Kışın dönen bir muhabbette çıkmıştı Fas'ın adı. Daha önce Fas'a gitmiş bir arkadaşım bahsedince oryantalist damarım kabardı ve Fas'a gitmeye karar verdim. Planı da Mart ayına yaptım.
Tur ile seyahat etmekten hoşlanmam. "Sabah 10'da kahvaltıda görüşürüz" diyen birine dayanamam. Ertesi gün kaçta kalkmak istiyorsam o saatte kalkarım. İster 6'da kalkarım, istersem de saati dahi kurmam. "Tatil dediğin, biraz yoracak" diyene de iyi yolculuklar dilerim.
Kendim araştırdım, kendim plan yaptım. İncelerken turların programına da baktım elbette. Yılların tecrübesi var, inkar edemem. 5 günlük Fas seyahati. 2 gün Casablanca, 3 gün de Marrakesh. Agadir, Fes de gidilebilir şehirler ama 5 güne sığdırmak zor olurdu. O yüzden biz plan dışı bıraktık.
Fas ile Türkiye arasında 2 saatlik saat farkı var. Gece 12 gibi buradan bindik, yaklaşık 5 saatlik yolculuk ile gece 3 gibi oradaydık. Ülkeye giderken pasaportunuzu unutsanız sizi alırlar ama tükenmez kaleminiz yoksa, ilk uçak ile geri dönün. Vizesiz olduğu için küçük bir kağıt doldurmanız gerekiyor ama yanınızda kalem yoksa vay halinize. Uçakta yanımızdaki Arap dolma kalemiyle doldurdu ama uçağa binerken kendisiyle yer problemi yaşadığımız için kalemini rica edemedik. İsteseydik, muhtemelen "mikrofona konuş" diye elini uzatırdı bize.
Polis de, güvenlik görevlisi de pek yardımsever değildi. Sonra çok şükür kalem bulduk da girebildik ülkeye. Hemen paramızı Dirhem'e çevirdik. 1 TL'nin kabaca 4 Dirhem olmasının büyük hazzını yaşadık. Cebimiz, cüzdanımız para doldu. 300 €'ya dünyanın parasını aldık.
Havaalanı şehir merkezine 30 km mesafede. Gecenin 4'ünde vasıta kasmayalım dedik, taksiye binmeye karar verdik. Gitmeden önce ülkenin inciğini cinciğini okudum. Dünyanın belgeselini izledim. Fas için kural netti: Pazarlık.
Etiket fiyatı diye bir şey yok. Esnaf ne koparabilirse deniyor. İlk duyduğunuz fiyat, bilin ki gerçek fiyatın en az 2 katı. Taksici bize 300 Dirhem çekti. Buradayken tarifeye bakmıştım. Hesaplatmıştım 150 Dirhem tutuyordu. Olmaz dedik. Pazarlığa tutuştuk. 200 civarında anlaştık ama aracı abimize komisyonunu vermedik. Bana bir kahve parası abi dedi ama salağa yattık. O da kızdı gitti. Bizim taksiciye de bir şeyler dedi. Bir kıllandık tabi. Uçakta Arap ile, ülkede ilk tanıştığımız adam ile hasım olduk.
Taksi, tüm yolları tersten giderek karanlığın ortasında ağaçların arasında durdu. Şoför arabadan indi ve bir yere gitti. Bizdeki kıllanma, korkuya dönüştü. Biz de indik arabadan. Sonra dayı geldi. Çat pat Fransızcamla sorun olmadığı konusunda mutabık kaldık. Otele sağ salim gittik, at gibi yattık, sabah dinç bir şekilde kalktık.
Benim arkadaşın (tanıyanlar için Selman) özlü bir sözü var: "Palmiye olan yer kötü olmaz" Arada istisnalar olsa da güzel bir genellemedir. Casablanca'nın da popüler ağacı Palmiye'ydi. Ülkenin popüler ağacı Argan'a daha sonra değineceğim.
Otelden çıktık. "Ancienne Medina" dedikleri şehrin Eminönü'süne doğru yol koyulduk. Yolda turist gören bir yardımcı oluyor, bir yardımcı oluyor sormayın. İki kelime ettikten sonra Türk'üm derseniz hemen "Arkadaş" diye başlıyorlar. Ben "arkadaş" kelimesini o kadar kullanmıyorum.
Yardımcı olan hemen yardımı abartıp sizi bir yere götürüyor. Muhtemelen o yer arkadaşının dükkanı oluyor. Ordan çıkıyorsunuz, bir başkası yakalıyor sizi, bir başka dükkana götürüyor. Bir bakmışsınız 1 saat geçmiş, istediğiniz tek şeyi yapmamışsınız. İlk 1 saatimizi böyle geçirdik biz de. Sonra sallamamaya başladık, mümkün olduğunca.
İlk kahvaltımızı öyle bir yerde yaptık ki, normal şartlarda önünden geçmem. Zaten, tezgahında yumurta kartonunda haşlanmış yumurta olan dükkana girmem ben. Bir şekilde yedik işte. Çok şükür hayattayız hala.
Oranın şöyle güzel bir fotoğrafını size göstermek isterdim ama hem müşteriler, hem de dükkan sahibi buna razı olmadı. Halk genel olarak fotoğraftan hoşlanmıyor. Bunda, turistlerin fotoğrafı art niyetli kullanma isteği de etkilidir.
Şehri özetleyip, devamını ikini yazıya bırakayım. Eminönü'nün daha karışık hali. Kaos kelimesi birbir örtüşüyor. Halk bize nazaran fakir ve klişe ile 20 yıl gerimizde. İzlenimim bu ama biliyorum ki şehrin Eminönü'sündeydim ve eminim ki oranın da Caddebostan'ı, Etiler'i, Nişantaşı'sı var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder