Ligler bittikten sonra futbol yazmaya biraz ara vermiştim. Daha doğrusu futbol yazıyordum yine ama buraya yazmıyordum hepsini. Tribün Dergi'nin EURO 2012 bölümüne Portekiz yazıyordum. Bazı yazıları buraya da aktarıyordum gerçi. Beşiktaş'ı ise neredeyse hiç yazmadım. Takip etmediğimden değil, her gününü ayrı takip ettim. Bazı olayları içeriden, bazılarını dışarıdan...
1.5, 2 ay öncesinden alsam ve Beşiktaş'ı yazmaya kalksam bu yazı bitmez. Yazı dizisine döner, sonunu okuyan başını unutur. O yüzden konuları ayrı ayrı ele alalım. En önemli konudan, yönetimden başlayalım.
Bugün yönetim değişmemiş olsa daha iyi bir kadromuz olabilirdi. Quaresma, Simao, Fernandes gibi isimlere yenileri katılırdı. Egemen duruyor olurdu. Muhtemelen Hamit transferinde Beşiktaş'ın adı da geçerdi. Dünyaca ünlü bir hocamız olurdu. Onun yapacağı 2-3 transfer olurdu. İsimler de şaşırtıcı olabilirdi. Ama herşey daha kötü olurdu aslında. Lale devri devam ederdi işte...
Bu sene olanlar seneye, bilemedin öteki seneye kalırdı ve iş, içinden daha da çıkılmaz hale gelirdi. Bugün bile zor gelirken...
Detaylara girmeden belirteyim. Yönetimi zor bir görev bekliyordu ve şu anda o zor görevin içindeler. Onları överken de, eleştirirken de bu durumu göz önünüde bulundurmalıyız.
Başkanın sık sık dillendirdiği küçülme konusuyla başlayalım. Beşiktaş küçülmek zorunda savı var. Ekonomiden çok anlamam. Batmak üzere olan bir yapıyı kurtarmak için iki farklı yol olabilir. Muhtemelen bambaşka yollar da vardır ama temel ikiliden biri küçülme, diğeri de aksine risk alarak kazanmak olabilir. Mesela bugün çok sağlam bir takım kurup başarı için ve sonrasında onu paraya çevirmeyi denemek de bir yoldur ama bugün için Beşiktaş'a çok uygun değil açıkçası. Zaten bugün bunun için para da yok.
Hal böyle olunca küçülmeye gitmek makul. Küçülmeden kasıt şampiyon olamayacak bir takım kurmak değil aslında. Düşük bütçe ile kurulacak bir takım da gayet şampiyon olabilir. Bursaspor şampiyon olduğunda bütçesi, üç büyüklerden fazla mıydı? Sadece bu değil, Beşiktaş'ın son şampiyonluğunda da bütçesinin, diğer ikisinden fazla olduğunu düşünmüyorum. Doğru oyuncularla kurulacak daha mutevazı bir takım, bu seneki Beşiktaş'tan daha başarılı olabilir.
Egemen gitti, Quaresma, Simao gidiyor. Daha gidecekler de var. Ernst'in de kadroda düşünülmediği söyleniyor. Quaresma, Beşiktaş'a ne verdi? Onun katkısını, maliyeti 5'te bir bir futbolcu da yapardı. Hurşut, daha kötü olmazdı mesela. Ya da Simao'nun katkısını Cernat da verebilirdi. Önemli olan yüksek maliyetli oyuncudan çok, yüksek maliyetine rağmen katkı sağlamayan oyuncuyu göndermek. Kadronda 5m alan oyuncu vardır, verimlidir de ama fiyat dengesizliğine sebep olduğu için kadroda tutmazsın, bu da kabul edilebilir.
Oyunculardan, maaşlarından fedakarlık yapmalarını istemek doğru. Diğer taraftan buna yanaşmayan oyuncuya da tek kelime edemem. Ben bu şartlarda anlaşmışım, planımı yapmışım, sen benden daha az para kazanmamı istiyorsun. Ben bunu kabul edemem diyen oyuncu ile yollar ayrılır. Bu kadar nettir. Egemen çok iyi futbolcudur, Beşiktaş için çok değerlidir ama maaşı çok bulunuyorsa gidebilir. Egemen kadar verimli olmaz belki ama Ersan da stoperde oynar. Bu sebeple Egemen'in gidişine çok üzülmedim açıkçası. Arkasından da tek kelime etmem. O, tam bir profesyonel ve takımı için savaşır.
Quaresma ve Simao'nun yanında Almeida da gitmeliydi. Elde kalması gereken tek Portekizli Fernandes. Onun alternatifini bulamaz Beşiktaş. Kalması takım için kritik. Diğer yabancılardan da Ernst, Hilbert ve Sivok kalmalı. Ernst haricindekiler kalıyor. Ernst'in fedakarlık yapmasına rağmen gönderilmek istenmesi ise büyük hata. Umarım hatadan dönülür. Yaşlı olduğunu kabul ediyorum ama çok iyi mücadele ettiği ve takımı da ateşlediği bir gerçek. Bazı oyuncular skora isyan eder ve pazubandı olmamasına rağmen takımın kaptanıdır. O adam Ernst'tir...
Holosko gitmeliydi. İndirim yaptı ama şu anki maaşı bile çok yüksek. Son 2 yıl gösterdiği performans, maaşının çok altında. Samet Aybaba'nın özel bir isteği yoksa, kalması anlamsız. Alves'in maaşının yüksek olduğunu düşünmüyorum, muhtemelen kalacaktır. Zaten yabancı olarak bile anılmıyor.
Yerlilerden Ekrem Dağ'ın gitmesi ne kadar doğru ise Uğur Boral'ın gelmesi o kadar yanlış. Şu ana kadar yapılan en hatalı transfer Uğur'dur. İsmail'e alternatif düşünüldü ama Tanju'yu orada alternatif düşünmek gerekirdi. Genç oyunculara bugünlerde şans verilmeli.
Altyapıdaki çocukların A takımıyla antrenman yapması ise muazzam. Yeni Necipleri sahada görmek kadar mutluluk veren hiçbir şey yoktur. Taraftar onlara kızmaz. Kredileri fazladır. Ona buna diyeceğimize gerçek Beşiktaş'ın çocuklarını izleyelim.
Hoca tercihi ise yanlıştı. Küçülen bir takımın hedefi sadece küçülmek olmamalı. Küçükten, büyümek olmalı. Bunun için de plan yapılmalı. Rangnick müthiş bir adaydı ama olmadı. Sonrasında bir sürü isim konuşuldu ama Samet Aybaba'da karar kılındı. Daha doğrusu onda karar kılınmak zorunda kalındı.
Hoca iyi değil ama bugün sahip çıkmaz zorundayız. Eleştirilecek yanlarını yine eleştireceğiz, doğru hamlelerini tebrik edeceğiz. Kardeşinden ayrı düşünüp değerlendireceğiz. Yönetimi çin de geçerli bunlar. İyi olduklarına inancım tam. Eleştirilecek yanları olacaktır ve şimdiden vardır zaten, eleştireceğiz ama daima arkasındayız. Çünkü onlar bugün taşın altına elini koyanlar...