İlk yarıyı Kayserispor galibiyetiyle kapatan Beşiktaş,
ikinci yarının 3 haftalık periyodunda henüz galibiyetle tanışamamıştı. İiçeride
oynadığı İBB maçında 2 puan, Galatasaray deplasmanında 3 puan ve son olarak
geçtiğimiz hafta içeride oynadığı Karabük maçında da 2 puan bırakmıştı. 3 maçta
kaybedilen 7 puan. Asıl önemlisi kendine güven problemi.
Elazığspor maçı bu bakımdan çok daha önemliydi. 3 puan 5
puan derdinden çok güvenin tekrar aşılanması için, en azından güven kaybının
olmaması için kritikti. Samet Hoca’nın kadrosunda sürpriz yoktu. Almeida ve
Pektemek’in yokluğunda Sinan’a şans verilmişti, ortada da Necip’in yokluğunda
Veli oynuyordu. Performansı sene başına nazaran düşen ve geçen hata da yaptığı
hata ile bunu taçlandıran Ersan’ın yerine savunmada Toraman vardı.
Sırf bu değişiklikler bile takımı çok etkiliyordu. Çünkü
Beşiktaş’ın ilk 11’i ile yedekleri arasında uçurum var. Almeida olmayınca
yerinde Sinan oynuyor mesela. Sinan’a kızmıyorum, henüz 18 yaşında ve daha
geleli 1 ay oldu. Ancak durum tespiti açısından örneklendiriyorum. Diğer
taraftan sağ bekte Hilbert olmadığında Mehmet Akgün oynuyor. Mehmet Akgün zaten
sağ bek te değil üstelik. Hoş Hilbert’in sağ bekliği bile tartışılır. Alman
oyuncu da özünde 3’lü defansın sağı. Bir nevi Lucescu’nun Kaan Dobra’sı gibi.
Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Kadro da yeterli olmayınca, genelde yedek
tercihi yerine ilk 11’e daha yakın bir adamı kadroda tutmayı yeğliyor hoca.
Mesela Galatasaray maçında yaptığı gibi. Forvet yoksa, forvete Holosko’yu
kaydırıyor, Hilbert’i öne çekiyor, geriye Akgün’ü koyuyor. Yani bir mevkii için
2 kişinin yeri değişiyor.
Bu istenmeyen bir durum aslında, ancak hocanın da bir
savunması var elbette. Kadroya direkt
koyacağı isim kaliteyi çok düşürüyor ve o da böyle bir yok izliyor. Elazığ
maçına ise bu yolla çıkmadı. Sinan’ı direkt 11’e koydu. Sinan, onun için henüz
erken olduğunu daha maçın ilk 10 dakikasında gösterdi ama hoca yarım saatten
fazla şans verdi ona. Zaten 15. Dakikadan itibaren de Holosko’yu ileri atarak,
Sinan’ı sağa çekti. Genç oyuncu orada da çok etkili değildi. Çıkarken de yerini
Escude’ye bıraktı. Ve yine domino taşı etkisi: Escude, Toraman’ın yerine,
Toraman öne, Oğuzhan sağa, Holosko en uçta.
Kazanılan 3 puan olunca var olan hatalar da görünmüyor,
sebebi de araştırılmıyor. Mesela Galatasaray maçında Holosko önde oynar mı
diyenler bugün neden susuyor? Holosko Elazığ maçında öndeydi ve kötü de
değildi. Galatasaray maçında ise yoktu. Çünkü baskılı oyunda Holosko araya
kaçarak önde iş yapabilir ama rakip size baskı yapıyorsa Holosko orada top
tutarak sizin çoğalmanızı sağlayamaz. Uzun topları indirerek yanındakilere
servis yapamaz. Yapacağı en iyi şey, savunmanın arkasına kaçmak ve kaleye
gitmek ya da çizgiye inmektir. Elazığ maçında da bunu bolca yaptı. Çünkü
baskılı oynayan Beşiktaş’tı. Bu kumar bu maçta tuttu ama Trabzonspor maçında
tutmayabilir. Slovak oyuncu savunmanın arasında ezilebilir.
Öte yandan maçın Beşiktaş’a gelmesinde bir başka etkili
faktör de Toraman’ın öne geçmesiydi. Toraman stoperde çok hata yapıyor. Önde
bunu yapınca sorun o kadar büyük olmuyor ama son adam bu hatayı yapınca
McGgregor’un adı çıkıyor. Bu sebeple en iyi mevkii onun için ön libero. Tabi
bu, onun ideal ön libero olduğunu göstermez. Zira pas yüzdesinin çok da yüksek
olduğunu söyleyemeyiz. O öne çıkınca Oğuzhan da sağa geçti. Oğuzhan için ideal
görünen yer orta sahanın merkezi ama bu da sorgulanmalı. Hatta bugün kadroda
olan herkes için bu sorgulanmalı. Bu sene sorgulama senesi. Seneye bu şans
olmayabilir.
Elazığ maçında alınan 3 puana rağmen her şey tozpembe değil.
Savunmada ciddi problem var. Takım çok kolay gol yiyor. Sebebi çokça savunma
oyuncuları. Daha da özelinde yerleşim problemi. Elazığ maçında yine savunma
yerleşmeden bir sürü atak yedi takım. Bu kronikleşen problemi çözebilecek tek
kişi: Samet Aybaba. Kalecinin kötü olduğunu düşünmüyorum. Sivok, Ersan, Escude
ve Toraman da isim olarak kötü sayılmazlar. Bekler de şu an iyi, tek
handikapları fazla hücumcu olmaları. Asıl problem yerleşim. Hem duran toplarda,
hem de top rakipteyken. Bu hemen çözülecek bir şey değil ama bu çözülmedikçe
canımız sıkılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder