21 Şubat 2010 Pazar

Beşiktaş 1-1 Galatasaray


Beşiktaş taraftarı tek maçlarla mutlu olmasını bilen taraftardır. Lig kötü de gitse alınacak bir Fenerbahçe, bir Galatasaray galibiyeti ya da kupada elenmiş bir Fenerbahçe tadı taraftara yeter. Bu da kötü devam eden ligin taraftara tat getirecek maçlarından biriydi, üstelik Sami Yen'de Galatasaray İnönü'de Beşiktaş kazanır klişesinde, Galatasaray ilkyarıda kazanmış ve bu maç da Beşiktaş'ın hakkıydı. Ezberin devam etmesi için Beşiktaş kazanmalı ve sırasını salmalıydı... Tüm bunların sonunda öyle de oldu diyemiyorum maalesef...

Maç öncesi Beşiktaş'ta atmosfer iyiydi. Fenerbahçe maço atmosferi yoktu elbette, öyle bir beklentim de yoktu zaten. Galatasaray maçları Fenerbahçe maçları kadar eğlenceli değildir taraftar için, benzer durum Galatasaray cephesinde de geçerlidir...

Denizli yine ters köşe yaptı. Savunma hattı beklediğim gibiydi. Üzülmez'in sol bekte oynaması doğru seçimdi. Keita'nın kanadına mücadeleci adam koymak lazımdı. Sağ bek Toraman da savunmacı bek kategorisinden onbirdeydi. Savunmacı ortasahalarda artıkdüzen tuttu, Denizli onlarla pek oynamaz oldu. Bu lafın üzerine haftaya Fink yedek başlar, demedi demeyin...

Hücum hattı sürprizdi. Ekrem-Tello-Holosko-Nobre ortasaha dörtlüsü. Önlerinde hiç kimse. 4-6-0 taktiği. Nobre'nin yanında forvet yazar. Bu konuda hemfikirim ama bir kamera maç boyu Nobre'yi takip etsin bakalım nerde oynuyor. Ceza sahasına kaç kere giriyor. Gezgin forvet sıfatı Nobre'ye yakışır ancak tek forvet gezgin olursa takım gol atmakta sııntı çeker. Çekiyor da...


Holosko için geçen hafta söylediğim, başkalarına ikram etme konusunda bu hafta da benzer düşüncelere sahibim. Ekrem de geçen haftaki gibi dolap beygiri dibi döndü durdu...

Forvetsiz Galatasaray'ın pozisyon bulması zordu, özellikle de savunmacı Beşiktaş karşısında. Ender gelişen ataklar dışında ciddi pozisyon da bulamadılar. Arda'nın golü biraz şapkadan çıktı. Galatasaray beraberlik için geldiği İnönü'den 3 puanla dönüyordu ki Sivok'un golü geldi.

Maçı uzun uzun anlatmak yerine dikkatimi çeken noktalara değinmeyi düşünüyorum...

Holosko'nun çizgiden mi içerden mi çıkarılan kafası ile Topal'ın Toraman ile ceza sahasındaki güreşi andırır pozisyonu dışında skoru doğrudan etkileyebilecek tartışmalı pozisyon yoktu ya da ben hatırlamıyorum. Üzülmez'in istemeden çarpan eline faul verip, Keita'nın dirseğine devam demek hakemin en büyük hatasıydı... Keita bunu ilk kez yapmıyor, kendisine yapılan ufak faullerde bile yüreğine ok yemişçesine kendini bırakan Keita, sağ ayağından çok dirseğini kullanıyor...

Bobo oyuna girdikten sonra çok etkili olamadı, Nihat bildiğimiz gibiydi, Yusuf'u sol kanada hapsetmektense ortaya çekmek daha akıllıca olurdu. Takımın teknik kapasitesi en yüksek oyuncusunu merkezde kullanmak daha olumlu olacaktır. Tello hala bel seviyesinde orta yapıyor. Sanırım 13 korner kullandı Beşiktaş ve hiç birinde etkili olamadı. Toraman'ın altıpas içinde buluştuğu topun dışında hepsini rakip aldı. Üstelik Nobre-Toraman ve Sivok gibi sağlam kafacılar varken. Topu kaldıramamak sadece Tello'nun değil tüm takımın problemi. Takımın orta açma FM tabiriyle crossing ortalaması 6 bilemedin 7...

Mağlubiyet herşeyi bitirirdi demek zor ama çok şeyi itireceği kesin. Galip elseydik de güneşli günler gelmeyecekti. Berabere kaldık, hava değişimi olmadı...

Futbolcular gibi "Önümüzdeki maçlara bakıp rakiplerimizin puan kaybetmesini bekleyeceğiz" diye bitireyim..

Hiç yorum yok: