13 Şubat 2011 Pazar

Ankaragücü 1-0 Beşiktaş


Ankara'nın soğuk sessiz akşamında sıkıcı bir maç bekliyordu bizi. Yeni transferlere ve popüler hücum hattına rağmen Guti ve Quaresma'nın eksikliğini her maçta hissediyor Beşiktaş. Guti oyunu yönlendiren, Quaresma da atakları olgunlaştıran isimler. Simao, Fernandes, Almeida ve Ernst ne kadar iyi olsalar da bu ikisinin yerini dolduracak tipte oyuncular değil.

Erken gol maçı çözdü denebilecek bir maç değildi aslında. Erken golü Beşiktaş atmış olsa, bu önerme doğru olabilirdi ama bugünkü durum için bunu söyleyemeyiz. Beşiktaş kazanmak için oynayacaktı, Ankaragücü zaaflardan yararlanmaya çalışacaktı. Gol, bu durumu değiştirmedi. Golün Serdar Özkan'dan gelmiş olması da Beşiktaş açısından büyük bir sürpriz değildi. İbrahim Akın, her maç Beşiktaş için risk oluştururken Serdar'ın golü şaşırtmadı.

Daha 7. dakikada skor 2-0 dahi olabilirdi. Ankaragücü, ilk golün şaşkınlığını yaşayan Beşiktaş karşısında ilk 10 dakikada önemli pozisyonlar buldu ancak yararlanamadı. Bu pozisyonların gol olmaması Beşiktaş savunmasının zayıf olmadığını göstermez. Beşiktaş'ın savunma hattı isim olarak ülke standartlarının üzerinde olabilir ancak oyun içinde, kağıt üzerindekinden çok uzak.

Beşiktaş'ın çift forvet görünümüne rağmen forvetsiz oyun sistemi, Ankaragücü karşısında takımın baskı kuramamasına sebep oldu. Nobre çok geride oynuyor, Almeida ise sol kanada çok yakın oynuyor. Beşiktaş'ı ve futbolcularını tanımayan biri maçı izlediğinde Nobre'yi bir ortasaha oyuncusu sanar. Benzer şekilde Almeida için forvet diyemez. Aslında Nobre ve Almeida'nın forvetten bu kadar farklı mevkiilerde pozisyon alması biraz da Guti'nin yokluğuyla ilgili. Fernandes oyunu Guti ile benzer yerde kuruyor ancak Guti gibi tipik bir forvet arkası oyuncusu değil. Guti'ye nazaran daha geride oynayan bir oyuncu. Fernandes'in geride kalması, Nobre'yi daha da geriye sürüklüyor.


İlk yarının tamamında oyun kurma çabası içinde oynayan bir Beşiktaş vardı. Sürekli oyun kurmaya çalıştı ama kuramadı. Topla oynama yüzdesi aldatıcı olabilir bu maçta. Evet, oyunun tek hakimi Beşiktaş'tı ama topu oynadığı bölge gol bölgesinden çok uzaktı.

Kapalı oyunu açmanın bir diğer yolu da kanatlardan hücum etmektir. Beşiktaş'ta bugün bu opsiyon nerdeyse yoktu. Sağda Hilbert bir bek olarak iyi bir hücumcu, ancak iyi bir açık oyuncusu değil. Diğer tarafta da Simao çok yalnız. Ona yardım eden Almeida, farkında olmadan bir kısır döngüye sebep oluyor. Almeida, Simao'nun orta yapması için ona uygun pozisyon sağlarken, yapılan ortaya vurması gereken isim olduğunu unutuyor. Bu bağlamda ikinci yarıda sahada Köybaşı ve Bobo'yu görmek takımı hücum yönünden daha zengin hale getirecekti. Köybaşı ikinci yarı ile birlikte sahadaydı ama Bobo'yu izleyebilmek için bir 20 dakika daha beklemek zorundaydık. Üstelik Brezilyalı, Almeida ile birlikte oynama fırsatı bulamayacaktı.

Ankaragücü ilk yarıya göre daha etkisizdi. İkinci yarıda hemen hemen geliştirilmiş tek atak dahi yoktu. Maçın sonlarına doğru Serdar'ın cezasahası içinde kaleye gönderdiği ancak kaleyi bulmayan bir top vardı sadece.

Son dakikalara girilirken. Alman hoca son kozunu Ernst'i sahaya sürerek oynadı. Alman oyuncu Ekrem ile yer değiştirirken, Hilbert beke döndü. Bu değişiklik, daha ideal bir dizilişe götürdü Beşiktaş'ı. Fakat maç için çok geçti. Son 10 dakikada iki ciddi pozisyon ubldu ancak top filelerle buluşmadı. Bobo ile Ernst'in ciddi maç eksiği var. Oynatılmadıkları takdirde bu fark daha da açılacak.

Beşiktaş bu mağlubiyetle, tüm hayallerinin kupa ile sınırlı olduğunu gösterdi. Bugünden sonra Beşiktaş, Türkiye Kupası'nı en az Galatasaray kadar önemsemek zorunda. Hedef Şampiyonlar Ligi olmalı ancak bu şartlarda zor bir hedef görünüyor.

Hiç yorum yok: