Uzun süreden beri izlediğim en zevkli Beşiktaş maçıydı. İlk paragraftan genelde eleştirilerin odak noktası olan hakeme teşekkürlerimi sunayım. Verdiği hatalı ya da doğru kararlardan ziyade futbol oynanmasına müsade ettiği için teşekkür ediyorum. Halis Özkahya bugün EPL tadında bir maç oynanmasını sağladı...Beşiktaş bugün benim kafamdaki ideale çok yakın bir 11 ile sahadaydı. Stoperler dönmüş. Sağ bekte Toraman sol bekte Köybaşı. Toraman savunmacı bek, Köybaşı hücumcu bek. İsmail Köybaşı, yıllardır böyle bir bekin özlemini çeken Beşitaşlılar için ilaç olacak cinsten. Münch'ten sonra gelen ilk hücumcu bek, en azından ben öyle hatırlıyorum. Tabi Ekrem'i saymıyorum zira kendisi bek orjinli değil...Bugün, Mustafa Hoca bilerek mi yaptı, tesadüfen mi oldu bilmiyorum ama Yusuf ile İsmail'in aynı kanadı paylaşması çok verimli oldu. Halı saha topçusu Yusuf'un ara pasları ve İsmail'in bindirmeleri takımın bol bol pozisyon üretmesini sağladı. Genç biraz yoruldu ama salıya kadar bol bol dinlenir...
Genel görüntüye geri dönecek olursak. Ülkenin en iyi savunma hattının Beşiktaş'ta olduğunu düşünüyorum. Dörtlü defansın önüne Ernst-Fink. Hem hücumda hem de savunmada çok iş yapıyorlar. Rıdvan Dilmen'in aksine Ernst'in oyun kurabilecek, ileriye top çıkarabilecek ve orta sahada rahatlıkla top çevirebilecek bir oyuncu olduğunu düşünüyorum ve iddia ediyorum. Bugün de Ernst çok iş yaptı ve ileriye sık sık top çıkardı. Fink, Ernst kadar ortalarda görünmedi ama ortasahada o da çok az hatayla oynadı. Orta sahanın ilerisine baktığımızda, Yusuf 90 dakika sahada kaldığına şaşırmıştır tabi. Yorgunluk problemi yaşamamasının sebebi savunma yapmamış olmasıdır. Tello takımın en kötü yabancısı. Nobre ise savunmaya fazla geliyor. Geldiğinde çok verimli oluyor ama önce kendi işini yapmalı diye düşünüyorum.
İlk gol gelene kadar Beşiktaş'ın 3 tane net gol pozisyonu var. Gol 70'te gelmiş olsa 70 dakika maç tek kale giderdi. 1-0'lık skor Eskişehirspor 1-0'ı değildi. Eskişehirspor maçının hakkı 0-0 ise bu maçın hakkı da 3-0'dı ama olmadı. Pozisyon vardı ama kaçtı. Forvetlere yüklenmenin manası yok, oyuna sonradan giren Tabata da 2 tane kaçırdı, Ekrem de 1 tane kaçırdı. Bu futbol gelecek adına da bugün adına da yüzleri güldürecek futboldur. Bu yapı ile oynarsa Beşiktaş Wolfsburg'u burada yener...
15 dakikalık futbolla 1-0 kazandı demek haksızlık olur. Bütün maç boyunca o tempoyla oynamak mümkün değil. Elbette tempo düşecektir. Önemli olan maçın kontrolünü elde tutmaktı, bunu da ufak zaman dilimleri haricinde gerçekleştirdi. Bekler çalıştı, gol pozisyonlarına girildi, araya toplar atıldı. Stoperler 1 kez arkaya adam kaçırdı, 88. dakika hariç puan kaybetme korkusu duyulmadı. Savunma zaten çok iyiydi, ortasaha rakibe top göstermedi, hücum bol pozisyon buldu tek gol atabildi. Maç sonunda Hikmet Hoca'nın bile söyleyecek sözü olmamalı...Takım iyi yolda. Tabata ve Bobo, Wolfsburg için dinlendirildi. Bugünkü kadro çok iyiydi. Aman aman futbol yoktu belki ama kontrol tamaiyle Beşiktaş'taydı. Maç sonrası eleştirileri yanlı buluyorum...
Son paragraf Aydın için. Bugün Beşiktaş'ta olsa rotasyonda şans bulurdu. Ankaragücü'nde oynadığından fazlasını oynardı. Serdar'dan eksiği yok fazlası var...

Bir diğer ödül Ballon d'Or. Adaylar:

Tekke'nin demecinden yola çıkarak konuya girelim yavaştan. Türk futbolcusunun yurtdışına çıkması gerektiğini söylemiş tecrübeli oyuncu. Elbette buna katılmamak elde değil. Bu yıllardır en büyük arzularımızdan birisi. Avrupa'nın büyük kulüplerinde oynayan Türk oyuncularımız olsun istiyoruz. Yabancı basında büyük takımların bizim oyuncularımızla ilgilendiği haberlerini okumak istiyoruz. Kulüplerimiz para kazansın istiyoruz. Ama bunlar istisnalar dışında hep istek aşamasında kalıyor...
Kulüplerimizi de anlıyorum. Galatasaray, Arda'yı bırakır ama değeri verilirse... Polat'ın kafasındaki değer ile taliplinin biçtiği değer tutmazsa bu transfer yatar, Arda Hasan Şaş olur kalır. Önümüzde bir Hasan Şaş örneği de varken, özellikle bu aşamada çok fazla naza çekmemek lazım. Rakamları tamamen atıyorum, Arda bugün 15 milyon € ediyor diyelim. Hırvat olsaydı 20 ederdi, Brezilyalı olsaydı 22 ederdi, Portekizli ya da İspanyol olsaydı 25 ederdi. Ama bugün Arda'yı değerinin altında satarsak yarın için yatırım yapmış oluruz. Çünkü bir sonraki transferde Türk futbolcusu Arda referansıyla gidiyor olacaktır. Bugün Tugay, Nihat, Tuncay olan örnekler yarın onlarcasını bulunca değeri artacaktır. Bir nevi ayak alışma hikayesi yani...

Bugün İtalya milli takımına sadece Rossi İspanya'dan çağırılırken, geri kalanının tamamı İtalya'da oynayan oyunculardan seçildi. Liverpool'un Dossena ve Aquilani'si ile Munih'in Toni'si son aday kadroda kesik yese de Milli takıma çağırılma potansiyeli yüksek lejyonerlerden. Yani taş çatlasa 4 oyuncu...
Biraz daha geriye gidip 2006 Dünya Kupası kadrosuna baktığımızda oyuncuların tamamının o dönemde İtalyan takımlarında top koşturduğunu görürüz. 2004 Avrupa Şampiyonasında da durum farklı değil. Hoca bu sefer Trapattoni ama kadro yine tamamen Çizme'den. 2002 Dünya Kupasının da tek lejyoneri Barcelona'lı Coco. 2000'de Hoca Zoff, kadro yine tamamen İtalyan, 1998'de Baba Maldini'nin takımında Chelsea'den Di Matteo ve Atletico Madrid'den Vieri var...




İkinci yarı Erhan'ın girmesi taktiksel açıdan daha iyi oldu. Yapı biraz daha simetrik oldu en azından. Erhan sağ beke geçti, Ekrem sol açığa. Tello da ters ayak mantığının kurbanı oldu. Bir sağ açık gibi değildi ama sağa meyilli bir ortasaha görünümündeydi.
Bobo Nihat bugün verimli değillerdi belki ama bence ideal çift forvet için ideal ikilidir. Bobo ile Nobre maçına göre yer değiştirebilir. Holosko döndüğünde o da Nihat ile değiştirilebilir. Batuhan ise Nobre ya da Nihat Holosko ikilisinden biriyle verimli olabilir. Forvet zengin görünüyor ancak uyumu sağlamak zor. Denizli'nin Bobo-Nihat'ta ısrar etmesini destekliyorum. İdeal ikiliyi bulmak zorundayım. Form tutmak zorundayız. Nihat bugün yine kaçırmaması gerekenleri kaçırdı. Bunlar için çok kızmıyorum ancak bu aşırı özgüvenden biraz kaçınmalı. Yayı gördüğü yerden vurmamalı. Kaka bile bu kadar çok vurmuyor...


Ferrari dün harikaydı. Ferrari'yi ilk kez izleyen bir Wolfsburg taraftarı bu adamı almak lazımmış demiştir. Sivok da görevini yaptı. Üzülmez tercihi doğruydu; zira çok çıkan ve arkayı unutan Köybaşı'nın bu maçta oynaması kanat organizasyonunu iyi yapan Wolfsburg için önemli bir kaynak olabilirdi. İbrahim Kaş, beğenmediğim bir oyuncu ve yine maç içinde hiç bir varlık gösteremedi. Hücumda birşeyler yapması beklemiyorum ama en azından savunmayı düzgün yapabilse. Bütün ortaları onun kanadından yememiz tesadüf değildir sanırım. Tabi maç içinde en çok eleştirime maruz kalan oyuncunun maçtaki en kritik işi yapmış olması da ilginç oldu. Umarım Martins, Grafite'yi aratmaz...
Forvet ikilisi kimliğini buldu sanırım. Ne acı ki 2 maç üstüste aynı ikiliyle oynayınca kimliğini buldu diyoruz. Umarım haftasonu bambaşka bir ikili görmeyiz oralarda...
İsveçliye olan sevgim Katalunya günlerinde biraz azaldı. E tabi bir de Mourinho'nun rakibi Barça'da oynayınca iyice fitil oldum ama sonrasında bir dönem de olsa Manu forması giyerek gönlümü almış olması güzeldi...
Takımda hiç kimseye karşı önyargılı olmasın. Ferguson'un hem Rooney'i hem Ronaldo'yu birlikte kazandığı gibi kazansın tüm oyuncuları. Milli havuzu iyi kullansın...




Sorun takımın savunma ve hücum hattının birbirine bağlı olmaması ve sistem belirsizliği. Ortasahanın yükü tek başına Ernst'in omuzlarında. Tek önlibero ile başarı yakalamanın mümkün olmadığı bir zamanda Ernst'i bu kadar yormanın manası yok. Yanında Fink (burada bir başka ortasaha oyuncusu da olabilir ama elde yok) oynadığı zaman daha başarılı olduğu gün gibi ortadayken ısrarla Ernst'i yalnız bırakmak niye? Bugün Fink-Ernst birlikteydi, Beşiktaş oyunu domine edemedi ama ikili iyi oynadı. Fink oldukça istekli ve hem savunmaya hem de hucüma yardım ediyor. Top kaybı yapmıyor değil ama adamdan da Xabi Alonso performansı beklemek doğru olmaz...
Kapalı savunmaları göbekten açmak zordur. Üstelik göbekten açmak için tekniği sağlam oyunculara ihtiyaç vardır. Kısa paslarda tekniği zayıf oyuncuların top kaybetme ihtimali oldukça yüksek. Üstelik bu kayıplar kontra atak olarak bize armağan edilebilir. Bu sebeple maç 0-0 iken ya da takım mağlup iken göbekten maç çözmek zordur. Çözülmez mi? Çözülür... Tabata ya da Yusuf alır iki çalım atar araya iyi bir top atar defansın arkasına sarkan forvet oyuncusu kaleciyle karşı karşıyadır...Ama bu maç içinde ikiden fazla olmaz...