti için bahane kalmayacak.


Ronaldinho'nun Milano'ya gelmesinin ardından İnter taraftarlarını Lampard'dan aşağısı kesmez...

17 Temmuz 2008 Perşembe

Amber ve Küller


Ruhlar Savaşı nihayet sona ermişti. Büyü geri dönmüştü, tanrılar da... Fakat tanrılar diğerlerinden daha güçlü olmak için birbirileriyle çekişiyorlardı ve savaş zaten ülkeleri yok edip Ansalon'un güç dengesini bozmuş ve bütün kıtaya yayılan büyük bir mutsuzluğa sebep olmuştu.
Gizemli savaşçı-kadın Mina, tanrıçasını hayal kırıklığına uğrattığı ve onu kaybettiği için acı içindeyken baştan çıkarıcı bir kılığa bürünmüş kötülükle anlaşma yapar. Narin ve kırılgan dünyaya garip bir vampir kültü yayılırken hiç beklenmedik kahramanlar -Kafasının dikine giden bir keşiş ve ölülerle iletişim kurabilen bir kender- gittikçe artan kötülüğün köklerini yolmak için güçlerini birleştirirler.


Ruhlar savaşı serisinden sonra seri olarak Karanlık Havari Serisi çıkmaya başladı Ejderha Mızrağı Dünyasından. Hasta olmasam en fazla 3 günümü alırdı kitap ancak 5 günde bitirdim yine. 2. kitapda çıkmış ve serinin son kitabıda Eylül'de çıkacakmış. Sağolsun Laika Yayınevi iyi çalışıyor.

Bu arada kitabı ben D&R dan 15 ytl ye aldım ikincisi de 16 ytl'di. Ancak internetten daha uyguna alınabilir muhetmelen.



15 Temmuz 2008 Salı

Trabzon Hanı


Karadeniz fırtınası transfer döneminde esiyor ama nereye?

Aldığı oyuncunun haddi hesabı yok. Yıldırım Demirören'in başa geldiği ilk yıl Beşiktaş denemişti bir benzerini, her gün 3 transfer yapıyordu. Hoca yoktu ama takıma sürekli oyuncu akışı vardı. Kadro şiştikçe şişiyordu ve ligin henüz başında patlamıştı. Trabzon'un tek farkı hocasının oluşu ve transferi Ersun Hocanın yönlendirmesi (öyle olduğunu tahmin ediyorum).

Mustafa Keçeli, Musa Büyük, Ayman, Tolga Seyhan, Ahmet Şahin, Jabi, Jefferson, Çağdaş, Ufukhan, Moawad takımdan gönderildi. Gönderilenlerden 2 tanesi hakkında birer cümle yazarsak, Jefferson geldiğinde Brezilya'nın yeni file bekçisi olacak denmişti, ne oldu bu gence? Moawad hangi mevkiide oynuyor ve bu sene kaç maça çıktı? Bilen var mı?
10 oyuncu ile yollar ayrılırken; gelenlerin sayısını tutturmak oldukça güç. Tony Sylva bir kaç kez geldi gitti, imzaladı imzalamadı derken transfer Musampa transferine döndü. Geldiğini varsayarsak kaleyi sağlam ellere teslim etti diyebiliriz. Kalecinin yaşlısı makbul kabul edilirse Sylva Türkiye liginde iş yapar. Defansa Egemen, Song ikilisi gelecek gibi duruyor. İsim isim bakıldığında güzel bir üçlü oldu,düz mantıkla Song ile Sylva uyum sorunu yaşamaz deyip, Egemen de onlara uyum sağlar dersek, kağıt üstünde iyi olur. Oftaş'tan gelen Giray ise defans adına iyi bir yedek. Cale'yi sol bek ve açıkta kullanacağını tahmin ediyorum, Mustafa Keçeli'den iyi midir bilinmez..

10 numara açığını Colman ile kapatmak istiyor ama hiç bir zaman bir Gökdeniz olmayacaktır. Manisa'dan alınan Selçuk İnan Trabzonspor'a gelmeseydi büyük ihtimalle Aurelio transferi sonrası Fenerbahçe'ye giderdi. Selçuk'un ilk onbirdeki yeri garanti gibi.

Hucüm hattına yapılan transferler olumlu görünüyor. Gökhan Ünal'a 5 milyon Euro'yu bir çırpıda bayılan Bordo-Mavililer bugün de hangi akla hizmettir bilmiyorum Isaac Promise'yi aldı. Gökhan ve Umut varken Isaac bu takımda yedek oturur. Yabancı oyuncuyu yedeğe kullanmak biraz lüks kaçmaz mı?

Bu oyuncuların dışında Pazarspor'dan Arşinspor'dan gelen bir yığın oyuncu var. Bunların çoğu kadroya dahi giremez.

Kağıt üzerinde savunma ve forvet hattının tamamen değiştiğini, orta sahada da radikal değişikliklere gidildiği görünüyor. Yani yeni sezonda yepyeni bir Trabzonspor izleyeceğiz. Tahminim, 10. hafta sonunda şampiyonluğu unutur, üç büyüklerden biri çok kötü bocalamazsa en iyi ihtimalle dördüncü olur. Sadri Şener'in Demirörenle akrabalığı yoksa bir sonraki yıl başarılı olabilir..

14 Temmuz 2008 Pazartesi

Madrid'in kırmızı-beyazı


Real Madrid transferde durağan günler yaşarken, Madrid'in öbür yakasında farlarını söndürmüş bir araba sessiz ve derinden gidiyor. Torres'i sattıktan sonra hücum hattını yenileyen ve sıfırdan kuran kırmızı beyazlılar, bu sene ağırlığı savunmaya vermiş görünüyor.

Aguierre'nin talebelerinden La Liga şampiyonluğu beklemiyorum ama Vicente Calderon'u dolduran 50000 kişinin zevkli maçlar izleyeceğinden eminim.

Başkan Enrique Cerezo parayı nerden buluyor bilinmez taraftarın özlediği bir kadro kurma peşinde. Yeni tatlar yaşamak için Lyon'dan ayrılan Coupet'i alarak kaleyi sağlama alan Atletico, defansı yeniden kurdu. Antonio Lopez, Perea, Pernia gibi oyuncuların arasına John Heitinga ve Çeklerin Cengiz Han'ı Ujfalusi katılırken savunmaya dönük ortasahaya da Paulo Assunçao takviyesi yerinde oldu. Herkesin gıpta ile baktığı Kun Agüerolu, Maxi Rodriguezli, Reyesli, Simaolu, Forlanlı hücum hattına da Sinama Pongolle takviyesi noktayı koydu.

Gelecek yıl Şampiyonlar Liginde de boy gösterecek olan Kun ve arkadaşları işi biraz sıkı tutarlarsa çok can yakarlar..

Ryan & Marissa


Powered By Dinamiturk.com

Song: Ashtar Command - Into Dust

Bir Yastıkta Kocayın!


Haftasonu Eskişehir yolculuğumuz vardı. Üniversiteden arkadaşım dünyaevine girdi. Biz de sayesinde yedik, içtik, eğlendik. Damat Es Es tribünlerinden olunca pasta kesimine Eskişehirspor marşı eşlik etti. Biz de onun için bir günlük Es Es’li olduk.
Canım arkadaşım Ömer’e ve gelinimiz Elif’e bir ömür boyu mutluluklar dilerim...

11 Temmuz 2008 Cuma

SHAQ jumps Escalade


Powered By Dinamiturk.com

Son zamanlarda gördüğüm en komik video hele sonunda Shaq'ın "call david stern....call coach riley......call a tow truck.....call AAA... Diesel down." demesi kopardı beni.

10 Temmuz 2008 Perşembe

Premier Lig'de Transfer 1


İngiltere'de takımların renklerini belli etmeye başlamasıyla birlikte transfer piyasası kızışmaya başladı. Küçüğünden büyüğüne her takım bütçesi doğrultusunda oyuncu alma çabası içerisinde. Adanın 4 büyüklerinin transfer çalışmalarına değinecek olursak.

Son şampiyon Man Utd Real ile uğraşmaktan transfere zaman ayıramamış görünüyor. Calderon'un bitmek tükenmek bitmeyen Ronaldo sevdası Manu'nun canını sıkmış, transfere zaman ayıramamış. Forvete hava toplarına hakim birini arıyor Sir. Santa Cruz'u denedi Paul Ince'e takıldı. Ardından Huntelaar'ın peşine düştü, Genç kral, önce Van Basten gelirse gitmem dedi ancak şimdi transferin olabilirliği artmış görünüyor. Kırmızı şeytanlar hiç kimseyi alamazken Pique'yi de Barca'ya yolladılar.

Chelsea Scolari'nin gelişiyle birlikte piyasaya hızlı bir dalış yaptı. Scolari, Portekiz milli oyuncularını bir bir almaya başladı. Önce Bosingwa, sonra Deco. Scolari kadrosunda Crespo'yu düşünmezken, Steve Sidwell'de bugün Aston Villa'ya imzaladı. Rajkovic ve Sahar ise kiralandı. Lampard'ın durumu ise henüz netlik kazanmadı. Chelsea satmayacağız diyor ama işin içinde Mourinho olunca her an transfer gerçekleşebilir gibi geliyor.

Dİğer Londra ekibi Arsenal kimseyi şaşırtmadı ve yine bir çocuk aldı. 17 yaşındaki Ramsey, çalışma iznin aldığı ilk gün Premier Ligde oynayacak gibi. Lehmann memleketin yolunu tutup Stuttgart'a giderken, Flamini yedekliği göze alıp AC Milan'ın 5. MC si olmayı kabul etti.Adebayor'u satmayacağız açıklaması Togo'luyu takımda tutmaya yetmeyebilir. Her yıl ödemek zorunda oldukları 24 milyon poundluk Emirates borcu Wenger'in canını sıkabilir. Hleb'i de tutmak zor olacak. Henüzkesinleşmeyen Nasri transferi Arsenal'a yakışır.

Liverpool ise hızlı girdiği piyasada rölantide gidiyor. Sağ beke Philipp Degen'i aldıktan sonra Dossena'ya imzayı attırdılar. Simdi hedef Gereth Barry ama bu iş zor görünüyor. Kırmızıların ilgisi abartı boyutlarına varınca Villa getir 18 milyon poundu al kaptanı dedi. Savunma hattında bunlar olurken Liverpool, Robbie Keane ile de ilgilendiğini açıkladı. Rafa Benitez ise yıldız sözü verdi. Crouch Porstmuth ile anlaştı. Harry Kewell ile Le Tallec'i bedavaya bırakan Liverpool için en hayırlı transfer, Şampiyonlar Ligi finalini engelleyen Riise'nin Roma'ya gidişi oldu.

Küçük Adam Blatter!


FIFA Başkanı konuşmuş. "Futbol, modern köleliktir" demiş. Futbol takımlarının oyuncuları kendilerine bağlayıp, oyuncuların başka takımlara gitmelerini engellediğini savunmuş. Tamam da bunun neresi tuhaf, neresi yanlış? Neden iyi oyuncusunu başka takıma versin ki. Bu durumun tam tersi olsaydı saçma olurdu. Elbette ki iyi takım kurmak istiyorsan iyi oyuncuları elinde tutmak isteyeceksin.

Uzun süreli sözleşmelerle futbolcuların başka takımlara transfer olmalarının önüne geçildiğini söylemiş. Arkadaş, sözleşmeyi imzalayan ben miyim? Eğer futbolcu istemezse imzalamaz. Zorla mı imza attırıyorlar. Komiksin Blatter.

En sonunda da ağzındaki baklayı çıkarmış. Ronaldo'ya değinmiş. Manu'nun onu bırakmasının iyi olacağını söylemiş. Ronaldo'nun Real'e gitmek istediğini, ancak buna Manu'nun engel olduğunu söylemiş. Nerden biliyorsun? Koskoca FIFA başkanısın ve kesin olmayan bir şey hakkında konuşuyorsun.

Calderon'un son oyunu olsa gerek bu. Ronaldo'yu alma yolunda her şeyi mübah görmeye başlamış anlaşılan. Neyse ki kırmızı şeytanlardan yanıt gecikmedi. Ronaldo'nun gitmek istediği haberini yalanladılar. Son noktayı da Ronaldo koydu : "Real ile anlaştığım haberleri gerçek dışıdır".

Ronaldo, sen de kararını ver artık. Gitmek istiyor musun istemiyor musun. Real ile Manchester'ı birleştirin orda oynasın bari. Adam ikisini de istiyor.

Back to the game

Birkaç günlük hastalığım süresince ortak iyi idare etmiş sağolsun. Bende gündemdeki bir kaç konuya değinerek geri döneyim.

- Elton Brand Sixers ile anlaştı. Baron clippers'a geldikten sonra kalıcağı tahmin ediliyordu ancak kendisi büyük satış koydu hem clippers'a hem Baron'a. Phila nın kadro baya sağlam oldu. Ancak mutlaka bir şutöre ihtiyaçları var.

-Guiza Fenerbahçe'ye geldi. Bonservisi 14 milyon euro. Fazla gözüksede La liga da penaltısız 27 gol atmış bir oyuncu kendisi üstelik Peter Crouch'un 10 milyon pound a Porstmouth'a gitmesi piyasanın böyle olduğunu gösteriyor.



-Galatsaray da bu ara boş durmadı ve bonservissiz Kewell'ı renklerine bağladı. Öncelikle şu söyleyeyim; Galatasaray Kewell'ı almadı. Kewell diye bir futbolcu kalmadı. 15 maç üstü oynayacağını düşünmüyorum. Daha iyisini alabilirdi bence Galatasaray.




- Terlik muhabbeti yüzünden çıkan kavgadan dolayı 2 kaptan satış listesine konuldu. Üzülmez'den kurtulunması beşiktaş taraftarlarını sevindiriyor ancak Toroman'ın gitmesini istemiyorlar. Toraman bence biraz abartılıyor. Bir kere defansta oyanayabilecek kadar yürekli bir futbolcu gibi gözükmüyor bana. Lugano,Servet ve Song gibi defans oyuncularının sahip olduğu yüreğin 5 te birine sahip değil bence. Ancak yabancı kontejyanı ve kaliteli türk defans oyuncusu azlığından gitmesi yinede kayıp olur Beşiktaş için.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Kim kaybeder?

Dünyanın hiç bir yerinde yoktur iki kaptanın takım önünde yumruk yumruğa kavgası. Bi acayip kulüp bu Beşiktaş. Birinci kaptan ikinci kaptana girer menajer sürekli açıklamalarda bulunur, teknik direktörün sesi çıkmaz, başkanın ne yaptığı belli olmaz..

Öncelikle İbrahim Üzülmez konusuna değinelim, İbrahim neden kaptan? Sırf takımın en eskisi diye birisi kaptan mı yapılır. Takım üzerinde İbrahim'in etkisi nedir? Kim sallar "Deli İbo" yu. Taraftarın deli dediği adam kaptan mı olur Allah aşkına.. Liverpool maçında bir Türk olarak utandım onun kaptanlığından, adamların kaptanı Gerard seninki Deli İbo. Kim yakıştırabilir ona kaptanlığı..

İkinci Kaptan İbrahim Toraman. Eskiden beri araları pek iyi değilmiş zaten. Biri kaptanlık pazubandına güvenip laf edince diğeri de ikinci kaptanlığına güvenip, başlatmış horoz dövüşünü. Olmaması gereken bir durum ama olmuş bir kere.

Üzülmez'in zaten son yılı bırakacak futbolu çok şükür. Olan Toraman'a oldu. Beşiktaşlı Toraman daha çok hizmet edecekti bu takıma belkide. Ama kısmet olmayacak gibi. Satış listesine koyuldu, bonservisi verene satarlar, affetmezler.

Zamanında Serdar ile Oktay sorun yaşamıştı her ikisi de gitmişti. Serdar bir yana, Oktay genç ve yetenekliydi ve Beşiktaş ve Türk futbolu için parlayan bir yıldızdı. Ne oldu sonra ordan oraya gitti, sessizce futbol hayatı bitti. Hala Beşiktaş'ın Avrupa kupalarında en çok gol atan adamlarından biri. Ayrılmasaydı neler neler olurdu. Hakan Şükür gibi efsane olurdu belkide. Ama n'oldu, bir hiç uğruna gitti, kim kaybetti Beşiktaş.

Toraman da kayıp olur Beşiktaş için, bu tarz sorunlar her takımda olabilir. Rooney ile Ronaldo Dünya Kupasında kavga etti ama Sir her ikisini de yollamadı. Neden? Çünkü iyi hoca, arayı buldu. Kim kazandı? Man Utd.

Beşiktaş işin kolayına kaçtı. Disiplinden taviz vermeme uğruna yollamaya çalışıyor ikisini de. Kaybeden Beşiktaş olur.

Futbolcuya en büyük ceza para cezasıdır. O, o işi para için yapar. Onun dışındaki cezalardan takım etkilenir. Kadro dışı bırakmak kimi etkiler? Takımı. O oyuncudan verim alamazsın, parasını tıkır tıkır ödersin.

Olan Toraman'a Beşiktaş'a olur. Toraman büyük bir kulübe giderse kendini kurtarır ama Sinan Engin, Yıldırım Demirören gibi insanlar Beşiktaş'tan ayrılmazsa Beşiktaş düzlüğe çıkamaz.

7 Temmuz 2008 Pazartesi

Ben de inanamıyorum


Fanatik gazetesinde Edip Adanır imzalı "İnanamıyorum!" başlıklı haberi okudum; içler acısıydı. Tamamen bir gazla yazılmış gerçeklikten çok uzak, bir gazeteye yakışmayacak saçma sapan, yalan yanlış bilgilerle(!) dolu bir yazı.


Arkadaş Harry Kewell'in Galatasaray'a geldiğine inanamamış, sonra da saçmalama boyutuna varan bir yazı dizisi..


Para konusu çok komik“Para için gelmiştir İstanbul’a” denildiğini duydum. Bundan daha komik bir dedikodu olamaz herhalde. Bakın bu adamın paraya ihtiyacı yok. Hatta istesinler borç verir Galatasaray’a!


"Galatasaray'a para için geldi" demelerini komik bulmuş. Roma yerine Galatasaray'a ya da bir başka Türk takımına neden gelsin? Çocuğunun eğitimini mi düşünmüş olabilir yoksa eşi İstanbul diye tutturmuş mu olabilir?


"Sakatlanıyor da, niye?Bir kere, topu tutan, arkasını döndüğünde kolay kolay topu bırakmayan bir tarzı var. Ayrıca, kötü durumda olan oyuncunun yanına gider, nesi varsa ortaya koyar. Sakatlanıyor ya sürekli, bundan işte. Verilen görevi yapmaz, verilen görevin fazlasını yapar. En zor durumda takımı rahatlatır. Liverpool bir adamı dünyanın parasını vererek kolay kolay almaz. Çok büyük bir iş başardı Galatasaray."


Bu ne demek Allah aşkına? verilen görevin fazlasını yapmak ne demek, sakatlanan oyuncunun yanına gidip nesinin olduğunu ortaya koymak ne demek. Bunlarla sakatlanmanın ilgisi ne?


Ne de olsa o da kaptan.Sarı-Kırmızılılar, transferdeki ‘kaptan’ tercihinden vazgeçmiyor. Şu an Cim Bom’un kadrosunda bulunan yabancı yıldızlardan Shabani Nonda, Kongo Milli Takımı’nın, Tobias Linderoth, İsveç Milli Takımı’nın, yeni transfer Harry Kewell da Avustralya Milli Takımı’nın kaptanlığını yapıyor. Sezonun bitimiyle yolların ayrıldığı Bouzid, Cezayir’in, Rigobert Song da Kamerun’un kaptanıydı.


Bu kısmı okuduğumda Nonda'nın kaptan olabileceğini tahmin ettim ama Bouzid'in kaptan olmasına çok şaşırdım, Milli takıma neden genç bir oyuncuyu kaptan yapsınlar ki? Sonra araştırdım ve bahsedilen ülkelerin kaptanlarını buldum..


Cezayir : Yazid Mansouri

Kongo : Lomano Lua Lua

İsveç : Olof Mellberg


Yani yuhh.. Neden böyle bir şey yazma gereksinimi duydun ki?


Ayrıca, Kewell'in eşinin dünya tatlısı, özü sözü bir, fevkalade birisi olduğunu söylemiş..Aile dostudur dedim geçtim burayı...


6 Temmuz 2008 Pazar

was saçların lüle lüle..

Naptın bu güzelim saçlara Vialli?

Roma'dan Arsenal'a



Trabzonspor yepyeni bir takım kurdu. 7'den 70'e nerdeyse bütün takım değişti. Yaptığı transferlerden en sükse yapanı Song transferi elbette. Gökhan Ünal'a 5 milyon dolar vermelerine rağmen -ki bence bu rakam çok uçuk- daha ucuza kapatılmış bir Song her zaman daha iyidir. Song ile daha önceden anlaşan Trabzonspor imza törenini dün gerçekleştirdi. İmza töreninde dikkatimi çeken Song'un Aslan yelesi saçları değil Trabzonspor'un yeni forması oldu. Kappa, Puma derken Nike ile yeni bir başlangıç..
Yıllarca Roma formalarına benzer formalarıyla dikkat çeken Bordo-mavililer, benzerliği abartıp bordo maviden çok Romavari bir turucu kullandılar. Şimdi de Nike ile birlikte İtalya'dan İngiltere'ye uçtular. Yeni formanın renkleri her nekadar Aston Villa renklerine benzese de bana Arsenal formasını çağrıştırdı. İkisi de Nike elbette benzeyecek ama akılda Roma formaları olunca insan şüpheye düşmüyor değil..
Roma büyüsünü tutturamayan Trabzonspor yeni kadrosuyla, sponsoruyla, formasıyla, şimdi de Arsenal'i deneyecek gibi..

4 Temmuz 2008 Cuma

Kobe McFly


Kobe Geleceğe Dönüş filmindeki Marty McFly'ın giydiği Nike Hyperdunk isimli spor ayakkabısının tanıtımına zaman yolculuğu yapan DeLorean ile gitmiş.

Bu arada ayakkabılar sınırlı üretimmiş ve ebay de 2000 $ a satışa çıkmış

Ayakkabı da şöyle birşey:

Catania, Palermo!


Geçen sene küme düşmekten son anda kurtulan Sicilya ekibi bu sene daha iyi işler yapacak gibi görünüyor. Arjantinli yıldız Pablo Ledesma ile Rumenlerin Ronaldinho'su Nicolae Dica ile anlaşan "filler" Serie B'den uzak kalacak görünüyorlar. Sicilya'da yeni bir takım kurulurken diğer taraftan Palermo takımı dağıtıyor.Palermo, Nocerino, Budan ve Lanzafeme'nin gelmesine rağmen gelecek yıl Zaccardo, Barzagli ve Amauri'yi çok arayacak görünüyor, tabi gelen paralarla birşeyler yapmazlarsa...

One lucky shot deserves another


NBA top 10 buzzer-beaters and NBA Tv's ad
yükleyen erik1013

Son iki şut ardı ardına gelince koca oğlan Shaq böyle bir söz söylemişti maçtan sonra.

3 Temmuz 2008 Perşembe

Crespo yolcu!


Crespo Chelsea'den ayrıldı. River'da başlayan kariyer, İtalya'da zirve yaptı. İtalya'da UEFA kupası gördü, Serie A gol kralı oldu, transfer rekoru kırdı.. Chelski'nin yeni oluşumunda rol aldı, 1 yıl oynadı Mavililerde, ardından Mourinho'nun gelişiyle tekrar İtalya yolunu tuttu. Milan İtalya'daki 3. kulübü oldu Crespo'nun, Şampiyonlar Ligi finalinde izledik onu, Chelsea'ye döner kral olur dedik döndü ama kral olamadı. Bir yıl daha oynadı Chelsea'de sonra yine İtalya'ya sürüldü. Yolculuk bu sefer ezeli rakip İntere idi. İnter'de geçen 2 yılın ardından Chelsea Crespo'ya teşekkürlerini sundu ve yollarını ayırdığını açıkladı. Resmi siteden yapılan açıklamada Crespo'ya Chelsea forması altında gösterdikleri için teşekkür edilmiş ve gelecekte başarılar dilenmiş. Chelsea formasına ne kadar hizmet ettiyse...

Parlak başlayan kariyerin sonu pek iyi bitmedi, Chelsea için sıradaki harcanacak adam Sheva,o da Roman'dan torpilli. Roman olmasa o da çoktan bi yerlere kiralanırdı heralde..

Yarın gazeteler Hernan'ı Türkiye'ye getirir. Bakalım kime gelecek...

Jo


Küçük kardeş para saçmaya başladı. Jo City’e 19 milyon pounda patladı. Kulüp tarafından resmi olarak açıklanmasa da Jo için 18- 20 milyon pound arasında bir para ödendiği söyleniyor. Adam genç, yetenekli ve kendini ispatlamış olunca, bir de müşteri İngiliz olunca bu durum kaçınılmaz olmuş.
City geçen yıl çektiği gol sorununu bu yıl aşma hedefinde, geçen sene koca sezonda en golcü forveti Vassel 6 golde kaldı. Devre arasında gelen Benjani yeni formasıyla 3 gol atabildi. Golcü ise orta sahadan geldi. Elano ligde attığı 8 golle takımın gol yükünü çekti, gerçi pek te yük yoktu…
City şimdi de Ronaldinho’nun peşinde. CSKA da Jo’nun yerini doldurur heralde. City’den aldığı paranın yarısını İstanbul’a göndersede Bobo’yu alsa ne güzel olur.

2 Temmuz 2008 Çarşamba

Yaz Dizileri & Siftah

Bloga birtülü giriş yapamıyorduk tabi bunda bazı (aslında bir) ekip elemanlarının bir türlü gelememesininde sebebi var. Neyse ben siftah yapıp mevsimsel bir konu ile giriş yapayım.

Öncelikle normalde yazın olması beklenen ancak ertelenen yada iptal edilen bazı dizileri konuşalım.


Entourage

Bilmeyenler için kısaca özetlersek; Hollywood'a gelip ünlü olmuş Vincent Chase'in Queens'ten arkadaşları ve abisiyle yaşadığı maceraları konu alıyor. Sinema dünyasında Hollywood'tan Sundance'e ve Cannes'a kadar dönen dolaplar ve tabiki Vince'in çılgın ajansı Ari Gold.
Kızlar,Partiler ve James Cameroon'dan Mandy Moore'a kadar birçok ünlü yönetmen,oyuncu ve sporcunun konuk olduğu bir dizi de denebilir. Açıkcası benim için Lost'tan sonraki en iyi dizi.

Normalde Haziran'da başlaması gerekirken lanet olası grev yüzünden Eylül e ertelenmiş yeni yani 5. sezon.



The 4400

Çeşitli yıllar boyunca ortadan kaybolan 4400 kişinin hepsinin aynı anda geri dönenmesi ve sıradışı güçlerinin olması hakkında bir dizi. Fena bir dizi değildi 4 sezon yayınlandı ancak daha sonra nedenini benim bilmediğim bir nedenle iptal edildi ve bu yaz yayınlanmayacak.



Açıkcası şu 2 dizinin yazın olmayacak olması tv de büyük boşluk oluşturacak. Peki bu boşluğu hangi diziler tamamlamaya çalışacak, birazda onlara bakalım.

1. Stargate Atlantis

11 Temmuz'da 5. sezona giriş yapıcaklar. Bir türlü izelemey fırsat bulamadığım için hakkında pek birşey diyemiyeceğim ancak bilen bilir işte Stargate filmini çoğunuz izlemişsinizdir zaten. Bilim kurgu sevenler için ideal bir dizidir sanırım. Battlestar Galactica kadar başarılı değil diye duymuştum ama yinede bir bakmaya değer diye düşünüyorum

2. Mad Men

1. sezonunu yarım yamalak izlemiştim. 60 ların New York'unda reklam dünyası etrafında geçen bir dizi. 2. sezon 22 Temmuz'da başlayacakmış. Yalnız dizide neredeyse herkes sigara içiyor ve maşallah ağızları hiç boş durmuyor habire yakıyorlar bu yüzden sigarayı bırakmak isteyenler ve bırakmışlar bulaşmasınlar bu diziye.


Şimdilik bunlarla yetinin zaten diğer diziler pek tat vermez. Eğer güzel birşeyler bulursam yazarım zaten buraya.