Takımlar kötü gitmeye görsün hemen tavsiyeler gelir. Taraftarın da, yorumcunun da, yönetimdeki muhalifin de zikri aynıdır: Altyapı, özkaynak...
Peki bu zıkkım çok mu önemli?
Altyapı elbette önemlidir ancak önemini abartmaya da gerek yok. Ondan daha önemli şeyler de vardır. Scouting gibi...
Türkçesini bilmediğimiz bu şey çok daha önemlidir. Başarının yolu altyapıdan ziyade burdan geçer. Bugün Dünya'da altyapıdan beslenen çok takım yoktur. Akla ilk gelen örnek Barcelona'dır. Evet Barcelona bugün altyapısından 7-8 oyuncuyu takımında oynatıyor. Çok da iyi oynuyorlar, hatta bu güzel futbolun temelinde, bu çocukların 13-14 yaşından beri beraber oynaması da yatıyor.
Peki ikinci bir örnek verelim. Bayern Munich. Sonrası? Sonrasında Southampton, West Ham Utd seviyelerine iniyoruz. Altyapıdan oyuncu çıkaran takım çok ama altyapı temelli strateji kuran yok denecek kadar az...
İngiltere'nin 4 büyükleri scouting sistemiyle besleniyor. Nani, Anderson, Fabregas, Nasri, Alex Song, Bendtner, Essien, Lampard isimleri scouting ile takıma kazandırılmış isimlerdir. Elbette diğer taraftan Scholes, Gerrard gibi altyapı çocukları da vardır. Büyük çoğunluğu genç yaşta profesyonel takıma kazandırılan isimler oluşturmaktadır.
İtalya'da ve İspanya'da da durum farklı değil. Juventus'un altyapısından kaç oyuncu var bugün takımda, peki ya Milan, Inter. Durum onlar için de farklı değil. Bugün altyapı sandığımız Del Piero aslında iyi bir scouting ürünü. Daha 19 yaşındayken Padova'da Juve'ye kazandırılmış bir isim. Mariga, Biabiany, Alibec, Coutinho Inter'in scout ekiplerinin keşfettiği oyuncular. Pato, Papastathopoulos da Milan'ın genç yetenekleri. İspanya'da scout ekiplerini İspanya sınırları içinde bulmak çok zor. Sevilla, Villarreal, Atletico Madrid... Lautaro Acosta, Fazio, Perotti, Agüero, Banega, Feghouli ve Altidore. İspanya, Arjantin pazarını en iyi kullanan ülkelerden biridir. Hatta Villarreal'in Boca ile anlaşması dahi var...
Bunların dışında Brezilya ve Arjantin pazarının müdayimleri Portekiz kulüpleri. Benfica, Sporting ve Porto Avrupa'ya sattığı onlarca oyuncuyu bu pazarlardan aldı zamanında.
Sonrasında Fransa. Afrika pazarının en sağlam ülkesi. Fransa'dan dünyaya yayılan onca yıldız scouting sistemiyle Fransız kulüplerinde forma şansı yakalıyor ve onlarca kat fazla paraya Avrupa'nın diğer kulüplerine satılıyor...
Almanya'da ise takımlar Brezilya ve Afrika pazarını iyi kullanıyor. Özellikle Hoffenheim sağlam oyuncular getirdi. Almanların bir diğer pazarıda Balkanlar. Bosna, Hırvatistan, Polonya...
Yıllardır bu sistemin ekmeğini yiyen Hollanda'da ise Belçika, Brezilya ve Afrika pazarını iyi kullananlardan. Tabi Hollanda takımlarının altyapıya verdiği önemi de gözardı edemeyiz, 15 yıl öncesi kadar olmasa da bu konuda hala iyi durumdalar...
Özellikle bizim üç büyükler için bu sistemin faydalı olacağını düşünüyorum. Altyapıya önem verilmesin demiyorum ama önceliği scouting sistemine vermek daha doğru. Bugün 10 yabancı hakkı var. Üstelik getirilebilecek yabancının Anadolu takımlarına ve Lig A takımlarına kiralanması da mümkün. Evet belki hiç bir zaman bir Ronaldo, bir Messi, bir Kaka düşmeyecektir. Hatta Robinho, Deco, Pepe de kolay olmayacaktır ama Dzeko, Pastore, Hulk gibi oyuncular elde edilebilir.
Pastore Palermo'ya 8 milyon $ bonservis ile geldi. Bu parayı Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray da verebilirdi. Üstelik muhtemelen Pastore'ye daha fazla ödeyeceği için onu da ikna edebilirdi. Bu hayal değil...
Zamanında Gaziantepspor ve Gençlerbirliği bu işten çok ekmek yedi. Şimdiki enformasyon çağında Türk takımları çok oyuncu getirebilir.