30 Eylül 2008 Salı

Ajda Pekkan

Ajda Pekkan... Yılların eskitemeye çalışıp ta eskitemediği 'süper star', belki de Türkiye’nin tek divası, ki benim için de öyle zaten. Kendisi ben daha hayatta yokken sadece güzelliğiyle değil, sesiyle Türkiye’yi sallamış sanatçılardan birisi, birkaçından birisi hatta. Ben de daha, küçük yaşlarda tanıdım zaten. Belki de sevgim oradan geliyordur. Yok yani yeni tanısam bile sevmemem mümkün değil ya neyse. Hala herkes kaç yaşında olduğunu tartışa dursun, 'Super Star' hala şarkılarıyla, sesiyle ben buradayım diyor. Konserlerde yeni yetme Hadise’ye bile taş çıkartacak performansıyla, bu yaşta! yeni hayranlar kazanabiliyor. Son günlerde sürekli şarkılarını da duyuyorum İstanbul’un boğaz mekanlarında. Neyse, Ajda’nın son albümünü dinledikçe dinleyesim geliyor. O yüzden burada bahsetmek istedim kensinden. Hoşuna gitmeyen olabilir diye söylüyorum, Ajda’nın öyle büyük hayranlarından da değilim, buyrun eleştirin...

27 Eylül 2008 Cumartesi

Promosyon

Bugün yine bir Metallica yazısı daha yazacağımı hiç tahmin etmemiştim ama bir siteden gördüğüm promosyonu paylaşmak istedim sadece. Daha önceki yazılarımda Metallica'nın yeni albümü Death Magnetic ile ilgili bilgiler vermiştim zaten. Metallica Efsanesi'nin bu yeni albümü bir internet sitesinde -pazartesi sendromu- uygun fiyata satışa sunulacak pazartesi günü. İlgilenenlerin dikkatine diyor ve şu adresten incelemenizi tavsiye ediyorum. Bu arada albüm, Billboard 200'de 2. haftayı da 1. sırada geçirdi. Bakalım kaç hafta daha kalacak?..

25 Eylül 2008 Perşembe

Konser sezonu hazırlıkları

Geçen yaz dönemindeki potansiyeli gören Biletix yetkilileri ve organizatörler vakit kaybetmeden gelecek yazın hazırlıklarına başlamış gibi gözüküyor. Hızlıca hazırlanmış bir anketle kullanıcılarına hangi grupların gelmesini istediklerini soruyorlar. Yaklaşık 50 tane grup ve şarkıcı seçeneği sunmuşlar ki bazılarını görünce heycanlandım ben de. Aralardan Amy Winehouse, Deep Purple, Goldfrapp, Iron Maiden, Radiohead ve Tokio Hotel’i seçip hemen ankete katıldım. He bir de ankette farklı mekanlar ve konserler için de fiyat alternatiflerini sunmuşlar. Buna da % olarak konsere gitme olasılığınızı işaretlemenizi istemişler. Aslında güzel düşünce ama rastgele gelen konser yeri ile fiyat kombinasyonları bazı seçeneklerde o kadar saçma ki %0’ı işaretlemek zorunda kalabiliyorsunuz. Yine de Iron Maiden ve Tokio Hotel gibi grupları seçenek olarak sunmaları benim için bu yazın çok hareketli geçeceğine inanmamı sağladı. Umarım organizatörler bu ankete olumlu bakarlar da sonunda Iron Maiden’ı Türkiye'de izleyebiliriz...

Amaçsız Haberler #1


Bugünden itibaren "Amaçsız haberler" başlığı altında saçma sapan, amaçsız, anlamsız bulduğum haberleri yazmaya karar verdim...

Siftah'ı beni bu yazıya zorlayan, Hürriyet Gazetesi'nin internet sitesinde gördüğüm yılan kurbağa haberiyle yapacağım..

Haber çok önemli bir habermiş gibi sitenin baş köşesine koymuşlar. Haberin detaylarına taklayıp haberi okuduğumuzda durumun gerçekten içler acısı olduğunu anlayabiliyoruz...

Kim yazdıysa gerçekten olayı çok ciddiye almış. Sıradan bir belgesel programında onlarca kez yayınlanmış bir vaka aslında ama haberin yazarı olayı insani boyutlara taşımış. Keşke yazana küçükken bi iki belgesel seyrettirselermiş...

"İngiltere'de yaşayan bir çimen yılanı" diye başlamış habere; sanki bir insandan bahsedermişçesine. İngiltere'de yaşayan bir fındık işçisi der gibi...

"Sadece karada yaşayan bir kurbağa" diye devam etmiş. Benim için ve haber için kurbağanın nerede yaşadığının ne önemi varsa...

Asıl bomba burada geliyor. "Ancak yılanın kurbağayı yutamamasının nedeni sonradan anlaşıldı. Kurbağa kendini tehlikede hissettiği anda tüm vücuduyla bir sıvı salgılıyor.Salgılanan sıvı yılanın ağız tadına uygun olmadığı için, çaresiz kalan yılan onu bırakmak zorunda kaldı." Hadi yaaa... Ne acı değil mi?

Son cümle de muhteşem "Aç kalan yılan yeni bir avın peşine düşmek zorunda kaldı." Bu nedir? Allah aşkına, 1. sınıflar için hikaye kitabında olur bu cümleler... Yapmayın gözünüzü seveyim...

Bu arada efsane foto albümüne tıklıyoruz ve aynı fotonun paintte kesilip kesilip koyulduğunu görüyoruz. Neden böyle birşey yaptılarsa... Zoom verdik havası var ama.. Olmamış...

Zico-Rivaldo-Villanueva


Özbekistan takımı Bunyodkor ile anlaşan Zico, Avrupa Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinden sonra şimdi de Asya Şampiyonlar Ligi yarı finaline yükselmiş..

İran'lı rakiplerine 5 gol birden sallamışlar. Goller tanıdık isimlerden (birisi Rivaldo, 3'ü Villanueva) olunca, üstüne bir de hoca da tanıdık olunca insan ister istemez soruyor kendi kendine; Demek Avrupa'dan kalburüstü 3 oyuncu Asya'da bir takıma gitse silip, süpürüp, efsane olup Avrupa'ya dönecek...

Zico da Avrupa Şampiyonlar Ligi çeyrek finali, Asya Şampiyonlar Ligi yarı finali -ki kupayı alırlar büyük ihtimalle- emin adımlarla ilerliyor... Nereye ilerliyorsa?

Benzema sonrası Mensah


Yöneticilik ve özellikle transfer konusunda Lyon başkanı Jean-Michel Aulas eli öpülesi adamdır. Benzema'nın 100 milyon €'luk bedeli konuşuladursun yıl sonunda bir bomba da Mensah'la patlatacak gibi.

Sene başında Wigan çok istemesine rağmen alamamıştı; sene sonu için pusuda ancak bu sefer yalnız görünmüyor. Rakipleri yine kendi liginden Blackburn, Portsmouth ve West Ham...

Tüm bunlar Mensah'ın Premier Lig'de oynamak istiyorum demecinden sonra ortaya çıktı. Sene başında Lyon'a 8.5 milyon €'ya almıştı. Sene sonunda, pazarlığı 15'ten aşağı açacağını sanmıyorum; hele hele Chelsea, Manu, City gibi takımlar da devreye girerse 20'den aşağısı kurtarmaz...

Yıl sonu ya da Şampiyonlar Ligi ve Ligue 1 durumuna göre; lig arasında Lyon yine paranın dibine vuracak gibi... Kadroyu görmeyin; para edecek o kadar çok adam var ki. Bir de takım Lyon olunca para kendini ister istemez katlıyor; gerisini siz düşünün...

Hugo Lloris, Francois Clerc, Benzema, Fred, Mensah, Pjanic, Keita, Toulalan...İyi giderler...

24 Eylül 2008 Çarşamba

Bu adamlar nereye bakıyor?


Sivasspor basın sözcüsü Fikret Ünsal Fenerbahçe maçı hakkında konuşmuş. "Biz Fenerbahçe değil, hangi takım olursa olsun maç satacak kadar şerefsiz insanlar değiliz" gibi sert bir açıklama ile geçen seneki 4-1'lik mağlubiyetin sonrasında yapılan söylentilere cevap vermiş...

Neyse, konumuz bu değil...Haberi Ajansspor'da okudum. Konumuz fotoğraf. Nedir bu? Öndeki bıyıklı amca anladığım kadarıyla basın sözcüsü Fikret Ünsal. Peki ya arkadakiler ne ayak?

Dayılar ne yapıyor orada Allah aşkına? Boynu bükük neyi bekliyorlar? Soldaki "Ya salla Sivas'ı, akşam eve ne götürecem, çoluk çocuk ne yer.." edalarında. "Kulüp para vermiyor; ne yapalım, idare edeceğiz" der gibi...

Sağdaki "Ooofff...ne çile çektik beee...ah bir futbolcu olsaydım da paraya para demeseydim" hayallerinde.

Fotoğrafı kim çekti ve bu adamlar ne yapıyor?

Kazım Kanat


Ertesi günkü okula inat, gecenin bir yarısına kadar olan tartışmalarını özleyeceğiz; Ahmet Çakar'la atışmalarını; Doktor'a küsüp, sayın Ahmet Çakar deyişini özleyeceğiz; Doktor'una 90'lı yıllardaki maç hatırlatmalarını özleyeceğiz; Futbolcuları soyisimleriyle andığın programları; Yasin Sülün, Sergen Yalçın, Tümer Metin deyişini özleyeceğiz; Carew'e Kerü deyişini özleyeceğiz...

Seni özleyeceğiz Kazım Kanat; Mekanın cennet olsun...

I'm fine!


Guardiola:
You're sure you can play.

Henry:
I'm sure.

Guardiola:
You have already recovered?

Henry:
Yes, I'm perfectly fine.

Guardiola:
If I was you I wouldn't force myself.

Henry:
Relax, I'm fine.

Guardiola:
You wouldn't want to rest for 2 or 3... or 4 games?

Henry:
Do you prefer that I don't play?

Guardiola:
No, not at all... What makes you think that?

Henry:
Of course... How could I say such a thing.

Bastian Çizme'ye


İtalyan medyası transfer sezonu açık kapalı bakmadan her gün birşeyler yazmaya devam ediyor. Il Giorno yazmış bu kez; hedef Almanların ortasahadaki dinamosu Bastian Schweinsteiger. Gelecek yıl İtalya yolunda demişler üstelik de tek kuruş ödemeden. Sözleşmesi bu sene sonu bitiyor..
İtalya'nın 3 devi de listede var;İnter, Milan ve Juventus. Önceliği Juve'ye vermişler. Nedved sonrası hiç fena olmaz hani.
Luciano Moggi olsa Bastian'ı kafalar; sözleşmesini uzattırmaz; sene sonu da siyah-beyazlı formayı giydirirdi. Bakalım yeni direktör Jean-Claude Blanc, Moggi kadar uyanık çıkabilecek mi?
Bu arada, Bastian sevdiğim nadir Alman futbolculardan biridir; ah bir de Juve'ye gelirse...

22 Eylül 2008 Pazartesi

Monkey Business


Bir filmi, oyuncuları veya yönetmeni vs. sevdiğiniz için alıp izlediğiniz olmuştur kesin. En son izlediğim filmi Marilyn Monroe'yu izlemek için almıştım aslında. Ama Marilyn 1,5 saatlik filmde toplasan 10 dakika bile gözükmüyor. Film 1952 yapımı Monkey Business. Aslında Marilyn'in kendini yeni yeni göstermeye başladığı yıllarda çekilen bir film. Başrolde de oynamıyor zaten. Neyse, Marilyn'i beklerken, başrollerde Cary Grant ve Ginger Rogers'ı izledim film boyunca. İyi ki de izlemişim. Bilgisayar şovlarının olmadığı, siyah beyaz film döneminde böylesine olağanüstü oyunculuk gerçekten muhteşem bir şey olmalı. Filmin her anında oyunculuk zanaatının mükemmel bir şekilde icra edildiğini görüyorsunuz. Özellikle Ginger Rogers'ın Golden Globe'u alması rastlantı falan da değil. Gerçi dönemin diğer filmlerini bilmiyorum ama böylesine bir oyunculuğun ödüllendirilmemesi şaka olurdu bence. Şimdi elimde 50li yıllarda çekilmiş bir iki Marilyn Monroe filmi daha var. Bakalım onlarda Marilyn’i ne kadar göreceğim merak ediyorum...


Crespo Celtic yolunda


Hernan Crespo, yıllarca attığı goller referans olmadı ona. Kim bilebilirdi ki Parmalı gencin 33 yaşında işsiz kalacağını; hiç kimse...

Önce Inter sahiplendi, Galatasarayla adı bir oldu, Sampdoria, Roma derken şimdi tekrar ada yolu görünüyor. Ama bu sefer Premier Lig değil; talibi İskoçya'dan.. Glasgow Celtic.

İngiliz basını Celtic'in Crespo için 2 yıllık kontrat önereceğini iddia ediyor. Samaras'ın yanına iyi gider bence. İskoç ligi gözden ırak olsa da; hiç oynamayacağına varsın İskoçya'da oynasın...

Celtic forması ona ne yakışır ama...

Roy Keane


Daha öncede bahsetmiştim eski kaptanın takımı Sunderland'den. Roy Keane'i pek severim; harbi adamdır, lafını esirgemez, korkusuzdur ve biraz da kin güder tabi. Håland'ın yıllar önce ettiği lafı unutmayıp sonra ayağını eline verip onu futboldan tamamen silecek kadar kincidir...

Neyse konuya dönelim... Sunderland'de bu yıl epey transfer yaptı; son bombası Anton Ferdinand ve Cisse'ydi. Sunderland için büyük transferdir ikisi de. Kaptan, şimdi de gözünü Villarreal'in İtalyan starı Rossi'ye dikmiş. BBC'nin haberine göre 11 milyon Puond'u gözden çıkarmışlar... Gelirse harika olur...

Bu, bir önsezidir benim için; Sir 2 yıl sonra Manu'dan ayrıldığında yerine kim gelecek? Bir çok alternatif var elbette... Steve Bruce ve Roy Keane İngilizler tarafından bu koltuğa en yakın iki aday gösteriliyor. Bu koltuğa Roy'un yakışacağını düşünüyorum. Bu hırçınlıkla Sir olması zor ama yeni bir Ferguson neden olmasın?

Karizma var, yetenek var, hırs var...2 yıl sonra Manchester'a bu sefer hoca olarak gitse fena mı olur; ama önce bu sene karakedilerle birşeyler yapmalı; UEFA denemeli...

21 Eylül 2008 Pazar

Emmy Gecesi


Emmy gecesi geldi artık. Adayları ve tahminlerimi daha önceden söylemiştim.

NTV’den simultane çeviri, CNBC-e’den ise orijinal sesiyle canlı olarak yayınlanacak. Kırmızı halı seremonisi saat 01.00’de, ödül töreni ise 03.00’de başlayacak.

Yok artık!


Haberi ağzım açık okudum. Atatürk'ün "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklı olanını severim" sözünü geçtim. Bu olay, Emre Aşık'ın Nobre'nin kalçasını sıkmasıyla, Pascal Nouma'nın tombalasıyla karşılaştırılır cinsten değil.

Goal.com'un haberine göre; Sezgin Özhan adındaki, Almanya'nın Duisburg bölgesinin amatör liginde yer alan VfvB Ruhrort/Laar takımında oynayan Türk futbolcu, takım fotoğrafında cinsel organını göstermiş.

Nasıl yani? Neden? Amaçsız bir hareket, neyin ispatındasın Sezgin?

Merak ettiğim konu; acaba kendini ne diye savundu? Ya tam şortumu düzeltiyordum; o an çekmişler; gafil avlandık mı? Umarım buna benzer bir savunması vardır yoksa arkadaşla iddiaya girdik, ben açarım dedim o açamazsın dedi; açtım; çaktım.. gibiyse çok fena..

Federasyon 10 hafta sahalardan men cezası vermiş, kulüp de ihtar ve para cezası vermiş; polis de soruşturma başlatmış...Kovul ülkeden gitsin diyeceğim; Türküye'ye döner diye demeye korkuyorum...

The OC Complete Score (Ara Müzikler)

20 Eylül 2008 Cumartesi

Maradona Inter'e


Inter başkanı Moratti takımını gündemden düşürmeyeceğe benziyor. Mourinho'yu alarak zaten gündemde kalmayı garantileyen Moratti işi sıkı tutuyor. Başkan şimdi de Maradona'nın peşinde...

La Gazzetta'ya konuşan Moratti: "Maradona çok önemli bir futbolcu figürüydü. Takımımızdaki yıldızlara çok büyük katkısı olacağına inanıyorum" diyerek yeni bir projenin sinyallerini vermiş.
Maradona'yı kulüpteki futbolcular için mi yoksa Agüero için mi istiyor bunu zamanla anlarız...

Bir de bu transfere Mourinho ne der acaba hiç düşündü mü? Bence düşünmemiştir, düşünmek de istemez...

Hotel Boca by Design Suites

Dünyada taraftar mezarlığı olan tek kulüptür Boca. Şimdi de kulüp, Bounes Aires'de adına bir hotel yaptırıyor.
"Hotel Boca by Design Suites". 2010'da tamamlanması planlanan hotel 89 odalı olacakmış, odalara efsane futbolcularının adını vereceklermiş ve tüm odalar da sarı-lacivert olacakmış.

Boca Avrupa'ya kakaladığı oyunculardan kazandığı parayla yetinmemiş, markasından her türlü yararlanma yoluna gitmiş.. Ne diyelim hayırlı olsun...

Amr Zaki


Daha önce hakkında bir iki cümle yazmıştım ama onun için bir post gerekiyor. Kiralık gelmesine rağmen transfer sezonunda en çok ses getiren isimlerdendi. Premier Ligin ilk 4 haftasında neden bu kadar çok konuşulduğunu gösterdi. Şu ana kadar her şey yolunda gidiyor; kendisi memnun, taraftar memnun, Steve Bruce memnun...

Peki yarın ne olacak? Zaki attıkça değeri artacak; Premier Ligin devleri Zamalek kapısına dayanacak; her ne kadar satmak istemese de bir yerden sonra Zamalek de paranın kokusunu alınca bırakacak...Onlarca teorinin arasından bir tanesi...

Zaki de bunun böyle olacağını tahmin ediyor olmalı ki açıklama yapmış.

"Wigan'da mutluyum, burası evim gibi; Manchester dahi istese burada kalmak istiyorum"

Bu açıklama taraftarın da hocanın da yüreğine su serpmeye yeter; ama yarın Manu harbiden istediğinde bakalım böyle konuşabilecek mi? Hadi United istemese bile, City'nin Arap sahipleri Zaki'ye gözü dikerse kaçışı olmaz...

Zaki hikayesi, Tümer Metin hikayesine dönerse Zaki çok küfür yer...

Bu arada, Zaki'yi şimdiye kadar neden keşfedememişler acaba?

19 Eylül 2008 Cuma

Metallica dağıttı


Daha albüm çıkmadan dayanamayıp indirip dinlemiştim Death Magnetic'i. Hatta detaylı bir analiz de sunmuştum. Warner Bros trafından satışa sunulan albüm daha ilk haftasında Billboard 200 listesine #1 numaradan girdi. Kimsenin şüphesi yoktu zaten bundan. Hatta daha üstü olsa oraya bile yerleşbilirdi Death Magnetic. Sakın dinlemeden geçmeyin...

Aynı listede diğer hızlı bir ilk hafta girişi ise Jessica Simpson'dan gelmiş. #4 numarayla iyi bir giriş yapmış listeye. 49 haftalık Kid Rock albümü ise hala ilk #3'ü zorluyor. Zorlamaya da devam edecek gibi gözüküyor...

Müzelik formalar

Numaralar.. Futbolcular için semboldür. 14 Henry'dir, 26 İlhan'dır, 39 Anelka'dır. Örnekler çoğaltılabilir...
Bazen futbolcularla birlikte numaralar da emekliye ayrılır; geçen gün Roma'da 6 numaranın Aldair'den sonra emekliye ayrıldığını görünce internetten bakıverdim kim kaç numarayı kaldırmış...

SK Dynamo České Budějovice Poborsky ile birlikte 8 numarayı rafa kaldırmış, Poborsky'dir; böylesi pek nadir gelir...

FC Midtjylland Mohammed Zidan'ın 14 numarasını rafa kaldırmış. Yıllarca hizmet etmemiş belki ama takımın adını duyurmaya yetmiş Zidan...

Hem Lens, hem City, Foe için son görevlerini yapmış ve biri 17 diğeri 23 nolu Foe formalarını tedavülden kaldırmış...

Hadi 14, 17, 23 bir yere kadar da 10 numarayı müzeye çekmek yürek işidir. 10 numaradır bu boru değil. Bir ara Galatasaray'da da Hagi'den sonra muhabbeti döndü ama sonra yalan oldu. Bunu yapanlar var; Kispest/Honved Macarların efsanesi Puskas'ın 10 numarasını, Legia Warsaw Deyna'nın 10 nosunu, Brescia Roberto Baggio'nun 10 nosunu ve elbette ki Napoli Maradona'nın 10 numarasını müzeye kaldırmış...

Maradona'dır bu, ondan sonra o formayı kimse kaldıramaz...

Yıllar önce...

18 Eylül 2008 Perşembe

Ortam çocuğu Justin


Müzik piyasasında bazı isimler vardır ki, hani ortam çocuğu derler ya onlar gibi, onla bunla durmadan düet yaparlar. Sanırım dünyada bu işi en iyi beceren, istemese bile Justin Timberlake. Bundan önce Beyonce, Nelly Furtado, Christina Aguilera, Madonna derken şimdi de genç ve güzel aktristimiz Jessica Biel’in albümünde rastlayacağız Justin’e. Aslında çok iyi düşünce. Madem senin seviglin Justin, kullan çocuğu. Yazsın sana bir iki şarkı, bir de söylesin senin için, gel de tutmasın bu albüm. Justin’e de hak verimiyor değilim tabi, böyle sevgilin olunca yazmazsan ayıp aşk şarkılarını...

Zizou özür diledi mi?


Diledi ya da dilemedi, nedir bu Zidane'ın çektiği...

Futbola Matrix'e gömdüğü kafayla veda etmişti. O günden beri her Zidane muhabbetinde açılır oldu bu konu. Mahalle arasını bırak, uluslararası platformda da sürekli dönen muhabbettir.

Zidane sürekli özür dilemekten kaçınmış (neyine özür dileyecekse), medya sürekli onun özür dilemesi için diretmiştir. Sonunda özür dilemiş de o da kurtulmuş medya da.

Besma Lahouri tarafından kaleme alınmış ‘The Hidden Face Of Zidane’ kitabında Zidane'ın özür dilediği söyleniyor. Kitap henüz yayınlanmamış; gelecek hafta yayınlanması bekleniyor.

Kitapta Zidane'ın Cezayir'de yaşayan kuzenine böyle bir olay olduğu için pişman olduğunu söylediği yazıyormuş. Konuşma metnine bakılırsa kuzen bizim Zizou'yu gaza getirmiş.

Kuzeni "Materazzi'nin provakasyonuna karşı iyi cevap verdin kuzen" demiş, Zidane'da

"Do not ever say that I did well to head-butt Materazzi. I did not do well and I am sorry." diye cevaplamış.

Kitap çıksın da bakalım...

Dizi Müzikleri #1


"California" by Phantom Planet
"Hallelujah" by Jeff Buckley
"Paint the Silence" by South
"Orange Sky" by Alexi Murdoch
"We Used To Be Friends" by The Dandy Warhols
"Dice" by Finley Quaye & Beth Orton
"Maybe I'm Amazed" by Jem
"Hallelujah" by Jeff Buckley
"To Be Alone With You" by Sufjan Stevens
"Worn Me Down" by Rachel Yamagata
"Smile Like You Mean It" by The Killers
"No Rain" by Blind Melon
"Champagne Supernova" by Matt Pond PA
"A Smile That Explodes" by Joseph Arthur
"Fix You" by Coldplay
"An Honest Mistake" by The Bravery
"Hide and Seek" by Imogen Heap
"Fall At Your Feet" by James Blunt
"For The Widows In Paradise, For The Fatherless In Ypsilanti" by Sufjan Stevens
"Lover I Don't Have To Love" by Bettie Serveert
"Faster Kill Pussycat" by Paul Oakenfold feat. Brittany Murphy

"Speeding Cards" by Imogen Heap
"Into Dust" by Ashtar Command







Abidal & Yaya Toure


Futbol sezonu bu hafta itibarı ile tamamen başladı diyebiliriz ancak transfer dedikoduları bitmek bilmiyor.

Barça taraftarının kıl olduğu hatta kendi takımlarının Baki Mercimek'i olarak gördükleri Abidal ile Milan ilgileniyormuş. Hafta sonundaki hüsrandan sonra pazartesi Milan'da kriz toplantısı yapılmış ve sportif direktör Ariedo Braida'dan Abidal için Barcelona ile temasa geçmesi istenmiş.

Diğer Barçalı Yaya Toure ile Arsenal ilgileniyor. Xavi ve İniesta'nın harika uyumu ve Keita'nın da gelmesi ile artık yedeğe düşen Yaya için Wenger'in Ocak ayında bir teklif vermesi bekleniyormuş. Açıkcası Toure Arsenal'e gelirse takıma çok şey katar diye düşünüyorum.

İngiltere Futbolu


İngiliz takımlarının önlenemez yükselişi ve Premier ligin diğer Avrupa ligleri ile arasındaki kalite farkını açması UEFA başkanını da rahatsız etmiş görünüyor. Platini İtalya'daki sahiplik modelinin İngiltere'deki modelden daha iyi olduğunu savunmuş. Agnelli'nin Juve'sinin, Berlusconi'nin Milan'ının ve Moratti'nin Inter'inin kimliğinin daha belirgin olduğunu söylemiş.

Bu konuda Platini'ye pek katılamayacağım. İngiltere'deki sistemin daha iyi olduğu kesin zaten -ki başarısı ve lig kalitesiyle kendini belli ediyor-. Her hafta Premier lig'de en az 5 tane çok temiz izlenebilecek maç bulabilirken; Serie'A da olsun La Liga'da olsun iki büyük birbiriyle oynamıyorsa o tadı alamıyoruz. Real'i tutmuyorsak Real, Betis maçı tat vermiyor; ama Arsenal Blackburn maçı her türlü izlenir.

Yeni sahiplerin de katkısıyla İngiltere futbolu kulüp takımlarıyla bir basamak daha atladı; dün City; Palermo ayarındayken bugün Roma ayarında. Chelsea'yi en son ne zaman duyduğumuzu hatırlamazken; bu yıl Şampiyonlar ligi'nin en büyük favorisi gösteriliyor.

Kimlik konusunda da zamanla İngiliz takımlarının da sahipleri kimliklerini belli ediyor. Artık herkes Abramovich'in Chelsea'si diyor...

Para var, futbol kültürü var, seyirci var, huzur var. Sonra neden geçen sene yarı finale kalan 3 takım İngilizdi diye sormayın bana...

Ancelotti derken?


Daha dün yazmıştık Spalletti'nin koltuğu sallantıda diye. İtalyan medyası boş durmamış, Spalletti hakkında komplo teorileri başlamış bile. Kaynak La Gazzetta. Spalletti'nin durumu düzelteceğim demeçlerine rağmen başkanın sessizliğine dikkat çekmişler. Bir de Roma'da dedikodular artıyor diye eklemişler. Olası adaylar arasında da Ancelotti'yi göstermişler.

Yok artık Ali Sami; böyle devam ederse Ancelotti, Spalletti'den önce gider. La Gazzetta olmasa ülkenin Fotospor'u der geçerim. Mutluhan Suner bile okusa şaşırır. Rossella Sensi böyle düşünüyorsa gelen gideni çok aratır başkan derim...

2 yıldır bekliyorduk...


Dün gece arkadaşta kalınca maçı izleyemedim. 2 yıl sonra ilk maçtı; kaçtı...

Maç biter bitmez mesajlar gelmeye başladı "1-0 aldınız". Bianconeri kaldığı yerden devam ediyor dedim; 2 yıl önce de 1-0 alıyordu şimdi de öyle.. Sonuna kadar 1-0, 1-0...

Kaptan'dan kendine yakışır muhteşem bir gol; o an stadda olmak isterdim. 2 yıldır bu galibiyeti bekliyorlarmış.. Ne hırs ama. Maç sonrası verdiği röportaj:


«We've been waiting for this win for two years, that's why we were all so happy after the goal and then after the final whistle. This game, just like many other results from other games, demonstrates that it's really close in the Champions League and it's never easy to win. That's the reason why our win tonight is so important. Obviously I'm very happy about the goal. Perhaps it isn't the most beautiful free kick I've ever scored, but maybe it's one of the most important».

17 Eylül 2008 Çarşamba

Roma


Lige kötü başlayan ardından da grubun en zayıf takımına kendi evinde 2-1 mağlup olan Roma'da Spaletti'nin koltuğu sallantıda. Dün maç bitiminde Roma başkanı Rosella Sensi ile bir görüşme yapmış ve maç bitiminde de "Hiç bir yere gitmiyorum; şimdi daha çok çalışma zamanı" demiş...

Danielle De Rossi ise "Bu bir trajedi değil, bazen böyle şeyler olabilir, Şampiyonluk yolunda bu ciddi bir hatadır; bu durumu telafi edebiliriz ancak acele etmemiz lazım" diye konuşmuş...

De Rossi doğru demiş, acele etmezlerse sezonun geri kalan kısmını başka hocayla geçirirler; haberleri olsun...

Cluj'a da bir parantez açmak gerekirse. Cluj Romanya şampiyonu olarak katıldı; ilk maçta da Roma'yı yenmeleri dikkatleri üzerlerine çekmeye yetti. Bakalım bu maçı Roma mı kaybetmiş Cluj mu kazanmış sonraki haftalarda göreceğiz.

Entourage Guest Stars

TV Guide reports that appearing as themselves will be Mark Wahlberg, Tony Bennett, Los Angeles Lakers' stars Andrew Bynum and Trevor Ariza, golfer Phil Mickelson, and actor Eric Roberts. Other guests confirmed include Lukas Haas and Giovanni Ribisi (as screenwriters), Fran Drescher and Kevin Pollak (as a Beverly Hills couple). Martin Landau is also set to reprise his role as Bob Ryan. Leighton Meester will be reprising her role as Justine Chapin for one episode.

Doug Ellin ve Mark Wahlberg... harikasınız....

Loyalty : 20


"Guardiola has called me and he wanted me for his new project. I've replied him that I was honoured by the proposal but that I didn't have suffered with Juventus in the Serie B to leave the club now the beautiful moments are again coming. I've made history in this club and I want to keep on doing that. With time pasing by and the opportunities dimishing, I quickly want to win more trophies with Juventus."

16 Eylül 2008 Salı

Mutu = 4 milyon € ?


Artmio Franchi'de henüz yankılanmadı ama ben yazayım...Kaynak Tutto Sport. Nerden öğrendiler bilmiyorum ama habere göre; Mutu ile Della Valle'nin yaptığı gizli bir anlaşmaya göre sene sonunda Mutu 4 milyon Euro'ya serbest kalıyormuş. Anlaşmanın detayları hakkında herhangi bir bilgi yok ama biraz kokain kokan bir anlaşma gibi...

Bu sene, Fiorentina 18 milyon Euro'luk teklifi geri çevirmiş ve Mutu'nun kontratını uzatmıştı. Kokain davasının hemen sonrasında bu haberin çıkması mide bulandırıyor.
Gazeteye göre Inter ilgileniyormuş. Moratti elinde parası Artemio Franchi'nin önünde bekliyordur. Bakalım haber kesinleşirse transferin Man City boyutu ne olacak?

15 Eylül 2008 Pazartesi

Başlıyor...


Kimi Manu'yu bekliyor, kimi Barça'yı, kimi Bayern'i, kimi İnter'i...Real'i, Juve'yi, Lyon'u, Fener'i, Roma'yı, Fiorentina'yı, Arsenal'i, Liverpool'u....

Şampiyonlar Ligi yeniden başlıyor... Maç öncesi, o şampiyonlar ligi müziğini heyecandan ayaklarım titrerken tekrar duyabilmek.. Kötü de olsa Sabri Ugan'ı, Ertem Şener'e tekrar katlanabilmek.. Fener maçlarında Halit Kıvanç'a gülebilmek...Bağlantı kopup maçı telefondan anlatmasını dinleyebilmek, hata yayıncı kuruluştan kolpasını onlarca kez yiyebilmek.. Fener maçı için bir sürü güzelim maçı izleyememek, maç skoru için Azeri kanalına zıplayabilmek.. Fantezi futbol için takımının gol yemesini gol atamamasını beklemek... Barçalı arkadaşını kızdırabilmek...Ertesi gün sınav var diye maçın ilk yarısını izleyememek...Maç bitiminde özet görüntüleri beklemek, sabahki derse gidememek... Diğer maç 0-0 devam ederken; "Muhteşem maç bu maçın ardından ekranlarınıza gelecek" yalanına inanmak; sonra kaymak... Torres-Agüero'ya karşı, Luca Toni'yi Fiorentina'ya karşı Nihat'ı son şampiyona karşı izleyebilmek..Juve'yi tekrar şampiyonlar liginde görebilmek..

Büyük heyecan başlıyor...

Bu arada bir başka heyecan da fantezi futbol'da ...

Gelin kapışak ağalar...

Calderon is on the list


Calderón:
Cristiano has said that his dream is to play with Madrid...
So you won't have him even if you offer him all the money in the world!!!

Al-Fahim:
What a charming little guy...
I think I'll buy him so that he can make me laugh in my palace

13 Eylül 2008 Cumartesi

İşte Premier lig bu...


Yine kahrolası bir milli maç haftasının ardından kavuştuk Premier Lig'e. Muhteşem bir gündü. Murat Kosova evde "İşte Premier lig bu" diye bağırmıştır heralde, keşke ekranda bağırabilsedi..

Liverpool Manchester'la başladı gün. Yeni uyanmış birisi için daha güzeli olamazdı. Berbatov-Rooney-Tevez birarada. Üstelik Anderson ve Scholes da oyunda. Nasıl yani? Hala uykudayım heralde dedim. 3'ü 1 arada olunca Wayne'e sağ kanat yolu görünmüş. Rooney sağ kanat mı oynayacak bütün sezon? Cıngar çıkarır valla.

Liverpool'da ise Torres-Gerrard-Babel kulübede. Hafif sakatlıkları vardı riske edilmedi; Rafa'nın lig umrunda değil varsa yoksa şampiyonlar ligi yine...

Tevez'le hızlı başladı Manu ama Kırmızılar oyunun hakimiydi. Önce Wes Brown'a çarpan top 1-1'e getirdi skoru sonra Babel uçurdu Kırmızıları. Zanzi yarın lafını edecektir mutlaka. Napalım her zaman her şey istediğimiz gibi olmuyor...


