22 Eylül 2011 Perşembe

Bursaspor:1 Beşiktaş:2

Mourinho, yine 10 kişi kaldıkları bir Barcelona Chelsea maçı sonrası "10 kişi kalmak her zaman kötü değildir, bazen diğer oyuncuların performansını ciddi oranda arttırır" demişti. Haklılık payı var elbette. Diğer oyuncuların maça bağlanmasını, motivasyonunu artırabilir. Yani o dezavantajı ortadan kaldırabilir. Ama o dezavantajı da avantaja çevirmesin bir zahmet...


Bu sezon 10 kişi kalan takım canlanıyor. Manisaspor 10 kişi kaldığında renk değiştiriyor, içinden Barcelona çıkıyor. Bugün Beşiktaş için de farklı değildi durum. 70 dakika rakip yarısahada oynayıp tek ciddi pozisyon çıkaramayan Beşiktaş Quaresma'nın kırmızı kartı sonrası bir anda 2 gol buldu ve maçı çevirdi. 2-1 güzel sonuç. Peki ya oyun?


Ankaragücü maçı için de farklı şeyler söylemedim. Skor memnun ediyor ama oyun vasat. Bunda sahadaki oyuncuların payı var ama maalesef büyük pay Carvalhal'in. Bugün Beşiktaş Carvalhal'in değişiklikleriyle kazanmadı. Carvalhal'e rağmen kazandı.


Maça başladığı 11'de eleştirilebilecek iki üç nokta vardı. Bunlardan biri kale tercihi. Rüştü vasat. Cenk için de geçen hafta iyi şeyler söylemedim ama daha iyi. Daha fazla güven veriyor. Ya da bir başka deyişle daha az güvensizlik veriyor. Diğer eleştirilebilecek nokta Egemen'in sol bek oluşuydu. Maça göre böyle tercihler olabilir. Hücumda Ekrem'in çıkmasıyla kayan bir dörtlü oluşturulabilir. Rakibin sağ kanadı çok kuvvetlidir, savunmaya dönük bir sol oluşturmak için bu tercih edilebilir. Bu maç için ben çok yanlış bulmadım. Savunmada iki yabancı oynatınca Ernst kulübede kaldı haliyle. Gerçi onu kulübede tutan maç eksiği de olabilir. Oysa forvet tercihi Edu değil de Pektemek olsaydı Ernst de kadroda yer bulabilirdi.


Beşiktaş'ın en büyük problemi üretken olamayışı. Ciddi bir problem. Kanatlardan geliyor desem, gelmiyor. Uzaktan şut çekiyor desem, çekmiyor. Göbekten savunmanın arkasına adam kaçırıyor desem, kaçıramıyor. Eee?


Kısır hücum hattının tek top yapan adamı Fernandes'in çıkması Carvalhal'in ne düşünüyor olabileceğini düşündürdü bana. Ben daha onu düşünürken, takımın gole en çok yaklaştığı duran topları kullanabilen Simao da oyundan alındı. Eldeki silahı da düşmana teslim etti böylece.
Son bölümlerde Aurelio'nun geride kalması ve Sidnei'nin Lucio forması giymesiyle hücum hattı biraz daha canlandı. Sidnei çok ortasaha oyuncusundan daha yumuşak bileğe sahip ve top getirmesinden ziyade getirdikten sonra cezasahası içinde kalması Beşiktaş için mühim.


Holosko'nun girmesiyle her şey bitti derken. Sivok kafası geldi. Golü kimin attığını göremedim ama Sivok'un attığını tahmin ettim. Kötü maçtan 1 puan çıkarıldı en azından derken, Holosko geldi. "Allah'ım sana geliyorum" dedim.


Quresma'yı her türlü severim. Sevdiğim futbolcudur, eğlendirir, coşturur, tkaımı ateşler. Bugün kaptanlık pazubandı onun kolunda. Ama o da onun değerini ve anlamını bilmeli. Kaptan da kırmızı kart görebilir ama böyle görmeye hakkı yok.


Beşiktaş iyi oynamadı, hak etmese de kazanmasını bildi. Bursaspor hiç oynamadı kazanmayı hiç hak etmedi.


Son paragrafı sezonun Beşiktaş'tan daha iyi olmayan adamları hakemlere ayıralım. Standart yok. "Fuck off" diyene kırmızı, Türkçesini söyleyene sarı ya da uyarı. Sert faule bazen sarı, bazen devam. İtiraza net sarı. Hakemlerimiz çok kötü ve iyi olmak zorundalar.

Hiç yorum yok: