Süpriz favorim Nusrat sonuncu oldu. Yine son yarışındaki gibi tavşan at misali öne attı kendini. Neden böyle bir taktik uyguladılar yine anlam veremedim. Miramis yine geç çıktı, en büyük handikapı bu demiştim. Ama buna rağmen bu zorlu grupta galip geldi. İç kulvarda iyi yer sahiplendi, açıklığı yakaladı ve şampiyon tay olarak 83. Gazi Koşusu'nu kazandı. Ayağı düz bassın bundan sonra da. 83. Gazi Koşusu'na gelince; yarışseverlerin zevk almadığı bir yarış olduğundan şüphem yok. Jokeyi Gökhan Kocakaya ile kış sezonunda harikalar yaratan favori Miramis'in hak ederek kazandığını söylemek yanlış olmaz ama daha çekişmeli ve daha atraksiyonlu bir yarış olmalıydı. Malesef adına yakışır bir yarış izleyemedik.
28 Haziran 2009 Pazar
27 Haziran 2009 Cumartesi
Gazi Koşusu tahminlerim
Herkes elinden geldiğince birşeyler çizip karalıyor. Eee Atamızın koşusu olunca ilgi artıyor doğal olarak. Tahminlerin bir kaçını okudum. Herkesin belli başlı favorileri var. Bunların başında Monte Negro, Rokoko, Miramis ve Chi. Hepsinin bir avantajı var birbirine. Yorumlarda da farklı bakış açılarıyla herkes kendi favorisini seçmiş. Normaldir...
Ben orijinlerine pek bulaşmadan yorumladım. Elbette ki orijinsiz bir koşuyu yorumlamak yanıltıcı olacaktır. Herkes dibine kadar yorumlasın ben geniş açıyla alıyorum bu sefer.
Öncelikle koşuya katılan 3-5 at dışındaki her atın iyi bir stratejiyle kazanabileceği bir koşu bu. Formunu son koşusundan koruyanların daha bir önde olduğu bir gerçek. Son koşulara bir göz atalım. Kim neler yapmış?
Ben orijinlerine pek bulaşmadan yorumladım. Elbette ki orijinsiz bir koşuyu yorumlamak yanıltıcı olacaktır. Herkes dibine kadar yorumlasın ben geniş açıyla alıyorum bu sefer.
Öncelikle koşuya katılan 3-5 at dışındaki her atın iyi bir stratejiyle kazanabileceği bir koşu bu. Formunu son koşusundan koruyanların daha bir önde olduğu bir gerçek. Son koşulara bir göz atalım. Kim neler yapmış?
*Bu yazı gündemoloji blogumda yayımlanmıştır. Devamı ve detaylar için tıklayınız: gündemoloji
22 Haziran 2009 Pazartesi
A Milli Basketbol Takımı Aday Kadrosu
Anket Sonucu
Lig dediğin kaliteli olacak yazımın anket sonucunda İngiltere ve İspanya öne çıktı. Hey gidi Serie A. Arjantin'in bile gerisinde kaldı. Fransa'ya 1 oy bile çıkmadı. Juninho'nun gitmesi mi etkiledi yoksa ne:)
17 Haziran 2009 Çarşamba
Dövülerek şampiyon Efes Pilsen!
2-0'dan 4-2'ye getirmek her takımın harcı değildir. Efes Pilsen, Ümit Aktan'ın deyimiyle isteye isteye, çağıra çağıra getirdi şampiyonluğu. FB Ülkerliler ne kadar üzülseler yeridir. Saha atlayan çapuclculara söyleyecek bir şey yok ama FB'nin gerçek basketbol seyircisini tebrik etmek gerek. 13. Şampiyonluk bir de Türkiye Kupası Şampiyonluğuyla birlikte geldi. Tartışmasız Türkiye'de bu senenin takımı Efes Pilsen... Şampiyonluğu coşkuyla kutluyoruz...
15 Haziran 2009 Pazartesi
Bu adam sporcu mu?
Fotoğraftaki elemanı Efes Pilsen-FB Ülker serisinin son maçını izleyen herkes çok daha iyi tanımıştır. Tanımayanlara tavsiyem TV'de gördükleri an kanalı değiştirmeleridir.
Şimdiye kadar zaten nasıl bir insan olduğunu hepimiz biliyorduk da, şu son maçta yaptıkları artık sporculuktan uzak, insanlık dışı davranışlardı. Kenarda oturan bir oyuncu böylesine bir tepkiyi, nasıl oluyor da haklı nedenler görerek verebilir ki? Tepki bile demek fazla kaçar gerçi yaptıklarına.
Gidip oyunla alakası olmayan masa hakemlerinin, ki bayanlar da mevcut, masasına nasıl ayakla vurabiliyorsun? Hakemlerin üzerine yürüyüp, ağıza alınmayacak -gerçekten buraya yazmaya utanıyorum- küfüleri nasıl savunursun? Sen bir SPORCU isen eğer, hakeme karşı nasıl "sana kolum girsin" hareketi yapabilirsin?
Ben SPORCU'yum diyebiliyorsan yuh sana. Sana SPORCU diyenlere de iki kere yuh derim ben. Aslında en iyisini Kaan Kural söylemiş. Ne güzel yorumlamış vakti zamanında (11 Mart 2009). Şu maçtan sonraki yorumuna bakmadım. Daha söyleyecekleri vardır eminim...
"Rasim bir süredir saha içinde basketbolu başka noktalara çekmesiyle çok kötü bir şöhret sahibi. Bu şöhreti de fazlasıyla hak ediyor. Önceki hafta Beşiktaş Colaturka maçında tribünlerle çok nahoş diyaloglar yaşamıştı. Geçen hafta Efes Pilsen maçında ise iyice kontrolden çıktı. Oyundan atıldı ama atılana kadar yaptıkları korkunçtu. Maç içinde en az 4 kasıtlı olarak rakiplerine vurdu . Ancak bir pozisyon var ki hepsinden ayrılıyor. Kerem Gönlüm'ü arkadan çekerek hem kendisini, hem Kerem'i yere düşürdü. Hakem hücum faul çaldı. Kenardan F.Bahçe Ülker topu oyuna soktu ve oyuncularla hakemler diğer tarafa doğru hareketlendi. Herkesin dikkati topa yöneldiği sırada ayağa kalkmaya çalışan Kerem Gönlüm'ün tam beline tekme attı Rasim. Basketbolda sertlik olabilir. Bazı oyuncular zaman zaman kuralları kendi lehlerine esnetmeye çalışabilir. ‘Çirkeflik' de yapabilir. Ancak Rasim'in orada yaptığı ‘çirkeflik' değil düpedüz ‘vicdansızlık'. "
Bir de ATA'mızın sözünü hatırlatalım:
“Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim”
Şimdi değinmek istediğim başka bir konu da maçın sonunda yaşananlar, hakemlerin verdiği karar. Arkadaşım senin koçun Tanjevic, oyuncuların standartların üstünde, kuralları bilmiyorsan kim ne yapsın? Kim ne yapabilir? Sen kuralı uygulayan hakeme nasıl suç bulabilirsin? Açıklamalar da komik; kaybedilen 3 maçta da hakemlerin etkisi varmış. Evet var, çok iyi yönettikleri için Efes Pilsen kazanıyor. Kimse kusura bakmasın ama senin oyuncun cahilse, koçun adam değilse, taraftarın futbol seyircisiyse -utanmasa sahaya kaya atacak-, hala salonda gol gol gol diye bağırıyosa, yenilince böyle sızlanıyorsan, sen daha takım olamamışsın demektir. Bundan sonra bu seriyi kazansan bile, basketbola gölge düşüren bir ekipsin...
Düzenleme: Kaan Kural'ın yeni yazısından kısa ara notları eklemek istedim. Yazının hepsini ntvspor.net'te bulabilirsiniz.
"Kural açık aslında. Top oyuna sokulmadan yapılan savunma faullerinin cezası iki serbest atış ve topa yeniden sahip olmayı getiriyor. Ancak maç sonlarında taktik faul yapan takımların rakibin en kötü faul atan oyuncusuna süre başlamadan faul yapmasını önlemek amacıyla konulan bu karar amacının çok dışında işliyor. Kuralın ruhu, taktik faulü belli oyunculara yapmayı önlemek. Ancak top oyuna girmeden yapılan faullerde bir ayrım yapamıyor kural. Bu nedenledir ki kural koyucu değil ama uygulayıcı olan hakemler bu cezayı vermemek adına topun oyuna sokulmasını bekleyip düdükleri çalıyor, iki atışın yanına top hakimiyetinin de eklenmesini önlemeye çalışıyorlar."
"Ancak sonrası biraz daha karışık. Aslında her şey kural bilmemekten kaynaklanıyor. Faul olup olmadığını tartışabilirsiniz. Ancak eğer pozisyonu gözünüzün önüne getirirseniz, Fatih Söylemezoğlu ilk düdüğü çaldığında fazla tepki yok. Zaten faul olduğunu da biliyorlar. Ancak ne zaman ki Söylemezoğlu masaya gidip ‘iki atış artı kenar’ işareti yapıyor, bir anda önce şaşkınlık sonra ise büyük bir öfke hakim oluyor F.Bahçe Ülker cephesine. Hakemin Ömer’in hareketine sportmenlikdışı faul çaldığını, cezanın kuraldan değil hareketten ileri geldiğini zannediyorlar. Faulün verilip verilmemesi ayrı bir tartışma konusu ama sonucu tamamen kurala bağlı bir uygulama."
"Sonra gelen tepkileri ateşleyen işte bu bilgi eksikliği. Hoş aynı F.Bahçe Ülker Avrupa Ligi ilk turunun son maçında yine kural bilmediği için Lottomatica Roma’ya karşı 9 sayı galip gelmesi gerekirken 14 sayıyla kazanması gerektiğini zannederek sahaya çıkmıştı hatırlarsanız."
"Sonrası ise tamamen çirkin bir tablo. Başrollerde ise Mirsad ve Rasim Başak var. Ağıza alınmayacak galiz küfürler. Tribünleri takım arkadaşlarını hatta kendi yöneticilerini bile galeyana getiren dev bir öfke. Rasim Başak’ın genç bayan masa hakemlerinin üzerine yürüyüp masayı tekmeleyip ortalığı dağıtmasının ise kabul edilebilir hiçbir tarafı yok."
Ara
Buralara uğramayalı çok oldu...Bir müddet daha yokum...İşler yoğun, koşuşturma had safhada...
Mehmet Topuz, Ronaldo, Kaka, Riijkard, Daum...Transfer sezonu beklediğimden çok daha hareketli, yazmamak zor, sırf Topuz ile ilgili dakikalarca yazabilirim...Ama zamanım yok...
Şu işlerimi yoluna koyar koymaz döneceğim... Aile içinden bile tepki var...
Mehmet Topuz, Ronaldo, Kaka, Riijkard, Daum...Transfer sezonu beklediğimden çok daha hareketli, yazmamak zor, sırf Topuz ile ilgili dakikalarca yazabilirim...Ama zamanım yok...
Şu işlerimi yoluna koyar koymaz döneceğim... Aile içinden bile tepki var...
2009 NBA Champions: Los Angeles Lakers
İyi başladılar iyi bitirdiler. Lakers Finalin ilk maçında çok iyi bir maç çıkartarak öne geçmişti daha sonra oynan 3 tane dengeli maç sonucunda bugüne gelindi ve bugün Lakers ilk maçtaki çok iyi oyununu bir kez daha ortaya koydu ve Orlando'yu resmen sahadan sildi. Başarıda en büyük pay kesinlikle Kobe'nin. Finallerin MVP si olmayıda sonuna kadar haketti. Onun dışında Gasol,Odom ve Ariza inanılmaz katkılar verdiler. Zen Master'da takımı çok iyi yönetti ve gelmiş geçmiş en başarılı koç oldu.
Bu arada bizde 40 küsür Lakerslı arkadaşlarla beraber LakersTR nin Final buluşma günü için Tophane'de toplandık. Osmanlı Nargile adında çok güzel bir mekanda maçımızı izlerken gecenin üçünden hava aydınlanana kadar tezahüratlarımızla tüm Tophane'yi inim inim inlettik. Üçlüler, Hindiler ve bir birinden yaratıcı tezahüratlarla bu muhteşem gecenin keyfini doyasıya çıkarttık. Gelen herkesin ve bize bu çoşkuyu yaşatan tüm takımın yüreğine sağlık!
14 Haziran 2009 Pazar
Turbo seriyi bozdu (21/22), Kafkaslı geri döndü!
Hep söyleyip durdum. Uzun mesafesini bekliyorum Turbo'nun diye. 1900m koştu, herkes uzun mesafe işte, rahat kazandı dedi. Kısmen uzun mesafe olan 1900m'nin ölçü olmayacağını önceki yazılarımda da söylmiştim. İşte dün koşulan Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Koşusu'nda ilk kez 2000m üstünde koşacaktı Turbo. 2400m'de tek rakibi Kafkaslı'ydı tabiki. Yıllardır kaç kez 2400m koştuğunu bilemiyorum artık Kafkaslı'nın, bakmak lazım. Ama bu kupayı dün 3. kez kazandı Kafkaslı, Turbo'dan sonunda rövanşı burunla da olsa aldı. Turbo'nun geçilmez olduğunu savunanlar, ilk 2400m mesafe koşusunda geçilmesiyle bir şoka uğramışlardır eminim. Ama bu ilk uzun mesafe koşusu olduğundan, Turbo için bir ölçü olmadığını da söylemeden geçemeyeceğim. Uzun mesafe koştukça açılacaktır Turbo. Yarışı son 50m'de verdi zaten. Kafkaslı uzun aradan sonra, izlediğimiz eski Kafkaslı gibi geldi geçti Turbo'yu. Yarış baştan sona zaten harikaydı, seyir zevkine diyecek bişey yok. Yalnız Turbo'ya bu mesafede güvenip tek geçen yarışseverlere -ki yine 1.05'lik bir ganyanla koştu Turbo- yazık olmuştur. Bundan sonraki ilk 2400m'sinde daha rahat bir yarış çıkaracağını düşünüyorum Turbo'nun. Seri bozuldu belki ama Turbo hala aynı Turbo. Daha ne yarışları farkla kazanacaktır. İzlemeye devam edeceğiz.
Yarışı izleyin...
*Tüm fotoğraflar tjk.org.tr adresinden alınmıştır.
12 Haziran 2009 Cuma
Lakers Şampiiii.....
Fihser sene boyunca kendisine söylediğimiz lafları ağzımıza yapıştırdı. Bu adam bu anlar için var. Ayarcı 0.4 ayarını çekti yine. O kadar faul problemi içinde Lakers'ın uzatmayı alabileceğini düşünemiyordum ama Fisher yüreği ile maçı aldı. Van Gundy'nin Nelson tercihide Orlando'nun başını oldukça yaktı. Kalan 3 maçı da alması oldukça zor Orlando'nun. Zaten son iki maç Staples'da. Bu arada Pietrus'da hareketi için ceza alabilir tabi çok da önemli değil artık. Yalnız Howard da tam bir Nick Anderson çekti. Yazık Orlando taraftarına...
11 Haziran 2009 Perşembe
TBL Final 4. maç
"Bu seri de harika olmaya aday gidiyor. Ev sahibi deplasman fark etmiyor." demiştim önceki yazımda. Evet, gerçekten son 3 yılki serilerden çok daha zevkli, çok daha heeycanlı ve çok daha çekişmeli geçiyor. Özellikle 2. maçtan sonra serinin koptuğunu iddia edenler, bunda çok yanıldıklarını artık görmüşlerdir. Efes Pilsen moralli, kendi evinde 2 maç var ve bunlardan en az birini kesin alacaktır. İkisi mi? Neden olmasın... Efes Pilsen şampiyonluğa daha yakın, FB Ülker'se artık yakın olmaktan uzaklaştı bu mağlubiyetle.
4. maçın özü, Efes Pilsen'in hızlı hücumlarında yatıyordu. Özellikle Smith, Shumpert ve Thornton hızlı hücumlarda ileriye hızlı çıkmaları, farkın bir anda açılmasını sağladı. Farkın hep koptuğu anlarda hızlı hücumlar vardı Efes Pilsen için. FB Ülker ise, ne yaptığını anlamadığım bir oyun sergiledi. Ergin Ataman'ın maçın ortalarında bu maçı alacağını kestirdiğine eminim. Böyle bir oyunla Efes'i yenemezsin ki! Solomon bir yere kadar, sen bu oyuncuları çocuk gibi azarlarsan bunlardan nasıl verim beklersin ki. Tüm sorumluluk Tanjevic'indir bence, ki 3. maçın kaybedilmesinin asıl sebebi de Solomon değil Tanjevic'tir. 5. maça bu adamların konsantrasyonunu nasıl sağlar bilemem artık. Tanjevic bağları kopardı gibi...
10 Haziran 2009 Çarşamba
Final serisi 3. maçlar
Gündemoloji'deki yazımda 3. maç için gözünüz kapalı Orlando'yu ekleyin kuponlara demiştim. İddaa'da inat etti 3,5 handikap verdi Lakers'a. Maç 4 sayı farkla bitti. Magic utandırmadı beni. Hedo yine harikaydı. Standart oyununu artık her maçta yansıtıyor. Howard daha az top kaybı yaptı ama hala bildiğimiz Howard değil. Rafer Alston'dı dünkü mucize. Beklenmedik performans geldi Alston'dan. Nelson'ın hala oynamaması gerektiğini savunuyorum. Her içeri penetresi sonucu top kaybı oldu neredeyse. Bir ara %77'ye vuran şut isabeti Magic'in tam bir sihirbazlık örneğiydi. Karşı tarafta %100 isabetle oynayan Kobe, ilk kez kaçırdıktan sonra, farklar 8 sayıya kadar çıktı. Maç sonu yine stresliydi ama belli ediyor seri artık kendini. Magic yavaş yavaş ağırlığını koyuyor. Lakers zorlanıyor. Seri Orlando'da sonlanmayacak bu kesin. 4. maçın Magic'in olmasını bekliyorum. Belki de daha rahat geçebilir. Tek engel Kobe sanırım, ama Gasol ve Odom'un iyi oyunları da etki ediyor sonuca tabi ki.
Bizim seride de Efes inat etti. Seriyi 2-1'e getirdi. Bu seri de harika olmaya aday gidiyor. Ev sahibi deplasman fark etmiyor. Başabaş gidecek bu kesin 4-1, 4-2 gibi bir skor beklemek yanlış olur kanımca. Efes'in kadro kalitesi ortada, FB Ülker'in Solomon kalitesi de ortada! Artık izleyip göreceğiz bundan sonrasını.
7 Haziran 2009 Pazar
Eski-Yeni Fed-Ex
Vakti zamanında, 4 Şubat'ta sen ağlama demiştik Down Both Flanks'te. Ne kadar zaman geçmiş? 4 aydan fazla. Uzun süren ATP sıralamasında 1.liğini bıraktıktan sonra, gözyaşlarını tutamamıştı Eski Federer.
Bugün Federer yine sahnedeydi. Hem de yenisi. Eskisini en son gördüğümüzde ağlıyordu. Bugün yeni Federer'i en son gördüğümde o da ağlıyordu! Geçen sefer hüznün getirdiği gözyaşı bu sefer mutluluktan dökülüyordu. Yeni Federer, özlem duyduğumuz Federer'di bu işte. Şimdi istediğin kadar ağlayabilirsin Fed-Ex. Şimdi sana yakışıyor ağlamak işte. Roland Garros'un yeni şampiyonusun, ağlamak da gülmek de hakkın... Hak ederek, sonuna kadar çabalayarak aldın bu şampiyonluğu. Özlemiştim bu tabloyu ben de.
6 Haziran 2009 Cumartesi
Lig dediğin kaliteli olacak
Her zaman tartışılır bizde. Türkiye ligleri ne kadar kalitelidir diye? Mesela Turkcell Süper Lig'i ele alalım. Baktığınız zaman değer açısından ilk 6 içindeyiz. Kalite açısından değerlendirildiğinde ise kendimiz bile kabul ediyoruz ilk 10'u zorladığımızı. Şimdi son zamanlardaki transferleri ele alırsak, İtalya'nın sürekli bir şekilde büyük değerleri yitirdiğini görüyoruz. Kaka, İbrahimovic derken daha niceleri de hazırda bekliyor transfer olmak için. Şimdi İtalya ligi eski havasını kaybederken, insanları İspanya ligi cezbetmeye başlayacak. Riberry'nin de Real Madrid ile anılması, Ronaldo'nun imza için gönderilecek parayı beklemesi vs. İspanya ligi artık İtalya'dan daha cezbediyor beni. İngiltere mi? Onun yeri ayrı tabi ki. Her zaman bir numaradır. Sadece futbol değil, oyun felsefesi, fair play... Futbol İngiltere'de en güzel. Şimdi bu ligleri ele aldığında Türkiye'yi kaçıncı sıraya koyarsın ki? Avrupa'da beni cezbetmeyen liglerden biridir Turkcell Süper Lig. Bank Asya 1. Lig bile daha zevk veriyor insana. Neyse, bence böyle diyelim, sizin fikrinizi de anketlerde görelim. Hangisi sizi daha çok cezbediyor?
Vettel becomes legend!
İlk cep Vettel'in oldu İstanbul Park'ta. Sezona baktığınız zaman böylesine heyecanlı geçen, son ana kadar sıralamanın değiştiği başka bir yarış olmamıştı. Button, Trulli, Webber derken Vettel aralarından sıyrılıp birinciliği alıverdi. Vettel'in böylesine harika performansını bu sene kaç kişi bekliyordu acaba? Red Bull'da bir zamanlar Vettel vardı deneilir ileriki yıllarda. Hatta İstanbul Park'ta son anda 3. kez pole kazanmıştı diye de eklenir. Böylece Vettel ile İstanbul Park'ın bu harika sıralama turu efsane olma yolunda bir adım atmış olur. Arabanın içinde turu izleyince gerçekten efsane olma yolunda ilerlediğini görebildim Vettel'in. Nasıl bir turdu o ya!
*www.fenomania.blogspot.com adresinde de yayımlanmıştır.
Şimdi akıllara sıralama turu böyleyse yarış nasıl olur diye takılıyor? Şimdiye kadar pole alan adamlar hep kazanmış. Vettel kazanacaksa eyvallah heyecanı bir kenara bırakabilirim ama yok Vettel kazanmayacaksa heyecan istiyorum deli gibi. Monaco bile gölgede kalır inşallah yarın. Hadi bakalım..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)