2 Ağustos 2009 Pazar

Süper Kupa


Hala futbol havasına giremedim. Liglerin başlaması gerekiyor benim için...

Maça 5. dakikada yetişebildim. Yine Olimpiyat Stadı ve yine boş tribünler. O stad bana futbol keyfi vermiyor...

Kupa'nın alınması Beşiktaş açısından önemli bir prestij olabilirdi; şans kaçtı. Daum iyi başlamış oldu. Maçın hakkı 0-0'dı. Hakem engelledi. Hakem oyuna müdahale etmemiş olsa iki takım da 0-0'a bağlardı; uzatmalarda büyük ihtimalle Guiza atardı...

İşin şakası bir yana, 5 dakika önce Nihat'ın kullandığı serbest vuruşta topu eliyle kesen Bilica'yı es geçip; Sivok'un pozisyonuna penaltı çalınınca insanın gönlü rahat etmiyor. Keşke o pozisyon olmadan kazansaydı Fenerbahçe.

Maçın kritiğini bir kenara bırakıp maçı Beşiktaş açısından inceleyelim. İncelenecek ilk şey elbette ki transferler, uyum ve takım oyunu. Ferrari ile başlayalım. Beklentilerimin altında kaldı. Daha hızlı olduğunu sanıyordum; en azından öyle biliyordum. Sivok ile olan uyumunu ya da uyumsuzluğunu kanıtlayacak bir pozisyon olmadı. Bir iki kez ağır kalması sebebiyle, Beşiktaş kalesinde pozisyon gördü.

Erhan, bu takımda yedek olur. Acilen Toraman veya Ekrem'in dönmesi lazım. Erhan iyi bir yedek olabilir ama sağ beki ona emanet edip yola çıkılmaz. Aynı şeyler Köybaşı için geçerli değil. Ciddi bir pozisyon hatası yapmasına rağmen ileri çıkışları iyi. Savunmada da çok sırıtmadı. Denizli'nin ona güven vermesi lazım. Bir zamanlar Tigana'nın Burak ve Baki için verdiği forma garantisini Denizli İsmail'e vermeli. Korkmadan oynamalı. İkinci bir Gökhan Gönül olmalı Beşiktaş için...

Fink, Cisse ayarında. Bir laf da medyaya gelsin. Cisse'nin büyük oyuncu olduğunu ve Beşiktaş'ın kaybı olduğunu Marsilya'ya gidince mi anladınız? Ben Cisse'nin gidişine üzülmedim. Bu performansta oynarsa Fink onu aratmaz. Ernst ile uyumu daha iyi noktalara bile varabilir...

Nihat'ı değerlendirmek dahi istemem. Bugün verimli olmamış olabilir ama Beşiktaş için büyük kazançtır. Form tuttuğunda hem Avrupa'da hem ligde büyük işler yapacaktır.

Oyuna sonradan giren Rıdvan için yorum yapmak doğru olmaz. Çok kısa süre aldı, Erhan'dan daha hücumcu diye oyuna alındı. Erhan'dan çok farklı görünmedi ama beklemek lazım...

Yeni transferlerin dışında Bobo için de bir parantez açalım. Bobo'yu bugün beğendim. Biraz sola mahkum oynadı. Taktik gereği olduğunu düşünüyorum. Ortaya daha yakın oynasaydı Nobre ile daha verimli olurdu kanısındayım.

Genel taktik anlayışına gelince. Denizli, her zamanki gibi dörtlü savunma ile oynadı. Geçen sene de dörtlü oynamasına rağmen üçlü olduğu iddia ediliyordu, bu sene bu ısrarı bırakırlar umarım. Ernst-Fink çift önlibero gibi ama çok da geriye yaslanmış oynamıyor. Onların önünde Tello-Yusuf ve ilerde Nobre-Bobo. Tello'nun sol kanat olduğu düşünülürse sağ kanattaki boşluğu forvetlerin o bölgeye yakın oynamasıyla kapattığını söyleyebiliriz. Kapatabiliyor mu peki? Pek değil...

Nihat girince, Tello sağa geçti. Bobo biraz sola kaçtı. Nihat Nobre hücuma en yakın ikiliydi.

Sonuç olarak ben oynanan futboldan çok memnuniyetsiz değilim. Maçın kazanılıp kaybedilmesi prestij ve moral açısından önemliydi; onun dışında çok da önemli değil. Bugün varolan 3 yıl sonra sponsor bulamazsa geleceği belli olmayan bir kupa. Emre, Şampiyonluktan sonra en önemli kupa demiş. Fenerbahçe'nin Türkiye Kupasını alamıyor oluşuyla ilişkili bir demeç gibi...

Hiç yorum yok: