5 Aralık 2009 Cumartesi

Beşiktaş: 0 - 0 :Diyarbakırspor


Dünya'da kaç takım taraftarı sakat olan bazı oyuncularının mümkün olduğunca geç iyileşmesini ister? Ve bunu neden ister?

Söz konusu takımın hocası Mustafa Denizli olursa ister. Denizli'yi gözü kapalı eleştirip yerden yere vuracak değilim, zaten çevremde benden daha çok savunan da yoktur. Ancak hep dediğimiz bir şey vardı ya. Denizli takımla minimum dozda oynadığı zaman Beşiktaş kazanır, işte o yüzden dün kazanamadık... Dün Beşiktaş'ın rakibi Diyarbakırspor değil, Mustafa Denizli'ydi... Bu düne özel değildi elbette, yarın da öyle olacak ligin 33. haftası da...

Dün çıkan kadro maçı ya pis bir golle kazanacak ya da gol atamayıp beraberliğe razı olacaktı. 2. si oldu. 1. si olsa da çok şaşırmazdım. Kadro ile çok çok fazla oynanmamış ama hücum hattı biraz sirkelenmiş gibiydi. Bobo Nobre değişikliği gol atamamak için en büyük etkendi. Nobre'nin kötü olduğundan değil; savunmaya fazla yardım ettiğinden. Topu alan Yusuf'un en uçtaki eleman olduğundan. Yoksa Nobre iyi savunma yapan, top kazanan, mücadele eden, fizik gücü ortalamanın üstünde bir futbolcu ama bu kadar geriye dönünce gol atamayan takım atamaz oluyor işte.

Maçın kaderini etkileyen bir diğer hamle ise Tello ve Nihat'ın ters kanatta oynaması. Hadi Tello kanat orijinli -ki bek orijinli aslında- ya Nihat? Nihat'ı yıllarca sağda oynattık ve sonrasında Sociedad'da Villarreal'de forvet oynayınca ve başarılı olunca biz ne yapmışız ya, adamın kıymetini bilememişiz demedik mi? Belli ki dememişiz. Hatta az yapmışız biraz da sol kanat da oynatalım demişiz. Tello'nun sağ kanatta oynamasını açıklayamayız, Nihat'ın sol kanatta oynamasını kesinlikle açıklayamayız. Hadi yine Denizli'nin penceresinden bakıp Tello ters ayakla orta yapar diye ters kanatta oynatıldığını düşünelim, peki ya Nihat? Nihat zaten öyle ters ayakla, bırakın tersi düz ayakla orta yapacak biri değil ki...
İkinci yarıya Yusuf-Tabata değişikliği ile başladık. Takımı 1 adım geriye götüren bir değişiklikti. Yusuf, her ne kadar ayağında fazla top tutsa da, araya iyi adam kaçıran ve pas yüzdesi yüksek bir oyuncu. Ben Tabata'nın henüz bir esprisini göremedim. Adam bilmediğimiz bir adam değil, Gaziantep'ten tanıyoruz, biliyoruz ama Beşiktaş aşısı henüz tutmadı. Eleştirmek için erken diyelim, zamanla toparlanır diyelim, ağzımızdan kötü kelime çıkmadan Tabata mevzuunu kapatalım...

Maçın çalışkan adamı Ernst'in yorgunluğunun da etkisiyle ikinci yarıda ortasahada Diyarbakırspor top kazanmaya başladı. Bu da ilk yarıda nerdeyse hiç olmayan Diyarbakırspor ataklarına sebep oldu. Son 20'ye girilirken taraftarın istediği Bobo oyuna girdi, yabancı kontenjanına Fink takıldı. Fink aman aman mı oynuyordu? Tabi ki hayır ama orta ikiliyi bozman çok mantıklı değildi o anda. Bobo girdi bir şey değişti mi? Yine hayır, sebebi Bobo'nun kötü oluşu değil; Nobre'nin oyunda kalışı. Çünkü ikili forvet hattı kurmak yasak olduğu için (!) Bobo sol kanat oynadı...

Maçın genel profili bu beniz gözümde. Ters ayaklı kanat yerleşimi, Tabata, Bobo'nun sol kanat oynaması Beşiktaş'ın bugün 2 puanını götürdü. Bu durumun herkes farkında, bence Denizli de farkında ama....
Her hafta yazmaktan bıktığımız klişe: Ferrari, Ernst maçın iki yıldızıydı. Beşiktaş zor da olsa kazanabilirdi ama olmadı. Gelecek haftalar için umudumuzu yitirmiş değiliz. Başımızda motivasyon aşılayıcısı Mustafa Hoca'mız da varken bu hiç olmaz. Dakika 90'ken bu maçı alırız diyen bir taraftar kitlemiz var. Umudumuz çok...

Maç öncesi yaşananlara değinmeden geçmek olmaz. Diyarbakırspor ile Beşiktaş'ın kucaklaşması, özellikle taraftarın kucaklaşması görülmeye değerdi. Doğru olanı yaptı Beşiktaş...

Lig uzun bir maraton. Takım maç öncesi biraz gevşekti, sonucuna beraber katlandık. Arada böyle kayıplar oluyor, olacaktır da. Denizli gibi hayırlısı olsun diyelim...

P.S. Biri bana İbrahim Kaş ne iş yapar söylesin lütfen...

Hiç yorum yok: