5 Ekim 2008 Pazar

Futbolcu olsaydım...


Futbolcu olsaydım, takım tercihimde şehrin büyük önemi olurdu. Örneğin Sivasspor daha iyi de olsa İstanbul BB.'de oynardım. Trabzonspor'da oynamazdım mesela. Sivas'ı ya da Trabzon'u takım olarak beğenmediğimden değil, büyük şehirde yaşamak istediğimden...

Milan ya da İnter yerine Roma'da oynamak isterdim. Fiorentina neden olmasın derdim, büyük takımlar almazsa Venezia yolunu tutardım. Chelsea, Arsenal'i Manu'ya tercih edebilirdim, Hollanda'da Ajax'ta oynardım. Yunanistan'da AEK, Olympiakos, Panathinaikos'ta oynardım tıpkı İstanbul takımlarını tercih ettiğim gibi.

Fransa'da PSG ve Monaco'yu tercih ederdim. Lyon, Marseille 2. planda kalırdı. İspanya'da her yol Paris zaten. Atletico-Real Madrid, Barcelona, Valencia, Sevilla...



Futbolculara baktığımda ağzının tadını bilen bir iki tane hemen aklıma geldi. Madrid ve Londra'yı tatmış Makelele şimdi de Paris'in keyfini çıkarıyor. Kezman, Fransızdan çok daha fazlasını yaşamış. Aynı şehirlerde yaşamış bir de üstüne İstanbul'da nargile keyfi yapmış. Gezgin Anelka'ya bakarsak olayı abartmış. Paris-Londra-Madrid-yine Paris-Liverpool-Manchester-İstanbul- yine Manchester ve yine Londra. İngiltere'yi baştan aşağı gezmiş Madrid-Paris ve İstanbul'un da tadına doymuş.

Baptista bu hattın dışında, farklı tatlar aramış. Sevilla-Madrid-Londra-Roma. İşini biliyor Brezilyalı...


Bazıları o ülke senin bu ülke benim büyük şehirleri gezerken, evine sadık, şehrinde mutlu mesut yaşayanlar da yok değil. Maldini ve Zanetti bir türlü kopamadılar Milano'dan. Hadi Maldini'yi anlarım kendi şehri kendi ülkesi de; Zanetti ne ayak? Annen baban özlemez mi seni Arjantinlerde...
Şehrinden kopamayan bir başkası da Del Piero, bıkmadı yıllarca aynı sokakları gezmekten. Bunlara 7 yıldır Lyon'da yaşayan Juninho'yu ekleyebiliriz ve tabi ki Perugia-Palermo-Milano ve Lyon hattını çizen Grosso...

Her şehrin kendine göre bir güzelliği vardır deyip tartışmaya mahal vermesek mi?

1 yorum:

Sheed dedi ki...

marsilya'yı biraz fazla küçümsemişsin bence ;)