Kaç yılıydı, kaç yaşındaydım hatırlamıyorum. Sanırım ortaokula gidiyordum. Çoğu çocuk gibi top peşinde koşuyordum yine. O döneme dair hatırladığım, Deniz adındaki arkadaşın kaleye geçtiğinde Dimitriadis diye biri olduğu ve benim de Boban olduğumdu. Ta ki onu ilk kez izleyene kadar. Hafızam beni yanıltmıyorsa Real Madrid, AC Milan'ı hazırlık maçında 5-1 yeniyordu ve Guti 4 gol atıyordu. Özetlerini izlediğim ve beni büyüleyen bir maçtı. O gün sevdim Guti'yi...
Belki bugünkü imkanlarım olsa formasını da alırdım. İnternetten araştırır. Twitter'da takip ederdir. Ama bırakın bunları yapmayı, maçlarını dahi izleyemiyordum. Yapabildiğim tek şey CM'de onu takımıma kazandırmaktı. Bunu da hep yapıyordum zaten.
Guti benim için çok özel bir oyuncuydu. Kimseler bilmezken biliyor, ben keşfetmişim gibi yükselmesini istiyordum. Hem tanınmasını, bilinmesini istiyor; Hem de o yerelliğini kaybetmemesini istiyordum. Anlamsız saçma sapan bir benimsene işte.
Ve Guti'nin başarılı Real Madrid kariyeri. Çocukluğumdaki anlamsız Guti kıskançlığım haliyle geçmişti. Zaten onu artık herkes tanıyordu. Hele hele Benzema'ya yaptığı asist, bir dönem sitelerde sürekli gösteriliyordu. Bilmeyen bile, o pozisyonu görünce "Aaa bu o muymuş?" diyordu. Guti artık lokal değildi. Bir bakıma "The Damned United" dı benim için...
Real Madrid'deki son zamanlarında, o takımda bile farkını hissettiren bir oyuncuydu. Rakibi vura vura öldürmüyordu. Şah damarını kesiyordu. Fişini çekiyordu... Mou'nun gelişiyle onunla yollar ayrılacaktı. Adı Galatasaray'la geçtiğinde, Messi gelsin o gelmesin demiştim. Onu, sarı kırmızı forma ile görmek istemiyordum. Fotospor'un photoshop'una bile dayanamıyordum.
Ben Galatasaray'a gelmesin derken yolunun İnönü'den geçeceği aklıma bile gelmezdi. Aklıma gelmeyen başıma geldi. Guti, Beşiktaş'a geldi. Jose Maria Gutierrez, artık Kartal'ın 14 numarasıydı. Emre Atasoy'un tabiriyle topu okşayan adam artık Beşiktaş'ın beyniydi.
O öldürücü pasları burada da attı. Oyun zekasını burada da hissettirdi. "Yok artık!" diye tribünde heyecanlandırdı. Televizyon başında anlamsız duygulara sürükledi. İyi günleri olduğu gibi kötü günleri de oldu. Belki vermesi gerekeni veremedi. Beklentilerin altında kaldı. İkinci yılında oynamak istemedi ve oynamadı... Ama bunların hiçbiri umrumda değil. Ben iyi ya da kötü olduğunu yazmayacağım. Konu da bu değil benim için. Arada sırada da olsa oynayarak bu sezonu da tamamlasa ve sezon sonu jübile yapsaydı. Olmadı. Onun da gidişi sessiz oldu...
Guti Reyiz gitti... Giderken de, büyük futbolcu gibi gitti... Hoşçakal Guti Haz. 14 numaralı formanı saklayacağız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder