Beşiktaş bu sezon ikinci kez Gaziantepspor’dan son
dakikalarda gol yedi. İlk yarıda oynanan maçta, Beşiktaş altyapısının ürünü Orhan
Gülle’nin attığı golle 1 puan bırakan Beşiktaş, dün de son dakikalarda yediği
golle 2 puandan oldu.
Üstelik Gaziantepspor 10 kişi kalmıştı mı demek gerekir
yoksa Gaziantepspor 10 kişi kaldığı için mi demek gerekir emin değilim. Maçın
sonlarında skorun korunamaması problemi bir kenarda dursun, eksik kalan
takımlara karşı kaybedilen puanlar daha fazla can sıkıyor.
Öncelikle şunu yazmak gerekir. Sene başında bu takımın
şampiyonluk hedefi öncelikli değildi. Öncelikleri farklıydı, bugün de farklı.
En azından farklı olması gerekiyor. Eleştirirken, “FEDA yılı dediniz, takımı
eleştiriyorsunuz” argümanıyla karşılaşıyoruz. Bu, oldukça anlamsız. Elbette
eleştireceğiz, daha iyi olacağını düşündüğümüz şeyi söylüyoruz. Doğruluğu
yanlışlığı tartışılır. Tartışıyoruz da zaten.
Zaten dar olan kadroya bir de sakatlıklar eklenince hepten
kısırlaştı 11. Savunmada eksik çok yoktu ama ortasaha bambaşkaydı. İdealde
Necip, Oğuzhan beklerken Veli, Mehmet Akgün ile sahadaydı Beşiktaş. Akgün’ün
orijinal mevkiisi orta saha ancak Beşiktaş forması altında ilk kez böyle bir
tecrübe yaşadı. Forvette ise Almeida ve Pektemek olmayınca henüz hazır olmadığı
bilinen Niang ilk 11’deydi.
Beşiktaş her zamanki gibi oynuyordu. İyi hücum ediyordu ama
son vuruş yok, kötü savunma yapıyordu ama Gaziantep çok iyi gelemiyordu.
Beşiktaş’ın bu sene bitirici bir forveti olsaydı şu anda krallıkta açık ara
liderdi. Topu kalenin ağzına kadar getiriyor takım ama orada hesabı kesecek
adam yok. Almeida da bu adam değil, Niang da. En yakını Pektemek, o da çok
yakın sayılmaz.
Skor 1-0’ken Beşiktaş yine çok kaçırdı. İkinci golü bulamadı
ve son 15 dakika o korku sardı yine takımı. Yemeyelim 1-0 bitsin derdine
düştüler. Öyle ki topu kaleden uzak tutmamız gerekirken savunmada top
çeviriyorduk. Sürekli kaleciye geri pas yapıyorduk. Biraz da gözüme battığı
için yazıyorum, Olcay yine 50 metre geriye oynuyordu. Bu sezon iki kez bu
yüzden gol yedik ama yine aynısını yapıyor takım. Bunun sorumlusu sahada Olcay’dır,
Ahmet’tir, Mehmet’tir ama aslında kenardaki Samet’tir. Samet Hoca’nın bunları önlemesi
lazım ama olmuyor.
Skor 1-0, rakip 10 kişi, 90’da gol yiyeceğimizi ben
bekliyordum. Gidişat öyleydi zaten. Korkudan kornerde bile çıkmıyordu takım.
Bunun sonu: “Korkulan başa gelir”. Öyle de oldu. Henüz hangi ismini
kullanacağımıza karar veremediğimiz Rostand’ın 89’da attığı golle Beşiktaş 1
puana razı oldu. O içten içe hesaplanan şampiyonluklar İnönü’ye gömüldü. Bekli
de böylesi daha iyi oldu.
Maç sonu bu kez kabak McGregor’a patlamış. Medya zaten
adamın peşindeydi hedefine ulaşmış. Bir de Samet Aybaba, skoru ve yenilen
golleri ona bağlarsa tam olur. Haftaya da Cenk oynasın. İskoç kalecinin neden
eleştirildiğini de anlayabilmiş değilim aslında. Hani yedekte Casillas da
beklemiyor. Cenk’i severim ama ilk geldiği günden beri üzerine tek şey koymadı.
Kendini geliştiremiyor. Potansiyelinin gerisinde kalıyor. McGregor bugün Cenk’ten
daha iyi. Çok gol yediğinde kötü kaleci olmazsın. Çok gol yer tabi adam, çünkü
inanılmaz kötü savunma yapıyor takım. Bunu ayrıca yazmak gerekir. Hadi günah
keçiniz o olsun.
Son olarak yazmakta fayda var, kırmızı kart bence ağır bir
karardı. Hilbert hakemi aldatmadı. Yüzüne dirsek geldi ancak Binya’nın amacı
dirsek atmak ya da zarar vermek değildi. Alman oyuncunun geçmesini engellemek
istiyordu, omuz koyacaktı ama kolunu çok kaldırdı. Teorik olarak dirsek var ama
her dirsek kırmızı olmamalı.
Beşiktaş’a gelince. Bugün son sıradaki Akhisar’dan daha
fazla gol yemiş bir takım. Gollerin sebebi biraz bireysel hata, biraz da
savunma kurgusu. Takım çok geç yerleşiyor. Problemi çözebilecek insan Samet
Aybaba. O da şu ana dek bir şey yapmadı.