Maç biter bitmez, hooopp Blackburn-Arsenal. Adam olacak çocuk kendini belli ediyor. Theo çok büyük topçu olur. Hafta arası 3 attı, izleyememiştim maçı; bugün izleme fırsatım oldu; yok böyle hız, böyle dribling.

Blackburn etkisiz kaldı. Santa Cruz çaresiz. Van Persie açtı perdeyi. Dünyaları kaçıran Adebayor nasıl bu kadar çok gol atabiliyor diyordum. Cevabı tokat gibi oldu...

Güne City-Chelsea noktayı koydu. City'nin daha çok ekmek yemesi lazım.


Amr Zaki yine attı. Geldiğinde dünyanın en golcü futbolcusu diyorlardı, ne alaka dedim. Adam en golcü mü değil mi bilmem ama ortada olan bir şey varsa o da leblebi gibi gol attığı.

Newcastle bildiğimizden farksız. Hull City'nin son maçta yediği golleri görünce Hull alt lige geri döner demiştim. Tek maçla değerlendirmekle haksızlık etmişim. King 2 gol birden atınca aklıma Sabri Ugan'ın Hakan Şükür gol attıktan sonraki heyecanı geldi..."Gol oldu, Kral attı"...
Coloccini'ye siyah-beyaz forma da pek yakışmış; içim cız etti..
WBA-West Ham maçında ise WBA, Zola'ya 3 golle hoşgeldin mesajını verdi.

N'aptın Ince?


Rovers, Fowler'dan sonra Christanval'i de almak üzere. Fowler için Ince'in kıyağı dendi, anladık. Ince eski takım arkadaşına bir güzellik yapmış ve ona tekrar Premier Lig kapısını açmıştı. Ya Christanval?

Ince'e sormak lazım ne ayak diye. 3 günlük denemenin ardından Christanval'a da Rovers kapısı açılabilir. Fulham'da 3 sezonda 35-40 maç yaptı, adını çoktan unutmuştuk ki Blackburn sayesinde onun da adını tekrar duyar olduk. Ince'den 2. kıyak bu.

Sezon başında Santa Cruz'u satmaması, Ince büyük oynuyor dedirtti ama bu transferler bütün düşüncelerimi sildi süpürdü. Hele hele bugün Arsenal karşısında hiç bir varlık gösteremeyen ve Santa Cruz'a top şişirmekten başka hiç bir hücum varyasyonu olmayan takımı görünce hayal kırıklığına uğradım.

Bu işler böyle yürümez Paul Ince...

Zamane Gençleri


Takım kötü giderse; gidişat takımın yıldızına patlar. Arjantin'in 2010 elemelerine kötü başlaması Maradona'yı kızdırmış; o da Messi'ye yüklenmişti. Veliahtını bireysel oynamaktan vazgeçmeye çağırmıştı. Dünya basını 2-3 gün bolca yazdı çizdi. Kimisi Maradona'yı haklı gördü; kimisi "Yeter artık Maradona" dedi.

Olay adam Messi ise sonunda konuştu: "It does not matter what Maradona says. I'm used to it now, he speaks often about me."The statements by Diego will not change my way of playing."

"Maradona'nın dedikleri sorun değil. O benim hakkımda sık sık konuşur. Diego'nun sözleri oyun tarzımı değiştirmeyecektir"

Ögüt dinlenmez olmuş, büyüğe saygı zaten kalmamış...

12 Eylül 2008 Cuma

Carragher


Liverpool için bayrak adamdır Carragher. 12 yıldır altyapısından yetiştiği takımın formasını hiç çıkarmadı. Arka planda ama çalışkan, cesur ve istikrarlıydı. Gizli kahramanıydı L'pool'un. Otobiyografisiyle birlikte tekrar gündemde...

Rafa Benitez: "Jamie Carragher will achieve his dream of becoming manager at Anfield in 10 or 15 years". Benitez cevher görmüş onda. Carragher'ın 10 ya da 15 yıl içinde Liverpool'a hoca olacağını söylemiş.

Kitabında Amerikalı sahiplere söylediklerini düşünürsek; FM'de olsa Benitez'e: "Sadece futbola konsantre olmak istiyorum" derdi heralde.

11 Eylül 2008 Perşembe

Uğursuz Newcastle


Newcastle United. Oldum olası nefret etmişimdir bu takımdan. Futbolun karadeliği. Kariyerini bitirmek isteyen gitsin bu takıma. Çok az futbolcu vardır heralde; Newcastle forması giyip de düşüşe geçmeyen. Şu andaki kadrosunda bile Michael Owen, Alan Smith, Nicky Butt, Damien Duff gibi bu takıma gidip körelmiş oyuncular dolu.

Newcastle kendisini futbolcu köreltmekle sınırlandırmaz. Aynı zamanda teknik direktör konusunda da oldukça başarılılar. Kenny Dalgish, Sir Bobby Robson, Greame Souness, Glenn Roeder, Big Sam ve son olarak Kevin Keegan. Hiç mi insafınız yok birader? Nasıl harcıyorsunuz onca hocayı.Yıllarca Premier Lig'de başarılı olan Sam Allardyce bir çırpıda heba oldu. Kevin Keegan bir anda anlamsız bir şekilde gitti. Sanki amatör takım.

İngiltere'de hocaya sabır gösterilir. Bütün takımlar bu sayede başarı yakalamıştır ama NU yönetiminin umrunda mı? Barton yanlış adamları dövüyor. Başkan ters bir şey dese de; Barton gömse yumruğu suratının ortasına...

Şimdi de gözlerini Paul Ince'e dikmişler. Ince halihazırda Rovers'ın hocası -ki geleli 3 ay oldu- ve herhangi bir sorunu yok kulüple. Ama NU onunla ilgileniyor. Sırada o mu var? Defolun gidin. Düşün Premier Lig'den ve bir daha da gelmeyin...

'Komşu'ya kapak olsun


Bahsedeceğim haber baya eski aslında, ama yazmak bugüneymiş. Madonna yeni albümü Hard Candy'de yer alan şarkısı Candy Shop'ta bize bir güzellik yaparak, dünyaca ünlü lokumumuzu 'Tukish Delight' sözleriyle anmış. Valla gurur duydum ne diyim! Sadece ben değil tabi, ünlü 'Adana'lı lokumcumuz gurur duymakla kalmamış, Madonna'ya teşekkür yazılı bir kutu özel yapım lokumundan yollamış. Bu da yetmemiş, yeni geliştirdiği bir lokuma 'Madonna Lokumu' ismini verip piyasaya sürmüş vakit kaybetmeden. Ayrıca lokumcumuza göre, bu şarkıyla tüm dünyaya lokumun Yunan'lıların değil bizim olduğunu tescillemiş Madonna. Asıl iş mantıkta yatıyor tabi ki: Madonna Guiness Rekorlar Kitabı tarafından tescillenmiş olduğu için, söylediği şarkılarda geçen her şey tescillenmiş oluyor... Hadi gelsin Yunan'lılar sahiplensin de görelim bundan sonra. Kapak olsun işte, kapak!

Theowned


İntikam acı oldu, Theo çocuğu koydu.

10 Eylül 2008 Çarşamba

Kylie sorunsalı


Kylie Minogue lezbiyen mi oluyor? Uzun süredir bir ilişkisi olmayan (ki hastalığı büyük etkendi tabi ki) dünyalar tatlısı şarkıcı, cinsiyeti hakkında kafasında soru işaretleri olduğunu söylemiş. Korkmayın tabi ki şaka yoluyla. Haberi ilk okuduğumda korkmuştum, o hayallerimi süsleyen kadınlardan biri olarak nasıl olur demiştim. Neyse ki hem güzel hem de şakacı kendisi. Ama şaka yapmakla da olmuyor bu işler Kyliecim. Bak Jenny ikizleri doğurdu ama hala aynı tempoda sallayabiliyor kalçasını. Bir de çıkıp daha fazla çocuk sahibi olmak konusunda kararsızım da diyebiliyor (Daha ne olsun be kızım derler;ikiz ya ikiz). Aslında Kylie'ye de hak vermek lazım. Bir yandan Jenny böyle artistlik yaparken diğer yandan Dannii gidip Playboy'a soyunuyor. İnsan biraz ablasına saygılı olur de mi? Eee kıskançlık mı desem, kıskandırma amaçlı mı desem artık tarifleyemiyorum ama kaç şarkıcı şövalye olmuş bu dünyada sorarım?

9 Eylül 2008 Salı

Gole sevinmeyi bilmek


Gole sevinmeyi bilmek. Çağlar değinmişti bu konuya daha önce. LA Galaxy'nin haftasonu oynadığı maçta maçın 5. dakikasında Fabian Espindola gol atınca; olayı abartmış takla atayım derken kendini sakatlamış. Hani sakatladığına da değse içim yanmayacak. Hakem golü ofsayt gerekçesiyle vermemiş. Golü vermediğine mi yanarsın, sakatlandığına mı?

6 hafta sahalardan uzak kalacamış Arjantinli. Maç sonunda basın toplantısı yapmış "Başıma gelenlere inanamıyorum ve gerçekten çok utanç duyuyorum. Bir daha asla bir gole bu kadar sevinmeyeceğim. Daha önce binlerce kez saha içinde taklalar atmıştım, ama olacakları bilseydim asla böyle bir şey yapmazdım."
Real Salt Lake taraftarı ne gülmüştür ama. Apaçi sevinmeyi öğren önce. Hayatında ilk kez gol attın sanki.

Milli maç çetesi


Ne lan bu? Dağ başı mı orası? Futbolcular ülke dışındayken onları soyan bir çete. Hedef kitlesi yurtdışında milli takım kampına katılan futbolcular. Daha önce Crouch ve Gerrard da almış nasibini. Hatta Tuncay'ı da soymuşlar. Şimdi de Robbie Keane. Taklacıya bu sefer ters takla attırmışlar...

Futbolla içiçe bir çete. Son derece profesyonel görünüyorlar. Futbolcu istatistikleri tutan milli takıma çağırılıp çağırılmayacağını hesaplayan. Milli maç takvimlerini masaya koyup İngiltere genelinde geniş bir hırsızlık planı yapan bir çete düşünün.

- "Hmmm...Robbie iyi paraya gitti L'pool'a, iyi de para alıyordur o şimdi. Ne zamandı bunların miili maçları?
- Cumartesi.
- Hmmm.. O olmaz, cumartesi Anelka da gidiyor milli takım kampına. Onu soyalım.
- Abi Anelka'yı milli takıma çağırmadı hoca yaa...
- Hadi yaaa...Kötü olmuş. Neyse bu seferlik Robbie ile idare edeceğiz o zaman.

Bu mudur yani? Ben dedim, liglere milli maç arası vermek tatsız tuzsuz oluyor diye; sakalımız yok ki...


Samuel Kuffour bıraktı!


Samuel Kuffour... Artık onu yeşil sahalarda göremeyeceğiz. 32 yaşında futbola el salladı. 2 şampiyonlar ligi finali (birini aldı) gördü, 1 kıtalararası kupa, 6 Bundesliga şampiyonluğu ve daha bir çok kupa kazandı Munih forması altında. 12 yıl hizmet ettiği, sayısız başarılar kazandığı Bayern formasından uzaklaşmak yaramadı ona. Bayern'den ayrılınca tekrar İtalya yolunu tutmuştu; Roma ile 3 yıllık anlaşma yaptı ama olmadı. 3 sezon da farklı takımda oynadı. Bu sezon Rusya'ya ya da Katar'a gitmesi beklenirken; o, yetti gayrı dedi.

Muhteşem başlayan kariyer sönük bitti. En azından tadında bıraktı. Futboldan kopacağını sanmıyorum. Önce antrenör sonra teknik direktör olarak çıkar karşımıza. Yıllar sonra gördüğümüzde "Harbiden, böyle biri vardı dimi?" deriz.