30 Ocak 2011 Pazar

İBB 2-1 Beşiktaş


Bucaspor maçı sonrası küçük ve etkisiz takımlara karşı başarılı olunabileceği sinyalinin verildiği ancak Trabzonspor ve İBB maçlarının farklı tipte takımlar için önemli sınavlar olduğunu söylemiştik. Yedek ağırlıklı Trabzonspor'u ilk yarıda ezdi -ki Buca maçında bile o kadar baskı kuramamıştı- ikini yarıda rölantide bir maç götürdü. İBB bambaşka bir sınavdı. Bu ligin en tiksinç futbolunu oynayan bir takıma karşı verilen sınavdı...

İBB kontra ataktan başka taktiği olmayan bir takım. Beşiktaş'ın atacağı bir gol maçı çözerdi. Nobre'nin iki kafa vuruşu ve birinde Hasagiç'in kurtarışı, diğerinde defansın çıkardığı top. Beşiktaş ilk yarım saatte 9 köşe vuruşu kullandı ve golü çıkaramadı. İBB tek köşe vuruşunda Cenk'in büyük hatasında golü buldu. Cenk genç kalecidir, ışık var, bu pozisyondan dolayı silecek değiliz ama bu tip hataları sık sık olmasa da yaptığını farketmeli.


Beşiktaş bu durumda da maçı çevirirdi. İyi oynayan taraftı. Daha doğrusu oynayan taraftı. İBB futbol adına hiç birşey yapmadı. Ancak Aurelio'nun kırmızı kartı işleri iyice zora soktu. Marco kasten yapmadı ama kasten yapmamış olması kırmızıyı yanlış kılmaz. Pozisyonu ilk izlediğimde kırmızı ağır gelmişti. Tekrarında hareketin sert ve sakatlayıcı olduğunu gördüm.

İkinci yarıda Nobre'nin çıkacağı kesindi. Ersnt ya da Fernandes girecekti. Ersnt'i tercih ederdim. Defansif özelliği daha kuvvetli bir adamın girmesi daha faydalı olabilirdi. Fernandes girdikten sonra oyun tamamen tenise döndü. Beşiktaş ortasahası ilerde kaldı, ortasahayı geçen toplar İBB adına pozisyona dönüştü.

Simao'nun enfes golünden sonra Beşiktaş daha baskılı oynayacaktı. Özellikle 60-65'ten sonra takım yoruldu. 10 kişisiniz ve sürekli topla oynayan tarafsınız, üstelik yaş ortalamanız da oldukça yüksek. Son yarım saatte Beşiktaş baskıyı kuramadı ve geliştirdiği ataklar cılız kaldı.

İskender İBB'nni en tehlikeli adamıdır. Beşiktaş karşısında ilk 11 çıkmaması benim için büyük sürpriz oldu. Ayağı düzgün ve hızlı oyuncusu. Hem İbrahim Akın'dan hem de Gökhan Ünal'dan çok daha iyi bir sistem oyuncusu.


Şimdi biraz da maç dışında gelişenlere bakalım. Schuster'in yan hakeme itirazını Koray Gencerler çok fazla abarttı ve Alman Hoca'yı tribüne gönderdi. O pozisyonda, 4. hakem Schuster'in üzerine gelmese olay saman alevi gibi bitip gidecekti. Hakemler oyunu zorlaştırmamalı. Bu 4. hakemin işgüzarlığıdır.

Gökhan Ünal'ın, Toraman'a bilerek tekme atmasının karşılığı kırmızı karttır. Gökhan'ın gereksiz bir asabiyeti vardı -ki o pozisyondan önce de Fernandes ile tartışmıştı-.

Beşiktaş bu mağlubiyete rağmen iyi yolda. Beşiktaş iyi takım. Schuster iyi hoca. Bu felsefesini Beşiktaş'a yerleştirebilmek için elinden geleni yaptığına inanıyorum. Umarım bu felsefesinden vazgeçmez. TSL'de bu felsefe çok geçerli değil, Bursaspor gibi önce defans diyen takımlar daha başarılı olur. Beşiktaş başarılı olduğunda da böyle oynayarak oldu. Mustafa Denizli defansif ve mücadeleci takımıyla şampiyonluğu getirdi. Ben şahsen böyle şampiyon olmaktansa, Schuster'in futbol anlayışıyla şampiyonluğu kaçırmayı tercih ederim...

Hiç yorum yok: