Şimdi bir başka hikayeye geçiyoruz: 2010 - 2011 sezonu. Yıldırım Demirören bu sefer de Florentino Perez'liğe soyunmuş ve Beşiktaş'ın Galacticos'unu kurmuştu. Quaresma'lıi Guti'li kadrosunun başına "Sarı Melek" Schuster gelmişti. Schuster'in kadrosu iyiydi, hoştu ama Ernst geri plandaydı. Quaresma, Guti varken tabi geri planda kalır. Elbette ama kastettiğim şey bu değil. Beşiktaş'ın oyun planı Ernst'in üzerine kurulu değildi. Kurulu olmadığı gibi, Ernst'in kişiliğini yansıtabileceği bir oyun planı değildi. Ernst, Ernst gibi oynayamıyordu. Çünkü Schuster'in kafasındaki kadroda Ernst gibi biri yoktu. Onun Ernst'i Fernandes'di. Schuster, ayrılıp Tayfur Hoca ile devam edildiğinde Ernst, olduğu yere geçti. Belki Denizli dönemindeki kadar verimli bir yerde oynamıyordu ama yakına daha doğru bir yerdeydi artık. Beşiktaş da, "bu lig için" daha doğru futbol oynuyordu.
Sezon 2011-2012. Carvalhal'in kadrosunda uzun süre şans bulamayan isim yine Ernst. Beşiktaş'ın oyun planına şekil veren yine Quaresma ve çetesi. Schuster dönemindeki kadar bariz olmasa da yine bu ligin karakterine uygun futbol oynanmıyor. Ya da oynanmıyordu. Ta ki Carvalhal'in Ernst'e dönmesine dek. Ernst, 3. kez bu takıma transfer oluyor ve 3. kez takım sahada daha dinç, daha istekli görünüyor. Çünkü Ernst'in söylediği gibi "Beşiktaş mücadeledir."
Bu ligde şampiyon olmak isteyen takımın yıldızdan çok mücadele edebilen kaliteli oyuncuya ihtiyacı var. Bu kadro kalitesiyle, sonuna kadar mücadele etse bile Sivasspor'un şampiyonluk şansı yok. Mücadele herşey demek değil ama çok şey demek.
Şampiyon olmak isteyenin Ernst'e, Felipe Melo'ya, Emre'ye, Zokora'ya ihtiyacı var. Doğru transferler bunlardır. Şampiyonluğu getirecek olan oyuncu tipleri bunlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder