Barcelona Chelsea, özellikle bir kaç sezon önce Şampiyonlar Ligi'nde birbirleriyle eşleşmeseler haber oluyordu. Mourinho'nun Chelsea'si, bugünkü futbol anlayışını yavaş yavaş oturtan Barcelona ile sürekli eşleşiyordu. Kimi zaman Maviler, kimi zaman da Barça kazanıyordu. Maçlar başladığında favorisini net söyleyemediğimiz yıllardı.
Barcelona, o günkü oyununun üzerine çok şey koydu. Oyuncular yarım gömlek daha iyi, takım 1 gömlek daha iyi. Oyun anlayışı iyice oturmuş, belki de en önemlisi de takım kazanmayı ezberlemiş. Diğer taraftan Chelsea, o yılların ilerisinde değil. Kadronun önemli taşları aynı: Cech, Terry, Lampard, Drogba. Hepsi daha yaşlı. Diğer taraftan da daha tecrübeli. Takım formda değil, liginde şampiyonluğa oynamıyor. Kazanma alışkanlığından bahsetmek güç. Hocası ise emanetçi.
Bu oyun anlayışıyla oynadı diye Chelsea'yi eleştirmek anlamsız. Belki isim isim baktığında iyi oyuncuları var ve iyi bonservis ödendi zamanında ama o oynayanların çoğu 5-6 yıl önce alınmış ve kariyeri kısmen düşüşe geçmiş oyuncular. Chelsea'nin yenilenemediğini blogda da yazmıştım. Bu kadro ile Londra ekibi yapabileceğinin en iyisini yaptı. Diğer taraftan doğrusunu da yaptı. Barcelona karşısında kazanmaya götürecek iki yol var. Ya çok iyi savunma yapacaksın ya da onlar gibi hücum edeceksin. Arsenal ve Inter (ilk maçta) topa sahip olup kazananlardan, onun dışındaki çoğu maçta, Real'in sıklıkla uyguladığı gibi Barça karşısında iyi savunma yaparak kazanmaya çalışan takım izliyoruz. Bunlar da tamamen başarısız olmamıştır ama tek tük iyi sonuç alabilmiştir.
2. maç öncesi favori hala Barcelona. Nou Camp'ta Chelsea'nin hem çok formda olması gerekiyor, hem de çok şanslı. Aksi takdirde işleri zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder