Beşiktaş lige hatta Şampiyonlar Ligi'ne havlu atmış olsa da Kayserispor maçı büyük önem taşıyordu. Alman hocanın kadrosu, Alman hocadan yoksun ilk maçına çıkacaktı. Üstelik rakip de dişli Kayseri'ydi...
Schuster'in gidişiyle ilgili olarak yazacak çok şey var. Yoğunluktan, fırsat bulup yazamadım ama ilk fırsatta yazmayı deneyeceğim. Sarı Melek gitmiş yerine eski kaptan, Mustafa Denizli ve Schuster'in yardımcılığını yapmış, camiada çok sevilen Tayfur Havutçu gelmişti. Tayfur görüntü itibariyle, geçiçi süre ile işbaşındadır. Ligin geri kalanında ağzıyla kuş tutsa dahi gelecek yıl için düşünüleceğini sanmıyorum.
Tayfur'un çıkaracağı kadro merak edilmiyor değildi doğrusu. Rüştü - Cenk değişikliği ile altına imza atılabilecek bir kadro. Savunmada, oyun stratejisine göre Ferrari & Sivok değişikliği de yapılabilirdi. Yabancı kısıtlaması olmasa Hilbert de yer bulabilirdi ancak bu şartlar altında Ernst'ten feragat etmektense Hilbert'in yerine Ekrem'i oynatmak çok daha akıllıcadır.
Kayserispor bilindik sistemiyle oynuyor. Savunma güvenliğini bırakmıyor. Ortasahada basıyor, hücumda da Zalayeta'nın ayağına bakıyordu. Şota'nın taktiği 22. dakikada iş gördü. Topa Beşiktaş hakim olsa da, ciddi pozisyon üretmesini engellediler ve bir taç atışı ile başlayan atakta golü Zalayeta ile buldular. İnönü halkının Bobo'dan beklediği golü Zalayeta atmıştı, üstelik bir Bobo stiliyle. Kaleye arkası dönükken, bir anda döndü ve topu ağlara bıraktı. Kayserispor maç içinde ilerleyen dakikalarda da benzer bir taktikle kaleye yaklaştı ama çok etkili olamadı. Sırtı dönük forvete atılan top ve o topu oyalarken ceza sahası içine yerleşen Kayseri takımı. Bir kaç maç izleyen bu taktiği çok rahat görecektir.
İlk yarının geri kalan bölümlerinde yine Beşiktaş topa hakim olan taraftı ama yine gol yollarında etkili olamıyordu. Öldürmeyen darbe Kayserispor'u güçlendiriyordu. Bobo, gününde Beşiktaş ilk yarıda da eşitliği yakalayabilirdi ama tek forvet tatsız olunca takım da tarsız oluyordu. Stadı dolduran 15,000 civarında taraftar futbol resitali izlemek için oyunun ikinci perdesini beklemek zorundaydı.
İkinci yarı bambaşka bir Beşiktaş izledik demek doğru mudur, yanlış mıdır karar veremedim. İlk yarıda da oynayan taraf Beşiktaş'tı, ikinci yarıda da. Belki ikinci yarıda çok daha baskılı oynadı demek daha doğru olacaktır. Kayserispor, oynamadan ve oynatmama üzerine kurduğu oyun felsefesini harfiyen uyguluyordu. Disiplinden kopmayan takımı için övgüleri hakeden Şota'nın bu felsefesinin, Yücel İldiz'in bir maç savunma oynattığı zaman yerildiği yerde, övülmesi anlamsız. Başarıya götüren sistem budur ancak güzel futbol bu değildir.
Beşiktaş ikinci yarının ilk 15 dakikasında Kayseri savunmasını bunalttı. İsmail soldan, Ekrem sağdan hücuma destek verdi, dönen topları Necip topladı. Necip için "bu çocuk olacak" sözü artık bir anlam ifade etmiyor. Necip oldu artık... İkinci yarı tek kale bir maç izliyorduk. 59'da Bobo'nun yerine oyuna giren Almeida, Quaresma'nın kestiği topta eşitliği sağladı. Portekizli için bir golden fazlasıydı aslında. Ligdeki ilk golünü atması muhtemelen onu rahatlatacaktır. 1-1'den sonra da golü arayan taraf Beşiktaş'tı. 69. dakikada Simao'nun serbest vuruşta kestiği topa ceza sahası içinde Fabian Ernst vurdu ve Beşiktaş 2-1 öne geçti. 2-1'in ardından da golü arayan taraf değişmedi. 3 oyuncu değişikliğini tamamlamış olan Şota'nın yapacağı birşey yoktu. 76. dakikada Guti ile paslaşan Quaresma, sağ ayağının dışıyla köşeyi gördü ve enfes bir golle farkı ikiye çıkardı. Kayseri savunması dağılmış, takım motivasyon olarak çökmüştü. Bu golden 4 dakika sonra, yan hakem yarım metre ofsaytı atladı, ceza sahası içinde Ersnt'in müdahalesinden Kayserispor penaltı kazandı. Bu pozisyonda hakem Halis Özkahya da Ernst'in ikinci sarısını atladı.
Bunlar aslında alışık olmadığımız durumlar da değil. Beşiktaş'ın özellikle ikincii yarıdaki bir çok maçında skoru fazlasıyla etkileyen hakem hataları oldu. Beşiktaş'ın lehine de, aleyhine de çok karar çıktı. Beşiktaş'a karşı bir oyun yapılıyor demiyorum ama hakemlerin Beşiktaş maçlarına motive olarak geldiğine de inanmıyorum. Hakemlerimizin yetenekli olduğunu söylemek zor. Cüneyt Çakır'ın başarısını hepsinin ortak başarısı gibi gösteremeyiz. 2000 yılında Galatasaray'ın UEFA Kupası'ndan yola çıkarak Türk takımları 2000 yılında Avrupa'da çok başarılıydu demekten farksız. Hakemler daha iyi motive olmalı ve özellikle, futbolcuların da birer insan olduğunu bilmeli.
3-2'den sonra Kayserispor 3. golü ararken Beşiktaş bulduğu kontrada Quaresma'nın pasında Almeida ile farkı ikiye çıkaran golü buldu ve maçı 4-2 kazandı. Bu skorla aslında, Kayserispor'a neredeyse 4 yılda atacağı golü tek maçta attı.
Tayfur Havutçu için büyük moral olduğunu düşünüyorum. Kendine güveninin gelmesi bakımından iyi bir galibiyet oldu. İşte Beşiktaş bu, artık böyle huzur dolu, baskılı oynarız demek için ise çok erken.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder