17 Şubat 2013 Pazar

Beşiktaş 1-1 Gaziantepspor / Korkulan Başa Gelir


Beşiktaş bu sezon ikinci kez Gaziantepspor’dan son dakikalarda gol yedi. İlk yarıda oynanan maçta, Beşiktaş altyapısının ürünü Orhan Gülle’nin attığı golle 1 puan bırakan Beşiktaş, dün de son dakikalarda yediği golle 2 puandan oldu.

Üstelik Gaziantepspor 10 kişi kalmıştı mı demek gerekir yoksa Gaziantepspor 10 kişi kaldığı için mi demek gerekir emin değilim. Maçın sonlarında skorun korunamaması problemi bir kenarda dursun, eksik kalan takımlara karşı kaybedilen puanlar daha fazla can sıkıyor.

Öncelikle şunu yazmak gerekir. Sene başında bu takımın şampiyonluk hedefi öncelikli değildi. Öncelikleri farklıydı, bugün de farklı. En azından farklı olması gerekiyor. Eleştirirken, “FEDA yılı dediniz, takımı eleştiriyorsunuz” argümanıyla karşılaşıyoruz. Bu, oldukça anlamsız. Elbette eleştireceğiz, daha iyi olacağını düşündüğümüz şeyi söylüyoruz. Doğruluğu yanlışlığı tartışılır. Tartışıyoruz da zaten.

Zaten dar olan kadroya bir de sakatlıklar eklenince hepten kısırlaştı 11. Savunmada eksik çok yoktu ama ortasaha bambaşkaydı. İdealde Necip, Oğuzhan beklerken Veli, Mehmet Akgün ile sahadaydı Beşiktaş. Akgün’ün orijinal mevkiisi orta saha ancak Beşiktaş forması altında ilk kez böyle bir tecrübe yaşadı. Forvette ise Almeida ve Pektemek olmayınca henüz hazır olmadığı bilinen Niang ilk 11’deydi.

Beşiktaş her zamanki gibi oynuyordu. İyi hücum ediyordu ama son vuruş yok, kötü savunma yapıyordu ama Gaziantep çok iyi gelemiyordu. Beşiktaş’ın bu sene bitirici bir forveti olsaydı şu anda krallıkta açık ara liderdi. Topu kalenin ağzına kadar getiriyor takım ama orada hesabı kesecek adam yok. Almeida da bu adam değil, Niang da. En yakını Pektemek, o da çok yakın sayılmaz.

Skor 1-0’ken Beşiktaş yine çok kaçırdı. İkinci golü bulamadı ve son 15 dakika o korku sardı yine takımı. Yemeyelim 1-0 bitsin derdine düştüler. Öyle ki topu kaleden uzak tutmamız gerekirken savunmada top çeviriyorduk. Sürekli kaleciye geri pas yapıyorduk. Biraz da gözüme battığı için yazıyorum, Olcay yine 50 metre geriye oynuyordu. Bu sezon iki kez bu yüzden gol yedik ama yine aynısını yapıyor takım. Bunun sorumlusu sahada Olcay’dır, Ahmet’tir, Mehmet’tir ama aslında kenardaki Samet’tir. Samet Hoca’nın bunları önlemesi lazım ama olmuyor.

Skor 1-0, rakip 10 kişi, 90’da gol yiyeceğimizi ben bekliyordum. Gidişat öyleydi zaten. Korkudan kornerde bile çıkmıyordu takım. Bunun sonu: “Korkulan başa gelir”. Öyle de oldu. Henüz hangi ismini kullanacağımıza karar veremediğimiz Rostand’ın 89’da attığı golle Beşiktaş 1 puana razı oldu. O içten içe hesaplanan şampiyonluklar İnönü’ye gömüldü. Bekli de böylesi daha iyi oldu.

Maç sonu bu kez kabak McGregor’a patlamış. Medya zaten adamın peşindeydi hedefine ulaşmış. Bir de Samet Aybaba, skoru ve yenilen golleri ona bağlarsa tam olur. Haftaya da Cenk oynasın. İskoç kalecinin neden eleştirildiğini de anlayabilmiş değilim aslında. Hani yedekte Casillas da beklemiyor. Cenk’i severim ama ilk geldiği günden beri üzerine tek şey koymadı. Kendini geliştiremiyor. Potansiyelinin gerisinde kalıyor. McGregor bugün Cenk’ten daha iyi. Çok gol yediğinde kötü kaleci olmazsın. Çok gol yer tabi adam, çünkü inanılmaz kötü savunma yapıyor takım. Bunu ayrıca yazmak gerekir. Hadi günah keçiniz o olsun.

Son olarak yazmakta fayda var, kırmızı kart bence ağır bir karardı. Hilbert hakemi aldatmadı. Yüzüne dirsek geldi ancak Binya’nın amacı dirsek atmak ya da zarar vermek değildi. Alman oyuncunun geçmesini engellemek istiyordu, omuz koyacaktı ama kolunu çok kaldırdı. Teorik olarak dirsek var ama her dirsek kırmızı olmamalı.

Beşiktaş’a gelince. Bugün son sıradaki Akhisar’dan daha fazla gol yemiş bir takım. Gollerin sebebi biraz bireysel hata, biraz da savunma kurgusu. Takım çok geç yerleşiyor. Problemi çözebilecek insan Samet Aybaba. O da şu ana dek bir şey yapmadı.

Hiç yorum yok: