Bunun üzerine ne denir bilmiyorum ya da birşey demek gerekir mi ona da karar verebilmiş değilim.
Şike süreci çok yakından takip etmiyorum. Beşiktaş ile ilgili olan kısmı okudum, sevdiğim adamların yazılarını okudum, yorumlarını dinledim geçtim. Sonrasında düşer, düşmez konusunu irdelemedim. Şike yapıldığına karar verilir de düşerse yönetim ve bu işe bulaşanlar defolup gitsin, ben takımı yine desteklerim. Hem de fazlasıyla. Peki gider mi? Ne yazık ki gönül rahatlığıyla gider diyemiyorum.
Gelelim bugünkü genel kurula. Ne oylanmış, kim ne oylamış umursamıyordum. Fikrim sabitti. Oyun başladıktan sonra kural değiştirilmez. Hani kuralı koyarsın, 2 ay sonra "Yahu bunu ihmal etmişiz, şöyle de düşünmek gerekir" diye düşünürsün kuralı değiştirirsin. Buna eyvallah derim. Ancak kural birilerini etkilemişse, bir kereliğine kural değiştirilmez. Bunu tartışmak dahi saçma.
"Sen öyle diyorsun ama sizin başkan öyle demiyor." diye soranınız olabilir. Yahu bizim başkan benim dediğim neyi diyor ki? Ben altyapı dedikçe o yıldız peşinde koşuyor. Ben stada dokunmayın dedikçe, o mayısta kazmayı vuruyoruz diyor. Futbol şubesi dışındaki şubelere yatırım yapılsın dedikçe, o basketbol takımına yıldız getirmeyi yatırım sayıyor. Ben istiktar dedikçe, o her sene hoca değiştiriyor. Daha onlarcasını eklerim bunlara. "Yetmez Yıldırım Demirören!" diyen siz değil miydiniz? Değildik. Diyen yoktur diyemem. Bir elin 5 parmağı bir olmaz. Bugün de başkanı seven, tutan taraftar vardır. Bu her takım için geçerlidir.
Genel kurulu takip etmiyordum. Çünkü önemsemiyordum. Twitter'dan arkadaşların yazdıklarına bakıp muhabbete giriyordum. Ne zaman bu saçmalığı duydum, tüylerim diken diken oldu. Nasıl diyebiliyor bunu anlamıyorum. Düşmen değilsin, dostundur ama rakibindir. Samimiyetin ölçüsünü kaçırmaktır bu. Ne yazık ki bu adam benim tuttuğum takımın başkanı ve ben buna birşey yapamıyorum.
3 gün önce Egemen'in golüyle çok mutlu olmuştum. Bugün, o günü iyi ki yaşamışım diyorum. Belki uzunca bir süre o kadar mutlu olmayacağım.
3 yorum:
Bundan rahatsız olmanız bile Türk Futbolunun geldiği yerin göstergesi maalesef ki.
İyice ayrışmaya, kutuplaşmaya başladı herşey. Futbol da bundan uzak kalamadı. Endüstriyelleşince dostluğun yerini menfaat aldı.
Türkiye'deki her takım bizim. Bir Fenerbahçeli "Galatasarayımız" diyebileceği gibi bir Beşiktaşlı da Fenerbahçemiz diyebilmeli. Hepsi bizim güzide kulüplerimiz.
Biri olmadan diğeri anlamsız.
Rakiplerin yanyana maç izlediği dönemleri özlüyor insan.
Maalesef bu yazıyı okuyunca daha da uzaklaştığımızı hissettim.
Mert Kilic
Real Madrid baskani Perez'in "Barcelona'miz.." diyebildigini düsünebiliyor musunuz hic? Gecin bu arabesk bakis acisini..Yok güzide kulüpmüs, yok kardes takimmis, yok herkes ayni gemiydeymis vs..Ben sahsen tuttugum takim disinda Avrupa Kupalarinda baska Türk takimini desteklemiyorum..Bu milliyetcilik gerektirecek bir savas, bir mücadele degil cünkü..Sadece spor arkadas..Manchester'li taraftar Liverpool'u desteklemez, Barcelona Real'i desteklemez..Dünyanin hic bir yerinde bu yok..Ama biz bi tutturmusuz gidiyoruz..Sonumuz ortada zaten..Ha düsman olalim demiyorum tabi, ama rekabet sinirlarini iyi bilelim ve ona göre konusup hareket edelim..Bu yüzden Demirören'in lafi cok yersiz..Sen Altay baskanini, Altay kulübünü assagila (senden gücsüz diye), ama Fenerbahce'ye gelince "Fenerbahce'miz" de..Hadi ordan..
Büyük resmi göremeyip bencilce düşünenlerin varacağı sonuç Mert Kılıç'ın ulaştığı nokta. Futbol birleştirici olmalı, ayrıştırıcı değil. Kendi içinde çelişkili bir yorum olmuş. Nihayetinde bir spor olduğu için diğer dediklerinin tamamı yanlış.
Yorum Gönder